Suriye’de 6 kilit nokta

2011 yılından beri iç savaşın yaşandığı Suriye’de en önemli noktalar üzerinde yer alan 6 bölge bulunuyor. Kimisi terör örgütlerinin, kimisi Esed rejiminin elinde olan bu bölgeler, Suriye ve komşu ülkeler açısından stratejik öneme sahip.

Suriye’de 6 kilit nokta

2011 yılından bu yana devam eden Suriye’deki iç savaşta en şiddetli çatışmaların yaşandığı 6 kilit nokta bulunuyor.

Halep: 2012’den beri muhaliflerin kontrolündeki şehir, tamamen Esed rejiminin kontrolüne geçti. 1-Halep kimin elindeyse o üstün

Halep, Suriye’nin ikinci büyük şehri. Halep kimin elinde ise, Suriye’deki iç savaşta o mücadeleyi önde götürüyor manasına geliyor. Sembolik bir anlamı da var, 2012’den bu yana muhaliflerin elinde olması sebebiyle Suriye direnişinin sembol şehri. Anadolu’dan Suriye’ye, Suriye’den Anadolu ve Akdeniz’e geçişte önemli bir rota üzerinde yer alıyor.
El-Bab: Türk Silahlı Kuvvetleri ve ÖSO, bölgeyi DEAŞ’tan temizleme mücadelesini sürdürüyor.
2-El-Bab: Birçok noktaya açılan ‘kapı’

Fırat Kalkanı Harekatı ile Türkiye’nin ilerlediği El-Bab bölgesi de stratejik bir öneme sahip. El Bab, Türkiye sınırına yaklaşık 30 kilometre mesafede bulunuyor. İç savaş öncesinde yaklaşık 70 bin kişinin yaşadığı bu kasaba, önemli bir sanayi merkezi olarak biliniyor. Türkçe adı “Kapı” olan kasaba, sadece doğu ile batı değil, aynı zamanda kuzey ve güney yönlerinde de önemli bir kavşakta yer alıyor. El-Bab, DEAŞ’ın başkent olarak ilan ettiği Rakka ve Deyr ez Zor’a giden ana yolun üzerinde. Bu yol ise DEAŞ’ın yaklaşık 2 buçuk yıl boyunca kuzeyden eleman getirdiği ana güzergah haline geldi. Bu stratejik öneminden dolayı, bazı kaynaklar, buranın DEAŞ tarafından “ikinci başkent” olarak görüldüğünü belirtiyor.

İdlib: Muhaliflerin elindeki son büyük bölge. Esed rejiminin hedefinde. 3-İdlib: Suriye-Şam-Ürdün’e uzanan stratejik nokta

İdlib, Suriye’nin kuzeyinden Şam’a ve oradan da Ürdün sınırına kadar uzanan M5 otoyolunun üzerinde bulunuyor. Suriyeli muhalifler, İdlib operasyonuyla birlikte Halep-Lazkiye arasındaki bağlantıyı tamamen koparmış ve Mastume-Eriha-Cisreşşuğur üzerinden Lazkiye’ye uzanan stratejik yolun kontrolünü sağlamıştı.

Palmira: Bir süredir DEAŞ’ın elinde olan bölge, şuan Esed rejiminin kontrolünde. 4-Palmira: Irak-Suriye-Ürdün arasında bağlantı zinciri

Palmira, tarihi ve kültürel yapısıyla çağlar boyu özel bir yere sahip olan bir Suriye kenti. Çok sayıda arkeolojik kalıntı ve tarihi eserin bulunduğu kent, bir süredir DEAŞ’ın kontrolündeydi. Palmira, coğrafi olarak El-Tif geçidiyle, Suriye’yi Irak’a bağlıyor. Aynı zamanda Irak, Suriye ve Ürdün sınır üçgeni arasında bir bağlantı zinciri konumunda.

Rakka: Terör örgütü ‘DEAŞ’ın kalesi’ olarak bilinen şehrin kuzeyinde Arap-Kürt milisler ilerliyor. 5-Rakka: DEAŞ’ın fiili başkenti

2014’ten bu yana DEAŞ’ın elinde olan ve örgütün ‘fiili başkenti’ olarak bilinen Rakka DEAŞ için çok önemli. Zira örgütün ‘yönetici kadrosu’ ağırlıklı olarak bu şehirde yaşıyor. Rakka’nın Suriye açısından önemi ise stratejik. Fırat nehri üzerine kurulu olan şehir tarım açısından önemli bir nokta. Savaştan önce Rakka’daki Tabka Barajı, hem Rakka’nın hem de Halep’in elektrik ve su ihtiyacını karşılıyordu. Bir çok yolun kesişme noktası olan Rakka, Irak’a yakın olması nedeniyle DEAŞ teröristlerini Irak ve Suriye arasında hareket ettirmesini de kolaylaştırıyor.

Barada: Suriye rejiminin sürekli saldırdığı, şehrin su ihtiyacını karşılayan vadi, Esed rejiminin saldırısı altında. 6-Barada vadisi: Yeni Halep olur mu?

Şam’ın batı kırsalında yer alan Barada Vadisi’nde yaklaşık 100 bin kişi yaşıyor. Vadi, Şam’ın su ihtiyacını büyük ölçüde karşıladığı için önemli. Doğu Halep’in tahliye edilmesiyle birlikte, Barada’nın Esed rejimi tarafından yoğun saldırıya uğraması, şehrin yeni Halep olabileceği yönünde endişelere yol açtı. Şam’ın merkezine 16 kilometre uzaklıkta, Lübnan sınırına ise 12 kilometre uzaklıktaki Barada Vadisi, başkentin ana su kaynaklarından Ayn el-Fica pınarına da ev sahipliği yapıyor.

Yeni Halep: Barada

Suriye’de Beşşar Esed rejimi Halep il merkezini tamamen ele geçirmesinin ardından, Şam çevresinde kuşattığı bölgelere odaklandı. Esed ordusu ve Hizbullah, 6 gündür Şam’ın batı kırsalındaki Barada Vadisi’ne yoğun şekilde saldırıyor.Ülkenin farklı bölgelerindeki çatışmalardan kaçanların da aralarında bulunduğu yaklaşık 100 bin Suriyeliyi barındıran bölgenin meskun kısmı 12 kilometrekarelik bir alanı oluşturuyor.Lübnan sınırına 12 kilometre mesafedeŞam’ın merkezine 16 kilometre uzaklıkta, Lübnan sınırına ise 12 kilometre uzaklıktaki Barada Vadisi, başkentin ana su kaynaklarından Ayn el-Fica pınarına da ev sahipliği yapıyor.Hizbullah ve Suriye ordusu, bölgedeki su kaynaklarının kontrolünü ele geçirmek için Barada Vadisi’ne temmuz ayı sonunda kuşatma altına almış, Barada Vadisi’ne tüm giriş çıkışları kapatmıştı. Barada Vadisi’nde geçen çarşambaya kadar çatışma yoktu.Etrafı yüksek dağlarla çevrili Barada Vadisi’nde bulunan Suk Vadi Barada, Kafr el-Avamid, Hüseyniye, Deyr Kanun, Kefr ez-Zeyt, Ayn el-Hadra, Besime, Deyr Makran, Ayn el-Fica ve Afra köylerini muhalifler kontrol ediyor.Suriye’de başkent Şam’ın kırsalında muhaliflerin denetiminde kalan bölgeleri tamamen ele geçirmeye çalışan rejim, kentin su ihtiyacının büyük kısmını karşılayan Barada Vadisi’ne saldırı başlattı. 20 rejim askeri öldürüldüRejim ve Hizbullah güçleri, Halep şehir merkezinin tamamını ele geçirmesinin ardından çarşamba günü Barada Vadisi’ne yoğun bir bombardıman başlattı. Saldırılarda çok sayıda asker ve silah kaybeden Suriye ordusu, ciddi ilerleme sağlayamadı. Çatışmalarda muhaliflerin rejime ait 3 tankı imha ettiği, 20 rejim askerini de öldürdüğü bildirildi.Barada Vadisi’ne havan toplarıyla, topçu ateşi ve varil bombalarıyla saldıran rejim ve Hizbullah, dün 4 sivilin ölümüne, onlarca kişinin de yaralanmasına neden olurken, Esed rejimi ordusuna ait helikopterler bölgeye klor gazı içerikli varil bombası attı. Esed rejimi bölgede ‘zorunlu göç’ politikası izliyorBölgede bulunan medya aktivisti Radvan Ali Başa, rejim ve Hizbullah’ın saldırılarında çarşamba gününden bu yana 30 sivilin yaşamını yitirdiğini aktardı.”Vadiye 80’e yakın varil bombası ve yüzlerce füzeyle saldırıldı. Bu bölgede çatışmazlık vardı, ama rejim ihlal etti. Esed şimdi de ateşkes değil, Barada Vadisi’ndeki insanları tehcir etmek istiyor. Bölge insanları beldelerinden çıkmak istemiyor” diyen Ali Başa, rejimin en fazla Besime ve Ayn el-Fica köyüne saldırdığını dile getirdi.Deyr Kanun, Hüseyniye, Kafr ez-Zeyt köylerinin de füze saldırılarına maruz kaldığını ifade eden Ali Başa, rejimin saldırılarında Şam’a Ayn el-Fica pınarından su taşıyan kanal ve havuza varil bombalarının isabet ettiğini kaydetti.Başa, saldırılarda 2 caminin de vurulduğunu, Besime’deki büyük hastanenin hizmet dışı kaldığını, sağlık hizmetlerinin küçük sağlık merkezlerinde verilmeye çalışıldığını belirtti.Şam’ın su ihtiyacını karşılayan tesis, Esed rejiminin saldırıları sonrasında bu hale geldi:ALERTE INFO : Bombardement de la station d’eau de Wadi Barada (Damas). Une vaste offensive aérienne sur cette zone est en cours. pic.twitter.com/8rBiXj6tlF— Syria Charity (@SyriaCharity) 27 Aralık 2016 Bölgedeki sivil toplum kuruluşları da konuyla ilgili ortak açıklama yaptı.Açıklamada, “Son 1 buçuk yıldır Barada vadisi, rejim güçleri ve Hizbullah milislerince ağır bir abluka altındadır. Bu süre içerisinde siviller çok zor şartlar altında yaşamları sürdürmektedir, zira insani yardım ve tıbbi malzemeler bitmiştir. Rejimin bölgeyi ele geçirme çabaları hiç bitmemiştir. Rejimin bu girişimleri bölgeyi Hizbullah ve İran milislerine teslim etme isteğini göstermektedir. Bölgeyi ele geçirip başkentin ana su kaynağını da ele geçirmek istemektedir.” ifadelerine yer verildi.Halep’te tahliye anlaşmasının uygulanmasından sonra rejimin Barada halkını katliam ve tehcirle tehdit ettiği vurgulanan açıklamada, rejimin Barada Vadisi’ne yönelik saldırılarda çok sayıda kişinin yaşamını yitirdiği ve yaralandığı, hastanelerin hizmet dışı kaldığı bildirildi.Saldırılarda sivil savunma ekiplerinin ve Ayn el-Fica’daki su binasının vurulduğu kaydedilen açıklamada, “Saldırı sonrası su pompaları hizmet dışı kaldı ve su depoları yıkıldı. Şam’a su ulaştırma imkanı kalmadı, saldırılarda doğal depo olarak kullanılan kaya tabakaları da zarar gördü ve su akımı üçte bir oranına düştü.” ifadeleri kullanıldı.STK’lar, uluslararası topluma rejimin katliam ve tehcir tehditleri karşısında Barada Vadisi bölgesindeki sivilleri koruma sorumluluklarını yerine getirmelerini istedi.Uluslararası kamuoyunun 6 milyondan fazla insana su temin eden Ayn el-Fica’ya sahip çıkması çağrısı yapılan açıklamada, rejimin tehcir politikasına dikkat çekildi.Şam yönetiminin Suriye genelinde daha önce yaptığı gibi, Şam bölgesindeki tüm muhalif bölgeleri göçe zorlamak istediği vurgulanan açıklamada, sivillerin can sağlığını temin edecek bir anlaşmanın sağlanması ve Ayn el-Fica’ya verilen zararın tamiri için bölgeye uluslararası ekiplerin gelmesi talep edildi.Uluslararası kuruluşlar, bölgeye uygulanan abluka nedeniyle, Barada Vadisi’nde insani koşulların kötü olduğunu, bölgede yeterli gıda, yakıt ve tıbbi malzeme bulunmadığını aktarıyor. Vadide Guillain-Barre sendromu adlı hastalığın yaygınlaştığı, 5 kişinin hastalık nedeniyle yaşamını yitirdiği, 30 kişinin de hastalığa yakalandığı belirtiliyor.

El Bab’ın anahtarı: Akil Tepesi

Fırat Kalkanı Harekatı’nın 120. gününde terör örgütü DEAŞ’ın kontrolünde bulunan El Bab ilçesine yönelik operasyonun kapsamı genişletildi. Operasyon kapsamında El Bab-Halep bağlantı yolunda kontrol tamamen sağlanırken, kentin ele geçirilmesi için stratejik öneme sahip olan noktalar için harekete geçildi. İki gün önce 14 şehidin verildiği El Bab’ta en önemli hedef kente girişlerin sağlanmasında stratejik öneme sahip olan Akil Tepesinde kontrolün sağlanmasıydı. El Bab’ı tepeden gören bu bölgenin kontrol altına alınması operasyonun geleceğini de yakından ilgilendiriyor. Terör örgütü DEAŞ’ta bu tepeyi savunma stratejisinin en önemli parçalarından biri olarak görüyor. Tepeyi kaybetmek isteyemeyen terör örgütü DEAŞ, bölgeye çok sayıda mayın yerleştirdiği belirtiliyor. Askeri kaynaklar terör örgütünün bombalı araçlarla ve kazdıkları hendeklerle geçişleri önlemeye çalıştığını belirtiyor. Son üç gündür DEAŞ’a ait hedefler F-16 savaş uçakları ve top atışları ile imha ediliyor. Kente geçişi sağlayan önemli stratejik bölgelere girmeye başlayan Özel Kuvvetlerin de önemli başarılar sağladığı belirtiliyor. Terör örgütünün kazdığı hendeklerin varlığı ise operasyon sürecinin kısmen uzamasına neden oluyor. Suriye’de Rakka’dan sonra örgütün elinde bulunan en büyük ikinci kent olan El Bab’ın kontrol altına alınması örgütü yok oluşa sürükleyecek. DEAŞ’a ait bombalı araçlar, canlı bombalar ve mayınlar terör örgütünün en önemli saldırı unsurları olarak öne çıkıyor. 21 Aralık’ta verdiğimiz 14 şehitte terör örgütünün bombalı araçla saldırılarması nedeniyle gerçekleşti. TSK ve ÖSO birlikleri dün terör örgütünü ağır bir darbe indirirken, örgüte ait 67 hedef imha edildi. Ayrıca 138 örgüt mensubu teröristte öldürüldü.Akil Tepesi ve Hastane bölgesinin ele geçirilmesi kentin örgütten temizlenmesini kolaylaştıracak.Bugün ise harekatta terör örgütüne ait 51 hedef ateş altına alındı ve 22 DEAŞ mensubu terörist etkisiz hale getirildi. DEAŞ’ın barınma, silah mevzisi ve savunma amaçlı kullandığı 37 bina, 3 cephanelik ve bir lojistik merkezi de imha edildi. Akil tepesini terör örgütünden temizlemek isteyen Türkiye örgütün adımlarını da yakından izliyor. Bölgede bulunan hastaneyi karargah olarak kullanan örgüt mensuplarının görüşmeleri ve telsiz konuşmaları tek tek izleniyor. Bölgede iyice sıkışmaya başlayan terör örgütü de son kozlarını oynuyor. Suriye’de Rakka’dan sonra örgütün elinde bulunan en büyük ikinci kent olan El Bab’ın düşmesi örgütü yok oluşa sürükleyecek. Örgüt açısından önemli bağlantı yollarına sahip olan El Bab’ın kontrolü örgütün hayata kalması ile özdeşleştiriliyor. Bu yüzden ilçeyi kaybetmek istemeyen örgütün elinde bulunan diğer bölgelerdeki terör unsurlarının da bölgeye sevk edildiği belirtiliyor.Terör örgütü Stratejik önemi nedeniyle El Bab’ın varlığını kendi varlığı ile de özdeşleştiriyor. Örgüte ait unsurlar tek tek imha edilirken bu bağlamda Akil Tepesi ve Hastane bölgesinin ele geçirilmesi de kentin örgütten temizlenmesini kolaylaştıracağı ifade ediliyor. Dün kentin girişine doğru ilerleme kaydeden birlikler, El Bab merkezine ise girmedi. Bab’ın merkezinde bulunan binalara bomba döşenmiş olma ihtimali ve evlerin içinde canlı bombaların varlığı merkeze girişlerin kontrolü bir şekilde gerçekleşeceğini gösteriyor. Batılı müttefikler endişesi Diğer taraftan bölgedeki diğer güçler tarafından Türkiye’nin başlattığı operasyonu olumsuz etkilemeye dönük bir takım adımların da atıldığı belirtiliyor. Esed rejiminin terör örgütüne silah desteği sağladığı belirtilirken, Irak ordusunun Musul operasyonunu durdurması da El Bab ile bağlantılı olarak yorumlanıyor. Yine ABD desteği ile terör örgütü PKK/PYD’nin Rakka’ya başlattığı saldırıların da durduduğu gelen haberler arasında. Bunun en önemli nedeni olarak ise bu bölgelerdeki örgüt mensuplarının El Bab’taki terör unsurlarına destek vermek için bölgeye gelmesini sağlamak olduğu iddia ediliyor. Yine DEAŞ’e karşı kurulan ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon da El Bab operasyonu sürecinde pasif bir tutum sergiliyor. Video: İşte El Bab operasyonu: Tanklarımız DAEŞ’i böyle vuruyorMehmetçiğin ‘El Bab’ operasyonundan tüyleri diken diken eden detaylar TSK: DEAŞ’lı 22 terörist etkisiz hale getirildi Bab intikamı El Bab temizlenmeli

Son direniş: Halep

Tunus’ta 17 Aralık 2010’da Muhammed Buazizi’nin hükümeti protesto etmek için kendini yakması ile başlayan ve başarılı olan –Yasemin devrimi- Arap coğrafyasında bir domino etkisi yarattı. Zeynel Abidin’in Tunus’tan kaçması diğer Arap halklarını da kendi yöneticilerine karşı ayaklanmaya teşvik etti. Tunus’ta başlayan bu halk hareketleri sırası ile Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Ürdün ve Yemen’e de sıçradı. Arap halkları ortak bir noktada buluştu ve ülkelerindeki diktatörlüklere karşı harekete geçtiler. 25 Ocak’ta Mısır’da başlayan halk gösterileri, 11 Şubat 2011’de Mübarek rejiminin devrilmesi ile sonuçlandı. Libya’da ise Arap Baharı’nın en kanlı günlerinin başlayacağı döneme girildi. Tunus, Mısır ve Yemen’de iktidar değişikliği yaşanırken, Libya’da Kaddafi yönetimi ile muhalif gruplar arasında çok büyük çatışmalar başladı. NATO’nun Libya’ya müdahalesi Kaddafi’nin iktidardan düşürülmesi sonucunu getirirken, Arap Baharının düğümleneceği bir büyük krizler dönemine girildi. Suriye’nin kaderi Mart 2011’de değişti Mart 2011’de Suriye’de Esed rejimine karşı sokaklara çıkan halk reform talebinde bulundu. Esed, muhaliflerin reform talebine silah ile cevap verdi. Ülkedeki muhalifleri ‘terörist’ olarak niteleyen Esed, Türkiye’nin bütün çağrılarına rağmen muhalifleri silahlı yöntemlerle bastırmaya çalıştı. İlk fitil Deraa’da ateşlendi 40 yıl boyunca ülkeyi yöneten Esed rejiminin ülkede kurduğu baskı rejiminden, yolsuzluklardan, adaletsizlikten bıkan halkın sokaklara çıkması ve rejime karşı organize olmaya başlaması ülkede uzun yıllar sürecek bir iç savaşın başlamasına neden oldu. Deraa şehrinde yaşanan protestoları kanlı bir şekilde bastıran Esed rejimi böylece önü alınamaz iç savaşın fitilini de ateşledi. Rejime karşı ÖSO Özgür Suriye Ordusu adı altında bir araya gelen muhalifler, Esed rejimine karşı direnişe geçti. Geride kalan 5 yıllık süreçte 470 binden fazla insanın ölümüne ve 6 milyon insanın mülteci durumuna düşmesine neden olan iç savaş pek çok krizi ve katliamı da beraberinde getirdi. Kendi halkına karşı her türlü acımasız yönteme başvuran Esed rejimi 2013 yılında Doğu Guta’da kimyasal saldırı gerçekleştirdi. Muhalifler iç savaşın başlarında, Esed rejimine karşı birçok bölgede üstünlük sağladı. Esed rejimi Şam ve çevresinde kontrolü sağlamaya ve iktidarını korumaya çalışırken, muhalifler ülkenin büyük bölümünde hakimiyet sağladı. Bu süreçte iç savaşın en fazla yoğunlaştığı bölgeler ise Der-el Zor, Lazkiye, İdlip ve Halep oldu. Uluslararası destekten mahrum olan muhalifler çok parçalı bir yapıya büründü ve gücü zayıfladı. Batılı ülkelerin Esed rejiminin gitmesi yönünde net bir tutum alamamış olması ve daha sonraki süreçte DAEŞ’in ortaya çıkarak Suriye’de denklemi değiştirmeye başlaması muhaliflerin gücünü kırdı. Muhalifler destek göremedi Muhalif grupların en büyüğü olan Özgür Suriye Ordusu’nun iyi organize olamaması, çok sayıda muhalif grubun olmasına rağmen Esed rejimine karşı birlikte hareket edememeleri, Batılı ülkelerin ve özellikle ABD’nin yeterli desteği sağlayamaması, eğit-donat programının başarısızlıkla sonuçlanması muhalifleri zayıflattı. Yine benzer şekilde muhalifleri destekleyen Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkelerin muhalifleri kendi çıkarları çerçevesinde desteklemesi ve Mısır’da yaşanan darbe sonrası süreçte Suriye’nin Dostları Grubunda yer alan ülkelerin farklı pozisyonlara kayması Suriye muhalefetine olan desteğin de zaman içerisinde zayıflamasına neden oldu. Suriye muhalefeti böylesi çok katmanlı ve karmaşık bir ilişki ağı içerisinde zamanla güç kaybına uğrarken, Esed rejimi ise İran ve Rusya’nın desteği ile kaybettiği alan hakimiyetini sağlayarak gücünü konsolide etmeye başladı. Obama yönetiminin belirli bir Suriye stratejisinin olmaması ve DAEŞ’in bölgede etkili olmasından sonra Suriye politikasını DAEŞ üzerine inşa etmesi de muhalefetin desteksiz kalmasına neden oldu.Galeri: Suriye’de Rus helikopteri düşürüldü Rejim Halep’i kuşattı Bu karmaşık tabloyu iyi değerlendiren Esed, Rusya’nın da desteği ile muhaliflere dönük geniş çaplı saldırılar başlattı. Bu saldırıların en önemli ayağını ise Halep’in ele geçirilmesi oluşturuyordu. DAEŞ’e karşı müdahale adı altında Suriye’ye giren Rusya, hava saldırılarının neredeyse tamamına yakınının muhaliflere yöneltti ve karada İran güçleri ve yabancı Şii milislerin aktif katılımı neticesinde Esed rejimi uzun bir sürenin ardından Lazkiye, Deraa ve Halep bölgelerinde belli ilerlemeler sağlamayı başardı. Bu süreçten sonra Halep, rejim yanlısı güçlerinin saldırı odağı haline geldi.Suriye Krizinde Bilinmeyenli Bir Denklem: DAEŞ Irak’ın Amerika tarafından işgal edilmesinden sonra Irak’ın Felluce kentinde kurulan ve ABD’ye karşı mücadele eden bir örgüt olarak kurulan DAEŞ, Amerika’nın Irak’tan çekilmesinden sonra doğan boşluktan yararlanarak gücünü maksimize etmeye başladı. DAEŞ bir yandan hapishane baskınları ile örgüte militan kazandırırken öte taraftan da Maliki yönetiminin yanlış politikaları Sünni nüfusu bu örgüte yaklaştırdı. 2014 yılına gelindiğinde DAEŞ, Suriye’de var olan otorite boşluğunu da kullanarak burada da etkin olmaya başladı. Irak ve Suriye coğrafyasında büyük güç kazanan DAEŞ’in Musul’u ele geçirmesi ile birlikte bölgede yeni bir denklem kuruldu. Suriye’de hızlı bir şekilde organize olan ve muhaliflerin kontrolünde bulunan bölgelere saldıran DAEŞ, kısa sürede Suriye’de geniş bir alanda hakimiyet sağladı. DAEŞ’in bu yükselişi aynı zamanda muhalefetin de güç kaybına neden oldu. DAEŞ dünyayı tehdit ediyor söylemi DAEŞ’in terör eylemleri uluslararası alanda bir güvenlik sorunu haline geldi. DAEŞ’in uluslararası alanda büyük bir güvenlik sorununa dönüşmesinden kazançlı çıkan Esed rejimi oldu. Suriye coğrafyasının kırılganlaşması da “Esed gitmeli” tezinin yerine, “Esed giderse yerine kim gelecek?” sorusuna bıraktı. Bu ortamda Rusya ve İran’ın da desteği ile Esed yönetimi zayıflamış olan muhalefete karşı daha fazla saldırganlaştı. Öte yandan “eğit-donat” programına gönülsüzce destek veren Amerika’da DAEŞ’e karşı sahada savaşacak yeni bir müttefik olarak PYD’yi sahneye sürdü. PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD, Batılı ülkelerin gözünde DAEŞ’e karşı savaşan bir “seküler güç” olarak meşru bir aktöre dönüşmeye başladı. DAEŞ gibi radikal unsurların karşısında sözde “iyi-ılımlı” olan iki ana aktör ortaya çıktı. Bunlardan birincisi Rusya’nın gözünde Esed rejimiydi ve Esed rejimi DAEŞ gibi bir terör örgütü karşısında olması gereken bir “meşru” aktördü. İkincisi ise ABD’nin desteklediği “seküler” PYD’ydi. Esed Halep oyununu Rusya ile kurdu Moskova yönetimi, 2011’de Suriye’deki ayaklanmaların başlamasının ardından Esed rejimine ekonomik, uzman, asker ve diplomatik destek sağladı. Rusya, Suriye’deki askeri tesislerini korumak ve Esed rejimine destek vermek için Suriye’ye savaş uçakları, savaş gemileri ve 4,000 asker konuşlandırdı. Uzun yıllardır Suriye’nin müttefiki olan Rusya’nın Suriye’deki iç savaşa DAEŞ bahanesi ile müdahil olmasındaki asıl hedefi, Ortadoğu’daki nüfuzunu muhafaza etmek ve Ukrayna müdahalesiyle gelen uluslararası alandaki tecridini sona erdirmekti. DAEŞ’in dünya genelinde ortaya çıkarılan bu yeni tablo Esed rejimine ve Rusya’ya yeni bir oyun kurma imkanı tanıdı. Rusya tıpkı ABD gibi Suriye sahasında DAEŞ’e karşı savaşmak adı altında Suriye’de muhalif güçleri vurmaya başlarken, Esed rejimi de yeniden gücünü topladı. Bu süreçte hem Esed rejiminin hem de Rusya’nın ana hedefi Halep’i ele geçirmek oldu. Rusya ve rejim yanlısı güçler Halep’te başlattıkları yoğun saldırı sonucu önce Azez-Halep hattını ele geçirdiler. Azez-Halep hattının kaybedilmesi ile birlikte, Türkiye sınırına uzanan hatta muhalifler üç yönden kuşatma altında kaldı. Halep’teki bu çatışmalar, ülkede yaşanan iç savaşın en kritik cephesini oluşturuyor. 23 Mayıs 2012’de Halep’in Azez kentine kara ve havadan operasyonlar düzenleyen rejim güçleri muhalifler tarafından püskürtülmüştü. Esed ve Rusya, 2012’de rejim güçlerinin muhaliflere yönelik saldırılarında ilk başarısızlığı yaşadığı Halep’i ele geçirerek muhaliflere en büyük kaybı yaşatmanın hesabını yaparken, muhalifler ise Halep’te rejim güçlerini yenilgiye uğratarak kentin kontrolünü devam ettirmeye çalışıyor. 2.5 milyonluk şehri tamamen kontrol etmek ise iç savaşın seyrini değiştirebilir. Bu durum da Halep’teki mücadeleyi kritik hale getiriyor. Halep Neden Önemli?Suriye’nin başkenti Şam’dan sonra ikinci büyük kenti ve tarih boyunca medeniyetin beşiği olan Halep, stratejik olarak da bölgedeki en önemli güç merkezlerinden. Halep kimin elinde ise siyasal ve askeri güç onun yönetiminde oluyor. Kısacası Halep, Suriye devriminin başkenti.2011 yılından bu yana iç savaşın yaşandığı Esed’in kendi halkını acımasızca katlettiği Suriye’de her nokta gibi Halep de büyük yara aldı. Çoğunluğunu Türkmenlerin oluşturduğu Halep’te, önce rejim daha sonra DAEŞ bahanesi ile Rusya her gün katliam yapmaya devam ediyor. Halkın birçoğu göçe zorlanarak bölge boşaltılmaya çalışılıyor. Halep’in düşmesi demek Suriye’nin neredeyse tamamının kontrolünün Esed rejimine geçeceği anlamına geliyor.Rusya, İran ve Hizbullah Esed’e destek vererek özelde Halep’te genelde tüm Suriye’de büyük katliamlara imza atıyor. Dünya güçlerinin yanı sıra Türkiye’de de büyük tehdit oluşturan PKK terör örgütünün Suriye yapılanması PYD/YPG’de muhaliflerin büyük mücadele verdiği gruplardan bazıları. Direnişin kalesi Halep, Anadolu’dan Suriye’ye geçişte ve Anadolu’nun Suriye ve Irak’ın iç kısımlarından Akdeniz’e ulaşım noktasında son derece önemli bir stratejik konuma sahip. Suriye’deki Türkmenler de Türk siyaseti açısından, Türk tarihi açısından son derece önemli. Direnişin kalesi olarak görülen Halep’in ele geçirilmesi devrime en büyük darbenin vurulacağı anlamına geliyor. Bu yüzden Esed rejimi iç savaşın başından beri bölgede muhaliflerle çatışmaya devam ediyor. Bundan dolayı neredeyse bütün muharip gücünün büyük bölümünü Halep’e konuşlandırıyor. Halep’in Esed rejiminin eline geçmesi, 5 yılı aşkındır yaşanan insani krizin daha büyük boyutlara ulaşmasına sebep olacaktır. Türkiye, Suriye ile olan 911 km’lik sınır hattındaki şehirleri ve Halep’i korumak için uçuşa yasak bölge ve güvenli bölge konusunda ısrar ederken uluslararası camia konuyla ilgili net bir tutum sergilemiyor.Savaş uçaklarını araba lastikleriyle durdurdular Halep’in şah damarı: Kastillo Muhalifler için kilit nokta olan Halep’in şah damarı ise Kastillo yolu. Rejim güçleri geçen ay kentin kuzeyindeki muhaliflerin tek çıkış noktası olan Kastillo yolunun kontrolünü sağlamış, bunun üzerine muhalif bölgeler kuşatma altına girmişti. 300 binden fazla sivilin yaşadığı Suriye’nin en büyük ikinci şehri olan Halep’te muhalifler kuşatmayı kırma amaçlı saldırı başlattı. Saldırıya 2 binden fazla muhalif savaşçı katıldı. Bir ayı aşkın süredir Halep’i kuşatma altında tutan Esed rejimi ve müttefiklerine karşı başlatılan operasyon sonucu önemli stratejik noktaları ele geçiren muhalifler, Halep kuşatmasını kırma yolunda önemli bir başarı elde etti. Fetih Ordusu ve diğer muhalif gruplar (Ceyş el-Fetih) rejim güçlerinin kuşatması altındaki bölgelerin ablukasını kırmak için başlattığı ve ”Halep kuşatmasını kırma” adı verilen operasyonda Şırfe köyü ve el Mahrukta tepesinin de aralarında bulunduğu 9 stratejik bölgeyi Esed güçlerinden aldı. Muhalif birlikler Halep’te mahsur kalan sivillere yönelik bir koridor açmayı ve rejimin açlıktan öldürme stratejini engellemeyi hedeflediklerini duyurdu.Kastillo kapandı Halep yolu kesik Türkiye açısından Halep Rejim güçlerinin ve Rusya’nın hedefinde olan Halep’teki nüfusun çoğunluğunu Türkmenler oluşturuyor. Aynı zamanda Türkiye’nin Arap coğrafyası ile bağlantısını sağlayan an yolardan biri. Halep bu özelliği ile hem jeopolitik hem de ticari anlamda Türkiye için büyük önem taşıyor. İç savaşın başlaması ile 3 milyon mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye, Halep’teki olası büyük bir çatışmadan kaçacak mültecilerin ana güzergahı olacak. Bu durum da Halep’in düşmesi Suriye’nin neredeyse tamamının kontrolünün Esed rejimine geçmesi anlamına geleceği gibi büyük bir mülteci dalgasını da tetikleyebilir. Video: Direnişin kalesi Halep

02:39 dk5 Ağustos 2016Internet Haber Merkezi / Yeni ŞafakDirenişin kalesi Halep

Suriye devriminin başkenti Halep, 2011 yılından bu yana yaşanan iç savaşta büyük yara aldı. Direnişin kalesi Halep, Rusya destekli Esed rejimi tarafından 1 aydır kuşatma altında. Muhalifler, ”Halep kuşatmasını kırma” adı verilen operasyonla 9 stratejik bölgeyi Esed güçlerinden aldı.

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ