Kocaeli’den 22 ülkeye diş implantı ihracatı

TÜBİTAK MAM ve DTİ İmplant firması iş birliğinde yerli imkanlarla üretilen diş implantları, Avrupa ülkelerinden yoğun talep görüyor. TÜBİTAK MARTEK’te Avrupa’nın en büyük implant fabrikalarından birini kuran firma, 22 ülkeye ihracat yapıyor. DTİ İmpant Genel Müdürü Talat Buğur, “Şu anda yurt dışından gelen talebin tamamını karşılayamıyoruz. Önümüzdeki yıl ciddi bir ihracat atağına başlayacağız. Almanya, İsviçre, ABD ve Uzak Doğu’da ofis kurma çalışmalarına başladık” dedi.

Kocaeli’den 22 ülkeye diş implantı ihracatı

Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Marmara Araştırma Merkezi (MAM) ve DTİ İmplant firması iş birliğinde yerli imkanlarla geliştirilen diş implantları, 22 ülkeye ihraç ediliyor.

TÜBİTAK MAM iş birliğiyle geliştirilen yerli implantın üretimi için 2012’de İstanbul’da fabrika kuran firma, yurt dışından gelen yüksek talebin karşılanamaması üzerine üretim tesislerini Türkiye’nin tek teknoloji geliştirme ve serbest bölgesi olan Kocaeli’deki TÜBİTAK Marmara Teknokent’e (TÜBİTAK MARTEK) taşıdı.

Firma, Avrupa’nın en büyük implant üretim tesislerinden biri olan Kocaeli’deki yeni fabrikasında yeni yılda 500 bin üretim adedine ulaşmayı hedefliyor.

DTİ İmplant Genel Müdürü Talat Buğur, yaptığı açıklamada, tıp öğrencisi olduğu yıllarda kurduğu yerli diş implantı üretme hayalini, 2012’de TÜBİTAK’ın desteğiyle gerçeğe dönüştürdüğünü söyledi.

TÜBİTAK MAM Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü ile sahibi olduğu DTİ İmplant’ın kamu, özel sektör ve üniversite iş birliğinin başarılı bir örneğini sergilediğini belirten Buğur, yaptıkları Ar-Ge çalışmaları sonucu implant uygulamalarıyla yüzey teknolojisinde yeni bir sayfa açtıklarını kaydetti.

Buğur, yerli üretimle Türk hastaların yüzde 50’ye varan fiyat avantajı elde edeceğini belirtti.
“Hastalar daha kısa sürede uzun ömürlü dişlere kavuşuyor”

Buğur, yüzde 100 yerli bilgi birikimi ve iş gücü kullanarak geliştirdikleri ve “DTİ Active” adını verdiklerini yüzey teknolojisiyle implant uygulamalarında ilk 2 haftada implant yüzeyinde yüzde 65’ten fazla kemik dokusu oluşmasını sağladıklarını vurgulayarak, “Böylece, hastalar implant üstü protezlerine çok daha kısa sürede sahip olabilmektedirler. Kullanım memnuniyetini en üst düzeye çıkaran DTİ Active yüzey sayesinde hastalar aylarca beklemeden, çok daha kısa sürede uzun ömürlü dişlere kavuşuyor” diye konuştu.

DTİ Active’i dünyanın en pahalı diş implant yüzeyi olan “SLA Active” yüzey kaplama teknolojisine rakip bir teknik olarak geliştirdiklerini anlatan Buğur, “Mevcut teknolojiyle implantın sıvı içerisinde saklanması ve bir yıl içerisinde kullanılması gerekiyordu. Biz ise farklı bir teknoloji kullanarak SLA Active yüzeyi kuru olarak elde ettik ve raf ömrünü 5 yıla çıkardık” dedi.

Buğur, saklanmasında ve sterilizasyonunda çok önemli avantajlara sahip olan bu ürünün sadece Türkiye’de üretildiğini, TÜBİTAK MARTEK’te kurdukları yeni fabrikada ilk etapta yıllık 250 bin ve hemen sonrasında da 500 bin adet implant üretmeyi ve bunların önemli bir kısmını ihraç ederek ülkeye döviz kazandırmayı amaçladıklarını belirtti.

DTİ İmplant, Avrupa’nın en büyük implant üretim tesislerinden biri olan Kocaeli’deki yeni fabrikasında yeni yılda 500 bin üretim adedine ulaşmayı hedefliyor.

“22 ülkeye ihracat yapıyoruz”

Türkiye’de yılık implant pazarının 350-400 bin civarında olduğuna dikkati çeken Buğur, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Avrupa ülkelerinde yılda 5,5 milyon, dünya genelinde ise 40 milyon civarında implant kullanılıyor. Dünya implant pazarının büyüklüğü 4,5 milyar dolar olarak tahmin ediliyor ve sektör global olarak yılda yüzde 12 büyüyor. Bu önümüzde ciddi fırsatlar olduğunu bize gösteriyor. Avrupa Birliği’ne ciddi ihracat rakamlarına ulaştık. Dünya genelinde 22 ülkeye ihracatımız devam ediyor. Şu anda yurt dışından gelen talebin tamamını karşılayamıyoruz. Önümüzdeki yıl ciddi bir ihracat atağına başlayacağız. Almanya, İsviçre, ABD ve Uzakdoğu’da ofis kurma çalışmalarına başladık.”

Buğur, 2012’den bu yanan gelinen süreçte diş implantında ithalatın neredeyse kesildiğini aktararak, “Biz bu ürünleri üretmiyor olsaydık ithal etmeye devam edecektik. Katma değeri yüksek bu ürünleri üretip, ihraç ederek bir anlamda cari açığın kapatılmasına da ciddi katkı sağlıyoruz” ifadelerini kulandı.

Yerli üretimle Türk hastaların yüzde 50’ye varan fiyat avantajı elde ettiğine dikkat çeken Buğur, fiyatların düşmesiyle Türkiye’deki implant kullanımının da yaygınlaşacağını tahmin ettiklerini kaydetti.
Türkiye’den muhteşem projeler

Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir, TGRT Haber ekranlarında Savunma Sanayi projeleriyle ilgili birçok soruya cevap verdi. ABD’yle insansız hava araçları (İHA) konusunda anlaşma sağlanamamasının ardından gelinen süreçte, birkaç yıl içerisinde göklerde 70-80 tane yerli İHA’nın olacağını ifade eden Demir, savunma sanayisinde mümkün olduğunca yerli üretimden yana olduklarını, Türkiye’nin insan yapımı olan her şeyi üretebilecek güçte bir ülke olduğunu belirtti.Terörün Türkiye’de hemen olmasa da mutlaka son bulacağına dair inancını vurgulayan Demir, “Maalesef kalleşçe, hiçbir kutsal tanımayan bir terör örgütüyle karşı karşıyayız. Ama devletimiz kararlı, her türlü imkanı kullanarak bu mücadeleye devam edecek. Biz, bu mücadelenin hemen yarın bitmeyebileceğini biliyoruz ama mutlaka biteceğini biliyoruz. Gerçekten kararlıyız, her türlü imkanı sahaya süreceğiz” diye konuştu. “Cumhurbaşkanımızın özel ilgisi bize de güç veriyor” Demir, Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) insansız hava aracı alımının çıkmaza girmesiyle ilgili açıklamalar yaptı. Uzlaşmaz tavırlarına karşı ABD’ye İHA konusunda rest çekmesi hatırlatılan Demir, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan aldıkları destekle, savunma teknolojileri konusunda kararlı bir tutum sergilediklerini söyledi. Demir, Türkiye’nin,insan yapısı olan her şeyi yapabilecek güçte bir ülke olduğunu vurguladı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın savunma sanayisine ilgisinin kendilerine güç verdiğini yineleyen Demir, Erdoğan’ın bu konuda kendisine yakın mesai istediğini belirtti. Demir, devletin üst kademelerinden sürekli olarak destek aldıklarını vurguladı. “Birkaç yıl içerisinde, göklerde 70-80 tane iha olmasını bekliyoruz” İHA’larda olduğu gibi, diğer savunma alanlarında da yerli üretim yoluna gidileceğini kaydeden Demir, yerli üretim İHA’ların Efes Tatbikatında başarıyla görev yaptığını ifade ederek, “Son Efes tatbikatında hem Baykar, hem Vestel İHA görev yaptı. Tatbikat süresince, tatbikat alanındaki görüntüleri çeşitli kameralarla gayet net aktardılar. Tatbikatı seyreden komuta kademesi ve yöneticiler, tatbikatın her olayını çok net şekilde izleyebildi. Şuanda Baykar Bayraktar İHA’mız silahlı testini yaptı. Mühimmatları üretip, bu silahları sahaya verme aşamasındayız. Hem silahlı hem silahsız olarak görev yapabilecekler. Birkaç yıl içerisinde, göklerde 70-80 tane İHA olmasını bekliyoruz” diye konuştu. Silahlı iha’lar belirlediği hedefi anında imha edecek Silahlı İHA’ların, silahsız İHA’lara göre sağladığı avantajları anlatan Demir, “Silahlı İHA’nın sağlayacağı en büyük avantaj, tespit ettiğiniz hedefi anında imha edebilme kabiliyeti olacak. Sadece görüntü aktaran bir sistemde, görüntü aktardığınızda onun imha edilmesiyle ilgili biraz da gecikmesi gerekiyor. Belli bir koordinasyonla, kullanılacak silah türüne göre orada bir hareket yapmanız gerekiyor ama silahlı İHA durumunda hedefi gördüğünüz zaman imha edebilme kabiliyetine sahip olabiliyorsunuz. Bu imha kabiliyeti de İHA’nın ve taşıyacağı silahın sahibine göre değişiyor. Mesela ANKA’nın taşıyacağı yük biraz daha fazla, belki ona konulacak mühimmatlar biraz daha fazla olabilir. Şuanda kullanılan mühimmatlar motorsuz mühimmatlar, şuanda kullanılan mühimmatların bir motoru yok, sadece salınımla bırakıyorsunuz ama kontrollü, güdümlü. Bunun daha uzun hedefleri vurmak üzere motorluları olabilir. Bu anlamda alanda tehdidi gördüğünüz anda bertaraf etme gibi çok büyük bir avantaj sağlayacak. Ayrıca hedefi takip edip, uygun anda vurmak da önemli bir konu” değerlendirmelerinde bulundu. Video: Yerli İHA hedefini böyle imha etti ANKA İHA’lar uydudan haberleşme imkanına sahip olacak Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir, Vestel İHA projesinin başlangıcında şanssızlıklar yaşandığını ifade etti. Firmanın, gelişen süreçte pistten kalkıp piste inebilen, katapulttan atılan ve paraşütle inebilen İHA’ların yapılamayacağını söylediğini aktaran Demir, yine de bu unsurlara sahip olmayan İHA’ların üretildiğini, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın da acil ihtiyaç nedeniyle üretilen İHA’lardan 2 tanesini kullanmaya başladığını dile getirdi. İlk üretilen ANKA İHA’ların test uçuşlarının devam ettiğini de kaydeden Demir, asıl istediklerinin uydudan haberleşme sağlama gibi daha ileri teknolojiye sahip olan bir ANKA İHA olduğunu, bunun için de gerekli çalışmaların yapıldığını söyledi. Video: Vestel’in İHA’sı teröristlere göz açtırmayacak Milli Savunma Bakanı Fikri Işık ile birlikte çalışmanın ayrı bir sinerji getireceğini belirten Demir, “AR-GE ve teknoloji, savunma sanayinin ana itici gücü. Bu anlamda sayın bakanımızın bir önceki görevi sırasında, TÜBİTAK’la ilişkilerimiz münasebetiyle kendisiyle de ilişkilerimiz vardı. Teknoloji ana unsurlardan birisi olduğu için o alandan gelen bir bakanla çalışıyor olmak ekstra bir sinerji sağlayacak diye düşünüyoruz” dedi. “Artık halkımız ve yöneticilerimiz alanda ürün görmek istiyor” Demir, genel maksatlı helikopter üretiminde anlaşma sağlanmasına karşın, neden imza töreni düzenlenip kamuoyuna tanıtılmadığı yönünde sorulan bir soruya, “Kamuoyu açısından baktığımızda, aslında bu olmuş bir proje. Aslında biz genel maksatlı helikopter üretiyoruz algısı var. Bunun sözleşmesinin imzalanması aşamasına geldiğimizde bazı pürüzler çıktı, bazı kısıtlar konulmaya kalkıldı. Bunu aştık, sözleşme imza aşamasına geldiğimizde arkadaşlar ‘bir tören yapalım’ dedi. Ama ben zaten duyulan, bilinen ve bu göreve gelmeden çok önce olmuş diye gördüğüm bir proje. Bizim ürüne ihtiyacımız var, ürün çıktığında çok daha büyük bir tören yaparız. Artık halkımız ve yöneticilerimiz alanda ürün görmek istiyor” diye cevap verdi. Demir, yapılan anlaşma gereği Skorsky ve Kara Şahin’lerin üçüncü ülkelere satılamayacağını, Skorsky’nin teknoloji transferine izin vermediğini, bu nedenle sorunlar yaşandığını, ancak karşılıklı anlayışla bu sorunun aşıldığını sözlerine ekledi. İlk özgün helikopter 2 buçuk yıl sonra Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir, “Tamamen Kendi Yerli Helikopterlerimizi Üretebilecek konuma gelebilecek miyiz” şeklinde yöneltilen soruya, şöyle cevap verdi: “Genel maksatlı helikopterlerin imzalanmasından daha önce ATAK Helikopterinin edinilen tecrübeye dayanarak bir özgün helikopter geliştirme projesi başlatılmıştı. O proje bütün hızıyla devam ediyor. Bu projede 5 yıl gibi bir sözümüz var ve bu yaklaşık 2 buçuk yıl önce verilmiş bir söz. Arkadaşlarımız bütün güçleriyle çalışıyor. Genel maksat helikopterinin gittiği yoldan bağımsız olarak da biz zaten bir özgün helikopter geliştirme projesi devam ettiriyoruz, inşallah 2 buçuk sene sonra bunu da göreceğiz. İlk helikopter çıktığında motoru yerli üretim olmayacak ama yerli motor geliştirme çalışmalarımız devam ediyor. Yerli motor çıktığında helikopterlerimizin de motoru yerli olacak.” Video: Milli helikopter ATAK’tan muhteşem gece atış tatbikatı F-38’ler 2018’den sonra gelecek Demir, 8 ülkenin işbirliğiyle yapılacak F-38 savaş uçağıyla ilgili de bilgiler verdi. İlk uçağın 2018-2019 bandında geleceğini kaydeden Demir, “Bu projede ortak ülkelerden birisiyiz. Ortak ülke olarak bu uçağın belli kısımlarının üretimi bize verilmiş durumda. Şuanda bu uçakların orta gövdelerini biz üretiyoruz. Motorunun bazı parçalarını biz üretiyoruz. Uçakların motorlarının bakım, onarım, montaj kısımlarıyla ilgili ABD dışındaki ilk merkezin Türkiye’de kurulması kararı verildi. Uçağın belli alt sistemlerinde de Türkiye’deki firmaların yüklenici olmalarıyla ilgili çalışmalarımız devam ediyor” ifadelerini kullandı. “Yerli savaş uçağı, F16’ların yerini alacak” Yerli savaş uçağı projesinin de iddialı projelerden biri olduğunu dile getiren Demir, bunun kolay bir proje olmadığını, dünyanın en modern savaş uçaklarından bir tanesini üretmek istediklerini vurguladı. Bu anlamda gerekli çalışmaların başlatıldığının altını çizen Demir, “2 yıl kadar önce bu projenin kavramsal tasarım süreci tamamlanmış, kavramsal tasarımda birkaç model çıkmıştı. Biz kaldığımız yerden başladık ve bir program yönetim ofisi kuraraktan, bu ofis çerçevesinde üretim çalışmalarımıza başladık. Ana yüklenici olarak TUSAŞ seçildi, ancak program yönetim ofisi bütün programı yönetmekle sorumlu. Bu arada süreci daha hızlı tamamlama adına da bir yabancı teknik destek sağlayıcı arama sürecimiz oldu. Şuanda ilk aşama olarak İngilizlerle bir ön çalışma yapıyoruz. 3 ülke buraya teklif vermişti, en iyi teklif veren ülkeyle başlandı. Bir müddet sonra en iyi desteği verecek ülke veya şirketle bir destek anlaşması da imzalanıp bu süreç devam ettirilecek. Bu sürecin aşamaları olacak. İlk aşamada bir ön dizayn safhası tamamlanacak. Uzun vadede F-16’ların yerine geçecek bir uçak arıyoruz, hedef de 2030’lar. Yüzde 100 yerli tabirine maksatlı ya da maksatsız vurgu yapılabiliyor. Biz uçağın tabi ki belli unsurlarını ilk aşamada dışarıdan temin edeceğiz. Bu süreci hızlı geçmek istiyorsanız başka yolu yok. Bu dışarıdan alınabilecek unsurların geliştirilmeyeceği anlamına gelmiyor. Belki ABD de dahil, dünyada hiçbir ülke kendi silah sistemlerinde, savunma sistemlerinde kullandıkları her şeyin yüzde 100 yerli olması, bütün teknolojilerin geliştirilmesi gibi bir çabaya girme lüksüne sahip değil. Dolayısıyla belli teknolojileri seçmek gerekiyor. Bizim şuanda hedef seçtiğimiz alanlardan birisi de bu savaş uçağı alanı” diye konuştu.”MİLGEM’in yenileri geliyor” Demir, Türkiye’nin gemicilik sektöründe dünyada adından söz edilen bir ülke haline geldiğini söyledi. Bu alandaki projelerle ilgili bilgiler veren Demir, “Gemicilik sektöründe kamuoyunda en çok bilinen firkateyn MİLGEM. MİLGEM’in yenileri geliyor. İlk 4’ünün sözleşmeleri imzalandı, 3’üncü denize indirilmek üzere, 4’üncü geliyor ama bunlardan daha yeni nesil diyeceğimiz 4 tane daha MİLGEM’in geleceğini söyleyeyim. Onlar daha gelişmiş, biraz daha büyük, daha yeni MİLGEM’ler olacak. Öte yandan özel sektör gemicilik alanında oldukça aktif. Çeşitli gemilerimiz var; mesela uçak gemisi dediğimiz gemi bizim dilimizde havuzlu çıkartma gemisi olarak da geçiyor. Uçak helikopterler görünebilir ama aslında gövdesinde bir havuz sistemi var. Oldukça büyük, komplike bir gemi. Bu da Türkiye’nin gücünü artıracak bir gemi. Bunun yanında bizim Sismik Araştırma Gemimiz var. Bu hem ekonomik anlamda, hem de çeşitli yer altı araştırmaları anlamında önemli. Arama kurtarma gemilerimiz var, denizaltı kurtarma gemilerimiz var. Zırhlı araçlar taşıyan, çıkartmalarda kullanılan gemilerimiz var. Türkiye gemicilik alanında dünyada bilinir hale geldi. Bizim çeşitli ihracat faaliyetlerimizde, en başta pazarlama yaptığımız unsurlardan biri de gemilerimiz” şeklinde konuştu. Yeni tip denizaltılar Türkiye’de üretilecek Yeni Tip Denizaltıların inşasına başlandığını kaydeden Demir, denizaltı dizaynının Alman bir firmaya ait olduğunu, ancak bütün inşa faaliyetlerinin Türkiye’de olacağını vurguladı. Demir, bu çalışmalar sayesinde 1 nesil sonra Türkiye’nin yerli denizaltı üretebiliyor olacağını belirtti. “Teknoloji anlamında çeşitli destekler alan bir terör örgütüyle karşı karşıyayız” Bölücü terör örgütü üyelerinin, son dönemlerde terör eylemlerinde kullandığı el yapımı patlayıcılara karşı alınacak tedbirlerle ilgili, çeşitli kurum ve kuruluşlardan uzman kişilerin çalışmalar yaptığını dile getiren Demir, şunları ifade etti: “Burada bir çalışma grubu sürekli olarak kafa yoruyor. Bu da bir teknoloji-tuzaklama yarışı diyebiliriz. Sizin geliştirdiğini bir önleme yöntemine karşı başka bir yöntem devreye sokulabiliyor. Burada da oldukça karmaşık yöntemler ortaya çıkabiliyor. Karşımızda tek başına bir terör örgütü yok. Teknoloji anlamında da, silah anlamında da çeşitli destekler alan bir örgütle karşı karşıyayız. Bu bakımdan bulduğunuz tedbirlere karşı tedbirler de gerçekleştiriliyor. Bu birkaç aşamalı bir tespit. Bu el yapımı patlayıcının nerede olduğunu tespit için yapılan bir çalışma. Bu çeşitli kimyasal detektörler, XR detektörleri gibi çalışmalar var. Bunların da kabiliyetlerinin sürekli geliştirilmesi gerekiyor. Kablo sistemlerinin tespitiyle ilgili çalışmamız var. Elektronik sistemler varsa, bunların belli sinyaller gönderilerek yakılmasıyla ilgili çalışmalar var. Bu konuda çeşitli kurum ve kuruluşlardaki arkadaşlar birlikte kafa yoruyor, tedbirler bulmaya çalışıyor. Alanda uygulanan bir dizi tespitler var.”“Zırhlı personel taşıyıcılar konusunda ülke olarak iyi durumdayız” Zırhlı personel taşıyıcılar konusunda Türkiye’nin iyi durumda olduğunu söyleyen Demir, “Gerek mayına dayanıklılık anlamında, gerekse çeşitli zırhlama, ateş kabiliyeti ve görüntüleme kabiliyeti anlamında bir dizi ürün sahaya verilmeye devam ediliyor. Tabi bunlar çeşit çeşit, sınıf sınıf. Bir kısmında çeviklik istiyorsunuz, bir kısmından çok dar alanlara girmesini istiyorsunuz, bir kısmından da patlayıcıya dayanıklılık istiyorsunuz. Hepsini bir araca yüklediğinizde çevikliğini kaybediyor. Alanda çeşitli kabiliyetlere sahip bir dizi araç göreceğiz ve bu süreç devam ediyor. Alana verdiğimiz bir dizi araç var. Arakası devam ediyor. Üretimler devam ediyor. Türkiye’de bilinen 4 tane firmamız var bu konuda faaliyet gösteren. Bu firmamızın hepsinden, onların kabiliyetli olduğu alanlarda temin yapılıyor. Aracı iyice patlayıcıya dayanıklı hale getireyim derken, hareket etmesi çok zor olan bir araca doğru gidiyorsunuz. O anlamda araçları patlayıcı tespit edebilen sistemlerle donatmak da dahil bir çalışma var. Hem patlayıcıyı tespit etme kabiliyetine sahip olsun, hem de gerekirse bir robotik seri imha etme kabiliyetine sahip olsun gibi unsurlarla donatılması. Çünkü diğer türlü araçlar ağırlaştıkça operasyon kabiliyetiniz azalmaya başlıyor” ifadelerini kullandı. “Altay tanklarının seri üretimiyle ilgili geliştirme teklifi aldık” Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir, Altay Tanklarıyla ilgili şu bilgileri verdi: “Altay Tankları’nın seri üretimiyle ilgili geliştirme teklifi aldık, onun değerlendirmesi devam ediyor. Değerlendirme neticesine göre bir karar vereceğiz. Başarılı bir sistem çıktı ortaya. Her tank bire bir karşılaştırılabilir değil. Burada sadece belirli parametreler var, tankın bunları gerçekleştirip, gerçekleştiremediği önemli. Testler neticesinde belli parametreler alındı, şuanda kalifikasyon testlerine başlayacağız. Bu aslında kendi rayında ve takviminde gidiyor. Burada alınan neticeler, seri üretime geçtiğimiz zamanki parametreleri de belirleyecek. Bu test çalışmaları ve Silahlı Kuvvetler’in koyduğu şartlarla ilgili karşılaştırmalar yapılacak.” Video: İşte yerli üretim tankı Altay “ATAK aşama aşama geliştiriliyor” ATAK Helikopteri’nin aşama aşama üretildiği, her aşamada helikoptere yeni sistemler eklendiği bilgisini veren Demir, “İlk dahil olan bir grup var, ondan sonra her ATAK’ta belirli unsurlar geliştiriliyor. Bizim planladığımız, entegre etmeyi istediğimiz bir dizi sistem var. Bunlar aşama aşama olacağı için, her grupta 1 sistem entegre edilip konuluyor. Belki sona doğru gelindiğinde, bu planladığmız sistemlerin hepsine sahip bir ATAK göreceğiz. Yine başa dönüp, bunlara sahip olmayan atakları da bu özelliklerle donatacağız” diye konuştu. “Biz her bakımdan ‘ATAK’ deriz” Program sunucusu Batuhan Yaşar’ın “ATAK mı, Kobra mı” sorusuna cevap veren Demir, “Biz her bakımdan ATAK deriz. ATAK’ın bir artısı da her başınız ağrıdığında kullanıcıya müdahil olabileceğiniz, sistemini kendiniz belirleyebileceğiniz bir helikopter” değerlendirmesinde bulundu.

Milli gururumuz ‘Korkut’acak

Son dönemde dünya genelinde yaşanan savaşlarda ve krizlerde elektronik harbin önemi de gün yüzüne çıktı. Ülkemizdeki birçok savunma şirketi, elektronik harp konusunda hassasiyet göstererek savunma sanayisinin güçlendirilmesi konusunda çaba sarf ediyor. yenisafak.com olarak bu hafta yerli ve milli projeler dosyamızda elektronik harp konusunun önemine değinerek, Aselsan tarafından milli olarak geliştirilen Korkut Kundağı Motorlu Namlulu Alçak İrtifa Hava Savunma Silah Sistemini ele alacağız. Hava savunmasında tam korumaBu projede TSK’nın hava savunma yetenekleri, tehditlerdeki gelişmelere karşı etkin savunma yapabilmek amacıyla parçacıklı mühimmatları da kullanabilen yeni, namlulu hava savunma sistemleri ile güçlendirilecek. Korkut Komuta Kontrol Aracı (KKA) 3 adet Korkut Silah Sistemi Aracı’nın komuta kontrolünü üstlenen, ihtiyaçlara bağlı olarak farklı hava savunma sistemlerinin komuta kontrolünde kullanılabilecek olan bir hava savunma komuta kontrol sistemi olarak öne çıkıyor. Korkut Silah Sistemi Aracı ise, güncel ve hava tehditlerine karşı etkili bir hava savunma sistemi. Üzerinde bulunan takip radarı ve sensörler ile her türlü hava koşulunda hedef takibi otomatik olarak yapılabilecek, gelişmiş atış atış kontrol sistemi ile hedefler etkin şekilde ateş altına alınabilecek. Anfibik özellikli bu sistem TSK’nın hava savunma alanındaki gücünü büyük oranda artıracak. İlk KORKUT, KKK’na teslim edildi. KORKUT sistemi; havadan karaya füzeler ve düşman hava unsurlarına karşı milli imkânlarla geliştirildi. pic.twitter.com/OS90nbMIa5— Savunma Bakanlığı (@tcsavunma) 31 Ekim 2016 Hareket halinde atış 35 millimetrelik parçacıklı akıllı mühimmatı kullanan Korkut, uçaklara ve helikopterlere karşı ve aynı zamanda havadan karaya füzelere, seyir füzelerine, insansız hava araçlarına karşı etkili bir sistem haline gelecek. Paletli bir taşıyıcı platform üzerinde yer alan Korkut, bu sayede zırhlı mekanize birlikler ile birlikte hareket etme özelliğine sahip. Sistemin silah kulesi stabilize bir kule. Bu da sisteme hareket halinde atış yeteneği kazandırıyor. ‘Yerli bot’ için geri sayımTürkiye ‘Ulak’ ile birinci lige çıkacakHavacılıkta büyük başarı

‘Hayal proje’ 7 yıl sonra tamam

Türkiye’de 30 yıl önce modern savunma sanayinin geliştirilmesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin modernizasyonu için çıkılan yolda özellikle son yıllarda önemli mesafe kat edildi. Ortaya konulan özgün, yerli ve milli projeler uluslararası arenada büyük beğeni toplarken, ülke savunmasında da büyük rol üstleniyor. yenisafak.com olarak her hafta, yerli projelerimizden birini mercek altına alarak gelişmeleri sizlere aktarıyoruz. Bu hafta sizlere milli savaş uçağının sürecinden bahsedeceğiz. Kendi milli tankını, gemisini, helikopterini, eğitim uçağını, füzesini ve piyade tüfeği gibi temel silahları üretmeyi başaran Türkiye’de savaş uçağının üretilmesi için de çalışmalar sürüyor. Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı envanterinde yer alan F-16 Muharip Uçaklarının yerini alabilecek modern ve TSK ihtiyaçlarına uygun bir muharip uçağa ihtiyaç duyuluyor. 2020’li yıllardan itibaren değiştirilmesine ihtiyaç duyulacak F-16’ların yerini yerli savaş uçağı alacak. Milli Muharip Uçak Geliştirilmesi (TF-X) Projesi ile azami oranda yurt içi imkan ve kabiliyetler ile tasarlanarak savaş uçaklarının prototiplerinin üretilmesi amaçlanıyor. Savunma Sanayii İcra Komitesi’nin 15 Aralık 2010’daki toplantısında; Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın (Hv.K.K.) 2020’li yıllardan sonraki Jet Eğitim Uçağı ve Muharip Uçak ihtiyacının karşılanması maksadıyla kavramsal tasarım yapılması için Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ/TAI) ile sözleşme görüşmelerine başlanmasına karar verilmişti. Bu karar doğrultusunda, 23 Ağustos 2011 tarihinde Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) ve TUSAŞ arasında sözleşme imzalanmış, gerekli idari koşulların oluşmasını müteakip 29 Eylül 2011 tarihinde proje takvimi başlatılmıştı.Milli savaş uçağı için 1000 proje Tasarım için görüşmeler sürüyor Tamamen özgün olarak geliştirilen Milli Muharip Uçak Projesi’nde nihai tasarım için 3 alternatif oluşturuldu. Kavramsal tasarım çalışmaları 29 Eylül 2013’te tamamlanan projede ön tasarım aşaması faaliyetlerine yönelik olarak ana yüklenici adayı ile sözleşme görüşmeleri devam ediyor. TUSAŞ Genel Müdürü Muharrem Dörtkaşlı konu ile ilgili olarak, “Tasarım fazına girebilmek için SSM ile sözleşme görüşmelerimiz devam ediyor” diye konuşmuştu. Proje kapsamında mühendislik, teknoloji, test ve üretim altyapılarının geliştirilerek, muharip uçak tasarım ve üretimine yönelik kabiliyet kazanılacak. Aynı zamanda uçak alt sistemlerinin de milli imkanlarla geliştirilmesi amacıyla teknoloji geliştirme projeleri yürütülecek. Yerli savaş uçağı için önemli adım 1000 proje takımı kurulacak Milli Muharip Uçak Projesi kapsamında uçağın bileşenlerinin imaline yönelik 300 proje yürütülmesi öngörülüyor. Uçağın tamamen yerli olması için 140 alt sistemin tamamında çalışan onlarca işletmeye ihtiyaç duyuluyor. Uçağın bileşenlerine yönelik projelerin fon miktarları belirlendikten sonra rekabet için bir proje en az iki şirkete verilecek, bu kapsamda en az 1000 proje takımı kurulacak. 2023’te semalarımızda uçacak Savunma alanındaki en büyük projelerden biri olan milli savaş uçağının, Cumhuriyet’imizin 100. yılı olan 2023’te ilk uçuşunu yapması bekleniyor. Test ve sertifikasyon aşamasından sonra da uçağın 2030 yılında hizmete girmesi hedefleniyor.Milli tren 2018’de rayda Türkiye’nin gururu: ‘Şimşek’ Türk savunmasının ‘gizli’ devi: Milli Denizaltı

Yapboz gibi yüzen köprü

Türkiye’de büyük ölçekli ana yüklenici firmalar, birçok alt sistem üreticileri, teknokent firmaları, küçük ve orta ölçekli işletmeler ve araştırma enstitüleri bulunuyor. Üniversitelerin de entegre olduğu bu camiada Türk Silahlı Kuvvetlerimiz için (TSK) çok önemli savunma sanayi projeleri geliştiriliyor. yenisafak.com olarak bu hafta Türk Savunma Sanayii’nin en büyük ihracatçıları arasında yer alan ve kara araçları sektörünün lider firmaları arasında bulunan FNSS Savunma Sistemleri A.Ş tarafından üretilen SAMUR Seyyar Yüzücü Hücum Köprüsü’nü (SYHK) sizlere aktaracağız. Türkiye’nin ilk özgün tasarım ve geliştirme projesi olan Samur, nakliye takımları ve köprü yapılandırma işi ile nehir geçiş harekâtlarında ana muharebe tankı başta olmak üzere tüm askeri yüklerin karşı kıyıya geçirilmesi için tasarlandı. Böylelikle seyyar yüzücü hücum köprüsü ile tank ve zırhlı araçlar için akarsu ve nehirler engel olmaktan çıkıyor. TSK’nın envanterine 2011 yılında giren Samur, hem karada hem denizde ilerleyebiliyor. İhtiyaca göre seyyar bir köprüye dönüşebilen Samur, istendiğinde bir feribot gibi çalışıyor. Karada tır, suda gemi gibi gidiyor Dizel motoru, otomatik hareket kabiliyeti, pünomatik süspansiyonu ve hidrolik fren sistemi ile yüzde 50 dik meyili tırmanabilen araç, yüzde 30 yan eğimde de hareket edebiliyor. 8×8 sürüş yapısına sahip Samur’da, suda 360° hareketini sağlayan iki adet su pompa jeti bulunuyor. 2.5m/s akıntı hızına kadar operasyon yapılabilen araçta akıllı bilgisayar kontrol sistemleri de bulunuyor. Karada bir tırı andıran suya girdiğinde tekerleklerini içine çekerek adeta bir gemiye dönüşen Samur, 12 metre uzunluğa, 4 metre genişliğe ve 3,5 metre yüksekliğe sahip. Benzerlerinden üstün özelliklere sahip Ayrıca nehir veya akarsu geçişlerinde yapboz gibi yan yana gelerek, onlarca metre uzunluğunda bir köprüye dönüşebiliyor. İki samur, birleştiğinde 20 metrelik köprü oluşturarak 70 tonluk tankı karşı kıyıya geçirebiliyor. Türkiye’de ilk defa yurt dışından destek alınmadan tasarlanan ve geliştirilen SAMUR SYHK Sistemi, benzerlerinden üstün özellikleriyle ayrılıyor. 8×8 sürüş yapısı, bir sistemde 4 adet rampa taşıması, standart olarak sunulan acil ve kıyı demirleme sistemi, balistik koruması, arıza tespit kolaylığı sağlayan elektronik veri iletişim altyapısı ile Samur diğer ülke orduları tarafından da yoğun talep görüyor. Galeri: İşte TSK’nın yeni gözdesi ”Samur” Video: SAMUR – Seyyar yüzücü hücum köprüsü

Savunma sanayisinde milli atak

Savunma ve havacılık sanayisinde dışa bağımlılığın azaltılması ve yerli katkının artması, Türkiye’nin bu alandaki ithalatının giderek düşmesini sağlıyor.Savunma ve Havacılık Sanayii İmalatçılar Derneği (SASAD), sektörün geçen yıla ilişkin performansını değerlendirdi.Ülke savunması ile kritik ve ileri teknoloji alanlarında faaliyet gösteren ve sektörün yüzde 90’ından fazlasını temsil eden 176 imalatçı firma ve kuruluş ile 6 kümeyi çatısı altında toplayan SASAD’ın verilerine göre, Türkiye’nin savunma ve havacılık sektörlerinde son yıllarda sağladığı gelişme ekonomik göstergelere yansıdı.Savunma ve güvenliğe yönelik Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve kamu kuruluşlarının deniz, kara, hava platformları ile uzay, elektronik, akıllı sistemler ve alt sistem ihtiyaçlarının öncelikle yerli sanayi ürünleriyle karşılanması, yurt içinden tedariki mümkün olmayan sistemlerin ise en yüksek yerli katkı düzeyi ve mümkünse teknoloji transferi veya teknoloji üretimi yoluyla temin edilmesi yaklaşımı, söz konusu alanlarda ithalatın gerilmesini sağladı. Dünyada sadece birkaç ülkede var Dışa bağımlılığın azalması ve yerel katkının artması etkiliTürkiye, savunma ve havacılıkta 2012’de 1 milyar 409 milyon dolar ithalat yaparken, bu miktar 2013’te 1 milyar 327 milyon dolar, 2014’te 1 milyar 351 milyon dolar olarak gerçekleşti. Geçen yıl savunma ve havacılık sanayisindeki ithalat 1 milyar 67 milyon dolara geriledi. Savunma ve havacılık sanayisinin ithalat miktarı geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 21 düştü. Söz konusu sanayi alanlarında bu eğilimin son 4 yılda gelişerek sürmesinde dışa bağımlılığın azaltılması ve yerel katkının artması etkili oldu.Geçen yılki ithalatın 511 milyon doları Avrupa’dan, 410 milyon doları ABD’den, 146 milyon doları diğer ülkelerden oldu.En fazla ithalat kara platformları alanında yapıldı. Bu alandaki ithalat tutarı 422 milyon doları buldu. Kara platformlarını 255 milyon dolarla askeri hava platformları, 236 milyon dolarla sivil havacılık ürünleri, 129 milyon dolarla deniz platformları izledi.Yapboz gibi yüzen köprüSavunma Sanayii Müsteşarlığının tedarik programı sayısının artışına paralel olarak yurt içi geliştirme projelerinde de artış yaşanırken, yurt dışından alım projeleri, sözleşme bedeli bazında yüzde 10’un altına geriledi. Bunlarda da en az yüzde 50 düzeyinde sanayi katılımı ve offset uygulaması sayesinde önemli geri kazanımlar sağlandığı belirtiliyor.Bu kapsamda, sözleşmeye bağlanmış durumdaki kritik projelerde seri üretimler ve envantere alma süreçlerinin dikkatle takip edildiği, yeni yurt içi geliştirme projelerinin hayata geçirilmesi için çabaların sürdürüldüğü kaydedildi. Müsteşarlık halen teknolojik üstünlük kazandıracak platform ve sistemlerin yurt içinde geliştirilmesine yönelik modern tank, muharip gemi, helikopter, uçak, insansız hava aracı, güdümlü füze, özgün yerli tabanca, uydu, radar, dizel güç grubu, jet motor başlıkları altında birçok proje yürütüyor. SASAD üyeleri arasında Alp Havacılık, ASELSAN, BMC, FNSS, HAVELSAN, KAREL, Koç Bilgi ve Savunma, Katmerciler AŞ, Koluman Motorlu, Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu, Mercedes-Benz Türk, NETAŞ, Nurol Makina, Otokar, RMK Marine, Roketsan, Sarsılmaz, Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret AŞ, TAI, TÜBİTAK- BİLGEM, TÜBİTAK-SAGE, TÜBİTAK-MAM gibi kuruluşlar yer alıyor. ‘Hayal proje’ 7 yıl sonra tamam

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ