ABD’nin borcu milli gelirden fazla

ABD’nin yıllık 18,5 trilyon dolarlık milli gelirine karşın özel sektör hariç 19,9 trilyon dolar borcu var. Japonya’nın elinde 1 trilyon 132 milyar dolarlık, Çin ise 1 trilyon 116 milyar dolarlık ABD hazine bono ve tahvili bulunuyor. Türkiye’nin rezervlerinde 58,3 milyar dolar değerinde ABD tahvil ve bonosu var.

ABD’nin borcu milli gelirden fazla

ABD’nin yıllık 18,5 trilyon dolarlık milli gelirine karşın özel sektör hariç 19,9 trilyon dolar borcu var. Türkiye’nin rezervlerinde 58,3 milyar dolar değerinde ABD tahvil ve bonosu bulunuyor.

ABD Hazine Bakanlığı verilerine göre, Aralık 2016’da dünyanın en büyük ekonomisinde kişi başına düşen borç 61 bin dolardan fazla bir miktara denk geliyor.

Ülkenin borcunun en büyük kesimini yaklaşık 14 trilyon dolarla kendi vatandaşına, eyalet yönetimlerine, bankalara, sigorta şirketlerine, yatırım fonlarına, emeklilik fonlarına ve merkez bankası Fed’e olan borçlar, gerisini ise (6 trilyon dolar üzeri) elinde ABD tahvil ve bonosu tutan yabancı ülkelere olan borçlar oluşturuyor.

Dünyanın üç büyük ekonomisinden biri olan Japonya, Ekim 2016’da 1 trilyon 132 milyar dolarlık ABD hazine bono ve tahvili ile bu alanda ilk sırada yer alıyor.

İkinci sırada söz konusu tahvillerin yaklaşık yüzde 20’sini elinde bulunduran Çin geliyor. Çin’in elinde bulunan tahvillerin maddi karşılığı 1 trilyon 116 milyar doları buluyor.

Bir önceki yılın aynı ayına göre Çin’in ABD varlıkları 139 milyar dolar, Japonya’nın ise 17 milyar dolar eridi.

Öte yandan, sırasıyla dünyanın ikinci ve üçüncü ekonomileri olan Çin ve Japonya bu yolla ABD’nin ekonomisine de finans sağlayarak ihracatlarının önünü açıyor. Bu yılın ilk 10 ayında ABD Çin’e 92 milyar dolar ihracat yaparken, söz konusu ülkeden yaklaşık 381 milyar dolarlık ithalat yaptı.

Üçüncü sırada ise milli geliri 230 milyar dolar olmasına rağmen 271 milyar dolar ABD devlet senedine sahip olan İrlanda var. Dünyadaki serbest fonların (hedge fund) yüzde 60’nı bulunduran Cayman Adaları 262 milyar dolarla dördüncü, Brezilya 255 milyar dolarla beşinci, İsviçre 235 milyar dolarla altıncı, Lüksemburg 216 milyar dolarla yedinci sırada bulunuyor.

En fazla ABD devlet senedine sahip diğer ülkeler arasında İngiltere yaklaşık 207 milyar dolarla sekizinci, Tayvan 189 milyar dolarla dokuzuncu ve Hong Kong 186 milyar dolarla onuncu sırada yer alıyor.

ABD’nin özel sektör dahil toplam borcu ise yaklaşık 66,6 trilyon dolar olarak hesaplanıyor.
‘Trump’ın vaatleri ABD’nin kamu borcunu artırır’

New York Şehir Üniversitesi (CCNY) Ekonomi Profesörü Marta Bengoa, ABD başkanı seçilen Donald Trump’ın ekonomi politikalarının uygulanması halinde ülkenin kamu borcunun artacağı uyarısında bulundu.CCNY’de düzenlenen “Trump Döneminde ABD” adlı panelde konuşan Bengoa, Trump’ın altyapı ve vergi alanlarındaki planlarının gerçekleşmesi durumunda ülkenin halihazırdaki 19,5 trilyon dolarlık kamu borcunun artacağını belirtti.ABD’nin Federal Yönetim ve Bütçe Dairesinin söz konusu artışı 5,3 trilyon dolar olarak öngördüğünü kaydeden Bengoa, kamu borcundaki artışın öncelikle vergi indirimlerinden kaynaklanacağını savundu.Bengoa, Trump’ın kurumlar vergisini yüzde 35’ten yüzde 15’e çekerek ekonomiyi canlandırmayı ve istihdam yaratmayı planladığını ifade ederek, ancak bunun 9,5 trilyon dolarlık gelir kaybına neden olabileceğini dile getirdi.Hükümetin gelir kayıplarını telafi etmek için daha uzun vadeli devlet tahvilleri sunabileceğini bildiren Bengoa, ekonominin canlanmasıyla kişisel gelirlerin ve harcamaların artacağını, bunun da enflasyonda ve faiz oranlarında yükselişe neden olacağını belirtti.Bengoa, seçim kampanyasında Trump’ın yıllık yüzde 3,5 ila 4 arasında ekonomik büyüme yakalamayı vadettiğine işaret ederek, söz konusu büyüme seviyelerinin en son ABD’nin 42’nci Başkanı Bill Clinton döneminde yakalandığı bilgisini paylaştı.Trump’ın altyapı harcamalarına 1 trilyon dolar harcamayı planladığını da hatırlatan Bengoa, bu miktarın az olduğuna inandığını söyledi.Ruhani’den Trump’a rest”ABD başkanının İran ve Çin’e karşı dikkatli hareket etmesi gerekiyor”Bengoa, Çin’in son 10 yılda altyapıya 10 trilyon doların üzerinde harcama yaptığına ve gelecek 3 yılda ulaşım altyapısı projelerine 720 milyar dolar harcama yapmayı planladığına dikkati çekerek, ABD’nin altyapı seviyesinin gelişmiş ülkeler arasında 25’inci sırada geldiğini vurguladı.CCNY Siyaset Bilimi Profesörü Rajan Menon da Trump’ın dış ilişkilerdeki vaatlerini değerlendirerek, yeni ABD başkanının İran ve Çin’e karşı dikkatli hareket etmesi gerektiğini belirtti.Menon, İran ile P5+1 ülkeleri (ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve Almanya) arasında imzalanan nükleer anlaşmanın Trump hükümeti tarafından feshedilmesi durumunda Tahran ile Washington arasındaki gerginliklerin artacağına işaret etti.Trump’ın Tayvan Devlet Başkanı Tsai Ing-Wen ile telefonla görüşmesinin ABD-Tayvan diplomatik ilişkilerinde 1979’dan bu yana en üst düzey temas olduğunu anımsatan Menon, “Çin için Tayvan’ın önemi çok büyük. Bu nedenle Çin hükümeti Trump’ın telefon görüşmesine sert tepki gösterdi. Konu Tayvan olduğunda, Çin’in ABD ile olası bir anlaşmazlığında durdurulabileceğine inanmıyorum.” dedi. Menon, iş adamı Trump’ın geçmişte siyasi tecrübesinin olmadığının altını çizerek, danışmanlarından dış politika ve diğer ülkelerle ilişkiler konusunda sıkça yardım alması gerektiğini sözlerine ekledi.İran’da Trump tedirginliğiTrump’ın zaferi dengeleri değiştirdiTrump iki Tweetle Çin’i salladıÇin Trump’ı iPhone ile tehdit etti

Türkiye’ye borç 58,3 milyar dolar

Türkiye’nin rezervlerinde 58,3 milyar dolar değerinde ABD tahvil ve bonosu var. Söz konusu portföyün 23,6 milyar doları uzun vadeli, 34,7 milyar doları ise kısa vadeli ABD varlıklarından oluşuyor. Geçen yıl ekim ayına göre 3,6 milyar dolarlık bir düşüş olmasına rağmen, Türkiye ABD’nin borçlu olduğu ülkeler listesinde 23’üncü sırada bulunuyor.

Bu yılın nisan ayında elindeki ABD tahvillerini satarak ve doların değerini düşürme ile gündeme gelen Suudi Arabistan ise elindeki ABD devlet tahvili tutarını geçen yılın ekim ayına göre yaklaşık yüzde 15 azaltarak 97 milyar dolara indirdi.
Trump’ın zaferi dengeleri değiştirdi

Amerika Birleşik Devletleri ile Avrupa’nın kaderini derinden etkileyebilecek olan Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) için görüşmeler sürüyor. Sadece ticari bir anlaşma olarak görülmeyen TTIP, “ekonomik ve siyasal bir entegrasyon” olarak değerlendiriliyor. Anlaşmanın imzalanması halinde ise dünyanın ekonomik haritasının yeniden çizileceği ifade ediliyor.Serbest ticaret anlaşmalarına karşı olduğunu belirten Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi ve Avrupa’da aşırı sağın yükselişi, müzakere sürecindeki Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşmasının önündeki en önemli engeller olarak görülüyor. Avrupa ve ABD’de ortaya çıkan yeni siyasi atmosferin anlaşmanın geleceğini nasıl etkileyeceği ise büyük bir merak konusu. Anlaşma tam netlik kazanmasa da dünya ticaretinin yüzde 40’nı doğrudan etkileyebilir. İki ülke dışındaki üçüncü ülkelerin ise ekonomisine ciddi zararlar verebilecek anlaşma, Türkiye başta olmak üzere tüm ülkeleri yakından ilgilendiriyor.Anlaşma dışındaki ülkeler zarara uğrayacak Center For Economic Policy Research (CEPR) tarafından yapılan araştırmaya göre 2027 yılına kadar Avrupa’daki GSYİH’nın 68 ile 119 milyar Euro, ABD’de ise 50 ile 95 milyar Euro arasında artması bekleniyor. Avrupa Komisyonu’nun yaptığı hesaplamalara göre ise TTIP’nin imzalanması Avrupa ekonomisini 120 milyar Euro, ABD ekonomisini ise 100 milyar Euro büyütecek. Anlaşmanın dışında kalacak olan ülkeler ise büyük kayıp yaşayacak. Örneğin, Rusya’nın kaybının 44,9 milyar dolar, Çin ekonomisinin 35,2 milyar dolar ve Hindistan ekonomisinin ise 35,3 milyar dolar zarar göreceği hesaplanıyor. Trump’ın seçilmesiyle AB üzgünAnlaşmaların küresel büyüklükteki şirketlere önemli kazançlar sağlayacağı inancındaki bazı çevreler söz konusu anlaşmaya karşı çıkıyor. ABD Başkanlığına seçilen Trump’ın da anlaşma ile ilgili müzakereleri hedef alan açıklamaları AB başkentlerinde büyük bir gerilime yol açmış durumda. Trump’ın seçilmesinden sonra açıklama yapan Avrupa Birliği’nin Ticaretten Sorumlu Komiseri İsveçli Cecilia Malmström, “Büyük ihtimalle AB ile ABD arasında sürdürülen serbest ticaret anlaşması, TTIP görüşmeleri buzdolabına kalkar” dedi. Türkiye bu işin neresinde? Türkiye’nin 1995 yılında Gümrük Birliği’ne katılması ile birlikte Türkiye ile AB arasında malların, hizmetlerin, sermayenin ve kişilerin serbest dolaşımının önü açıldı. Bu durum Türkiye ile AB arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişimine büyük katkı sağladı. Nitekim Türkiye’nin dış ticaret alanındaki en önemli ortakları da Almanya, İngiltere ve diğer AB üyesi ülkelerden oluşuyor. Bunun en önemli sebebi ise Gümrük Birliği’nin ticaret alanında ortaya çıkardığı kolaylıklar olarak dikkat çekiyor.Ancak son dönemde AB ile ABD arasında devam eden TTIP görüşmelerinin olumlu sonuçlanması Türkiye ekonomisini olumsuz etkileyebilir. Türkiye buna karşı tedbir almak için AB ve ABD ile görüşme masasında yer almak istiyor. ‘TTIP’in içinde olmak istiyoruz’ Gümrük Birliği revize edilecek Türkiye’nin bir diğer önemli talebi ise Gümrük Birliği’nin revize edilmesi. Bu amaçla Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği konusunun yeniden ele alınacağı açıklandı. Avrupa Politika Çalışmaları Merkezinde (CEPS) geçtiğimiz ay gerçekleştirilen “Türkiye: Siyasi-Ekonomik Gelişmeler ve Gümrük Birliğinin Geleceği” başlıklı toplantıya konuşmacı olarak katılan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Gümrük Birliği anlaşmasının revize edileceğini açıklamıştı. 2017’de görüşmeler başlayacak Zeybekci, Gümrük Birliği’nin, Türkiye’nin karar alma mekanizmasında yer alacağı, tarım, gıda hizmetler ve kamu alımları alanlarına genişletilmiş şekilde güncellenmesi gerektiğini söyledi. Zeybekçi bu çerçevede Gümrük Birliği’ni revize etme görüşmelerinin 2017’de başlayacağını dile getirdi.Gümrük Birliği konusunda gerçekleştirilecek kapsamlı reformlar ile Türkiye ekonomisi için yeni bir dönüm noktasının oluşturulması bekleniyor. AB-ABD görüşmeleri karşısında tedbir almak isteyen Türkiye, anlaşmanın imzalanması halinde Türk mallarının karşı karşıya kalabileceği rekabet dezavantajlarının ortadan kaldırılmasını ve Türk sanayicisinin ihtiyaç duyduğu hammadde ve yarı mamullerin daha uygun koşullarda temin edilmesini hedefliyor.Zeybekci; Tek taraflı birlik olmaz güncellenmeli Türk ekonomisini olumsuz etkilerTürkiye Gümrük Birliği üyesi olduğu için AB pazarlarını ABD şirketlerine açacak olan anlaşmanın hayata geçmesi, söz konusu şirketlerin doğrudan Türkiye pazarına girmesine de yol açacak. Bu durum Türkiye’nin ekonomisine olumsuz yansıyacağı gibi, ABD’nin büyük şirketleri ile rekabet etmek zorunda kalacak olan Türk şirketlerine de zarar verecek. Türkiye buna karşı AB ile bazı görüşmeler gerçekleştirerek söz konusu sorunların önüne geçmeye çalışıyor. Türkiye’nin politikası Son tahlilde ortaya çıkan tablo ve Türkiye’nin önündeki yol haritası şu şekilde özetlenebilir: -Seçim kampanyası ve sonrası yaptığı açıklamalarda TTIP’e karşı olduğunu açıklayan Trump’ın anlaşma ile ilgili görüşmeleri iptal etmesi durumunda Türkiye, sadece AB ile Gümrük Birliği’ni revize etmeye odaklanacak. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi Türkiye’nin en büyük hedefi olarak ön plana çıkıyor. -Eğer Trump döneminde de serbest ticaret anlaşmasının müzakereleri devam ederse, Türkiye görüşme masasında yer almaya çalışacak. Diğer üç ihtimal ise şu şekilde sıralanabilir: -Türkiye, kendisi gibi Gümrük Birliği’ne üye olan İsveç, İrlanda ve Ukrayna gibi ülkelerle koordineli hareket ederek anlaşmadan doğabilecek zararları engellemeye çalışabilir. -Türkiye, TTIP’ye paralel olarak ABD ile doğrudan görüşerek Gümrük Birliği ile uyumlu olacak olan bir serbest ticaret anlaşması imzalayabilir. -Türkiye AB’nin üçüncü taraflarla imzalayacağı serbest ticaret anlaşmalarına karşı yeni tedbirler alabilir.Trump’ın karşı çıktığı anlaşmaların akıbeti merak konusu Obama kötü devraldığı ekonomiyi iyi bırakacak İngiltere’nin TTIP kararı Türkiye’nin de kaderini belirleyecek

ABD-Suudi Arabistan ilişkileri çıkmaza girdi

Geçtiğimiz aylarda ABD Kongresi’nde Suudi Arabistan’ın 11 Eylül olaylarında rolü olduğunu vurgulayan ve Suudi rejiminin ABD’de yargılanmasının önünü açacak olan yasa tasarısı konuşulur hale gelmişti. ABD Başkanı Barack Obama’nın vetosuna rağmen Kongre Suudi Arabistan’a 11 Eylül saldırılarından dolayı dava açılmasına imkan tanıyan yasa tasarısını (JASTA-Justice against Sponsors of Terrorism Act-Terörizme Destek Verenlere Karşı Adalet yasa tasarısı) onayladı. Bu gelişme iki ülke arasında mevcut güveni de bitirme noktasına getirdi. Suudi Arabistan, ABD Başkanı Obama’nın tasarının onaylanmasına engel olmak için yeteri kadar mücadele etmediğini düşünürken, Obama, Kongre’ye öfkelenerek, vetonun reddini “Tarihi bir hata” olarak değerlendirdi. 11 Eylül 2001’de terör örgütü El-Kaide’ye bağlı kişiler tarafından kaçırılan uçakların ABD’nin New York eyaletinde iki farklı hedefe intihar saldırısı düzenlemesiyle gerçekleşen saldırının sonuçları uluslararası krizi beraberinde getirdi. Saldırının baş sorumlusu olarak bilinen Üsame bin Ladin’in Suudi Arabistanlı olması, iki ülkenin ilişkilerini büyük ölçüde etkiledi. 11 Eylül sadece ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinde değil, küresel anlamda büyük bir kırılma noktası oldu. Saldırının baş sorumlusu olarak bilinen Üsame bin Ladin’in Suudi Arabistanlı olması, iki ülkenin ilişkilerini de büyük ölçüde etkiledi. Saldırıyı gerçekleştiren militanların düşünce yapısı ve radikallik düzeyleri, ABD’nin Sünnilere karşı tutumunu değiştirdi. Hatta ABD’de bazı çevreler, Suudi Arabistan’ı “küresel terörün” destekçisi ve finansörü olarak görmeye başladı. ABD-Suudi Arabistan ilişkileri, eski Başbakan George W. Bush döneminde iyi seyretti. Başkanlığının son yılında Suudi Arabistan’a ‘veda’ gibi bir ziyaret gerçekleştiren Bush, sıcak mesajlar vermişti. Obama döneminde de, son günleri dahil etmezsek çok büyük krizler yaşamayan iki ülke ilişkilerini iyi bir zeminde ilerletiyordu. Ancak İran’la yapılan nükleer anlaşma, Suudi Arabistan’ın tepkisine yol açtı. ABD İran’la yakınlaştı, ilişkiler çıkmaza girdiABD’nin Suudi Arabistan’ın baş düşmanı İran’la yakınlaşması, iki ülkenin ilişkilerini bir çıkmaza daha sürükledi. Suudi Arabistan da sadece ABD’ye bel bağlamak yerine kendisine yeni alanlar açarak, geçtiğimiz yıl 34 İslam ülkesini tek bir çatı altında toplayıp ‘İslam Ordusu’nu kurdu. ABD-Suudi ilişkileri hiçbir zaman sadece petrolden ibaret olmadı. İşin aslı, petrolden elde edilen inanılmaz gelirin, rakiplerini ya da müttefiklerini değil de ABD’nin kendi kilit sektörlerini güçlendirmesidir”Karşılıklı tehditler Suudi Arabistan ve ABD tüm bu olumsuz dönemeçlere rağmen hala birbirine muhtaç iki gücü simgeliyor. Sadece Obama döneminde ABD, Suudi Arabistan’a 100 milyar dolar civarında silah sattı. Bu rakamlar iki ülkenin yakın zamanda ilişkilerinin tamamen sıfırlanacağı anlayışını pek doğrulamıyor. ABD’de Suudilerin elinde 750 milyar dolar değerinde FED tahvili ve bonosu var. Riyad, yasa tasarısının Kongre’de onaylanması halinde, bu tahvilleri ve bonoları satarak “ABD’yi yakacağı” tehdidinde bulunmuştu. Buna mukabil, ABD de ülkesindeki Suudi varlıkları dondurma ihtimalini bir karşı kart olarak kullanması bekleniyor.Ortadoğu üzerine önemli araştırmalar yapan ABD’li akademisyen Mark Levine, iki ülkenin ilişkilerine ilişkin şu ifadeleri kullanmıştı: “ABD-Suudi ilişkileri hiçbir zaman sadece petrolden ibaret olmadı. İşin aslı, petrolden elde edilen inanılmaz gelirin, rakiplerini ya da müttefiklerini değil de ABD’nin kendi kilit sektörlerini güçlendirmesidir. Eğer Suudiler bu ilişkiyi gerçekten bitirmeyi düşünüyorlarsa, uzun vadeli sonuçlar Amerikan ekonomisi ve politikasını yeniden şekillendirebilir. Nasıl şekillendireceğini ise pek çok yorumcu ve karar alıcı bile henüz kestirebilmiş değil”Yeni dünya kriziGaleri: ABD Başkanı Barrack Obama, Suudi Arabistan’daObama’dan Suudi Arabistan’ı suçlayan tasarıya vetoABD’den Suudi Arabistan ve İran’a çağrı

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ