45 bin kitabı sığdıramayınca evden çıktı

Diyarbakır’da edebiyat öğretmeni Mehmet Ali Abakay okuma sevdası ile biriktirdiği kitapların sayısı 45 bine ulaşınca daha büyük eve taşınmak zorunda kaldı. 4 odalı ev yetersiz geldiği için 5 odalı eve taşınan Abakay, günde 8 saatini kitaplara ayırıyor.

45 bin kitabı sığdıramayınca evden çıktı

Diyarbakır’da edebiyat öğretmeni Mehmet Ali Abakay okuma sevdası ile biriktirdiği kitapların sayısı 45 bine ulaşınca daha büyük eve taşınmak zorunda kaldı.

Abakay’ın (52) ilkokulda hikaye ve romanla başlayan okuma merakı zamanla Diyarbakır’ın tarih, kültür ve medeniyetini öğrenmeye duyduğu ilgiye dönüştü.
Kimi zaman çöpte bulduğu kitapları toplayan kimi zaman da kese kağıdı gibi kullanılan kitap sayfalarının nereden temin edildiğinin izini dedektif gibi süren Abakay, sahaflardan satın aldığı kitapların yanı sıra resmi kurum ve kuruluşların yayınlarını da evinde muhafaza ediyor.

Kitap sayısı yaklaşık 45 bine ulaşınca 4 odalı ev yetersiz kaldığı için 5 odalı eve taşınan, günde 8 saatini kitaplara ayıran bibliyoman Abakay, kitap biriktirmeye devam ediyor.

Eşekle kitap dağıttı

1943 yılında Nevşehir’de yaşamış olan Mustafa Güzelgöz’ün hikayesinden esinlenerek farkındalık oluşturmak için eşek ile gezici kütüphane fikrini yeniden hayata geçiren Hüseyin Gündüz, anaokulu, ilkokul ve lise olmak üzere 3 okulda 1500 adet hikaye kitabı dağıttı. Karşılarında eşeği görünce şaşıran heyecanlanan anaokulu öğrencileri, aldıkları kitaplara sevinirken eşeğe dokunmak ve sevmek içinde bir birleri ile yarıştılar. İlkokul öğrencilerinin ilgileri ise daha yoğun oldu. Eşek ile kitap dağıtımı yapan Mustafa Güzelgöz’ün etrafında toplanan öğrenciler, hem kitapları almak için hem de eşeğe dokunmak için çaba gösterdiler.’Kitap sevgisi için her şeyi yapıyoruz’Çocukların kitap okuma alışkanlığını geliştirmek ve Mustafa Güzelgöz’ün anısını yaşatmak amacı ile bu etkinliği yaptıklarını belirten Naciye Suna Oktay Tekin Anaokulu Müdürü Hüseyin Gündüz, “Kitap sevgisini aşılamak için eğitimci olarak elimizden geleni yapıyoruz ama bu tür yaşanmış hikayeler öğrencilerimizde daha etkili oluyor” Bu hikayeyi okuduğumda ben çok etkilendim. Mustafa Güzelgöz gibi insanların emsalinin çoğalması ve gençlerimize örnek olması diliyorum” şeklinde konuştu.

İlk Türk romanı “Hayal-i Celal”miş

Edebiyat dünyasında yeni heyecan… Koç Üniversitesi Yayınları ‘Tuhaf Etki’ kategorisinde Hayal-i Celal adlı kitabı yayımladı. Sabancı Üniversitesi’nden Engin Kılıç’ın, Latin alfabesine çevirdiği ve sadeleştirdiği kitabın yazarı ise edebiyatımızdaki ilk realist roman olan Araba Sevdası’nın yazarı Recaizade Mahmut Ekrem’in ağabeyi olan Recaizade Mehmet Celâl. 213 sayfalık eser, Türkçe’de yayınlanan ilk romanlardan biri olma özelliği taşıyor. Hayal-i Celal’in serüvenini Kılıç’tan dinledik.BİLİNEN SEYRİ DEĞİŞTİRDİBu eser edebiyat tarihimizin bilinen seyrini değiştiriyor diyebilir miyiz?Şüphesiz öyle. Zaten bu eserin bugün keşfinden çok, yüz kırk sene boyunca unutulmuş olması daha çarpıcı geliyor bana. Modern Türk edebiyatının başlangıç aşamasında yazılmış romanların sayısı fazla değil. O dönemde yazılmış Hayal-i Celal’in de ihmal edilmeyi gerektirecek, diğerlerinden aşağı kalır bir yanı yok. Bu yüzden, bundan böyle o döneme ilişkin çalışmalar, bu romana, ele aldığı konulara ve ortaya koyduğu özgün perspektife referans verilmeden yapılamayacak. ROMAN YAZDIĞINI BİLİYORBu eser edebiyatımız için nasıl bir öneme sahip?Yazar, Recaizade Mahmut Ekrem’in ağabeyi. Recaizade ailesinde bir romancı daha olduğunu öğreniyoruz. Kitap Hicri 1290 yani 1873-1874 arası gibi erken bir tarihte çıkıyor.Bu anlamda modern Türk edebiyatın erken örneklerinden biri. Ancak en dikkate değer özelliği, yazarın kitaba yazdığı “Sonsöz”de kullandığı ifadede gizli. Orada “Ben tasarlayıp yazdığım ve bastırarak kamuoyuna sunduğum böyle bir ‘romana’…” der yazar. Bu neden önemli? Aynı dönemlerde Namık Kemal İntibah romanına yazdığı önsözde “Fransız lisanında hikâyeye ‘roman’ derler” diye yazar. Çok sonra Halit Ziya Uşaklıgil’in kaleme aldığı Hikâye başlıklı inceleme kitabının konusu da aslında romandır. Dolayısıyla, türsel ayrımların adlandırmaların netleşmediği bir geçiş döneminde, roman yazdığının bilincinde olan ve onu öyle adlandıran bir yazarın romanıdır, Hayal-i Celal.Romanın içeriğinden de bahsedebilir misiniz? Konusu ve üslubu bakımından nasıl bir tablo çıkıyor?Romanın merkezinde “evlilik” konusu var. Daha doğrusu, bir gencin yaptığı uygunsuz girişimlerin, bu yüzden toplumsal ilişkilerini ve saygınlığını yitirmesinin ve evlenmeye çalışırken farklı kesimlerce cezalandırılmasının hikâyesini okuyoruz. Bu çerçeve okura son dönem Osmanlı toplumunda geçerli evlilik uzlaşımları, toplumsal cinsiyet kodları ve kadın erkek ilişkileri hakkında çok ilginç bakış açıları sunuyor ve tek tek bireyleri suçlamanın ötesinde bu ilişkileri düzenleyen sistemi sorgulatıyor. Züppelik yine ön plandaKılıç, ağabey-kardeş arasındaki yazın ilişkisi hakkında ise şunları söylüyor: “Roman türüne ait eserler vermeleri ortak bir özellik. Ayrıca eserleri arasında açık bir süreklilik ilişkisini “züppelik” temasında buluyoruz. Recaizade Mahmut Ekrem, Araba Sevdası romanında başkahraman Bihruz Bey üzerinden “alafranga züppe” tipinin en ünlü örneklerinden birini vermiştir. Bu romandan 23 yıl önce ağabeyinin yazdığı Hayal-i Celal’de ise Şeyda Bey karakterinde, pek alafranga olmasa da, züppe tipinin erken bir örneğini görebiliyoruz.

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ