Rum-Yunan ikilisi ateşle oynuyor! Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay: Masada da sahada da sessiz kalmayacağız

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, “ABD’nin bölgede Rum-Yunan ikilisi lehine uyguladığı politikalar, Doğu Akdeniz’de istikrarsızlığı beslemektedir. Türkiye, Rum-Yunan ikilisinin silahlandırılmasına hem masada hem de sahada sessiz kalmayacaktır.” dedi.

Rum-Yunan ikilisi ateşle oynuyor! Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay: Masada da sahada da sessiz kalmayacağız

KKTC’de düzenlenen “Akdeniz’de Güvenlik, İstikrar ve İşbirliği Uluslararası Sempozyumu”na video konferans aracılığıyla katılan Oktay, uluslararası iş birliği kültürünün yerini giderek jeopolitik güç mücadelelerine bıraktığını söyledi.

Bölgenin bir süredir vekalet savaşları üzerinden farklı güç odaklarının karşı karşıya gelişlerine sahne olduğuna dikkati çeken Oktay, enerji ve gıda arz güvenliği konuları ile ulaştırma ve haberleşme yollarının kontrolündeki rekabetin giderek sertleştiğini belirtti.

Oktay, ortak çıkarların gözetilmesi yerine, tek taraflı dayatmaların revaçta olmasının güvenliği, istikrarı ve iş birliğini tehlikeye attığına işaret ederek, “Böyle bir atmosferde biz Cumhurbaşkanımız liderliğinde mesuliyetlerimizi yerine getirmenin, krizlerde yapıcı rol oynamanın gayreti içindeyiz. Ukrayna krizinde yaşananlar ülkemizin barışı, istikrarı, insanı ve insan hayatını merkeze alan girişimci dış politikasının en son örneğidir.” diye konuştu.

Akdeniz’de de barış kuşağı oluşmasına katkı sunacak her türlü adıma öncülük ettiklerini vurgulayan Oktay, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta istikrarın sağlanmasına öncelik verdiklerini, adil, gerçekçi ve sürdürülebilir çözüm için çaba harcadıklarını kaydetti.

– “MUTABAKAT MUHTIRASI, LİBYA’YLA KÖKLÜ İLİŞKİLERİMİZİ YENİ BİR BOYUTA TAŞIMIŞTIR.”

Oktay, Libya’nın barış ve istikrarının, komşu ülkelerin yanı sıra Akdeniz havzası ve Afrika kıtası için de büyük önem taşıdığının altını çizerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Biz, Libya’nın bağımsızlığı, egemenliği, toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunması için çaba gösteriyoruz. Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası, Libya’yla köklü ilişkilerimizi yeni bir boyuta taşımıştır. Bu ahdi zeminde Libya’ya sunduğumuz katkılar, artık ülkemizin Libya güvenlik mimarisinin önemli bir parçası olduğu gerçeğini teyit etmektedir. Bundan sonraki süreçte, Libya’da kurumların birleştirilmesi, kapasite artırımının sürdürülmesi, sivil bir otorite altında, eğitim seviyesi ve harekat yeteneği yüksek, disiplinli ve kurumsallaşmış bir ordunun teşkili öncelik arz etmektedir. Libya, bizim için bir bütündür. İlkeler odaklı yaklaşımımız doğrultusunda, tüm kesimlerle temasımızı yoğun şekilde sürdürüyoruz. Bu çerçevede, Libya’yı doğusuyla batısıyla ve güneyiyle adil, hür ve tüm ülkede düzenlenecek seçimler için teşvik ediyoruz. Bu yolda BM’nin çabalarına destek veriyoruz. Uluslararası toplumun da tek sesli olması ve birlik içerisinde Libyalıları bu yönde desteklemesi gerekiyor. Ancak maalesef bazı aktörler, Libya’nın önceliğini değil, kendi gündemlerini dayatmaya çalışıyorlar.”

Trablus’ta, 3 Ekim’de imzalanan Hidrokarbonlar Mutabakat Zaptı ile petrol ve gaz kaynaklarının her iki ülkenin ve bölgenin çıkarına olacak biçimde geliştirilmesini hedeflediklerini anlatan Oktay, Libya’nın dünyada önemli bir petrol üreticisi olduğunu ve gaz üretiminin ise daha sınırlı gerçekleştiğini söyledi.

Oktay, Libya’nın mevcut petrol ve gaz üretimlerini ağırlıklı olarak kara sahalarında gerçekleştirdiğini, mutabakat zaptının bu alanda iş birliğinin çerçevesini çizdiğini ve küresel bir enerji krizinin yaşandığı bugünlerde enerji alanında iş birliğinin ayrı bir önem taşıdığını ifade etti.

Mutabakat zaptıyla Libya ile ortaklaşa somut projeler geliştirmeyi arzuladıklarını ve bu noktada Yunanistan’ın ve diğer tarafların itirazlarının Türkiye için hiçbir kıymetinin bulunmadığını vurgulayan Oktay, şunları kaydetti:

“Mutabakat, Libya’nın BM tarafından tanınmış meşru hükümetiyle yapılmıştır. Sayın Dibeybe de bu yönde bir açıklama yaptı. İki egemen devlet olarak hangi alanlarda iş birliği yapacağımıza elbette Libya ile birlikte biz karar veririz. Yunanistan, her zamanki gibi maksimalist deniz yetki alanı talepleriyle Türkiye’nin olduğu gibi Libya’nın da Akdeniz’de hakkını gasbetmeye çalıştı. Libya’nın haklarını ihlal eden petrol ruhsat sahaları belirlediler. Tabii Libya’nın meşru hükümeti bizimle anlaşarak bu oyunu bozmuş oldu. Libya ile dostluğumuzu gıpta ile izleyen kimi ülkelerin kullandığı şantaj dili uluslararası alanda etkisiz elemandır. Biz Akdeniz politikamızda daima uluslararası hukuktan ve hakkaniyetten yana olmanın ülkemize sağladığı öz güvenle hareket ediyoruz. Doğu Akdeniz’deki her türlü gelişmenin yükünü taşıyan ülkemizin, doğal kaynaklar söz konusu olduğunda yok sayılmasına rıza gösterecek değiliz. Yunanistan, stratejik körlükten bir an önce kurtulmalıdır. Sürekli kendilerini mağdur gösteren diplomatik Yunan maskesi bölgede barışa, istikrara hizmet etmedi, etmiyor, edemez. Doğu Akdeniz’de barış ve istikrarın hakim olmasını, bölgedeki deniz yetki alanlarının uluslararası hukuka ve hakkaniyet ilkesine göre sınırlandırılmasını, bölgedeki kaynakların ise adilce paylaşılmasını savunmaya devam edeceğiz.”

– “TÜRKİYE YÜZYILININ GÜNEŞİ AKDENİZ’DEN YÜKSELECEK”

Oktay, Doğu Akdeniz’de en uzun kıyı şeridine sahip ülke olan Türkiye’nin bölgede kilit aktör rolünü oynadığını hatırlatarak, Türkiye’nin önceliğinin her zaman olduğu gibi diplomasi, iş birliği ve eş güdümde bulunduğunu söyledi.

Türkiye’yi ve Kıbrıs Türklerini yok saymaya ve haklarını gasbetmeye çalışanlara karşı her şekilde kararlılıklarının devam edeceğini vurgulayan Oktay, KKTC’nin Kıbrıs adasının çevresindeki hidrokarbon kaynaklarının adil paylaşımına dönük önerilerini kuvvetle desteklediklerini dile getirdi.

Oktay, Rum kesiminin sondaj faaliyetlerinin, Kıbrıs Türklerinin adanın çevresindeki kaynaklar üzerindeki eşit haklarını göz göre göre ihlal ettiğini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bu mesele çözülmeden Doğu Akdeniz’de güvenliği, istikrarı, iş birliğini konuşamayız. 2020 yazında Doğu Akdeniz’de yaşanan gergin ortama dönülmesini asla istemiyoruz. Deniz yetki alanları konusunda hiçbir yetkisi olmayan AB’ye Rum-Yunan ikilisinin maksimalist amaçlarına aracı olmamalarını defaatle söylüyoruz. Ancak ne yazık ki Yunan-Rum ikilisine tek taraflı, koşulsuz desteklerini sürdürüyorlar. Özellikle son dönemde ABD’nin bölgede Rum-Yunan ikilisi lehine uyguladığı politikalar, Doğu Akdeniz’de istikrarsızlığı beslemektedir. Türkiye, Rum-Yunan ikilisinin silahlandırılmasına hem masada hem de sahada sessiz kalmayacaktır. Barış ve istikrara en çok ihtiyaç duyulan böyle bir dönemde tüm tarafları bölgesel ve küresel bazda herkesin çıkarına olacak şekilde daha duyarlı davranmaya davet ediyorum. Akdeniz’de çözümsüzlüğe katkı sunanlara bir kez de buradan sesleniyorum. Türkiye’yi ve KKTC’yi Doğu Akdeniz’de dışlamaya çalışan girişimler başarısız olmaya mahkumdur. Bunu en son EastMed Boru Hattı Projesi’nde gördük. Bölgemizin, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Avrupa’nın güvenliği Akdeniz’de istikrarla mümkündür. Doğu Akdeniz’de barış ve istikrar ise Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hak ve çıkarlarının gözetilmesiyle adaların gayriaskeri statüsünün korunması ve Türkiye-Libya iş birliğine tarafsız yaklaşımla hayata geçecektir. Bu bölgede sondaj adı altında yürütülen gasp ve sabotaj girişimlerine kayıtsız kalamayız, hem ülkemizin hem de dostlarımızın meşru haklarını sonuna kadar koruyacağız. İnşallah Doğu Akdeniz’deki araştırma faaliyetlerimizden de müjdeli haberler bekliyoruz. Türkiye yüzyılının güneşi Akdeniz’den yükselecek, buna yürekten inanıyorum.”

Kaynak: AA

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ