Yaşamın temel yapı taşlarından, Dünya’nın manyetik alanı yok olmak üzere

Bu iddialar, gezegenimizin manyetik kutuplarında ölçüm yapan, yüksek teknoloji ürünü ekipmanları kullanan bilim insanlarından geliyor. Kendilerine göre Dünya’daki yaşamı borçlu olduğumuz manyetik alan kutupları yavaş yavaş yok oluyor.

Yaşamın temel yapı taşlarından, Dünya’nın manyetik alanı yok olmak üzere

Felaketler silsilesinin kol gezdiği bir bilim kurgu filmi senaryosu olabilecek gerçeklerle karşı karşıyayız. Radyasyon patlamaları, uyduların kurdukları iletişim ağlarını yok ediyor ve gezegenimizin elektrik kaynakları çökmeye başlıyor. Kaos hüküm sürmeye başlıyor, insanlar ölmeye, yaşamın kökeni olan DNA’larımız hasar görmeye başlıyor. Zamanla milyarlarca canlı yer yüzünden siliniyor, gezegenimizin manyetik alanındaki muhtemel değişimler, hepimizi ölümcül sona sürüklüyor.     Dünya’nın atmosferi, manyetik alan azaldıkça, kızıl kardeşi olan Mars’ın başına çok uzun zaman önce geldiği gibi, şiddetli güneş rüzgarları doğrudan yeryüzüne çarpmaya başlıyor. Eğer patlamış mısır almaya gidiyorsanız durun, çünkü bu söylenenler bir bilim kurgu filmi değil. Manyetik alan araştırmaları konusunda önde gelen bilim insanları, Dünya’nın çekirdeğinde meydana gelen değişimler sonucunda ciddi uyarılarda bulundular.    Gezegenimizin kalbinde erimiş metalden oluşan sıcak bir çekirdek var. Bu çekirdek, yarattığı yer çekimi gücüyle sadece nesnelerin yer yüzünde kalmasını sağlamıyor. Aynı zamanda atmosferin dağılmasını önlerken, bir mıknatısın iki kutbu gibi gelen zararlı güneş ışınlarını geriye yansıtıyor. Fakat Dünya’nın bu büyük avantajı, yaşamın en büyük kalkanı yok olmak üzere.    Çekirdekte meydana gelen değişimler sonucunda Dünya’nın manyetik alanı tam tersine dönecek:   Yeni bulgulara göre önümüzdeki 1000 yıl boyunca, hayati önem taşıyan manyetik kalkanımız büyük ölçüde yok olacak. Mevcut gücünün binde birine kadar azalacağını vurgulayan bilim insanları, savunmasız kalacağımız günlerin tahmin edilenden çok daha yakın olduğunu vurguladılar.     Yeryüzünde bulunan eski kayaçların incelenmesi sonucunda Dünya’nın daha önce birkaç kez manyetik alan değişimi yaşadığını ortaya koydu. Çekirdek ve kabuğa kadar olan derin erimiş metal denizlerindeki güçlü akıntılar, muazzam bir mıknatıs etkisi yaratıyorlar. Ancak onların bu önlemez hareketi mıknatıs etkisini yok edebilir.    Ayağımızın altındaki sıvı demir akıntıları hiç de kararlı değiller. Kanıtlar bir sonraki manyetik alan dönüşümünün çok yakın olduğunu gösteriyor. Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından toplanan uydu verilerine göre, düşünülenden on kat daha hızlı bir şekilde manyetik alanın yok olduğunu gösteriyor. Her 10 yılda bir manyetik alanımızın gücü %5 oranında azalış yaşıyor.    Zayıflaması durumunda şiddetli güneş ışınları, önce atmosfer dışında manyetik alanın korumasına emanet ettiğimiz uyduları kızartacaklar. Hatta 2015’te gerçekleşen bir güneş patlaması sonrasında Dünya’ya ulaşan ışınlar, manyetosfer tabakasında geçici çatlaklara neden oldular.   Bu patlamadan bir yıl sonra aynı güneş ışınlarının Güney Kutbu’na bir kırbaç gibi çarptığı anlaşıldı. Kuzey ve Güney Amerika’da bazı bölgelerde radyo sinyallerinde kesintiler meydana geldi. Hindistanlı bilim insanları gezegenin diğer ucundan manyetik alanımızın fazlasıyla zorlandığına ilişkin verileri sundular.   Yaşamımız teknolojiye çok bağımlı bir hale geldi:   Gelecekte gerçekleşmesi oldukça muhtemel olan benzer güneş patlamalarının, modern teknolojik yapıları tehdit ettiği söyleniyor. Hatta uzayda görev yapan astronotların böyle patlamalar karşısında hiç şanslarının olmadığı dile getiriliyor.    Tarihsel olarak bakıldığında Dünya’nın Kuzey ve Güney manyetik kutuplarının her 200 bin ila 300 bin yıl arasında değiştikleri gözlemleniyor. Bir sonraki dönüşüm ise fazlasıyla gecikti. Çünkü volkanik kayaçlardaki izler, bu değişimin en son 780 bin yıl önce gerçekleştiğini ortaya koyuyor.    Webtekno’da yer alan habere göre, o zamanlardan kalan fosil kayıtları, atalarımızın ve diğer canlıların nasıl hayatta kaldıklarını bize göstermeseler de bir şekilde bunu başardıklarını ve yaşamın devam ettiğini görüyoruz. Ancak günümüz insanoğlu, antik atalarından epey farklı. Çünkü bütün hayatımız modern teknoloji ve iletişime bağlı olarak seyrediyor. Bu sistemlerin hiçbiri kozmik değişimlere dayanacak şekilde üretilmediler.    Küresel uygarlığımızın bu son derece hassas kumaşı olan teknoloji ağları bir anda devre dışında kalabilirler. Isınma, bilgisayar, nakliye ve bilgi transferi olmadan insanlar aç kalabilir, kaos yeryüzünün tek gerçeği olabilir.    Bilim camiası, söz konusu tehlikelere karşı önlem almak için çalışmalara başlanması gerektiğini söylüyor.

KAYNAK : STAR GAZETESİ

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ