Yeni bir dini mimari, ama nasıl?

Var olan yapıyı kabuk gibi saran çelik levhalar, hem geçirgen bir görsellikle eski sarayın zengin planlarını dışa vurdu, hem de yapıya, ışıkla değişen bir silüet kazandırdı. Camiye bu mimari özellikleri sağlayansa L.E.FT Architects isimli bir mimarlık ofisi oldu. Bu projenin hikayesi de İstanbul Fındıklı’da bulunan Studio X’te bir sergiye konu oldu. 

MİMARİDE GENÇ UFUK

Camii’nin hikayesini New York’ta kurulan L.E.F.T. isimli mimarlık şirketinin Makram El Kadi ile ortaklarından biri olan Ziad Jamaleddine anlatıyor… ‘Cami mimarisi tarihi üzerinde bir yıldır çalıştığımız bir araştırmayı sergiliyoruz’ diyen Jamaleddine, Genç nüfuslu İslam toplumlarının aksine, Hristiyan dünyanın giderek yaşlandığına dikkat çekiyor ve İslam›ın en büyük din olma yolunda hızla ilerlediğini kaydediyor. Bu durumun kendilerini heyecanlandırdığını dile getiren mimar, bundan yola çıkarak İslami mimaride ya da cami mimarisinde bu genç nüfusa hitap edecek farklı denemeler yapmaya çalıştıklarının altını çiziyor. 

FARKLI ZENGİNLİKLER

Jamaleddine, ‘Modern camilerin çoğunda tarihi camileri taklit etmenin ötesine geçilemiyor. Daha yaratıcı olmak ve bugünkü modern döneme uygun camiler tasarlamak yerine geleneksel model arayışı var’ diyor ve ekliyor: ‘Bugün İslam mimarisi hakkında bildiklerimiz, çoğunlukla oryantalist gezginler tarafından 19. yüzyılın sonlarında şekillendirildi. 20. yüzyılın başında, Orta Doğuda ve Arap dünyasında sömürgecilik faaliyetleri yürütülüyordu. Batılı gezginler Doğu ile bu zihniyet içerisinde tanıştılar ve bu bölgenin tek bir kültürden ibaret olduğunu düşündüler. Oysa İslam dünyası mozaik gibi. Farklı kültürleri, sosyal katmanları barındıran bir dünya. Bu zenginlik neden mimariye yansımasın?’

KAYNAK : STAR GAZETESİ