Amaçları Erdoğan’ı almaktı

Emekli İstihbarat Albay Coşkun Başbuğ, FETÖ’nün sözde Askeri Casusluk Davası kumpasındaki bilinmeyenleri Star’a anlattı. Başbuğ, “Amaçları başta Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan olmak üzere birçok siyasetçi ve bürokratları almaktı” dedi.

Amaçları Erdoğan’ı almaktı

FETÖ’NÜN kumpas davalarından olan Askeri Casusluk Davası’nda örgüt lideri olarak suçlanan ve 2 buçuk yıl tutuklu kalan emekli İstihbarat Albay Coşkun Başbuğ, hain darbe girişiminin erkene alınmasında Askeri Casusluk Kumpas Davası sonrası soruşturma açan savcı Okan Bato’nun, örgütün askeri kanadına ulaşması olduğunu söyledi. Başbuğ, örgütün Askeri Kumpas Davası’nda istihbaratçı olması nedeniyle kendisi üzerinden MİT’e, MİT’ten Müsteşar Hakan Fidan’a, Fidan’dan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ulaşmaya çalışıp önlerine çıkan engelleri yıkıp, devleti ele geçirmeye çalıştıklarını dile getirdi.

İKİ BUÇUK YIL HAPİS YATTI

Diyarbakır’da 7. Kolordu da hudut subaylığı yapan İstihbarat Albay Coşkun Başbuğ, 2010’da emekli oldu. 2 yıl sonra ise İzmir’deki sözde casusluk operasyonu kapsamında, örgüt lideri olmak suçlamasıyla gözaltına alındı. 2 buçuk yıl Buca F Tipi Cezaevi’nde yattı. FETÖ’cülerin kurduğu kumpas davasında hiç bir zaman tahliye ve beraat talebinde bulunmayan, kendini yargılayan hakimlere, soruşturmayı yürüten savcılara ve polislere, ‘Bir gün burada sizler yargılanacaksınız’ diyen Başbuğ, darbe girişiminin öne çekilmesinde önemli bir rol alan kendinin de yargılandığı sözde ‘Askeri Casusluk Davası’nın bilinmeyenleri Star’a anlattı ‘’Cep telefonumda kayıtlı MİT’ten mesai arkadaşlarım ve dostlarımı dosyaya dahil ettiler’’

“Sözde Askeri Casusluk Davası’nın FETÖ’nün kumpas davaları içerisinde en kritik olduğunu belirten Coşkun Başbuğ, ‘’Ben bu davayı hep ‘Final, torba dava’ olarak adlandırdım. Askeri Casusluk Davası’nda FETÖ, ‘Artık devletin defteri dürüldü, işi bitti’ diye baktı. Bu davada örgütün inanılmaz açıkları var. Delil, hiç bir şey yok, bir gerekçe yok, asker, sivil ne varsa bir çuvalın içerisine doldurdular. Niye rahat hareket ettiler. Final dava olduğu için. Akıllarında, bundan sonra kendilerine hesap soracak kimse kalmamasıydı. Hiçbir şeye önem vermediler, iş kırılınca da tavşanın gözüne fener tutmuş gibi kaldılar. Bu davadaki esas hedef, MİT TIR’ları, 7 Şubat krizleri var. Bu dava tutsaydı, hiç onlara gerek duymayacaktı bu hain örgüt. Nasıl olacaktı bu iş. Ben istihbarat kökenliyim. Benim cep telefonumda hem MİT’ten mesai arkadaşlarım hem de dostum birçok arkadaşım vardı. Askeri Casusluk Davası’nın savcısı olan Sabri Zafer Kılınç denen vatan haini, benim cep telefonumdaki bütün isimleri aldı, sözde Askeri Casusluk Davası’nda bunlarda örgütün birer üyesiymiş gibi açık açık iddianameye yazdı. Bir istihbaratçıyı öldürmek için bir kurşuna ya da asmana gerek yok, ismin açıkladığın an istihbaratçı ölmüştür, bitmiştir. Bunu bile bile yaptı FETÖ’cü savcı. Amaç şuydu; Bu kumpastan benim üzerimden MİT’e sıçramak, MİT’ten de, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a, Fidan’dan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yürümekti. Oyun bunun üzerine kuruluydu. Gerçekten eğer bu kumpas tutsaydı ve o kırılma yaşanmasaydı bu planı uygulayacaklardı ve ‘Biz örgütü çökerttik, bir numara Erdoğan’mış, şu an hepsi yargı önünde hesap veriyor’ deyip olayı bitireceklerdi.

Onun için bu kadar rahat hareket ettiler. Ama işte 7 Şubat’taki MİT krizi ve Sayın Cumhurbaşkanı’mız Erdoğan’ın ameliyata geç kalıp, Hakan Fidan’ın da kendisini telefonla arayıp, savcıya gitmemesi bütün olayın kırılma noktası. Böyle olunca FETÖ’nün nasıl sinsi bir örgüt olduğu ve nerelere sızdığı ortaya çıktı. Devlet hemen reaksiyon gösterdi. Hakkını vermek lazım bunda da temel faktör Sayın Erdoğan. Recep Tayyip Erdoğan’ın direkt emri ile bir anda MİT Kanunu’n çıkarıldı. Oradakiler kapsam dışı bırakıldı. Sadece Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın yetkisiyle soruşturma ve dosyaya dahil etme çıkarıldı ve örgütün oyunu bozuldu.  Bundan sonra hep örgüt için terse giden bir durum gelişmeye başladı. Dershanelerin kapatılması, örgüte operasyonların yapılması ve iş darbe sürecine kadar ilerledi. Bu davada birinci kritik nokta bu.’’

‘Savcı Bato’nun soruşturması darbeyi öne çekti’

Örgütün medya yapılanması ile ilgili suç duyurusunda Nazlı Ilıcak›ın tutuklandığını Tarık Toros ve Akın İpek›in firar ettiğini dile getiren emekli Albay Coşkun Başbuğ sözlerini şu ifadelerle tamamladı. ‘’Suç duyurusu yaptığım örgütün silahlı kuvvetlerle ilgili başvurumda ses çıkmıyordu. Şuan içeride olan Albay Muharrem Köse Genel Kurmay Adli Müşavirliği yapıyordu. Normalde kadro Tümgeneral’di. Tümgeneral’i Balyoz’dan içeri aldıkları için örgüt bu Albay’ı atadı. Vatan haini Köse, o dönemde çalışırken altındaki birimlere verdiği talimat şu; ‘İzmir Adliye’sinden savcı Okan Bato’dan gelen hiç bir evraka cevap dahi yazılmayacak.’ Bunların hepsi sonradan ortaya çıktı. Savcı Bato, örgütün askeri yapılanmasını ortaya çıkarmak için Genelkurmay’a sürekli fezleke yazıyor ama cevap alamıyordu. En sonunda bizzat kendisi Ankara’ya gidiyor. Akabinde Deniz Kuvvetleri’nden 5 askere gözaltı için davet çıkarıldı. 5’i de istirahat ya da raporlu çıktı ve gelmedi. Örgüt bu gözaltı karalarıyla arkasının geleceğini tahmin etti. Yüksek Askeri Şura’da birçok FETÖ’cünün ihraç edileceğini örgüt öğrendi. Örgüt, yılanın başını yani generallerini, amirallerini Şura›da kaybedeceklerini anladı. Dolayısıyla kendi işlerinin daha da zorlaşacaklarını düşününce darbeyi öne çektiler. Alınan ani kararla hata üzerine hata yaptılar. 15 Temmuz’da da korktukları başına geldi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın liderliğinde örgüte büyük bir tokat atıldı. Devletin içine sızmış örgüt mensupları temizliği büyük bir hız aldı ve devlet organları temizlendi. Hala bu örgütün birimleri tam anlamıyla temizlenmiş değil. Ve bugünde yarında bu örgüt temizlenmeye devam ediyor.’’

‘Bütün plan buydu. Dediğim gibi, bir anda, bu kırılma anını yaşayınca 2 bin 500 kişide dosya kapandı.’

‘O kadar savcıya gittim, benim suç duyurumu sadece savcı Okan Bato kabul etti’’

Sözde Askeri Casusluk Davası’nda tahliyeler başladığını, örgütün ‘Nasılsa bunlar elimizdeki adamlar, peyderpey tahliye edelim, tansiyonu düşürelim› anlayışıyla hareket ettiğini beliren Coşkun şunları söyledi. “Tahliye olduğum gün FETÖ hakkında 6-7 sayfalık hakim, savcı ve polisler ile ilgili bir suç duyurusu hazırladım. Bunun içerinde 12 madde suç istinat ettim. Terör örgütü kurmak, yönetmek, devlete ait gizli belgeleri elde etmek, casusluk yapmak, devlete kast etmek, darbe yapmak gibi suç duyuruları. Ve dedim ki Fetullahçı silahlı terör örgütü var, amacı devleti ele geçirmek, faillerini de yazdım. Ben bunu İzmir Adliyesi’ne götürdüm. Adliyede 4-5 savcı gezdim, okuyan savcılar ben buna işlem yapamam diyerek çeşitli bahaneler üretti. Bunların hepsi daha sonra FETÖ’den işlem gören savcılar olduğu ortaya çıktı. 5-6 aylık bir mücadelenin ardından İzmir Adliyesi’ne yeni atanan Savcı Okan Bato’ya ulaştım. İlk defa adliyede bir savcı beni odasını buyur etti. Yeni atandığı için dosyayı bilmediğini dosyayı detaylı bir şekilde inceleyeceğini söyleyip suç duyurumu aldı.

SAVCI BATO ELİNİ TAŞIN ALTINA SOKTU

Yaklaşık 2 haftada dosyayı ve suç duyuru dilekçemi inceledikten sonra Savcı Okan Bato’nun yanına gittiğimde, bana, ‘KOM Şube’ye gidip ifade verebilir misiniz?’ dedi. Ben de ‘Olur’ dedim ve yaklaşık bir gün boyunca polise örgüt hakkında bilgi verdim. Benim ifadem sonrası Savcı Bato soruşturmayı başlattı. Diğer ifade vermeye gelenlerle soruşturma büyüdü. Savcı Bato da taşın altına elini tam sokarak FETÖ’ye ilk operasyonu yaptı, onu için İzmir Adliyesi hedeftir. Örgüte yapılan operasyonla 30’a yakın polis gözaltına alındı ve tutuklandı. Suç duyurusunda bulunduğum hakim ve savcıların dosyası ise kanun gereği ayrılmış ve HSYK’ya gitmişti. Polisler içeri girdi, ardından FETÖ operasyonları başladı. FETÖ›ye yönelik her ilde tutuklamalar oldu.”

‘MİT krizi ve arkasından gelen operasyonlarla örgüt panikledi’

İkinci kritik noktanın ise bu dava ve bu davanın üzerinde yürüyen olayların darbeyi tetikleyen, öne alan temel faktör olduğunu belirten emekli İstihbarat Albay Coşkun Başbuğ sözlerini şöyle sürdürdü.
‘’O nasıl oldu. Bu kırılmalar yaşanırken FETÖ şunun hesabına gitti, Yargıda da geriye dönük hamleler yaşandı. Özel yetkili mahkemeler bir anda kaldırıldı. Terör mahkemeleri kuruldu. Artık o kırılmanın başlangıcı ve en kritik yeriydi. FETÖ bunu iyi gördü ve bütün hedefi bunun üzerine kurdu. ‘Biz bu süreci biraz uzatalım, sulandıralım bir tansiyonu düşürelim, nasıl olsa devletin her noktasında varız, kaldığımız yerden devam ederiz, şu krizi bir atlatalım’ diye düşündüler. Bizim davada bir anda tahliyeler başladı. Normal şartlarda Askeri Casusluk Davası dosyası Savcı Zafer Kılınç denen vatan hainin direkt ifadesi, ‘5 bin kişilik bir dosyaydı’.

ERGENEKON NE Kİ?

Düşünebiliyor musun 5 bin kişinin olduğu casusluk dosyası. Fakat 7 Şubat MİT krizi ve arkasından gelen olaylarla örgüt panikledi. Örgütten Savcı Kılınç’a ‘Elindeki iddianameyi kapat ne varsa ve mahkemeye gönder’ diye talimat geldi. Sözde savcı 5 bin kişiye tamamlayamadan rakam 2 bin 500’de kaldı. Normalde bu dosyada çok valiye, çok bürokrata, çok bakana uzatacakları bir dosyaydı. Fakat o panikle dediğim gibi defteri kapattılar ve iddianameyi işleme soktular. 5 yıl süre ile mahkeme yüzü görmeden tutukluluk halinin devamı ile ilgili kanun çıkardılar. Savcı Zafer Kılınç avukatlarımıza deklare etti, ‘Bu dava çok uzun sürecek bir dava en az 5 bin kişilik dava. Ergenekon ne ki?’ Eğer tutsaydı planları 5 yıl sürekli operasyonlar dalga dalga gelecek, örgüt kendine engel olarak gördüğü kim varsa içeri atacaktı. Sayın Erdoğan’ı aldıktan sonra kendi kadrolarına yer açıp operasyon tamamlanacaktı.
 

KAYNAK : STAR GAZETESİ

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ