Mimar Sinan: Kıyamete kadar ayakta durur

Süleymaniye Camii İmam Hatibi Ayhan Mansız, “Cami dimdik ayakta duruyor. Mimar Sinan da burayı inşa ettiği zaman, teslim ederken diyor ki ‘Hünkarım öyle bir cami yaptım ki insanlar zarar vermezse kıyamete kadar ayakta durur.'” dedi.

Mimar Sinan: Kıyamete kadar ayakta durur

Camiyle ilgili bilgi veren Süleymaniye Camii İmam Hatibi Ayhan Mansız, Süleymaniye’de diğer tarihi camilere oranla fazla süsleme olmadığını, sade denebilecek bir yapı olduğunu anlattı.

“Muhteşem Kanuni Sultan Süleyman’ın muhteşem Mimar Sinan’a yaptırdığı bu eser de muhteşem Süleymaniye olarak nitelenebilir” diyen Mansız, Süleymaniye’nin Osmanlı döneminin en büyük camisi olduğunu belirterek, Kadir Gecesi gibi önemli günlerde iklim koşulları da elverirse cemaat sayısının 25-30 bin kişiye ulaştığını dile getirdi.

Süleymaniye Camii İmam Hatibi Ayhan Mansız

Camide kullanılan hat tezyinatına İstanbul’da hiçbir camide rastlanmadığını söyleyen Mansız: şöyle konuştu:

“O dönemin en iyi hattatı Ahmet Karahisari tarafından yazılmıştır çünkü. Rivayetlerde onun bu hatların sonunu yazarken gözlerini kaybettiği aktarılıyor. Görme yetisini kaybettiği için caminin açılışını onun yaptığı söylenir.

‘Hünkarım öyle bir cami yaptım ki insanlar zarar vermezse kıyamete kadar ayakta durur’

Kanuni, Mimar Sinan’dan caminin açılışını yapmasını ister. Mimar Sinan da Karahisari’nin gözlerini kaybetmesi nedeniyle açılışı onun yapmasını önerir ve görev Karahisari’ye tevdi edilir. Yapımı 1550-1557 arası olan cami günümüzde tüm ihtişamıyla dimdik ayakta duruyor. Zaten Mimar Sinan da burayı inşa ettiği zaman, teslim ederken diyor ki ‘Hünkarım öyle bir cami yaptım ki insanlar zarar vermezse kıyamete kadar ayakta durur.’ Osmanlı döneminde Süleymaniye’ye ilgi çok büyük. Öyle ki etrafındaki küçük camiler Süleymaniye’ye cemaatin sığmamasından doğan ihtiyaca binaen yapılmış. Caminin iç alanı 10 bin kişi alıyor. Caminin arkasındaki şadırvan avluya da rahat 6 bin sığar. Tabii ki özellikle Kadir gecesi gibi önemli günlerde iklim koşulları da elverirse cemaat sayısının 25-30 bin kişiye ulaştığı da oluyor.”

“Süleymaniye sadece bir cami değil”

Mimar Sinan’ın Süleymaniye’deki ustalığının hala çok sayıda mimarın ilgisini çektiğini ifade eden Mansız, inşa edildiği dönemde Süleymaniye’nin sadece camiden ibaret olmadığını, aynı zamanda külliye, sıbyan mektebi, kütüphane, hamam, fakirlere yemek verilen dar-u ziyafe ve hastaneden oluşan bir eğitim, kültür ve yardımlaşma kompleksi olduğunu kaydetti.

Ayhan Mansız, “Malumunuz Süleymaniye kütüphanesi en meşhurudur. Kütüphanedeki nadide el yazma eserlerde Süleymaniye’deki kandillerin isinden üretilen mürekkebin izine rastlanır. Camide şamdanlar var, kedi izi dediğimiz yerde kandiller var ve bu kandillerden çıkan isler hiçbir yere zarar vermez. Öyle bir teknik kullanılıyor ki arka tarafta is odasında toplanıyor. Daha sonra isler duvardan kazınıp, baharat ve su ile karıştırılarak is mürekkebine dönüştürülüyor. Süleymaniye kütüphanesindeki kitapların çoğu bu mürekkeplerle yazılmıştır” diye konuştu.

Kaçak Cami hikayesi ve mimarisi ile dikkat çekiyor

Dünya Miras Şehirleri listesinde yer alan ve Osmanlı kültürünün ve mimarisinin yüzyıllardır yaşatılmaya çalışıldığı Safranbolu’da birbirinden değişik kültür varlıkları olan tarihi yapılar dikkat çekiyor. Halkın ‘Kaçak’ Cami dediği Lutfiye Camii de bu yapılar arasında yer alıyor.Safranbolu değerlerinden biri olan ve 137 yıldır ibadete açık olan resmi adıyla ‘Lutfiye’ halk dilinde ise ‘Kaçak’ Cami hem mimarisi ve hem de hikayesi ile dikkat çekiyor. 1880 yılında Muslubeyoğlu Hacı Hüseyin Hüsnü Efendi tarafın yaptırıldığı bildirilen yazıtı bulanan cami, tavanı, ahşap korkuluklu mahfili ve ahşap minaresiyle büyük ölçüde özgünlüğünü koruyor. Cami, dikdörtgen plan üzerine altından geçen derenin üzerine moloz taşlardan yapılarak ahşap örtüyle kaplanmış.Caminin hikayesiSafranbolulu tarihçi yazar Aytekin Kuş, 1880 yılında yapılan caminin iki ismi olduğunu biri yasal durumu ile ‘Luftiye’ halkın söylemiyle ‘Kaçak’ Cami olduğunu söyledi. Kuş, mimari ve işlemi noktasında Safranbolu’da benzersiz camilerden biri olan caminin hikayesini ise şu sözlerle anlattı:”Hac farizası için gittiği kutsal topraklardan çok uzun süren, çok meşakkatli bir yolculuktan sonra Safranbolu’ya dönebilen Muslubeyoğlu Hacı Hüseyin Hüsnü Efendi, Allah’ın lutfu ile hac farizasını yaptığından buraya Lutfiye Camii’ni yaptırır. Caminin altından geçen Akçasu deresinin içindeki bir kaynaktan çıkan ve caminin yanındaki çeşmeye gelen su, bazı yıllar çok kurak yaz aylarında kaynağının kuruması nedeniyle kesilir. Su kaynağının kuruyup suyun kesilmesi Safranbolu’da halk arasında ‘suyun kaçması’ olarak adlandırılır. Bu nedenden dolayı halk arasında camiye ‘Kaçak Camii’, çeşmesine ‘Kaçak çeşmesi’, aynı nedenlerden dolayı yöreye de kaçak semti denilir. Caminin kaçak semtinde olması ve ‘Lutfiye Camii’ adı verilmiş olsa da 1880 yılından itibaren bu cami halk arasında Kaçak Cami olarak anılmakta.””Benzersiz bir cami”Aytekin Kuş, caminin Safranbolu’da benzersiz olduğunu kaydederek, “İbadethanenin yanında içerisinde mahalle kahvesi ve mahalle mektebi var. Safranbolu’da ibadeti, kahvesi, mektebi ile üç işlemi yan yana getiren tek cami. Çevre korumacılığına ve toprağın çok önemli bir iktisadi değer olduğunu üreten bir mimari beceri ile kurulmuş bir cami. Cami kemer atılmak sureti ile derenin üzerine inşa edilmesinin birincisi yer kazanma amaçlı ve ikincisi su kaynağını koruma anlamı taşıyor. Kemerli sistemde hem sağlamlık, hem serinlik, hem de inşaatın hızlı bitmesi gibi birden fazla işlev var. Safranbolu aklın en iyi kullanıldığı bize mimari ve yaşama sanatını ileten bir kent” dedi.Mısır’lı ünlü alim Muhammed er-Ravi vefat etti

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ