Hepimiz savaşın çocuklarıyız

Bosnalı yönetmen Aida Begiç, Suriyeli yetimlerin hikayesini ‘Yetim’ filmiyle beyaz perdeye taşıyor. Begiç, “Oradaki yetimlerde kendi geçmişimi gördüm. Her birimiz savaşın çocuklarıyız” diyor.

Hepimiz savaşın çocuklarıyız

İlk uzun metrajlı filmi ‘Kar’ ile Cannes Film Festivali’nde ve dünyanın farklı yerlerinde 30 festivalde ödül kazanan Saraybosnalı yönetmen Aida Begiç, şimdi de Suriyeli yetimlerin hikayesini perdeye taşıyor. Prodüktörlüğünü Beşir Derneği’nin üstlendiği film, Begiç’in üçüncü uzun metrajlı filmi. Çekimleri Şanlıurfa’da devam eden film, Suriyeli mültecilerin yaşadığı bir mahallede geçiyor. İnsanların günlük hayatlarını konu edinen filmde rol alan çocuklar da, Suriyeli yetimlerden oluşuyor. Begiç, sanatın amacının bilim adamının ya da araştırmacının yaptığı gibi genel gerçeklere ulaşmak olmadığını söylüyor. Filmlerinde her zaman insani gerçeklere yoğunlaştığını belirten Begiç, “Sanat sadece buna yoğunlaşsa insan ilişkilerini geliştirip aramızda köprü kurabilir” diyor.

FİLMDEKİ HER ÇOCUK HAYATTA KALAN BİR MUCİZE

Şanlıurfa’da tanıştığı Suriyeli yetimlerde kendi geçmişini gördüğünü belirten Begiç, “Bosna Savaşı’nda biz de çocuktuk. Aynı şeyleri yaşadık. Kuzenlerim yetim kaldı. Tanıdığım insanlar bir bir yaşamını kaybetti. Her gün oynadığımız park yok oldu. O yüzden ortak yönlerimiz çok fazla. Aslında her savaşın insanlar üzerindeki etkisi ortak. Sınırların ya da kültürün insanların nasıl hissedeceğini, neyden nefret edeceğini belirlediğini düşünmüyorum. Aramızdaki bu farklılıkların tek sebebi birbirimizi yeterince tanımıyor olmamız. O yetim çocukların sahip olduğu güzellik, karşılaştıkları zorluktan sağ çıkmaları. Önceden ülkemdeki savaş bittiğinde kaybettiğimizi düşünüyordum. Hala bir sürü kayıp insan vardı, adaletsizlikler devam ediyordu. Sonra savaşta en önemli şeyin hayatta kalmak olduğunu anladım. Bu açıdan baktığımızda filmdeki her çocuk hayatta kalan bir mucize” ifadelerini kullanıyor.

Onlar hiç tanışmadığım akrabalarım

Önümüzdeki sene tamamlanacak film için hazırlıkların devam ettiğini kaydeden Begiç, “Yetimlerin gerçek hikayesini anlatmak için Şanlıurfa’yı seçmemin sebebi şehrin tarihi ve dini mirasıydı. Orada gerçekten bazı şeyleri derinden hissedebiliyorsunuz. Çevremizdeki tarih, peygamberler şehri oluşu bu şehri seçmemizde yardımcı oldu. Bir de Şanlıurfa’da yaşayan Suriyeliler yaşamlarına o kadar doğal bir şekilde devam ediyorlar ki sanki orada doğup büyümüşler. Şanlıurfa’nın yerel halkıyla da bir o kadar iç içeler. Ben bile şimdiye kadar pek fazla Suriyeli ya da Arapla karşılaşmasam da oradaki insanlarla ilk tanıştığımda kendimi hiç görmediğim kuzenimle tanışmış gibi hissettim. Aramızda bir sürü ortak yön var. Sanırım bu aynı dinin mensubu olmamızdan kaynaklanıyor” şeklinde konuşuyor

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ