İstanbul’dan Filistin’e açılan kapı

Bugün, İstanbul Haliç Kongre Merkezinde “Uluslarüstü İstanbul Konuşmaları” adıyla ve Filistin alt başlığıyla bir konferans düzenlenecek. Hamas lideri Halid Meşal’in konuşmacı olarak katılacağı konferansın öncesinde katılımcıları Hasan Aycın’ın kendi seçkisinden Filistin sergisi ve Mehmet Ali Aslan konseri bekliyor. Program 18.30’da başlayacak.

İstanbul’dan Filistin’e açılan kapı

Yedi Hilal vakfı tarafından “Uluslarüstü İstanbul Konuşmaları” adıyla başlatılan proje boyunca, Müslüman coğrafyanın dört bir yanından mütefekkir, âlim ve sanatçılar İstanbul’a davet edilerek dinleyicilerle buluşturulması hedefleniyor. Böylece ümmet haritasının farklı coğrafyalarıyla hemdem ve hemhal olunması, farklı ülkelerden Müslümanlarla ilmî, fikrî ve sanatsal köprüler kurulması amaçlanıyor. En önemli ilkelerinden birisini “ümmet eksenli bakış” olarak belirleyen YediHilal, projeye bu başlığı vermekle halihazırda İslam âleminde ortaya çıkan sorunların çözümünün başlayacağı noktayı da göstermeyi hedefliyor.

Halid Meşal konferansı

YediHilal’den yapılacak açıklamaya göre, Uluslarüstü İstanbul Konuşmaları’nın ilki, “Filistin” alt başlığıyla yapılacak. Konferansta, Filistin davasının serencamı, İsrail’in Filistin’i işgalinde gelinen son durum ve Müslümanların bu davaya yapabilecekleri katkılar gündeme gelecek. Konuşmacı olarak yapılan seçim de son derece anlamlı: Özgür ve tüm toprakları işgalden arınmış bir Filistin için hayatı boyunca mücadele eden, 1996 yılından beridir de İslami Direniş Hareketi’nin (Hamas) siyasi lideri olan Filistinli siyasetçi Halid Meşal, Uluslarüstü İstanbul Konuşmaları’nda ağırlanacak ilk isim olacak.

25 Aralık 2016 tarihinde Haliç Kongre Merkezinde yapılacak bu etkinlikle, Filistin davasının önemine dikkat çekmiş ve “ümmet” coğrafyasının en önemli merkezlerinden birisi olan Kudüs ve Filistin topraklarını bekleyen tehlikeler karşısında bir bilinçlenme ya da bilinç tazelenmesi gerçekleştirecek. Etkinlikte, Türkçe ve Arapça ezgi ve ilahilerden oluşan mini bir konser de olacak.

Proje çerçevesinde önümüzdeki aylarda İslam dünyasının önemli isimlerinin ağırlanması ve böylece kalıcı bir “istişare” ortam ve geleneğinin oluşturulması için çalışmaların kesintisiz bir şekilde süreceğini ifade eden YediHilal yöneticileri, bu etkinliklerle “ümmet” bilincini canlı tutmayı hedeflediklerini belirtiyorlar.

Sosyal medya ile kültür sanat bir araya geldi

24 Aralık’ta kapılarını açan Türkiye’nin en büyük sosyal medya ve tasarım pazarı LikeFest ziyaretçileriyle buluşmaya devam ediyor. Fotoğrafçılıktan terziliğe, resimden ahşap oymaya, müzikten seyyahlığa kadar geniş bir yelpazede sanatçıların ürünlerini görüp, onları daha yakından tanıyabileceğiniz sıcak bir ortama sahip olan festival, ürünleri, tasarımları ve ortamıyla herkese kendilerinden bir şeyler sunuyor. Dünyadan Sesler’le röportajKurulduğu günden bu yandan farklı kültürlerdeki 500′ yakın şarkıyı takipçileriyle buluşturan ve 200 bin takipçisiyle toplamda 30 milyon dinlenme oranlarına ulaşan Dünyadan Sesler standı, festivalin en ilgi duyulan stantlarından biri. Biz de Dünyadan Sesler’in kurucularıyla bir röportaj yapmak ve takipçilerinin merak ettiği soruları onlara sormak istedik. İşte Dünyadan Sesler’in kurucularından Yavuz Selim Güneş ve Melih Demir’le yapmış olduğumuz röportaj:Dünyadan Sesler kimdir, nasıl doğdu?Yavuz Selim Güneş: “Dünyadan Sesler, 2011 yılında aslında bir Facebook sayfası olarak başladı. Ben eşimle birlikte başlattım ve 2013’te de Melih Demir ekibimize dâhil oldu. Facebook sayfası olarak başladığımızda sadece beğendiklerimizi paylaştığımız bir kültür sayfası iken 2012’de tamamen müziğe döndük ve Youtube’a ağırlık vermeye başladık. Asıl ana kaynağımız şu an 100 bine yakın abonesi bulunan Youtube sayfamız. Toplamda sosyal medya olarak 200 bin takipçiye ulaştık dünyanın her yerinden. Dünyadan Sesler, dünyanın birçok yerinden en güzel müzikleri bulup keşfeden ve bunları takipçilerine sunan bir internet girişimi.” Müziklere nasıl ulaşıyorsunuz? En çok merak edilen ve bize en çok gelen soru da bu. Biz müzikleri dünyanın birçok farklı bölgesinden radyoları sürekli dinleyerek keşfediyoruz. Kulağımıza hoş gelen bir müziği indirip bir süre inceliyoruz, tamamen iyi olduğuna kanaat getirdiğimizde ise paylaşıyoruz. Paylaşım alanınızın genişliği nedir? Çalışmalarımız sonucu 5 yılda 400 şarkıyla, Facebook’ta dünyadan 200 bin takipçisi olan bir alana ulaştık. Sadece Youtube’da 30 milyona yakın dinlenmemiz var. Bu işi yaparken en büyük motivasyonunuz nedir? İşimizin çok fazla vaktimizi alıyor ve buna dair bir gelir modelimiz yok. Ancak müziklerin kendisi ve takipçilerimizin tepkileri, ilgileri bizim en büyük motivasyonumuz. Bir diğer motivasyon kaynağımız, dünyanın her yerinden müzikler paylaştığımız için çok farklı kültürlerdeki insanların etkinliklerimizde bir araya geldiklerini görüyoruz ve bu bize çok mutluluk veriyor. Siyasi veya manevi olarak çok farklı yerlerde bulunan insanlar ortak nokta olarak müzikte buluşuyorlar. Bu yola çıkma amacınız nedir yani sizi bunu yapmaya sevk eden sebep? Müziği çok sevmemizin dışında tabii ki sebeplerimiz var. Aslında sloganımız her şeyi özetliyor: “Müziği keşfet.” Popüler kültürün, radyoların dayattığı müzik türünün dışına çıkmak ve bunu insanlara göstermek istedik. Çünkü dünyada bunun milyon tane alternatifi var. Ve bu keşif sadece iyi müzik için geçerli. Peki, neden internet yayıncılığı ve sosyal medyayı seçtiniz? Dünyadan Sesler sıfır imkânla başladı, herhangi bir destek almadık. Daha büyük kitlelere maliyetsiz bir şekilde ulaşmak için de sosyal medyayı tercih ettik. Dünyanın ve radyoların dijitalleşmesi de en büyük etkenlerden biri. Dijital radyo oranı Amerika’da yüzde 70’lerde. Bizde de büyük firmalar artık internet radyoculuğuna geçmeye başladı. Bizde spotify ve internet radyosu karışımı bir yayın kurmayı düşünüyoruz. Bu konuda Melih Bey’in düşünceleri nelerdir?Demir: “Bizim sosyal medya dışında başlama seçeneğimiz yoktu. Karasal yayın maliyetleri çok yüksek çünkü. Biz müzik dinleyicisiyiz ve sevdiğimiz müzikleri başka insanlarla paylaşma içgüdüsüyle bu yola çıktık. Bu da bizi sosyal medyaya sevk etti. Sosyal medya çok canlı bir alan, sürekli değişiyor ve gelişiyor. Bu gelişimde sosyal medyayı tercih etmemizin sebeplerinden biri tabii. Sosyal medya hayatımızın bir parçası artık ve biz de bunu faydalı hale getirmeye çalışıyoruz. ” Sizi daha çok kimler takip ediyor?Güneş: “Toplam 200 bin takipçimiz var. Ortalama olarak 18-34 yaş aralığı bizi en çok takip eden kitle. Tabii bu sadece genelleme yoksa çok farklı insanlarda karşımıza çıkıyor yaş olsun, meslek grubu olsun. Diğer işlerimizle alakalı iş görüşmelerine gittiğimizde mesela orada da Dünyadan Sesler’in takip ediliyor oluşu karşımıza çıkıyor ve her seferinde bizi şaşırtarak sevindiriyor. Yüzde 60-65’lik kısmı Türkiye ağırlıklı, yüzde 30-35’lik kısmı ise yurtdışı ağırlıklı insanlardan oluşuyor takipçi listemiz. Polonyalı insanların Âşık Mahsuni Şerif’le tanışmasına vesile oluyoruz mesela. Aynı zamanda kültürel bir alışveriş bu.” Sosyal medyaya çok eleştiri de geliyor kültür sanat faaliyetlerini ve insanların hayatlarını kısıtladığını düşünenler var. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? Sosyal medya artık mobilin gerisinde kaldı. O yüzden artık insanların bilgisayara bağlamadığı için alışkanlıklarını çok öldürdüğünü düşünmüyorum. Oyun bağımlılığı gibi kısımları ayrı tutuyorum tabi. Mesela biz mini konserlerimizle falan aynı zamanda bir kültür sanat aktivitesi de gerçekleştiriyoruz ve bu katılımlar insanları kısıtlamaktan ziyade sosyalleştiriyor da.Melih Bey’in bu konudaki düşünceleri nelerdir?Demir: “Bende bu konuda Yavuz’a katılıyorum. Normalde haberimiz olmayacağı etkinliklerden sosyal medya sayesinde haberdar oluyor ve katılıyorum ben de. Dolaylı olarak kültürel faaliyetlere olumsuz değil hatta olumlu etkisi olduğunu düşünüyorum. Sosyal medya, mobile taşındığında artık kültür açısından olumlu adımlara katkı sağlamaya da başladı.” Dünyadan Sesler’de en çok hangi kültürler ve ülkeler tercih ediliyor?Güneş: “5 yıllık verilerimize baktığımızda tercih edilen ve yüzde 65’lik kısmı elinde bulunduran Türkiye. Geri kalanı farklı ülkeler. İkinci sırayı Azerbaycan alıyor. Azerbaycan’dan bir şarkı paylaştığımız zaman bunu Türkiye’deki insanlarda çok sahipleniyor. Ondan sonra ise Ortadoğu ağırlıklı. En çok ağır ve yavaş, hüzünlü parçalar rağbet görüyor. Genel sıralamayı şu şekilde yapabiliriz; Ortadoğu, Balkanlar, Avrupa ve Güney Amerika. ” Son olarak neler söylemek istersiniz?Demir: “Dünyadan Sesler’i dinleyin, beğeneceksiniz. Kendimizi övmek için demiyoruz gelen gören herkesin çok beğendiği malumdur.”Güneş: “Biz müzik dinleyicisi arkadaşlarız. Bunu paylaşma arzumuz bizi çok farklı yerlere getirdi. Online radyo planımız var. Konser planlarımız var. Bizi takip etmeye devam edin.”

Tapınakçıların Ayasofya’daki gizli simgeleri çözüldü

Dünya Miras Listesi’nde yer alan Ayasofya, 1935 yılında müze kapsamına alınırken yeniden ibadete açılmasıyla ilgili tartışmalar devam ediyor. 1479 yıllık tarihi eserin bir kısmında restorasyon çalışmaları sürdürülürken, Hünkar Kasrı adı verilen bölüm ise ibadete açık tutuluyor. Ayasofya ile ilgili bu ay başlatılan özel bir kültür turu ise yeni tartışmaları da beraberinde getirecek.Türk ustaların izleriABD’li yazar Dan Brown’ın ‘Cehennem’ romanında adı geçen araştırmacı yönetmen Göksel Gülensoy ile “Ayasofya’nın Gizli Tarihi” kitabının yazarı araştırmacı Erhan Altunay tarafından gerçekleştirilen “Antik Çağ’dan Günümüze İstanbul’a Gizemli Yolculuk” başlıklı kültür turunda, Ayasofya bünyesinde yer alan ancak bilinmeyen gizli simgeler ziyaretçilerle paylaşılıyor. Milliyet’ten Mert İnan’ın haberine göre; bugüne kadar bilinmeyen gizli simgelerin Tapınak Şövalyeleri ile masonik örgütlere ait olduğu belirtilirken, Hıristiyanlık öncesinde yaygın olan pagan inancına ait çok sayıda simge de ilk kez deşifre edilmiş oldu. Göksel Gülensoy, Ayasofya’da ilk kez tespit edilen pagan ve ezoterik simgeler hakkında, “Yapım sırasında birçok farklı yerden işçi olarak gelenler oldu. İşçiler arasında pagan inanca mensup kişiler kendi simgelerini duvarlara gizlediler. Üst kısımda gördüğünüz sekizgenler, Cennet Kapısı’nın girişindeki Hayat Ağacı bu simgelerden. Bahçe kısmında yer alan bazı taşlarda ise Türk ustaların izleri bulunuyor. Eserin yapıldığı dönem bazı Türk ustaların İstanbul’a geldiğini düşünüyoruz. Taşların bir kısmında Türk damgalarını tespit ettik. Nereye elimizi atsak gizli sembol ve sırlar çıkıyor” değerlendirmesini yaptı. Fossati’nin Ayasofya’ya ihanetiAyasofya’nın iç kısmında bulunan 4 ana sütunda bulunan ve her birinin üzerine gizli olarak kazınan simgeleri ilk kez görüntülerken, ‘Cennet Kapısı’ denilen üst kısımdaki bölümde paganlara ait simgeleri, Altunay ve Gülensoy ikilisi tarafından incelendi. Dikkat çeken ayrıntılardan biri girişteki sütunda yer alan masonik simge. 1847’de Osmanlı padişahı Abdülmecid tarafından Ayasofya Camii’nin restorasyonuyla görevlendirilen İtalyan asıllı mimar Gaspare Fossati tarafından sütuna gizli olarak işlenen masonik gönye-pergel simgesi hakkında bilgi veren Erhan Altunay, “Ayasofya’da Tapınakçılar’a ait yüzlerce gizli simge var. Osmanlı döneminde Ayasofya’yı restore eden mimar Fossati üst düzey bir masondu. Fossati, masonlar’a ait gönye-pergel simgesini Ayasofya’nın bazı sütunlarına işleyerek esere ihanet etti. Genellikle sütunların üzerine gizli olarak kazınan simgeler aynı zamanda ezoterik anlamlar da içeriyor. Poseidon simgeleri ile Tapınakçılar’a ait Tampliye haçlarını birçok noktada tespit ettik. Poseidon simgesinin depremden koruyucu gücü olduğuna inanılıyordu. Tespit edebildiğimiz gizli simgelerin korunması çok önemli” diye konuştu. Türkiye’nin en büyük müzesi açılıyor Sur’daki 14 tarihi eser restore ediliyor

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ