Yanlış beslenme öldürebiliyor

Dengeli ve sağlıklı beslenmenin ne derece hayati bir konu olduğuna dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Indrani Kalkan ve Merve Atınç, beslenme bozukluklarının ölüme varabilen sonuçlarının olabileceğini söyledi.

Yanlış beslenme öldürebiliyor

Besinler ve beslenme hakkında ciddi bir bilgi kirliliğinin mevcut olduğunu ifade eden Beslenme ve Diyetetik uzmanı Yrd. Doç. Dr. Indrani Kalkan ve Gıda Güvenliği ve Beslenme Yüksek Lisans Öğrencisi Gıda Mühendisi Merve Atınç, gerçekleştirdikleri bir çalışmada dengeli ve sağlıklı beslenmenin ne derece hayati bir konu olduğunu ortaya koydu.

“Beslenmek çılgınca yemek değil”

Beslenmenin yalnızca açlık duygusunu bastırmak, karın doyurmak ya da istenen her besini tüketim çılgınlığı ile kontrolsüzce yemek olmadığının altını çizen Yrd. Doç. Dr. Kalkan ve Atınç, “Beslenme, sağlığı korumak ve yaşam kalitesini yükseltmek için vücudun gereksinimi olan besin ögelerini yeterli miktarlarda ve uygun zamanlarda almaktır ve bunun da bilinçli yapılması gerekir. Bu, yaşam döngüsünün her aşamasında sağlanmalı” diye konuştu.

Türkiye obezitede dünya üçüncüsü

Dünya çapında 2015 yılı itibariyle 800 milyondan fazla bireyin şişman, 2,3 milyar bireyin ise hafif şişman olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Kalkan ve Atınç, dünya çapında gözlenen diyabetin yüzde 44’ünün, iskemik kalp hastalıklarının yüzde 23’ünün ve bazı kanser türlerinin yüzde 41’e varan oranlarda şişmanlık sebebiyle görüldüğünü belirtti. TÜİK’in 2014 verilerine göre Türkiye’nin obezite konusunda ABD ve İzlanda’dan sonra üçüncü sırada olduğunu hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Kalkan ve Müh. Atınç, dünya üzerinde 650 milyon civarında bireyin de kötü ve yetersiz beslenme ile karşı karşıya olduğunu ifade etti.

“’Can boğazdan gelir’ anlayışından vazgeçmeliyiz”

Yetersiz beslenmenin kısa ve uzun dönemde bilişsel ve davranışsal bozukluklara dahi sebep olabildiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Kalkan ve Atınç, “Beslenme bozuklukları; vücut direncini azaltarak, özellikle enfeksiyon hastalıklarının ağır seyretmesine, hatta öldürücü olmasına neden olabilir. Protein, demir, iyot, çinko, esansiyel yağ asitleri ve vitamin yetersizlikleri fiziksel olduğu kadar, ruhsal ve davranış gelişimi üzerine de etkili besin ögeleridir. Son yıllarda obezite, tansiyon, kalp, kanser, depresyon ve diğer psikolojik hastalıklar artık hepimizin kendimizde ve yakınlarımızda sıkça rastladığı hastalıklardır. Bu da bir şeyleri doğru yapmadığımızı, bedenimizdeki denge ve ahenkten uzaklaştığımızın göstergesidir. ‘Can boğazdan gelir, bir yemek zevkimiz var, yüz yaşına kadar yaşayıp ne yapacağız’ gibi algılar ortadan kaldırılmalıdır. Beslenme bilimiyle alakalı tanımları uzmanından öğrenmenin, kendi bedenini tanımanın, doğru beslenmenin bu bağlamda esas olduğu unutulmamalıdır. Çünkü ancak böylelikle kaliteli, sağlıklı ve dengedeki yaşam bizi bekler” ifadelerini kullandı.

Yaz aylarında böbreklerinize dikkat

Uzmanlar, böbrek taşı vakalarında yaz aylarında artış gözlendiğini belirterek, uyarılarda bulundu.Üroloji Uzmanı Op. Dr. Mehmet Reşat Demir, böbrek taşının, böbreğin süzdüğü idrarın toplandığı ve vücut dışına doğru atıldığı kanalların içinde oluşan mineral içerikli partiküllerin farklı nedenlerle birleşmesi ve büyümesi sonrasında oluşan sert bileşikler olduğunu hatırlatarak, beslenme ve genetik yatkınlığın yanı sıra coğrafi faktörlerin de taş oluşumunda etkili olduğunu söyledi. Yaz aylarında böbrek taşı hastalığına sık rastlandığını söyleyen Demir, “Hava sıcaklığı ve taş oluşumu doğru orantılı. Bu nedenle yaz aylarında hastalığa daha sıklıkla rastlanıyor” dedi.Taş oluşumunda rol oynayan pek çok faktörün olmasına karşın kesin nedenin tam olarak bilinmediğine değinen Op. Dr. Mehmet Reşat Demir, “Genetik yatkınlık, taş oluşumundaki en önemli risk faktörüdür. Böbrek taşı hastalığı olan hastaların birinci derece yakınlarında yüzde 10-40 arasında değişen oranlarda taş hastalığı öyküsü vardır. Coğrafi faktörler de taş oluşumunda etkilidir. Taş hastalığı sıcak bölgelerde daha sık görülüyor. Erkek cinsiyette üriner sistem taş hastalığı daha fazla görülür. Erkeklerde kadınlardan üç kat fazla görülmesine karşın çocuk yaşlarda hastalık her iki cinste de aynı oranda görülüyor” şeklinde konuştu.Taş hastalığı ve hava sıcaklığı arasındaki ilişkinin eskiden beri bilindiğini anlatan Reşat Demir, “Sürekli sıcağa maruz kalan makinistlerde, taş hastalığı görülme sıklığı normal popülasyona göre 3-4 kat daha fazla. Hava sıcaklığı ve taş hastalığı görülme sıklığı arasındaki doğru orantı, terleme sonucu sıvı kaybına bağlı daha konsantre idrardaki, kristalizasyon süreci ile ilişkilendiriliyor. Bu nedenle özellikle aile büyüklerinde üriner sistem taş hastalığı olanlar mümkün olduğunca sıcaktan uzak durmalı ve kalacaksa daha fazla su tüketilmeli” ifadelerini kullandı.Böbrek taşında laser ve urs teknolojisiDemir, böbrek taşı tedavisiyle ilgili merak edilenler ve başarıyla kullanılan “Holmium Laser ve Flexible URS” teknolojisi hakkında da bilgi verdi. Demir, “Her yıl milyonlarca insan taş hastalığı nedeniyle üroloji uzmanı veya acil servis hekimlerine başvuruyor. Böbrek taşları ve idrar yolları, ürolojik hastalıklar içinde yüzyıllardır en ağrılı hastalıktır. Geçmişte taş tedavisi sadece açık cerrahi işlem ile yapılırken, daha sonraki yıllarda teknolojik gelişmeler ESWL ve üreterorenoskopi (URS) gibi seçenekler üroloji pratiğine girmiştir. Endoskopik yöntemlerde çok çeşitli taş kırma cihazları kullanılabilmektedir. Başta böbrek, üreter ve mesane taşları tedavisi olmak üzere, üst idrar yolu (üreter) darlıkları, alt idrar yolu (üretra) darlıkları, idrar yolu tümörleri, dış genital lezyonların tedavisi Holmium Lazer ve Flexible URS Teknolojisinin kullanım alanları arasında yer almaktadır. Bilinen en güçlü ve en güvenli taş kırma cihazımızla yapılan işlemler kanamasızdır, hastaya hiçbir zarar vermez ve işlem sonu ağrı yok denecek kadar azdır” dedi.Böbrek sağlığında dikkat edilmesi gerekenlerOp. Dr. Demir, böbrek sağlığını korumak için dikkat edilmesi gerekenler konusunda ise, “Kan şekeri belirli aralıklarla kontrol edilmeli, kan basıncınızı takip edin. Sağlıklı beslenin ve tuz alımını sınırlayın. Yeterli su tüketerek böbreklerinizi koruyun. Sigarayı bırakın ve içilen ortamlardan uzak durun. Gereksiz yere ağrı kesici ve antibiyotik kullanmayın. Taş ve idrar yolu enfeksiyonlarının nedenini öğrenin. Düzenli egzersiz yapın” ifadelerine yer verdi.

Hayatta amacı olanlar daha rahat uyuyor

Sabah yataktan kalkmak için iyi bir nedeni olan kişilerin, geceleri daha rahat uyuduğu gözlendi.Sonuçları “Sleep Science and Practice” dergisinde yayımlanan araştırma çerçevesinde yaşları ortalama 79 olan 823 katılımcıya hayatlarının amacı ve uyku düzenleri hakkında sorular soruldu.Araştırmada, hayatlarının bir amacı olduğunu dile getiren katılımcıların, uyku apnesinden yüzde 63 oranında daha az muzdarip olduğu görüldü.Yine bu kişilerde uyku kalitesini bozan huzursuz bacak sendromuna da yüzde 52 oranında daha az rastlandığı kaydedildi.Bilim adamları, genelde gençlerden daha az uyuyan yaşlılar üzerinde yapılan araştırmanın, toplumun geniş bir kesimi için geçerli olabileceğini dile getirdi.Araştırma ekibinin lideri, ABD’deki Northwestern Üniversitesinden Dr. Jason Ong, “İnsanların hayatlarında bir amaç edinmelerine yardımcı olmak, özellikle giderek artan biçimde uykusuzlukla karşı karşıya olan bir toplumda, ilaca başvurmadan etkili bir strateji olabilir” ifadesini kullandı.

Sıcaklarda ferahlatan su deposu 8 besin

Sıcak hava yüksek nem oranlarıyla da birleşince günlük sıvı tüketimi artıyor. Buna nedenle susuzluğunuzu gidermek için içtiğiniz çoğu sıvı da kafein içeriği nedeniyle dirüetik olup vücuttan atılarak daha fazla sıvı kaybına neden oluyor. Tüketeceğimiz sıvılara dikkat çeken Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayça Güleryüz, “Normal şartlarda günlük sıvı ihtiyacımız kilo başına 30-35 ml’dir. Ancak havalar ısındıkça vücuttan terleme ile kaybettiğimiz sıvı artmaktadır. Bu nedenle yaz aylarında günlük tüketmeniz gereken su miktarı normalin de üzerine çıkmaktadır. Bu ihtiyacınızı karşılamak için ortalama 10-12 bardak su içmek gereklidir” dedi. Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayça Güleryüz, tüm bu şartlara rağmen yine de “Kendimi ne kadar zorlasam da çok fazla su içemiyorum” diyenler için, hem serinletecek hem günlük sıvı ihtiyacınızın karşılanmasına destek olacak 8 önemli besinin altını çizdi.İşte aşırı sıcaklarda hem susuzluğa hem sağlığa iyi gelen tüketebileceğiniz su deposu 8 besin. ŞeftaliYüzde 89 sıvı içeren şeftali günlük su ihtiyacınıza destek olacak bir yaz meyvesi. Aynı zamanda içeriğindeki lutein ve zeaksantin sayesinde güneşin zararlı ışınlarına karşı cilt üzerinde koruyucu etkiye sahip. Cildinizde oluşabilecek lekelere karşı da koruyor. DomatesSofraların vazgeçilmezi domatesin yüzde 95 sudan oluştuğunu biliyor muydunuz? İçeriğindeki A,C,E vitaminleri ile beta-karoten içeriği sayesinde de antioksidan olarak görev yaparak kanser dahil bir çok hastalığa karşı koruyucu görev yapan domatesi mevsiminde bol bol tüketin. Aynı zamanda cildiniz için de dost bir besin. Salatalık Tam yaza uygun bir besin olan salatalığın yüzde 96’sı sudan oluşuyor. Hem aşırı sıcaklarda artan sıvı ihtiyacına hem lif içeriğinin yüksek olması sayesinde tok kalmanıza fayda sağlıyor. Yüksek oranda C vitamini içermesi ile cilde de sağlık veriyor. Salatalığı dilimli veya yoğurt ile cacık şeklinde yemeklerin yanında veya günün en sıcak anında içinizi ferahlatacak bir ara öğün olarak tercih edebilirsiniz. MarulYüzde 96 su içeriği ile yazın sofralarınızda yer vermenizde fayda var. Su deposu olması bir yana, yazın fazla güneşe maruz kaldığınızda oluşabilecek vitamin kaybını da gidermeye yardımcı bir besin. Ancak çok iyi temizlendiğinden emin olmalı ve dışarıda temizliğinden emin olmadığınız yerlerde yemekten kaçınmalısınız. KarpuzYaz gelince aklımıza ilk gelen meyvelerden biri olan karpuz yüzde 94 su içeriği ile susuzluğunuzu gidermeye yardımcı besinlerden biri. Ancak su içeriği kadar şeker yükü de fazla olan karpuzu tüketeceğiniz miktara dikkat edin. Özellikle diyabeti olanların 2 ince üçgen dilimden fazlasını tüketmemeye özen göstermesi gerekiyor. Tatlı biberSarı, kırmızı ve yeşil renklerdeki biber yüzde 93-94 sıvı oranıyla en fazla sıvı desteği sağlayan besinler arasında yer alıyor. Salatalarınızda renkler yaratabileceğiniz gibi acıktığınızda veya susadığınızda sulu ve kıtır olmasıyla güzel bir alternatif olacaktır. KabakVitamin, mineral ve lif içeriği yüksek olan kabak, yüzde 95 su oranıyla susuzluğunuzu giderecek en iyi besinler arasında yer alıyor. Kabağı hem sıcak yemek olarak tercih edebilir hem de yoğurtla soğuk alternatif olarak tüketebilirsiniz. YoğurtBeslenme ve Diyet Uzmanı Ayça Güleryüz “Yoğurdun içeriğinde yüzde 85-88 su bulunur. Sıcak havalarda vücudunuzun terleme ile kaybettiği sıvıyı yerine koymaya destek olurken içerdiği potasyum ve sodyum mineralleri ile vücudun elektrolit dengesini sağlar. Probiyotik özelliği ile de sağlıklı bağırsak düzeni oluşturur” diyor.

Çölyak hastalarına özel ekmek tarlası

Uşak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Erkan Kahraman, yaptığı açıklamada, kentte yaşayan çölyak hastalarının glutensiz ekmek ihtiyacını karşılamak amacıyla Çölyak PKU Elele Derneği ve Uşak Eczacı Odası ile ortaklaşa “Kara Buğday Yetiştiriciliği ve Çölyak Hastalığı” sosyal sorumluluk projesini yürüttüklerini belirtti.Kahraman, proje kapsamında nisan ayında Çevre köyünde Yaşar Özoğlu’nun ücretsiz tahsis ettiği üç dekar tarlaya ektikleri kara buğdayın hasadını gerçekleştirdiklerini ifade etti. Kentte ilk defa kara buğday ekimi yapıldığını söyleyen Kahraman, tarladan yaklaşık yarım ton ürün elde edileceğini ve glutensiz ekmek yapımında kullanılmak üzere Çölyak PKU Elele Derneğine ücretsiz verileceğini aktardı.”Üreticilere alternatif ürün olacak”Kahraman, projenin ilk amacının kentteki 200 çölyak hastasının glutensiz ekmek ihtiyacını karşılamak olduğunu ayrıca üreticileri üstün özellikleri olan kara buğday ile tanıştırmak istedikleri vurguladı.Kara buğdayın tam tahıllar grubunda yer aldığını ancak gluten barındırmadığı için çölyak hastaları için ekmek yapımında kullanıldığı bilgisini veren Kahraman, ayrıca diğer buğdaylarla karşılaştırıldığında üstün özellikleri bulunduğunu, Uşaklı çiftçiler için de alternatif bir ürün olabileceğini belirtti.Üretim masrafı düşük, kar marjı yüksek olan kara buğdayın yılda iki kez ekiminin yapıldığını anlatan Kahraman, “Biz bu ürünü çiftçilerimizin tanımasını ve üretimin giderek artmasını amaçlıyoruz. Bu tarladan elde edeceğimiz ürünün tamamını derneğe vereceğiz. Önümüzdeki yıl ekim alanını artırıp ilimizdeki 200 çölyak hastasının un ihtiyacı karşılamayı hedefliyoruz. Sadece çölyak hastaları için değil kara buğday sağlıklı kişilerin de kullanabileceği bir gıda.” diye konuştu.Glutensiz ekmeği almakta zorluk çekiyorlarÇölyak hastası olduğunu 18 yıl önce öğrendiğini söyleyen Çölyak PKU Elele Derneği kurucusu Ömre Ümran Aydın (52) da kendisi gibi aynı rahatsızlıkla mücadele eden kentteki 200 kişinin glutensiz gıdaya ulaşımı için çaba gösterdiklerini belirtti.Aydın, kara buğdayın çölyak hastaları için büyük bir ihtiyaç olduğunu ancak fiyatının yüksekliği nedeniyle hastaların almakta zorluk çektiğini aktardı.Çölyak hastalarının beslenmesi çok masraflıÇölyak hastalarının ömürleri boyunca glutensiz ürünler tüketmek zorunda olduğuna dikkati çeken Aydın, şöyle konuştu:”Çölyak, ince bağırsakta hasarlar oluşturan bir sindirim sistemi hastalığı. Çölyak hastası olan kişiler buğdayda, arpada, çavdarda ve yulafta bulunan ve gluten olarak adlandırılan bir proteine tahammül edemiyor. Yiyebildiğimiz makarna, un gibi ürünler çok pahallı. Kara buğdayın kilosu 20 liraya varan fiyatlarla satılıyor. Çölyak hastaları kara buğday almakta zorluk çekiyor. Bu tarla onların ekmek ihtiyaçlarını şimdilik karşılayamaz ancak bir başlangıç. İlimizde kara buğday ekimini yaygınlaştırıp üyelerimizin ekmek ihtiyaçlarını gidermek istiyoruz.”Çevre illere de gönderilecekUşak Eczacı Odasının girişimi ve Uşak Belediyesinin katkılarıyla glutensiz un üretim atölyesi kurduklarını aktaran Aydın, şunları kaydetti:”Üyelerimiz bu atölyeden istedikleri kadar faydalanabiliyorlar. Eğer kara buğday ekim alanı artarsa elde edilen ürünü çevre illerdeki çölyak hastalarına göndereceğiz. Çölyak hastalarının gıda kaynağı olarak kullanmak zorunda oldukları kara buğday ya da mamül ürünlerin tamamı ithal ediliyor. Umarım kara buğday üretimi giderek yaygınlaşır ve Türkiye’deki tüm çölyak hastaları bu ürüne kolaylıkla ulaşır.”

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ