MEB’den izinsiz eğitim faaliyetlerine denetim

Milli Eğitim Bakanlığınca illere gönderilen genelgeyle eğitim merkezi, eğitim danışmanlığı, kariyer rehberliği, eğitim koçluğu, ödev merkezi, eğitim rehberliği adı altında veya herhangi bir ad belirtmeden faaliyet yürütenlerin tespit edilmesi halinde para cezası verileceği ve kapatılacağı uyarısında bulunuldu.

MEB’den izinsiz eğitim faaliyetlerine denetim

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın imzasıyla yayımlanarak illere gönderilen genelgede, eğitim merkezi, eğitim danışmanlığı, kariyer rehberliği, eğitim koçluğu, ödev merkezi, eğitim rehberliği gibi adlar altında veya herhangi bir ad belirtilmeden bakanlığın uhdesinde bulunan faaliyetlerin yürütüldüğünün tespit edilmesi halinde, ilgili kanunla yapılan düzenlemeler gereğince bu yerleri kuran veya işletenlere para cezası verileceği, böyle yerlerin bu faaliyetleri yürütmelerine hiçbir şekilde müsaade edilmeyeceği belirtildi.

Genelgede, “Ülkemizdeki eğitim ve öğretim faaliyetleri, devletin gözetim ve denetimi altında yürütülmekte olup; resmi, özel ya da gönüllü her türlü kuruluşun eğitimle ilgili faaliyetleri Milli Eğitimin amaçlarına uygunluğu bakımından Bakanlığımızın denetimine tabidir.” ifadesine yer verildi.

İlgili kanunda özel öğretim kurumlarınca verilebilecek eğitim faaliyetleri ve bu faaliyetlerin yürütüleceği kurum türlerinin belirlendiğine dikkat çekilerek, gerçek ve tüzel kişilerce kanun kapsamında belirtilen faaliyetlerin kanuna göre yetkili makamlardan kurum açma izni alınmadan yapılamayacağı, her ne ad altında olursa olsun eğitim ve öğretim sunmak amacıyla yürütülen faaliyetlerin bakanlığın izin ve denetimine tabi olduğunun hüküm altına alındığı anımsatıldı.

Okullarda ‘tatil kitabı’ kullanılmayacak

Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB) illere gönderilen yazıda, bakanlığın sınav odaklı ve yarışmacı bir eğitim anlayışı yerine, öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini de keşfeden bilimsel ölçütlere dayalı, çağdaşları ile rekabet edebilecek becerilerle donanmış, problem çözebilen, akıl yürüten, üreten, milli ve manevi değerlerine sahip bireyler yetiştirme anlayışını benimsediğine vurgu yapıldı. İl, ilçe ve kurum müdürlerinin, eğitim öğretimin kalitesinin artırılması noktasında öncelikle öğretmen ve öğrenci motivasyonu, veli bilgilendirmesi, eğitim-öğretim ortam ve süreçlerinin iyileştirilmesi uygulamalarına ağırlık vermesi gerektiğine işaret edilen yazıda, yapılacak girişim ve çalışmaları eğitim-öğretim süreçlerinin iyileştirilmesi yönünde yönlendirmesi gerektiği de ifade edildi. MEB’in yazısında, öğretmen ve öğrencilere dağıtımı yapılan ders kitapları ve eğitim materyalleri dışında “yardımcı kaynak”, “test kitabı”, “tatil kitabı” gibi adlar altında diğer yayın ve materyallerin ilgili yönetmelik gereği okullarda, kurumlarda bulundurulmaması istendi. Ayrıca, bu kitapların okullarda reklam ve tanıtımının yapılmasına izin verilmemesi, öğrencilere aldırılmaması, kullanımı konusunda zorlayıcı tutum içerisinde bulunulmaması, eğitim kurumlarında bağış, proje, protokol gibi çalışmalar kapsamında dağıtılan kitap, broşür, afiş gibi eğitim materyallerinin Anayasa’ya, kanunlara, öğretim programlarına ve öğrenci seviyelerine uygun olup olmadığının eğitim kurumlarınca kontrol edilip kayıt altına alınarak kullanıma sunulması gerektiğine işaret edildi.Deneme sınavları “sıralama esaslı olmayacak” vurgusuYazıda, 2014-2015 eğitim-öğretim yılında başlayıp düzenli bir şekilde devam eden destekleme ve yetiştirme kursları ve bu kurslar için belirlenen kazanımların, dersler ve ders saatleri çerçevesinde 5’inci, 6’ncı, 7’nci, 8’inci, 9’uncu, 10’uncu, 11’inci ve 12’nci sınıflar ile lise mezunları için hazırlanan kazanım kavrama testleri, yıllık plan, model ders dağılım tablosu ve haftalık ders dağılım tablosu örneklerinin ve değerlendirme sınavlarına yönelik çalışmaların ücretsiz yürütüldüğü hatırlatıldı. Bu kurslara katılan öğrenci veya velilerden, hiçbir ad altında doğrudan veya dolaylı olarak ücret istenmemesi gerektiğinin altı çizilen yazıda, ders yılı boyunca, programlar çerçevesinde kazanımların öğrenci tarafından edinme düzeyini yoklamayı hedef tutan kazanım kavrama testlerinin tüm öğretmen ve öğrenciler tarafından ücretsiz kullanılmak üzere uzman bir ekip tarafından hazırlandığı anlatıldı.Ücretsiz sınavlar için komisyon oluşturulacakBunun yanında bazı il, ilçe ve eğitim kurumlarında da yerel imkanlar kullanılarak benzer uygulamalar yapıldığının görüldüğü aktarılan yazıda, “Bu tür yerel uygulamalarda, ‘deneme sınavı, değerlendirme sınavı’ gibi adlarla eğitim öğretim süreçleri göz ardı edilerek öğrencileri sınav stres ve endişesine sevk edecek ve eğitim öğretim faaliyetlerini aksatacak, sıralama esaslı sınav uygulamalarından kaçınılmalıdır.” ifadesine yer verildi. Yerel imkanlar kullanılarak ücretsiz uygulanan bu tür sınav uygulamalarının, il, ilçe bazında yapılması halinde sınavlardan sorumlu ilgili şube müdürünün başkanlığında; eğitim kurumu bünyesinde yapılması halinde ise eğitim kurumu yöneticilerinden birinin başkanlığında, MEB personelinden alanında uzman eğitimcilerden oluşan en az 5 kişilik bir komisyon kurulması istendi.Sınavlarda sorulacak soruların kanunlara, MEB’in amaç ve misyonuna, öğretim programlarına, kazanımlara, sınıf ve öğrenci seviyelerine uygun olup olmadığı yönünden incelenerek kayıt altına alınıp tüm sürecin bu komisyon marifetiyle yürütülmesi gerektiğine işaret edildi.Yazıda, şu uyarıda bulunuldu:”Bunların dışında il, ilçe veya eğitim kurumları kapsamında akademik başarıyı ölçen ücretli sınavlara meydan verilmemesi, sınavlar için hiçbir suretle öğrencilerden ve velilerden doğrudan veya okul aile birlikleri, okul dernekleri, sivil toplum kuruluşları, belediyeler gibi kurum ve kuruluş işbirliğiyle dolaylı olarak ücret talep edilmemesi hususlarında, eğitim-öğretim süreçlerini aksatan, öğrenci ve velilere maddi külfet oluşturan uygulamalardan kaçınılması, yönetici ve öğretmenlerimizin bilgilendirilmeleri, aksi uygulamalarda bulunanlar hakkında ilgili mevzuat hükümlerine uyularak gerekli idari işlemlerin yapılması adına her türlü tedbirin alınması.”

Brüt asgari ücretin 20 katı idari para cezası

Her türlü eğitim ve öğretim faaliyetinin Milli Eğitim Bakanlığının iznine ve denetimine tabi olduğu halde, bazı iş yerlerinin gerekli izinleri almadan izinsiz eğitim öğretim faaliyeti yürüttüğü bilgilerinin bakanlığa ulaştığı belirtilerek, anayasanın, kanunların ve bunlara dayalı çıkarılan diğer mevzuat hükümlerinin işletilmesi, devletin düzenleme ve denetim yetkisinin yerinde ve etkili kullanılarak sorumluluğun yerine getirilmesini sağlamanın devletin öncelikli görevleri arasında olduğu vurgulandı.

Eğitim öğretim faaliyetleri yapan ancak kanuna uygun olarak kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlenmeyen yerleri kuran veya işletenlere brüt asgari ücretin 20 katı idari para cezası uygulanacağı ve bu yerlerin valiliklerce kapatılacağı bildirildi.

Valiliklerce, izleme ve koordinasyon komisyonlarının çalışmalarına devam edeceği belirtilerek, “Eğitim merkezi, eğitim danışmanlığı, kariyer rehberliği, eğitim koçluğu, ödev merkezi, eğitim rehberliği gibi adlar altında veya herhangi bir ad belirtilmeden bakanlığımız uhdesinde bulunan faaliyetlerin yürütüldüğünün tespit edilmesi halinde ilgi kanunun 3’üncü maddesine istinaden, ilgili yönetmeliğin 5’inci maddesinin 4’üncü fıkrası ve 67/A maddesinde yapılan düzenlemeler gereğince bu yerleri kuran veya işletenlere para cezası verilecek, böyle yerlerin bu faaliyetleri yürütmelerine hiçbir şekilde müsaade edilmeyecektir.” uyarısında bulunuldu.
MEB Müsteşarı Tekin’den ‘yeni müfredat’ yorumu

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Müsteşarı Yusuf Tekin, NTV’de katıldığı canlı yayında, kamuoyunun görüşüne sunulan yeni eğitim müfredat taslağına ilişkin soruları yanıtladı.Müfredat üzerinde en son 2005’te kapsamlı bir değişikliğin yapıldığına işaret eden Tekin, bunun üzerinden yaklaşık 12 yılın geçtiğine, hızla gelişen dünyada çocukların takip etmesi gereken süreçlerin bulunduğuna işaret etti.Müfredata ilişkin bir anket çalışması ile çeşitli sorulara yanıt arayan bir alan araştırması yaptıklarını dile getiren Tekin, iki yıl süren bu çalışma kapsamında, ilkokul düzeyinde 35 bin veli, 40 bin öğretmen, 8 bin 400 okul idarecisi; ortaokul düzeyinde 15 bin veli, 39 bin öğretmen ve 7 bin okul yöneticisine sorular yönelttiklerini aktardı.Bu alan araştırmasının ardından müfredat değişikliği çalışmalarını başlattıklarını belirten Tekin, “Bu güncellemenin bir ihtiyaç olup olmadığı, tamamen bilimsel, akademik bir çalışma neticesinde ortaya konulmuştur. Ondan sonra da müfredat güncelleme çalışmaları başlamıştır.” diye konuştu.Müfredata ilişkin çalışmaları, kapalı kapılar arkasında yürütmediklerinin altını çizen Tekin, tüm kamuoyuyla paylaştıklarını, duyurular yaptıklarını ifade etti.Tekin, MEB’e bu kapsamda müfredata ilişkin çeşitli kesimlerden yüzlerce rapor geldiğini belirterek, 27 üniversitenin eğitim bilimleri fakültesinin çok kapsamlı bir müfredat taslağı gönderdiğini, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının da görüş bildirdiğini aktardı. Kamuoyunun görüşleri için verilen 1 aylık süreye ilişkin bir soru üzerine Tekin, “Müfredat çalışmamız, yaklaşık 2 yıldır askıdadır, yaklaşık 2 yıldır gelen bütün görüşleri dikkate aldık. Burada sadece veliler ve öğrenciler, ‘keşke müfredata daha fazla bakabilseydik’ diyebilirler. Onlara da alan araştırmaları yapılırken ‘içinde bulunmak ister misiniz’ diye soruldu. Bununla ilgili kısımlar kendileriyle paylaşılmıştır.” diye konuştu.Bütün müfredattaki kazanımların sayıları azaltıldı”Atatürk’le ilgili ilkokul üçüncü sınıfa kadar daha önceki verilen kazanımların sadeleştirildiği, kamuoyunun buna tepki gösterdiği ve neden bu kararı aldıkları” sorusu üzerine Yusuf Tekin, şu yanıtı verdi:”Bu tepkiyi anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Kamuoyu şöyle bir kategorileştirme yapmış bu eleştiriyi yapanlar. ‘Biz Atatürk’ü, Atatürkçülüğü çok seviyoruz ama Milli Eğitim Bakanlığı sevmiyor.’ Bu, zinhar karşı çıkılması gereken bir şeydir. Biz hepimiz Atatürk cumhuriyetinde yaşayan insanlarız. En az onlar kadar biz de Atatürk’ün çocuklara, gelecek kuşaklara aktarılması, Atatürk’ün oluşturduğu cumhuriyetin temel referans değerlerinin gelecek kuşaklara aktarılması konusunda onlardan çok daha fazla hassas davrandık.”Tekin, kendilerini eleştirenlerden müfredatı dikkatlice incelemelerini isteyerek, sadece kazanımlar üzerinden bakıldığı zaman “Atatürkçülük ile ilgili kazanımların düştüğü” ile ilgili eleştirilerin haklı ve doğru olduğunu belirten Tekin, “Müfredat çalışmalarımızın en temel unsurlarından bir tanesi, genel eğitim sürecindeki kazanımlar yüzde 30 oranında azaldı. Atatürkçülük değil, bütün müfredattaki kazanımların sayıları azaldı.” dedi.”Bir önceki müfredata göre Atatürk ile ilgili kazanımların azaltılmasının ‘Atatürk öğretilmiyor’ gibi algılandığının” sorulması üzerine Tekin, bunun yanlış bir eleştiri olduğu belirterek, şunları kaydetti:”Atatürk’ün millet sevgisi, Atatürk’ün demokrasi, cumhuriyet ve bağımsızlık gibi kavramlar temel eğitim çağındaki çocuklarımıza hala öğretiliyor mevcut müfredatta. Ancak vatan kavramını, millet kavramını, demokrasi kavramını öğrendikten sonraki müfredata ilave edildi bunlar. Birinci sınıftaki çocuk, demokrasinin ne olduğunu, milletin ne olduğunu bilmeyen çocuğa, ‘Atatürk’ün vatan sevgisi’ demek, çok ezberci ve suistimale açık bir konudur. Biz birinci sınıftaki çocuk Atatürk ile ilgili neyi öğrenebilir, neyi öğretirsek, neyi verirsek bunu sağlıklı olarak algılayabilir, bunu pedagoglarla, akademisyenlerle analiz ettik, ondan sonra her sınıftaki öğrencinin seviyesine uygun bir şekilde, algılayabileceği ölçüde kazanımlar, yine bu ünitelerin içine yerleştirilmiş durumdadır.”Abartılı ve yanlış eleştiriler yapıyorlarTekin, “müfredat taslağında İsmet İnönü’nün kazanımlar arasında yer almadığının” sorulması üzerine Milli Mücadele döneminde daha önce verilip şimdi verilmeyen hiçbir İnönü başlığının olmadığını belirtti.”Müfredatımızda ikinci cumhurbaşkanımızla ayrılan yerle ilgili olarak herhangi bir problem yoktur. Bunun altını çizerek belirtmek isterim. Özellikle 1938 dönemindeki İsmet İnönü’yle ve Kurtuluş Savaşı dönemindeki İnönü kavramlarını birbirinden ayırt etmek gerekir.” değerlendirmesinde bulunan Tekin, 1938’den sonraki gelişmelerin İsmet İnönü’ye atfedildiğini, İnönü’nün çabalarının “görmezden gelindiği” eleştirisinin ise insafsızlık olduğunu söyledi.Müfredatla ilgili çok fazla spekülatif konu olduğunu, bunlardan birinin de Lozan Antlaşması olduğunu söyleyen Tekin, “Biraz çaba sarf edip müfredatla ilgili hazırladığımız taslak programa bakmaktan imtina eden birçok insan, abartılı ve yanlış eleştiriler yapıyorlar. Kamuoyunun beğenilerine, değerlendirmesine ve katkılarına açılmıştır. Adı üstünde, bir taslaktır. Hata yapmadığımız iddiasında değiliz. Buradan bize geri dönen sağlıklı, iyi niyetli ve mantıklı eleştiriler taslağımızda değerlendirilecek ve müfredatta yerini alacaktır.” dedi.Çocuklarımızın gelişim trendi açısından…Yusuf Tekin, “evrim teorisinin müfredattan çıkarılmasına” ilişkin bir soru üzerine, bilimsel anlamda binlerce benzer teorilerin bulunduğunu söyledi. Tekin, “Evrim teorisinin seçilip de müfredatın içerisine yerleştirilmiş olması, hangi gerekçelerle seçildiğini ben bilmiyorum. Binlerce bilimsel teori varken evrim teorisinin özellikle seçilmesi, bizim bu bilimsel teoriler içerisinde, evrim teorisi gibi çok az sayıda teori MEB müfredatında var. Evrim teorisinin seçilmesi, bu anlamda ne anlama geliyor, bilmiyorum. Niye seçilmiş? Ama biz evrim teorisinin anlatıldığı o üniteyi, MEB müfredatından çıkarmış olduk.” diye konuştu. “Evrim teorisinde ortaya atılan iddialar, aynı zamanda İslamiyet ve insanın doğuşu ile de uymadığı için din referanslı bir eğitim sistemi yaratılma amacı olduğu; aslında bütün tartışma bu temelden yürüyor.” şeklindeki sözler üzerine Tekin, bu eleştirinin çok yanlış olduğunu, olaya bu açıdan bakmadıklarını belirterek, “Sadece çocuklarımızın gelişim trendi açısından o ünitenin temel eğitim, ortaöğretim müfredatında verilmesinin doğru olmadığına karar verdik.” değerlendirmesini yaptı. Önümüzdeki hafta içerisinde askıya çıkmış olacağızSeçmeli temel dini bilgiler dersinde, “Allah yolunda mücadele, cihat” konusuna yer verilmesine ilişkin değerlendirmesi sorulan Tekin, “Oradaki cihatın kelime anlamı, Arapça bilenler bilir, çalışma çabalama, gayret etme anlamına gelir, o anlamda kullanılmış ama kamuoyunda bir rahatsızlık varsa o düzeltilir. Metin okunduğunda, savaş anlamında bir cihattan kastedilmiyor, mücadele anlamında… Kelime olarak düzeltilebilir.” ifadelerini kullandı.”Din kültürü ve ahlak bilgisi müfredatının ne zaman açıklanacağına” ilişkin bir soru üzerine Tekin, mevcut anayasa gereği bu dersin, okutulması gereken zorunlu bir ders olduğuna işaret etti.MEB’e bağlı tüm okullarda, tüm öğrencilere din kültürü ve ahlak bilgisi okutmanın bir zorunluluk olduğunun altını çizen Tekin, bu dersin içeriği ile alakalı olarak bazı vatandaşların, iç hukuku tükettikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) bir dava açtıklarını aktardı. Mahkemenin karar metninde, katıldıkları ve katılmadıkları bir kısım ifadeler bulunduğunu belirten Tekin, kararda özetle “Bu madem zorunlu bir ders, o zaman bütün dini inançlar hakkında dengeli ve bilgi verici bir mahiyette olmalıdır” tarzında bir eleştiri bulunduğuna dikkati çekti. Bakanlık olarak bu davanın seyri esnasında, taahhütleri yerine getirmeye çalıştıklarına değinen Tekin, yer yer bu derste değişikliklerin yapıldığını anlattı. Yusuf Tekin, şu değerlendirmelerde bulundu:”AİHM’in isteği doğrultusunda, Alevilik, Hristiyanlık, İslam dışındaki diğer inanç ve dinlerle ilgili alanları genişletmişiz ama geçtiğimiz yıl AİHM’in kararı geldi ve bu karar doğrultusunda farklı inanç türleri ile ilgili olarak, biraz daha geniş bir yorum, daha doğrusu Alevilikle alakalı olarak biraz daha fazla yer ayırmamız gerektiğini AİHM söylüyor. Bununla ilgili olarak bu kararın hükümleri doğrultusunda, Dışişleri ve Adalet Bakanlığı ile ortak bir çalışma komisyonu oluşturduk. Bu komisyonun içinde hem bakanlığın ilgili genel müdürlüğündeki arkadaşlar hem Alevi Bektaşi konfederasyonlarından arkadaşlarımız var. Metni hazırladılar ve metni büyük ihtimalle önümüzdeki hafta içerisinde askıya çıkmış olacağız. Bu dersin prosedürü henüz tamamlandığı için bu sürece yetişmedi.”Müfredata kademeli geçilecekYeni müfredat taslağında, bazı derslerin kazanımlarının yerlerinin değiştirildiğini dile getiren Tekin, bazı kazanımların çıkarıldığını ya da yeni kazanımların eklendiğini kaydetti.Yeni müfredata kademeli geçileceğini bildiren Tekin, “12 yılın tamamında, anında hayata geçirmek zorunda kalsaydık, ortak sınavlarda mağdur bir öğrenci kitlesi ile karşı karşıya kalabilecektik. Bunun önüne geçmek için bu yıl, her eğitim öğretim kademesinde ilk sınıfa başlayan öğrencilerle başlayıp kademeli olarak devam edecek bir süreç izledik. Bu yıl 1, 5 ve 9. sınıflar yeni müfredatla eğitim öğretim hayatlarına başlayacaklar.” diye konuştu.Müsteşar Tekin, yeni müfredatın hayata geçirilmesi için öğretmenlerin bilgilendirilmesi, yetkinliklerinin artırılması ve adaptasyonun sağlanması için öğretmenleri hizmet içi eğitim sürecine dahil edeceklerini de belirtti.Yeni müfredatla ilgili 1, 5, ve 9. sınıf kademelerindeki yeni kitapların yazımı sürecine ilişkin de bilgi veren Tekin, “Müfredat kabul edildikten sonra, kitap yazım süreci, mayıs sonu, haziran başında bitmiş olacak ve basım süreci başlayacak. Kitaplarda herhangi bir aksama olmayacak.” dedi.

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ