Masum görünen tehlike

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tarkan Karakan, bitkisel ilaçların zararının yararını geçebileceğini söyledi. Başkalarından duyulan tedavi yöntemlerinin vücutta birçok tahribata yol açabildiği gibi toksik yani zehirli de olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Karakan, uyarılarda bulundu.

Masum görünen tehlike

ABD’de de bitkisel desteklerin kullanıldığına dikkat çeken Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tarkan Karakan, “FDA bu ürünler için genel olarak güvenlidir ibaresi koymaktadır. Uzun yıllar kullanılmış bitkisel ürünlerin yan etki kayıtlarına bakılarak bu ibare konulmaktadır. Güvenli olduğu düşünülen bitkisel ürünler ise doktor kontrolünde destek (yardımcı) tedavi olarak kullanılmalıdır. Dozları belirlenmiş olmalı ve bu dozlar aşılmamalıdır. İlaçlarla olan etkileşimine dikkat edilmelidir. Son yıllarda ülkemizde de gelişen bir alan olan fitoterapi (bitki tedavi bilimi) üniversitelerde yerini almaktadır. Özellikle eczacılık fakültelerinde fitoterapi alanında çalışan bilim insanları ve mezunlarının gelecekte daha fazla söz sahibi olması gerekir. Bu nedenle bilinçli bir yaklaşımla bitkisel ürünleri tüketmeli ve mutlaka bu konuda eğitim almış fitoterapistler ve doktorlarla görüşerek bitkisel ürünleri kullanmalıyız” dedi.

‘Tüm ilaçlar aslında zehirdir’

‘Tüm ilaçlar aslında zehirdir’ diyen Prof. Dr. Karakan, bitkisel ilaçların dezavantajlarını şöyle anlattı:
“Örneğin bir bitkisel ürün bitkinin yetiştiği yer, hangi mevsimde toplandığı, o sene yağan yağmur miktarı gibi birçok faktörden etkilenir ve içindeki etken madde değişir. Bu nedenle standart yani her zaman aynı etkiyi göstermez. Diğer bir konu ise aktarlarda satılan bitkilerin gerçekten iddia edilen bitki olup olmadığıdır. Bazı durumlarda aktarlarda satılan bitkinin benzer aileden başka bir bitki olduğu az rastlanmayan bir durumdur.” Bitkisel tedaviye doktor eli değecek

Fitoterapi, bitkilerle tedavi demek. Aslında yeni bir şey değil, insanoğlunun binlerce yıllık tedavi yöntemi. Aklınıza direkt son zamanlarda sayıları giderek artan, her köşe başında ortaya çıkan aktarların geldiğini biliyoruz. Bu da ona benzer, ancak daha bilimsel olanından söz ediyoruz. Bitkileri, tedavi amacıyla ele alırken söz yerindeyse kodlarını açıp, doğru tedavi için doğru bitkileri seçmeyi sağlayan bilimsel bir analiz işlemi. Bezmialem Vakıf Üniversitesi’nin bünyesinde kurulan Bezmialem Fitoterapi Merkezi, Türkiye’de bu anlamda açılan ilk merkez. YÖK onaylı merkezin a’dan z’ye bütün çalışmalarını yürütüp, merkezin açılmasını sağlayan isim ise gayretli bir akademisyen Prof. Dr. Murat Kartal. Her detayını büyük bir titizlikle oluşturduğu labaratuarını beraber gezdiğimiz ve çalışmalarına eşlik ettiğimiz Kartal, Merkez’in, bağlı pek çok endüstriyi harekete geçireceğini söylüyor. “Aktarlarda kullanılan yağlar ya da bitkisel drogların kalitesinden her zaman emin olamıyoruz” diyen Murat Hoca, Bir bitkinin etkili olabilmesi için istenen kalite şartlarını taşıması gerektiğini söylüyor. Yanisi şu; sözgelimi papatya şu hastalığın tedavisinde kullanılır, hastalığa iyi gelir denilebilir, evet. Ama her papatya değil, içerisinde şu özelliği yüksek olan papatyadır ona iyi gelecek olan, diyor. MODERNLE GELENEKSEL BİR ARADAMurat Hoca’ya göre fitoterapinin en önemli tarafı, binlerce yıldır kullanılan tedavi şekli, bitkisel tedavi ile bugünün modern bilimini bir arada, bilimin ışığında yoğurarak ele alması. “Çünkü bitkiler gerçekten işe yarıyor ama doğru kullanıldığında” diyor Hoca. Diyelim ki siz öksürüğün tedavisi için kekik kullanıyorsunuz. Kekiğin içinde sözgelimi öksürüğe iyi gelen pek çok bileşen vardır ama kekiğin tamamı öksürüğe iyi geliyor diyemezsiniz. İçinde yararsız ve belki o hastaya yan etkisi olan bazı bileşenlerin de olduğu söylenebilir. Bezmialem Fitoterapi Merkezi, işte o kekiğin içindeki yararlı olanı tespit edip ortaya çıkarıyor. Bitkisel tedavinin, bilimsel yöntemle ele alınması gerekliliği de tam olarak burada ortaya çıkıyor işte.TÜRKİYE, BİTKİ CENNETİKolaylıkla hatırlayacağımız üzere bitkisel tedavi, on beş yirmi yıl öncesine kadar, ‘çağdışı’ bir yöntem kabul ediliyordu. İlerleyen zamanlarda önemi anlaşılan tamamlayıcı tıp, bugün dünyada hekimlerin asıl reçetelendirme yöntemi. Prof. Dr. Murat Kartal Hocanın aktardığına göre, Almanya’da hekimlerin yüzde 66’sı, hastalarına bitkisel ilaçları öneriyor. Japonya’da bu oran yüzde 70’e kadar çıkıyor. 12 binin üzerinde bitki çeşidiyle, bitki zengini ülkelerden biri olan Türkiye, ne yazık ki bitkileri toplayıp doğrudan yurtdışına satıyor. Çünkü işleyebilecek alt yapısı kurulmamış. Murat Hoca, “Bitkisel hammeddelerimizi yurt dışından satın alıyoruz. Büyük ekonomik getirisi olacak bir iş kolunda maalesef dışa bağımlı bir profilimiz var. Bu 12 bin bitki türünün büyük kısmı Avrupa’da tıbbi olarak kullanılıyor” diyor.SADECE TÜRKİYE’YE ÖZEL 3 BİN 600 BİTKİ VAR3 bin 600 tane endemik bitki var Türkiye’de. Yani sadece Türkiye’de yetişen, dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmayan 3 bin 600 bitki. Bunların yine büyük kısmı, tıbbi tedavi amacıyla kullanılabiliyor. İlaveten gıda ve kozmetik sektöründe de oldukça geniş kullanım alanları var. Türkiye’nin fotoğrafı bu fakat Murat Hoca, İsviçre örneği üzerinden yaşadığımız zenginliğin kıymetini bilmediğimizi söylüyor ve şunları anlatıyor: “Türkiye’de 3 bin 600 tane endemik bitki var. İsviçre’de ise sadece bir tane endemik bitki var. Ama İsviçre, bitkilerden bizden çok daha fazla para kazanıyor. Bu çok acı bir şey. Ülkemizin aromatik bitkilere önem vermesi gerekiyor. Yeni hammaddeler geliştirmemiz gerekiyor. İnsanlar artık doğal boyalar kullanmak istiyor. Tekstilden tutun, kozmetiğe kadar… Türkiye bu zenginliğini büyük bir ekonomik getiriye dönüştürebilir. Çiftçiye de, kozmetik sektörüne de, tıbbi çalışmalara da, tekstil sektörüne de etki edecek bir bir alan burası.” Türkiye, özellikle tıp ve kozmetik alanında şu anda sadece bitki satan bir ülke. Biz sadece bitki satıyoruz. O bitkileri alıp işleyemiyoruz. Fitoterapi Merkezi, işte bu işleme sürecinin ilk adımını oluşturuyor. BİTKİSEL TEDAVİDE BİLİNÇ ARTACAKFitoterapi Merkezi’nin pek çok başlığı var elbette. Önemli faydalarından biri de kullanıcıların farkındalığını artıracak olması. Murat Hoca, “Kullanıcılar bilinçlendikçe sözgelimi aktardan ya da eczaneden bitkisel ürün alırken “bana sattığın bu papatya, gerçekten papatya mı, bunun analiz sertifikası nerede” diye sorabilecek. Bizim merkezimize gelip analiz sertifikasını bizden almak isteyecek. Böylelikle piyasada olan ürün çöplüğü de ortadan kalkmış olacak. Bazı ürünler doğrudan o ürün bile değil.” diyor.AKTARLAR DA SERTİFİKA ALMAK İSTEYECEKBitkisel tedavi deyince tüm Türkiye’de istisnasız herkesin aklına gelen şey elbette Aktarlar. Murat Hoca, sürecin aktarları da yetkinlik noktasında ileriye taşıyacağını söylüyor. “Aktarlar, ne yazık ki teknolojiye ve modern tıbba çok da ayak uyduramadılar. Kaliteli ürünü seçip halkımıza sunamadılar. Tabi bu noktada yeterince donanımları da yoktu açıkçası. Bunun eksikliğini çok görüyoruz, bunu da ifade etmemiz gerekir. Aktarlarla ilgili Sağlık Bakanlığı’nın bir çalışması var bildiğim kadarıyla. Bizim sistemimiz sanıyorum bunu da hızlandıracaktır. Halkımızın da bu noktada geleneksel, tamamlayıcı tıpla ilgili muhakkak hekimler üzerinden hareket etmelerinde yarar var. Bitkisel tedavi, hekim kontrolü ya da oluruyla yapılmalı.”Susamı satıp, işlenmişini alıyorduk“Türkiye’nin en büyük sıkıntısı bu” diyor Fitoterapi Merkezi’nin müdürü Prof. Dr. Murat Kartal. “Avrupa’da firmalar var, bütün dünyadan yağ topluyorlar. Malatya’dan badem yağı alıyor. Yaptığı tek şey ne biliyor musunuz? Sadece o yağın kalitesine bakıyor. Kalitesi uygun olmayanı uygun kaliteye getiriyor. Kendi üretmiyor. Bitkilerin kalitesine bakıyor ona göre kullanıyor. Şimdi Türkiye’de badem yağı üretiliyor mu? Üretiliyor. Ama kozmetik sanayinde kullanabileceğimiz badem yağı üretimi yapamıyoruz çünkü kokusunun giderilmesi lazım. Biz de gidip İtalya’dan getiriyoruz. Susam üretebiliyoruz ama onu işleyemediğimiz için, ilaç sanayi olarak yurt dışından almak zorunda kalıyoruz. Gıda kalitesinde üretebiliyoruz ama ilaç kalitesinde üretemiyouz.Ama artık Bezmialem Fitoterapi Merkezi’yle bunu yapmak Türkiye’de de mümkün olacak. Bu da bu husutaki dışabağımlılığımızı ortadan kaldıracak.

‘Bitkisel ilaçları en çok kanser ve obezite için kullanılıyor

Prof. Dr. Karakan bitkisel ilaçların en çok nerelerde kullanıldığıyla ilgili de şöyle konuştu:

“Ülkemizde en sık bitkisel ilaç kullanım nedenleri kilo verme, kabızlık, kanserden korunma veya tedavisi amacıyla yapılmaktadır. Kilo verdiren bitkisel karışımlar karaciğere oldukça hasar verebilir. Yine kabızlık için kullanılan karışımlar nedeniyle karaciğer yetmezliğinden kaybedilen çok sayıda hasta vardır. Kanserden korunma amacıyla satılan bitkisel karışımların ise kanserden koruduğunu gösteren kanıtlar çok zayıftır. Zararı yararını geçebilir. Kanser tedavisi sırasında kullanılan bitkisel ilaçlar ise kemoterapinin etkisini azaltabilir veya arttırarak hastayı hastanelik edebilir. Diğer bir konu ise hastaların doktorlarına bitkisel ilaç kullandıklarını söylememesi ve bazen gizlemesidir. Bu durumda doktorun tedavisi değişebilmekte, hatta zararlı karışımlar ortaya çıkmaktadır.

Bitkisel ilaçlar reçeteye giriyor

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı Hakkı Gürsöz, Sağlık Bakanlığına akredite olarak yetki alan iki üniversitede hastalıkların tedavisi amacıyla bitkilerden faydalanılması ve etkilerini içeren bilim dalı fitoterapi alanında eğitimverildiğini söyledi.Ankara’da Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, İstanbul’da ise 9 aydır fitoterapi eğitimi verildiğini anlatan Gürsöz, “Fitoterapi eğitimlerini doktorlar ve diş hekimlerimiz alıyor. Diş hekimlerimiz de reçete yazdıkları için onlar da bu eğitime katılabiliyorlar. Onun dışında kimse, ‘seni şu ürünle tedavi ediyorum’ diyerek, reçete yazamaz kanunen suç işler.” dedi.Bitki karışımları da reçeteye giriyor120 hekimin fitoterapi eğitimi aldığını söyleyen Gürsöz, şöyle devam etti: “Nisan ayında başlayan eğitimler bitmek üzere. Toplamda 120 hekimimiz bu eğitimi bitirdikten sonra elektronik reçete üzerinden hastaya, ‘Sende hafif düzeyde kolesterol yüksekliği tespit ettim. Size kolesterol düşürücü olarak, çörek otu yağı yazabiliyorum’ diyebilecek.Hekimler, bitki karışımları üzerine de eğitim alıyorlar. Örneğin, hasta ‘balgam atamıyorum öksürük oluyor’ dediğinde, hekim bir bitki karışımı da yazabilecek. ‘Bensize şu karışımları tavsiye ediyorum’ diyebilecek. Fitoterapi, 9 aylık bir eğitim sürecini içeriyor. Bunun içerisinde bitkilerin her aşamasında hekimler bilgi sahibi oluyor.”Strese bitkisel çözüm Yan etkiye karşı da hastalar uyarılacakFitoterapi eğitimlerini akademisyenlerin verdiğinin altını çizen Gürsöz, tıp, eczacılık ve ziraat fakültesindeki akademisyenlerin alanlarına göre hekimlere eğitim verdiklerini söyledi. Dokuz aylık eğitim süreci sonrasında hekimlerin bitkilerin hangi koşullarda yetiştiği, nasıl ilaca dönüştüğü ve hangi şekillerde ve nasıl kullanılacağına dair geniş bir bilgiye sahip olduğunu belirten Gürsöz, “Hekimlerimiz yazdıkları bitkinin yan etkilerine karşı da hastayı bilgilendirecekler. Yani bir hekim bir hastaya ruhsatlandırılmış bir bitki önerisinde bulunuyorsa, onun miktarını ve dozunu da iyi ayarlamak durumundadır. İlacı tavsiye ederken ‘olası bir yan etki görülürse beni haberdar edin’ diyecek.” ifadelerini kullandı. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı Gürsöz, eğitimlerin sürekli olacağını belirterek, eğitimlere şu anda hekimlik diplomasına sahip kişilerin katıldığını söyledi. Fitoterapi eğitimlerine katılmak için hekimlerin istekli olduğunu ifade eden Gürsöz, Ankara’daki Yıldırım Beyazıt Üniversitesindeki 60 kişilik eğitim için bin kişinin başvurduğuna dikkati çekti.İnternetten satılan ilaçlara dikkatGürsöz, amaçlarının hastaya en güvenilir kişilerin bu ürünleri tavsiye etmeleri ve güvenilir kaynaklardan alıp kullanmaları olduğunu söyledi. İnternet sitelerinde “yüzde yüz bitkisel” ya da “yüzde yüz doğal” şeklindeki ürünlere karşı vatandaşların dikkatli olmaları gerektiğinin altını çizen Gürsöz, şöyle devam etti:”Her ürün yüzde 100 doğal ya da bitkiseldir diye bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bunun içeriğinin iyi incelenmesi ve resmi makamlardan onay alması gereklidir. Bu konuda bu yıl içerisinde 3 bin 100 internet sitesini kapattık. Sloganımız, tarladan ruhsata, tarladan ürüne. Yayladaki, kırdaki, dağdaki bir bitkiyi alalım, en saf haliyle işlemlerden geçirdikten sonra Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu onaylı logomuz ile ambalajlara basalım. 2020 yılında 100 tane ruhsatlı ürünün raflarda yer almasını istiyoruz.” Bitkisel tedaviye doktor uyarısı

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ