Tarladan mutfağa her aşamada kadın gücü

Bir insan hayal ettiği her şeyi başarabilir, yeter ki istesin. Ürettiği geleneksel köy ürünlerini markalaştıran girişimci Sebahat Tanışman da başarısını “İstek, azim ve engellere rağmen asla pes etmemek” olarak özetliyor…

Tarladan mutfağa her aşamada kadın gücü

Bir insan hayal ettiği her şeyi başarabilir, yeter ki istesin. Ürettiği geleneksel köy ürünlerini markalaştıran girişimci Sebahat Tanışman da başarısını “İstek, azim ve engellere rağmen asla pes etmemek” olarak özetliyor…

Çivrilli bir kızı olan iki çocuk annesi Sebahat Tanışman, kendi topraklarında yetişen ürünleri babaannesinin tarifleriyle pişirerek geleneksel köy ürünleri pazarına adım attı. Çocuk yaşta öğrendiği ekip, biçip, işlemeyi azmiyle harmanladı. Şimdi köyündeki onlarca kadınla birlikte el ele vererek emeklerini bir markaya dönüştürdü. Sosyal medyanın ‘Seboş’ olarak tanıdığı Tanışman, hızlı ve emin adımlarla yol aldığı başarısının hikâyesini tüm detaylarıyla bizlerle paylaştı.

> Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Ben Denizli’nin şirin küçük bir kasabasında üç çocuklu bir ailenin en büyük çocuğu olarak 1986 yılından dünyaya geldim. Kendimi şanslı olarak görenlerdenim, çünkü çocukluğumdan bugüne hep doğal beslendim. Babam çiftçi, annem de onun en kıymetli yardımcısı olduğu için ilk elden çocuk yaştan itibaren ekmeyi, biçmeyi, işlemeyi öğrendim. Şimdi 2 evlat sahibi evli, hem çalışan bir iş kadını hem de bir ev hanımıyım. Eşim de çiftçi olduğu için annemlerden gördüğüm düzeni şimdi biz eşimle omuz omuza çalışarak sürdürüyoruz.

> Geleneksel köy ürünlerini üretme hikâyenizi paylaşır mısınız?
Aslında ben karar vermedim, olaylar kendi akışında şekillendi. Bir tencere kiraz reçeliyle başladım. İstanbul’da çok sevdiğim bir ablama gönderdim. Sonrasında o arkadaşlarına tattırınca onlar da istediler. Derken bir tencereden bir kazana, sonra dokuz kazana kadar geldim. İlk destekçim ailemdi elbette ama ilk yaverim ise babaannemdi. O tarif etti ben onun bahçesinde yaptım. Ben anlattım o kameraya çekti. 10 koca yıl oldu işe başlayalı ama ilk zamanın heyecanı ve merakıyla üretmeye devam ediyorum. Tabii ki artık babaannem gurme olarak başımda duruyor, kamerayı tutan değişti hepsi bu.

> Bir ürün tarla ve bahçeden soframıza gelene kadar ne gibi aşamalardan geçiyor?
İlk başlarda babamın, eşimin ektikleri yetiyordu. Sonra işler büyüdü, komşu bahçelere de talip oldum. Topladık ve ekipçe işledik. Şimdi neredeyse Çivril yetmiyor, civar ilçe ve illerden de mahsul toplayıp geliyoruz. İlk günden bugüne asla değişmeyen şey işlediğimiz ürünün kalitesi. Asla sofraya koyulmayacak domatesi makineden çekip püre yapmadım. Aman nasıl olsa ezilip meyve suyu olacak çürük olsa ne olur demedim. Çiftçi ile bire bir tanıştım ekimden hasadın yapılmasına kadar her aşamasında omuz omuza oldum. Kimyasal kullanılarak yani hormon verilerek yetişmiş bir çilekten reçel yapınca hiçbir tadı olmaz. Bu yüzden bahçelerimiz hep iyi tarım sertifikalıdır. Toplanıp gelen ürün önce bir elden geçer, yıkanır. İçinde toplanırken gözden kaçan hasarlısı varsa ayıklanır, sonrasında işlenir. Reçel olacaksa şekere yatırılır, konserve olacaksa
doğranır. Gururla diyorum her aşamasında kadının gücü var. Tarladan mahsulün toplanmasından kavanozlamaya, hatta o kavanozların paketlenip kargoya teslim edilmesine kadar kadın gücü…

> Ürünlerinizin satışını nereden yapıyorsunuz?
Tanıtımlarımı sosyal medya üzerinden yapıyorum. Kendi Instagram sayfamda üretimin her aşamasını her ürün için ayrı ayrı gösteriyorum. Satışın ana merkezi kendi web sitem üzerinden, bir de akıllarına takılan soru olduğunda sorabilsinler diye WhatsApp hattımız var. Bunların dışında yine zamana ayak uydurmak için birkaç satış sitesinde de sanal mağazamız mevcut.

> En çok hangi ürüne/ürünlere talep geliyor?
Bir ürünü diğerinden ayırmak mümkün değil aslında ama ilk günden beri talebi asla azalmayan bitti dediğimde herkesin yenisi ne zaman yapılacak dediği ürünlerimiz var. Mesela cevizli kuru incir reçeli, acuka, tarhana, makarnalar, çilek reçeli, çıtır kabak reçeli, kozalak reçeli, sirkelerimiz bu ürünler olmazsa olmazlar arasında.

> Ürünlerinizi Türkiye’nin yanı sıra yurt dışına da pazarlıyor musunuz?
Şu anda tüm Avrupa’ya satış yapan bir firma ile anlaşmamız var. Bir nevi bayimiz gibi… Elbette günün birinde kendi şubelerimiz de olsun istiyorum. Henüz zamanı var.

> Türkiye’de kadın girişimci olmak zor mu?
İşe ilk başladığımda çok güldüler bana “Aaa bizim internet turşucusu gelmiş” diye, hatta daha beterini diyenler de oldu. Alay edildim. Hep dedim ve demeye de devam edeceğim üretiyorsanız üretemeyenler sizin önünüze engel koymak için var güçleriyle savaşıyorlar. Hâlbuki benimle uğraşmayı bırakıp kendileri de bir işin ucundan tutsalar canım ülkem çok daha güzel yerlerde olabilir. İşin en kötü tarafı beni yerden yere vuranlar hep kendi hemcinslerim oldu.

> Girişimci kadınlara ne önerirsiniz?
Önlerine çıkan ya da çıkacak engelleri düşünmesinler. Girişimci de olsalar işçi de olsalar hep birileri engel olmak isteyecek. Bir hedefleri varsa bunun üzerine gitsinler. Ben bu işe ilk başta dediğim gibi bir tencereyle başladım. Allah’a şükür şimdi kocaman atölyemiz var. İlk başta bir babaannem vardı şimdi kocaman bir ekibim var. Kısaca vazgeçmesinler ve büyümek için başkalarını ezmeye çalışmasınlar. Ne iş olursa olsun mutlaka okusunlar. Ne üreteceklerse o konu hakkında ne kadar doküman varsa okumaya ve kendilerini geliştirmeye devam etmek zorundalar. Başka türlü olmaz.

> Markanız bünyesinde kaç kadına istihdam sağladınız?
Çok! Sayı vermek mümkün değil çünkü eskiden evinin önündeki bahçesine nane ekmekten vazgeçen Ayşe ablam artık ekim yapıyor. Köyde gündeliğe giden Fatma ablam artık kızıyla birlikte atölyemizde üretimde. Sayımız görünürde 20-25 arasında ama arkasında yüzlerce insan var. Çünkü bir yerde kendi köyümdeki, kendi ilçemdeki topraktan vazgeçmek üzere olan herkes benim yüzümden ekmeye, biçmeye geri döndü.

> Instagram’da çok büyük bir kitleye hitap ediyorsunuz. Marka olma yolculuğunuzda sosyal medyanın ne kadar etkisi oldu?
İlk işimin başlama noktası da, bugün hâlâ devam etme noktası da Instagram. Hatta birisi laf söylediğinde diyorum “Benim kepengi olan bir dükkânım yok burası benim dükkânım. Hiç esnafın dükkânına gidip olur olmadık konuşuyor musunuz?” diye. Artık günümüzde her şey online yani bir telefonun ucunda. İster istemez bu teknolojiye ayak uydurmak zorundasınız. Marka olmamda en büyük pay ilk günden beri beni takip eden ve tavsiye eden sizlerin deyimiyle takipçiler, benim deyimimle sanal ailemle oldu. Tabii ki içlerinde niyeti kötü olan, karalamaya çalışanlar da oldu. Onlar beni eleştirdikçe ben ‘daha iyi nasıl olurum’un peşine düşüyorum. Beni kötülemeye çalışırken farkında olmadan motive ediyorlar.

KAYNAK: turkiyegazetesi.com.tr
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ