Gözlerinizde kızarıklık varsa ihmal etmeyin

Gözde herhangi bir kızarıklık ortaya çıktığında acilen doktora başvurulması gerektiğini söyleyen Göz Hastalıkları ve Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Rana Altan Yaycıoğlu, kırmızı gözün en sık rastlanan sebeplerinden birinin göz yüzeyinin enfeksiyonuna bağlı olduğunu söyledi.

Gözlerinizde kızarıklık varsa ihmal etmeyin

Göz Hastalıkları ve Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Rana Altan Yaycıoğlu, kırmızı gözün en sık rastlanan sebeplerinden biri olan konjonktivitin, göz yüzeyinin enfeksiyonuna bağlı olarak ortaya çıktığını belirterek, herhangi bir kızarıklık ortaya çıktığında acilen doktora başvurulması gerektiğini söyledi.
Yaycıoğlu, toplumda geniş salgınlara yol açarak iş gücü ve üretim kayıplarına neden olabilen bu sorunun gözlerde oluşturduğu kızarıklık, şişlik ve kaşıntı gibi rahatsızlıkların yanı sıra, uzun dönemde bağışıklık sistemi sekelleri nedeniyle görme kalitesinde kalıcı azalmaya yol açabileceğini kaydetti.
Göz Hastalıkları ve Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Rana Altan Yaycıoğlu, gözlerdeki kızarmanın yanı sıra yol açtığı batma ve yaşarma gibi sorunlara değinerek, “Hastanın yaşam kalitesinin ciddi oranda düşmesine neden olan enfeksiyöz konjonktivitler, göz kliniklerine yapılan başvurular arasında ilk sıralarda yer alıyor. Gözün ön yüzeyi ile kapakların iç yüzeyini örten ve dışarıdan şeffaf olarak görülen zar yapısındaki dokunun iltihaplanması sonucu ortaya çıkan konjonktivitler, tedavi edilmediği taktirde aylarca sürebildiği gibi, gözde kalıcı astigmat gibi geri dönüşümsüz hasarlara neden olabiliyor. Bununla birlikte hastalar hekime başvurmaktansa reçetesiz ilaç ya da damla kullanmayı tercih ederek ciddi hata yapıyor” dedi. Prof. Dr. Rana Altan Yaycıoğlu, yanlış kullanılacak bir ilacın gözde geri dönüşü olmayan göz tansiyonu, katarakt, ilaçlara direnç gibi son derece önemli problemlere yol açtığını belirtti.

“Bulaşma riski haftalarca sürüyor”

Çocuklarda bakteriyel, yetişkinlerde ise viral konjonktivitlerin daha sık görüldüğünü söyleyen Göz Hastalıkları ve Cerrahisi Uzmanı Yaycıoğlu, “Virüslere bağlı konjonktivitlerde enfeksiyon sebeplerinin başında ise adenovirüsler geliyor. Çevresel etkenlere dirençli olması açısından önem taşıyan adenovirüsler oda ısısında haftalarca kalabildiği için bulaşma riski de artıyor. Sıklıkla el ve göz teması ile solunum damlacıkları yoluyla bulaşan adenovirüsler, vücuda burun, boğaz veya göz yoluyla giriyor. Bulaşıcılık ateş ve faranjit gibi bulgular ortaya çıkmadan önce 2-12 gün süren kuluçka evresinde başlıyor ve sonrasında da 2-3 hafta devam edebiliyor. Aile içinde diğer bireylere bulaşma riski ise yüzde 10-50 arasında değişiyor. Bu nedenle hastanın çevresindekilerin de hijyen kurallarına çok dikkat etmeleri önem taşıyor” diye konuştu.

“Tek taraflı başlayıp diğer göze geçiyor”

Virüsün kendi içinde farklı alt tipleri bulunduğunu ve enfeksiyonun sebebi olan tipine göre hastalığın ciddiyetinin değişebileceğini ifade eden Yaycıoğlu, “Ateş, farenjit, rinit ve kulak önünde şişlikle birlikte başlayan konjonktivit, sıklıkla tek taraflı ortaya çıkıyor, 1-3 gün içerisinde diğer tarafa geçiyor. Adenovirüslere bağlı enfeksiyonların, enfeksiyöz evre ve bunu takip eden enflamatuar evre olmak üzere iki basamaklı olarak ilerliyor” dedi.
Göz Hastalıkları ve Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Rana Altan Yaycıoğlu, hastalığın yaklaşık ilk iki haftasını oluşturan enfeksiyöz evrede yaşanılanları şöyle anlatıyor: “Hastalar şiddetli yabancı cisim hissinden şikayet ediyor ve gözün iç kenarından başlayan ağrının dış tarafa doğru ilerlediğini söylüyor. Bunu kapaklarda belirgin şişlik, gözlerde sulanma, kaşınma, ışık hassasiyeti, ağrı ve bulanık görme takip ediyor. Benzer bulgular 2-7 gün sonra diğer gözde kendini gösterebiliyor. Bazen göz içerisinde zar oluşumu da ortaya çıkabiliyor ve ilaç tedavisine rağmen şikayetler 10-15 gün boyunca tüm şiddetiyle devam edebiliyor. Enflamatuar evre ise enfeksiyondan 15-20 gün sonra başlıyor ve bu evrede gözün önünde saydam tabakasında lekelenmeler gelişiyor. Bazı hastalarda haftalar hatta yıllar boyunca devam edebilen bu lekelenmeler, saydam tabakanın yüzeyinde düzensizliğe ve ışık dağılmasına yol açarak görmede azalmaya neden olabiliyor.”

“Tedavi boyunca hijyen kurallarına dikkat şart”

Adenovirüslere bağlı konjonktivitin kesin bir tedavisi bulunmadığını ve belli bir seyir izleyen hastalığın üç hafta içerisinde kendiliğinden düzeldiğini belirten Yaycıoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Geleneksel olarak akut adenoviral enfeksiyonda elleri yıkamak, soğutulmuş tek kullanımlık suni gözyaşları, gözde kızarıklık ve sulanma geçene kadar ev dezenfeksiyonu uygulamak yarar sağlıyor. Suni gözyaşları, soğuk uygulamalar hastanın şikayetlerinin azalmasına yardımcı olabiliyor. Aynı zamanda göz doktorunun önereceği ilaçların da düzenli olarak kullanılması gerekiyor. Hastalığın etkin bir tedavisi veya aşısı olmadığı için korunma yöntemlerinin büyük önem taşıyor. Kişilerin mümkün olduğunca çevrelerindekilerle mesafelerini korumaları, tokalaşma, sarılma, öpme gibi selamlaşma jestlerinden kaçınmaları, damlalarını koymadan ve koyduktan sonra sık sık ellerini yıkamaları, tek kullanımlık kağıt peçeteleri tercih etmelerinde yarar görülüyor.”

Şehir hayatı hasta ediyor

Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Yunus Taşçı ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Mehmet Karabay şehir hayatı ile artan hastalıklar hakkında açıklamalarda bulundu.Günümüzde dünya nüfusunun yüzde 50’si şehirlerde yaşıyor ve bu oran giderek artıyor. Şehirlerde yaşayanlar, fabrika atıkları egzoz gazı gibi çevresel zararlı maddelere maruz kalıyor. Şiddet, yaralanma ve trafik kazaları şehir hayatında maruz kalınan riskler arasında. Paketlenmiş sanayi gıdaları ile sağlıksız beslenme, trafikte araçlarda ve toplu taşımada geçen hareketsiz yaşam. Tüm bu risk faktörleri birçok hastalığa zemin hazırlıyor. Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Yunus Taşçı ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Mehmet Karabay şehir hayatı ile artan hastalıklara dikkat çekti.”Şehir hayatı obeziteye neden oluyor”Op. Dr. Yunus Taşçı, “Şehirleşme ile beraber oturduğumuz yerlerden uzak noktalara işe gitmek zorunda kalıyoruz, kendi araçlarımızı veya toplu taşıma araçlarını kullanıyor ve daha uzun saatler çalışıyoruz, daha uzun süreyi trafikte kaybediyoruz. Yürümüyoruz, koşmuyoruz, bisiklete binemiyoruz, spor yapamıyoruz. Sağlıklı ve taze besinlere ulaşamıyoruz, paketlenmiş hazır gıdalara yöneliyoruz. Sonuçta daha kilolu, hatta obez oluyoruz. Şehir hayatının yarattığı en büyük sağlık problemlerinden birisi de obezite ve obezitenin yol açtığı hastalıklar’’ dedi.”Şehirlerde yaşayan nüfusta akciğer, meme ve kolon kanseri daha sık görülüyor’’Şehir hayatında maruz kalınan zehirli maddeler kansere de yol açtığını belirten Op. Dr. Taşçı, “Şehirlerde yaşayan nüfusta akciğer, meme ve kolon kanseri daha sık görülüyor. Hava kirliliği, sigara dumanına maruz kalma akciğer kanserine zemin hazırlıyor. Şehir hayatında uzun süre eğitim ve iş hayatı nedeni ile 20-30’lu yaşlar yerine 30-40’lı yaşlarda gebe kalan kadınlar meme kanseri açısında risk taşıyor. İlk hamilelik ve emzirme yaşının düşük olması meme kanserinde koruyucu bir faktör. Sağlıksız beslenme, yüksek kalorili posasız gıdalar ve obezite de kalın bağırsak kanserine yol açıyor. Şehir hayatı kansere zemin hazırlıyor’’ şeklinde konuştu.Yeni salgınlar için kuluçka makinesiEnfeksiyöz hastalıklar hala küresel sağlık üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğunu ve kentleşmenin artık bu hastalıkların özelliklerini değiştirdiği ifade eden Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Mehmet Karabay, yeni mega şehirlerin yeni salgınlar için kuluçka makineleri olabildiğini, zoonotik hastalıklar daha hızlı yayılabildiğini ve dünya çapında tehdit oluşturabileceğini söyledi.Yeterli şehir planlamasının ve gözetiminin, küresel sağlığı iyileştirmek ve bulaşıcı hastalıkların yükünü azaltmak için güçlü araçlar olabileceğini vurgulayan Uzm. Dr. Karabay, “Şehirlerde alt yapı yetersizliği, çarpık kentleşme, hijyenik koşulların kötü olması temizlik konusunda insanların eğitimsiz olması,kalabalık aile fertlerinin bir arada yaşaması vb. nedenler infeksiyona zemin oluşturmaktadır. Bunlara ilaveten yeterli su ve gıda bulamama dolayısıyla dengeli ve yeterli beslenememe, açlık, hava kirliliği, sanayi ve kimyasal zehirlere maruziyet, gürültü psikolojik çöküntüler, yalnızlaşma vb. nedenler bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve infeksiyonların artması lehine işlemektedir. İşsizlik, ekonomik sorunlar ve eğitim yetersizliği sonucu uyuşturucu ilaç kullanımı ve cinsel davranış biçimlerinin değişmesi ile birlikte cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından risk oluşabilmektedir’’ diye konuştu.

Yaz ile gelen tehlikeye dikkat

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Burçin Şanlıdağ, sıcak yaz aylarının gelmesi ile çocuklar için bazı tehlikelerin ileri geldiğini, bunların en başında da güneş çarpmasının bulunduğunu belirtti.Güneş çarpmasının dış ortam sıcaklığına maruz kalmakla veya sıcak havada ağır egzersiz yapmakla oluşabileceğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Burçin Şanlıdağ, yaz mevsiminin sıcak ve kuru olması nedeniyle, hava sıcaklıklarının gölgede bile fazla olduğuna söyleyerek dikkat edilmesi konusunda uyardı.Risk grupları 4 yaş altı çocuklar ve 65 yaş üstü bireylerÖzellikle 4 yaş altı çocuklarla, 65 yaş üstü bireylerin risk gruplarını oluşturduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Burçin Şanlıdağ, kalp, akciğer, böbrek hastalığı, diyabet ve obezitesi olan bireylerin risk grubunda olduğu gibi ateşli hastalık geçirmekte olan çocukların da yüksek risk grubunda olduğunu ifade etti.Güneş çarpması belirtileri nelerdir?Güneş çarpmasının, vücuda alınan çevresel yüksek ısı ile birlikte vücut ısımızı düzenleyen mekanizmaların çalışmasında bozukluk oluşması sonucu gelişerek, vücut ısısının 40,6 derecenin üzerine çıktığını söyleyen Yrd. Doç. Dr. Burçin Şanlıdağ, yüksek sıcaklık yüzünden hücrelerin ve dokuların ciddi oranda hasara uğradığını belirtti. Burçin Şanlıdağ konu ile ilgili sözlerine şöyle devam etti: “Güneş çarpmasında hastada ateş, baş dönmesi, bilinçte bulanıklaşma, baş ağrısı, kas güçsüzlüğü, kas krampları, sürekli uyku hali ortaya çıkmaktadır. Bu tür şikâyetleri küçük çocukların ifade etmesi zordur. Güneşe veya sıcağa maruziyet sonrası sürekli uyku hali, halsizlik, beslenmede azalma uyarıcı olmalıdır. Özellikle küçük çocuklarda eşlik eden nöbet gözlenebilmektedir. Erken müdahale edilmeyen durumlarda bilinç kaybı, organ yetmezlikleri ve ölümle sonuçlanabilir.”Çocuklarda fazla sıcak hava dalgası ve Güneş’e dikkatGüneş çarpmasının çocuklarda sıklıkla sıcak hava dalgalarına ve güneşe maruz kalınması sonrası görüldüğünü, gençlerde ise aşırı sıcak ve nemli havada egzersiz yapılması sonucu ortaya çıkabildiğini söyleyen Şanlıdağ, örneğin araç içerisinin ne kadar sıcak olabileceği tahmin edilmeden bırakılan veya unutulan çocukların büyük risk altında kaldığını belirtti. Isının 21C olduğu bir ortamda, direk güneş maruziyeti ile araç içi ısısının hızlıca 49C’ye ulaşabildiğini de söyleyen Şanlıdağ, bu durumun özellikle 4 yaş altı çocuklarda sıcak çarpması ile sonuçlandığını ifade etti.Önlemler ve dikkat edileceklerŞanlıdağ aynı zamanda çocuklar için sıcak çarpmasını önlemede dikkat edilmesi gerekenlerini de şu şekilde sıraladı; “Açık renkli, bol kıyafetler, koruyucu uzun kollu tişörtler giydirilmeli, koruma faktörü en az 30 olan güneş koruyucu kremler kullanılmalı ve bu kremler çocuğunuz güneşe çıkmadan yarım saat önce sürülmeli, başın direk güneş maruziyetini önlemek için geniş kenarlıklı açık renk şapkalar tercih edilmeli, çocuklarımıza gölge kuralı öğretilmeli ve gölgesinin kendi boyundan kısa olduğu saatlerde dışarıya çıkmasının uygun olmadığı hatırlatılmalı, çocuklarımızın saat sabah 10.00 ve öğleden sonra 16:00 arası direkt gün ışığına maruz kalması önlenmeli, günün sıcak saatlerinde dış ortam aktivitelerinden ve egzersizden uzak durulmalı, dış ortam aktiviteleri sabah erken saatlerde veya güneş batımından sonra yapılmalı, güneş ışınlarının yansımalarına dikkat edilmeli, kum ve su ışınları yansıttığı için bu gibi alanlarda korunma artırılmalı, çocuğumuzun yeterli sıvı alımına özen gösterilmeli, susamadan dahi sıvı tüketilmeye çalışılmalı.”“Şüpheli durumlarda ilk olarak Acil Yardımı çağırmalıyız”Sıcak çarpmasından şüphelenilen durumlarda öncelikle acil yardım istenmesi gerektiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Burçin Şanlıdağ, kişilerin ilk önce serin ve gölge bir ortama alınması gerektiğini belirtti. Yardım gelene kadar hastanın vücut ısısını düşürmeye yönelik olarak fazla kıyafetlerin çıkarılması gerektiğini de söyleyen Şanlıdağ, hastanın başı yükseltilirken bilinci kapalı ise yan yatır pozisyona getirilmesinin önemli olduğunu belirtti. Hastanın koltuk altı, boyun ve kasık bölgesine nemli bez ile soğutma yapılması gerektiğini de söyleyen Şanlıdağ, kişinin bilinci yerinde ise sıvı alımı sağlanması gerektiğini, bilinci yerinde değil ise hastanın boğulmasına neden olabileceği için sıvı madde verilmemesi gerektiğini ifade etti.Güneş çarpması ölüme neden olabilirSıcaklarda ferahlatan su deposu 8 besinÇocukları sıcaklardan korumanın yollarıSigara ve güneş yaşlanmayı hızlandırıyorAşırı sıcaklar ‘deliryum’a neden olabilirGüneş çarpmasını bol su içerek engelleyinKoruyucu sürmeden güneşe çıkmayınBeyaz tenli çocuklarda güneşe dikkatAşırı sıcaklara dikkatSıcak havalarda güneş çarpmasına dikkatZararlı güneş ışınlarına dikkat

Yaz aylarında böbreklerinize dikkat

Uzmanlar, böbrek taşı vakalarında yaz aylarında artış gözlendiğini belirterek, uyarılarda bulundu.Üroloji Uzmanı Op. Dr. Mehmet Reşat Demir, böbrek taşının, böbreğin süzdüğü idrarın toplandığı ve vücut dışına doğru atıldığı kanalların içinde oluşan mineral içerikli partiküllerin farklı nedenlerle birleşmesi ve büyümesi sonrasında oluşan sert bileşikler olduğunu hatırlatarak, beslenme ve genetik yatkınlığın yanı sıra coğrafi faktörlerin de taş oluşumunda etkili olduğunu söyledi. Yaz aylarında böbrek taşı hastalığına sık rastlandığını söyleyen Demir, “Hava sıcaklığı ve taş oluşumu doğru orantılı. Bu nedenle yaz aylarında hastalığa daha sıklıkla rastlanıyor” dedi.Taş oluşumunda rol oynayan pek çok faktörün olmasına karşın kesin nedenin tam olarak bilinmediğine değinen Op. Dr. Mehmet Reşat Demir, “Genetik yatkınlık, taş oluşumundaki en önemli risk faktörüdür. Böbrek taşı hastalığı olan hastaların birinci derece yakınlarında yüzde 10-40 arasında değişen oranlarda taş hastalığı öyküsü vardır. Coğrafi faktörler de taş oluşumunda etkilidir. Taş hastalığı sıcak bölgelerde daha sık görülüyor. Erkek cinsiyette üriner sistem taş hastalığı daha fazla görülür. Erkeklerde kadınlardan üç kat fazla görülmesine karşın çocuk yaşlarda hastalık her iki cinste de aynı oranda görülüyor” şeklinde konuştu.Taş hastalığı ve hava sıcaklığı arasındaki ilişkinin eskiden beri bilindiğini anlatan Reşat Demir, “Sürekli sıcağa maruz kalan makinistlerde, taş hastalığı görülme sıklığı normal popülasyona göre 3-4 kat daha fazla. Hava sıcaklığı ve taş hastalığı görülme sıklığı arasındaki doğru orantı, terleme sonucu sıvı kaybına bağlı daha konsantre idrardaki, kristalizasyon süreci ile ilişkilendiriliyor. Bu nedenle özellikle aile büyüklerinde üriner sistem taş hastalığı olanlar mümkün olduğunca sıcaktan uzak durmalı ve kalacaksa daha fazla su tüketilmeli” ifadelerini kullandı.Böbrek taşında laser ve urs teknolojisiDemir, böbrek taşı tedavisiyle ilgili merak edilenler ve başarıyla kullanılan “Holmium Laser ve Flexible URS” teknolojisi hakkında da bilgi verdi. Demir, “Her yıl milyonlarca insan taş hastalığı nedeniyle üroloji uzmanı veya acil servis hekimlerine başvuruyor. Böbrek taşları ve idrar yolları, ürolojik hastalıklar içinde yüzyıllardır en ağrılı hastalıktır. Geçmişte taş tedavisi sadece açık cerrahi işlem ile yapılırken, daha sonraki yıllarda teknolojik gelişmeler ESWL ve üreterorenoskopi (URS) gibi seçenekler üroloji pratiğine girmiştir. Endoskopik yöntemlerde çok çeşitli taş kırma cihazları kullanılabilmektedir. Başta böbrek, üreter ve mesane taşları tedavisi olmak üzere, üst idrar yolu (üreter) darlıkları, alt idrar yolu (üretra) darlıkları, idrar yolu tümörleri, dış genital lezyonların tedavisi Holmium Lazer ve Flexible URS Teknolojisinin kullanım alanları arasında yer almaktadır. Bilinen en güçlü ve en güvenli taş kırma cihazımızla yapılan işlemler kanamasızdır, hastaya hiçbir zarar vermez ve işlem sonu ağrı yok denecek kadar azdır” dedi.Böbrek sağlığında dikkat edilmesi gerekenlerOp. Dr. Demir, böbrek sağlığını korumak için dikkat edilmesi gerekenler konusunda ise, “Kan şekeri belirli aralıklarla kontrol edilmeli, kan basıncınızı takip edin. Sağlıklı beslenin ve tuz alımını sınırlayın. Yeterli su tüketerek böbreklerinizi koruyun. Sigarayı bırakın ve içilen ortamlardan uzak durun. Gereksiz yere ağrı kesici ve antibiyotik kullanmayın. Taş ve idrar yolu enfeksiyonlarının nedenini öğrenin. Düzenli egzersiz yapın” ifadelerine yer verdi.

Hayatta amacı olanlar daha rahat uyuyor

Sabah yataktan kalkmak için iyi bir nedeni olan kişilerin, geceleri daha rahat uyuduğu gözlendi.Sonuçları “Sleep Science and Practice” dergisinde yayımlanan araştırma çerçevesinde yaşları ortalama 79 olan 823 katılımcıya hayatlarının amacı ve uyku düzenleri hakkında sorular soruldu.Araştırmada, hayatlarının bir amacı olduğunu dile getiren katılımcıların, uyku apnesinden yüzde 63 oranında daha az muzdarip olduğu görüldü.Yine bu kişilerde uyku kalitesini bozan huzursuz bacak sendromuna da yüzde 52 oranında daha az rastlandığı kaydedildi.Bilim adamları, genelde gençlerden daha az uyuyan yaşlılar üzerinde yapılan araştırmanın, toplumun geniş bir kesimi için geçerli olabileceğini dile getirdi.Araştırma ekibinin lideri, ABD’deki Northwestern Üniversitesinden Dr. Jason Ong, “İnsanların hayatlarında bir amaç edinmelerine yardımcı olmak, özellikle giderek artan biçimde uykusuzlukla karşı karşıya olan bir toplumda, ilaca başvurmadan etkili bir strateji olabilir” ifadesini kullandı.

Çok soğuk duş kalp rahatsızlığını tetikleyebilir

Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Op. Dr. Ahmet Taner Çetintaş, çok soğuk suyla alınan duşun kalp rahatsızlıklarını tetikleyebileceğini söyledi.Yaz sıcakları, genel vücut sağlığı için olumsuz etkilerinin yanı sıra kalp sağlığı için de çeşitli tehlikeleri beraberinde getirebiliyor. Beslenme ve uyku düzeni, kıyafet seçimi, vücudun soğuk-sıcak dengesinin korunması ve güneşten korunma, kalp hastalarının yazın dikkat etmesi gereken önemli noktalar arasında yer alıyor. Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Op. Dr. Ahmet Taner Çetintaş, duş alınan suyun soğuk olması ya da klima havasına doğrudan maruz kalınması gibi durumların kalp sorunlarını tetikleyebileceğini dile getirdi.“Sıcak havada gelişen göğüs ağrısına dikkat”Yaz sıcaklarının her insan için çeşitli sağlık problemlerine neden olabileceğini ifade eden Op. Dr. Ahmet Taner Çetintaş, “Özellikle 50 yaş üzeri, aşırı kilolu ve kalp rahatsızlığı bulunan kişiler için tehlikeli olan sıcak havalarda vücut normal sıcaklığını korumak için daha fazla çaba sarf eder. Terleme ve derinin sıcaklığı vücuda eşit dağıtma çabası, temel olarak bunu sağlar. Bu uğraş kalp hızını artırır ve kan basıncının düşmesine neden olarak kalp damar sistemine ek bir yük bindirir. Bu yük, bilinen kalp hastalığı olan kişilerde belirtilerin kötüleşmesine neden olabilir. Kalp damar hastalığı olan bir insanda göğüs ağrısı başlayabilir ya da kalp yetersizliği olan birinde nefes darlığı gelişebilir veya artabilir” dedi.“Soğuk değil, serin ortamda dinlenin”Hava sıcaklığının çok yüksek olduğu yazlık bölgelerde 40-50 derece sıcaktan, klimanın çalıştığı 18-20 derecelik bir ortama girmenin, özellikle kalp hastaları için hayati risk oluşturabildiğini söyleyen Çetintaş, “Klimalı ortamlar akciğer hastalıklarına da neden olabilmektedir. Hastanın akciğerlerdeki oksijen kapasitesine ait bir bozukluk, kalp krizine ve kalp yetmezliğine yol açabilmektedir. Bu nedenle klimalı ortamda bulunulacaksa, ideal klimalı ortam ısısının 22 derecenin altında olmaması çok önemlidir. Klima kullanımında önemli olan, soğuk değil serin ortamlar oluşturulmasıdır” diye konuştu.“Sıcak havalar ilaçların etkisini değiştirebilir”Yaz mevsiminde kalp krizi geçirme riskinin yüksek olduğunu belirten Taner Çetintaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:“Bu mevsimde hava sıcaklığındaki değişimler ve çok sıcak ile soğuk hava dalgalanmaları damarlar üzerinde olumsuz etkiye sahiptir. Kalp hastalığı tedavisinde kullanılan ilaçların etkileri sıcak havalarda değişebilir. Bu nedenle havaların ısınmasıyla birlikte kalp hastalığı olan kişilerin ilaç tedavisini doktoruna danışarak düzenlemesi gerekir. Doktora danışmadan herhangi bir kalp ilacı kesilmemeli ya da dozu değiştirilmemelidir.”“Kalp hastalarının dikkat etmesi gerekenler”Kalp hastalarını gün içerisinde dikkat etmesi gerekenleri de dile getiren Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Op. Dr. Ahmet Taner Çetintaş,”Gün içerisinde özellikle öğle ve öğleden sonra saat 16.00’a kadar olan sürede açık havada bulunmayın. Güneşin altında 15 dakikadan fazla kalmayın. Eğer güneşli bir havada açık havada vakit geçirecekseniz, mutlaka yeterli miktarda su içmeye dikkat edin. Yorucu fizik aktivitelerden kaçının, yaz aylarında düzenli bir egzersiz programına başlamadan önce mutlaka doktorunuza danışın. Sıvı kaybını artırmayacak pamuklu, açık renkli giysiler giymeye, şapka ve gözlük takmaya özen gösterin. Yürüyüş öncesi ve sonrası mutlaka yeterli miktarda sıvı alın. Yürüyüş aralarında gölge ve serin yerlerde dinlenerek ve nefes alarak kalp sağlığınızı koruyun. Tatil beldelerinde deniz ve havuz kenarında alkollü ve kafeinli içecekler içmekten kaçının. Klima derecesini ortalama 22-23 derecede tutun. Çok soğuk deniz, havuz veya soğuk duşa girmek kalp sağlığı açısından risklidir. Bu yüzden ılık su tercih edin. Sauna ve hamam gibi aşırı sıcak ortamlardan uzak durun. Düzenli ve dengeli beslenin. Özellikle Akdeniz tipi beslenme programı uygulamaya özen gösterin” dedi.

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ