‘Yaralılara yardım ederken DEAŞ’çı olduk’

FETÖ’nün darbe girişiminde sakalı nedeniyle DEAŞ’çı gibi lanse edilen oyuncu Türkoğlu, “Yaralı askere yardım ederken, asker kafası kesen DEAŞ’çı olarak gösterilmiştik. Bu beni çok çok üzmüştü.” dedi.

‘Yaralılara yardım ederken DEAŞ’çı olduk’

TRT’de yayımlanan Payitaht-Abdülhamid dizisinde rol alan Türkoğlu, FETÖ’nün darbe girişimine karşı koyanların safında aktif rol aldı. Darbe girişimi haberini alır almaz, önce Üsküdar’daki Çevik Kuvvet’in önünde, sonra Çengelköy, ardından da 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ne giderek darbecilere direnen Ali Nuri Türkoğlu, burada yaşananlara bire bir tanık oldu.

15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün üstünde, darbecilerin şehit ettiği ve yaraladığı kişilere yardım etmeye çalışan Türkoğlu, bir ara yaralı bir askeri kurtarmaya çalışırken, henüz kim tarafından çekildiği bilinmeyen bir fotoğrafla “DEAŞ’çı” olarak gösterildi.

Sosyal medyada linç edildi

Yanındaki sakallı iki kişiyle yaralı askeri kurtarıp hastaneye yetiştirmek için çaba gösterirken fotoğraflanıp “DEAŞ’çılar asker kafası kesti” denilerek, önce sosyal medyada ardından da bazı gazete ve TV’lerde terörist olarak gösterilen sanatçı Türkoğlu, yaşanan hadisenin üzerinden bir yıllık süre geçmesine rağmen bu algıdan kurtulamadı.

Darbeciler etkisiz hale getirildiğinde kendilerinin tankların üzerine çıkıp fotoğraf çektirdiğini aktaran Türkoğlu, asıl sürprizle olaylar bittikten sonra karşılaştıklarını dile getirdi.

Türkoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sabaha karşı, nasipsizler kurşunları bitip teslim olduklarında, o talihsiz fotoğraf ortaya çıktı. O fotoğrafta ben ve yanımdaki kişiler DEAŞ’çı ilan edildik. Tanımadığım sakallı kardeşler, zaten o nasipsiz yaralı asker görünümlü eşkıyayı kurtarmaya çalışıyorduk. O da kurşun bitene kadar ateş etmişti. Yerde yatan birini gördüm ve bağıran biri vardı. ‘Sakın dokunmayın bunun dinde yeri yoktur vurmayın’ diye bağırıyordu. Dayısını, amcasını, yeğenini kaybedenler vardı. Bunlar öfke ile hareket ederek, askerleri dövmüşler. Birileri de engel oluyordu. Yanımda bulunan top sakallı arkadaşım Nihat’ı kadrajın dışında tutarak, ben de sakallı olduğum için üç sakallıyı ‘DEAŞ’çılar askerleri linç ve infaz ediyorlar’ algısını oluşturmak için bizlerin bir karelik fotoğrafını servis etmişler.”

Bir tiyatro oyununda Sultan Abdülhamid’i oynadığı için sakal uzattığını yelekli ve modern görünümlü olmasına rağmen, sadece sakallı oluşundan ötürü DEAŞ’çı gösterildiğini belirten Türkoğlu, “(3 kişi var 3’ü de sakallı, bu bize yeter. Biraz da köpürtürüz) diyerek, bir karelik fotoğrafı servis ettiler. Üzerime yaralının kanı bulaşmıştı. Oysa biz yaralı askeri kurtarmak için uğraşmıştık. Ancak algı operasyonu yapanlar, ‘Türkiye’de DEAŞ, TSK mensubu askerin kafasını kesti’ yayınları yapmıştı. Sonradan bizi haklı gösteren başka fotoğraflar ortaya çıktı ama olan olmuştu. Sosyal medya hesaplarım kilitlenmişti. Biz yaralı askere yardım ederken, asker kafası kesen DEAŞ’çı olarak gösterilmiştik. Bu beni çok çok üzmüştü” diye konuştu.

Ali Nuri Türkoğlu, 15 Temmuz sonrası sosyal medyada linç edildi.

Gerçeği taşıyan fotoğraflar mıdır?

Boğaz Köprüsü’nde FETÖ’nün 15 Temmuz gecesi başlattığı darbe girişiminde halk darbeyi püskürtmek için meydanlara çıktı. Ülkenin çeşitli yerinde tanklara karşı yürüyen vatanseverlerin kimi şehit kimi gazi oldu. Kalkışma süresince tartışılan konulardan biri de fotoğraflara yansıyan asker-vatandaş görüntüleriydi. Bazı fotoğraflarda tanklar hiç acımadan halkın üzerinde gidiyor, bazı fotoğraflarda ise halk darbe girişimine destek veren askerlere kemerle dayak atıyordu. Boğaz Köprüsü çatışmalar devam ederken bir askerin halk tarafından başı kesilerek öldürüldüğü iddiası dolaşmaya başladı. Birtakım medya kuruluşlarının görüntüleri hızlıca servis etmesi haksız suçlamalara neden oldu. Bir başka fotoğraf ise birkaç sakallı-cübbeli kişinin yaralı askeri taşıdığı görüntü idi. Söz konusu fotoğraflardan ilkinin 2006 yılında askeri aracın devrilmesi sonucu şehit olan bir askerin görüntüsü olduğu çıktı. Ancak Gazeteci Fatih Portakal fotoğrafın Burak Salıvermez isminde bir askere ait olduğunu sosyal medya hesabından yayınlamıştı bile. İkinci fotoğraf ise Oyuncu Ali Nuri Türkoğlu’nun olaya ilişkin açıklama getirmesi ile netleşti. Bahsi geçen fotoğrafta başta Ali Nuri Türkoğlu olmak üzere yanında bulunan sakallı ve cübbeli kişilerin askeri linç ettiği iddiası ortaya atıldı. Türkoğlu’nun fotoğraf ile ilgili açıklaması, iddia edilenin aksine askeri linçten kurtarmaya çalıştıkları ve ambulansa yetiştirmek için arabaya götürdükleri şeklindeydi. Nihayet Dergi darbe girişimi karelerini tartışıyor Nihayet Dergi yeni sayısında fotoğraf ve fotoğrafın gerçekliği konusunu ele aldı. Darbe girişimi sırasında çekilen ve çok tartışılan fotoğrafları Nihayet Dergi yazarlarından Fatma Barbarosoğlu, Beyza Karakaya ve Nazife Şişman değerlendirdi. Fatma Barbarosoğlu, kitleleri hareket geçirmek için fotoğrafın kitleyi galeyana getirecek şekilde kurgulanan hikâyesi kimyasal silah hükmünde olduğunu söyledi. Gerçekleşen manipülasyonun fotoğraflarla sınırlı kalmadığını ünlü kişilerin adına sahte hesaplar açılarak darbe yanlısı twit atıldığını belirtti. Beyza Karakaya ise Ali Nuri Türkoğlu’nun fotoğrafına atıf yaparak, fotoğrafın kurgulanmış haline inanmak isteyen pek çok insan olduğuna işaret etti. Fotoğraf çekmenin İngilizce’de ateş etmek anlamı taşıdığını da vurgulayan Karakaya, manipülasyon ve algı yönetimi dikkate alındığında medyanın fotoğrafı silah olarak kullandığının altını çizdi.Nazife Şişman, fotoğraflara bakarken servis edildiği gerçeğini unuttuğumuzu, paylaşma çılgınlığı atmosferinde yaşadığımızı vurguladı. Şişman, en ‘gerçek’ olduğunu zannettiğimiz savaş fotoğraflarının bile ‘olan’ı değil kameranın arkasındakinin görmek istediklerini yansıttığını dile getirdi. Dijital kamera ve bilgisayar işbirliği ile kameranın arkasındaki göze büyük iktidar ve yaratma alanı bahşettiğini ifade etti. Nihayet Dergi’nin tüm dosya yazılarını ve haberlerini takip etmek için nihayet.comadresini ziyaret ediniz.

“Hala ‘kafa kesildi mi’ diye soranlar var?”

Oluşturulan algıdan kurtulmak için günlerce uğraştığını, daha sonra eline geçen fotoğraf ve videoları sosyal medya hesaplarında yayımlayarak işin doğrusunu anlatmaya çalıştığını vurgulayan Türkoğlu, olayın üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hala bu algıdan tam anlamıyla kurtulamadığını kaydetti.

Türkoğlu, “Hala bana sokakta ‘ağabey büyük geçmiş olsun ama köprüde kafa kesildi mi?’ diye soranlar var. Çok ilginç bunları soranlarda yakınlarımız. Algı böyle bir şey. İşte böyle yerleşebiliyor. Onlara ‘kardeşim böyle bir şey yok. Ben görmedim gören yok varsa siz bulun’ diyorum. Bir fotoğrafın oluşturduğu algı bir senedir hala gitmedi. Çünkü algı böyledir. Yalan hızlı yayılır ama doğru yavaştır.” ifadelerini kullandı.

“Pensilvanya’daki şeytanın adamları”

Türkiye’de her şeye rağmen Mehmetçiğin kafasını kesecek insan çıkmadığını dile getiren Türkoğlu, FETÖ’cülerin algı operasyonlarına devam ettiğini belirtti.

“Milletten söz ediyoruz. Onlar mı kesecek insan kafasını?” diye soran Türkoğlu, “O zaman bu memleketten birbirinin kafasını kesen insan çıkaramayacaksınız’ demiştim. FETÖ’cüler hala algı operasyonlarına devam ediyorlar. Mısır televizyonu hala o videoyu kaldırmadı. Bizden DAEŞ’çi diye söz edildiğiyle ilgili link geldi bana. O günden yayına sokmuşlar. Pensilvanya’daki şeytanın elemanlarından bir tanesi orada anlatıyor, rehberlik ediyor. O video ve fotoğrafı yayımlayarak algı oluşturmayı sürdürüyorlar.” bilgilerini paylaştı.

FETÖ’cülerin zaman zaman ikinci darbe tehdidinde bulunacak mesajlar vermesine de değinen Türkoğlu, darbenin başarılı olması halinde çok büyük bir kıyımın yaşanacağını söyledi.

“Biz çok kayıp verirdik ama yine de başaramazlardı” diyen Türkoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çok şehidimiz olurdu. Ama son neferimiz kalana kadar biz bayrağı indirmezdik tüm savaşlarda olduğu gibi. Tarihimiz bu coğrafyadaki tüm ırklarının tarihi kendini buralı hisseden herkesin tarihi böyledir. Hiç teslim olmadık. Yine olursa yine çıkarım. Zerre tereddüt etmem. Bu defa daha güçlü çıkarım. Affetmem. Bir delikten iki defa sokulmamak kaydıyla not aldık bütün bunları. Onların pişman olduğunu görmek isterim.”

Hakkımızı helal etmiyoruz

Ülkemizde yaşanan en hain, en kalleşçe darbe girişimi olan 15 Temmuz›da Boğaziçi Köprüsü’nde saatler boyunca sivil halka ateş açıldı. Yüzlerce sivil vatandaş ve polis şehit edildi. Yaşananların vahameti kısa sürede ortaya çıksa da darbesever medya köprüde yaşananları görmezden geldi. Tek bir fotoğraf karesi üzerinden darbenin artçısı olabilecek bir iç savaşın fitilini ateşlemeye çalışan Birgün, Sözcü ve Cumhuriyet gazeteleri kullandıkları fotoğrafla ‘IŞID’çiler Köprü’de askerin başını kestiler’ yalanını ortaya attılar. Sosyal medyada darbeye meşruiyet kazandırma telaşındakiler de bu iftiraya dört elle sarıldı. Adli Tıp, kendilerine başı kesilmiş bir asker cesedi gelmediğini açıklasa da bu manipülatif haber bazı çevrelerce ısrarla gündemde tutulmaya çalışıyor. O fotoğraftaki isimlerden birinin oyuncu Ali Nuri Türkoğlu olması, kısa sürede gerçeğin ortaya çıkmasını sağladı. Biz de o karede yer alan ve IŞID’cı iftirasıyla sosyal medyada linç edilen isimleri bir araya getirdik ve o gün yaşananları sorduk. Köprüde o gün neler gördünüz? Temmuz gecesi köprüdeki çatışmalar sona erdiğinde askerler bir anda buhar oldular. Sonradan öğreneceğiz bir kısmı tankın içinde kalmış beş altı saat boyunca bir kısmı da arka taraftan polisler tarafından kaçırılmış. Bir münferit olay köprünün Karadeniz kıyısına bakan Avrupa’ya gidiş yönünde bir çember oluşturulmuş halk sırtını dönüp birini korumaya almış orada. Geriye kalan kısmı buna ben de dahilim, iç korkulukların üzerine çıkmış videoya almaya çalışıyoruz. Olayın ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Halk polise yardım ediyor. Polis ‘Burası bizim kontrolümüz altında. Gidin artık biz güvenli bir yere alacağız, boşaltın burayı’ diyor. Öyle taşkınlık yapıp askerin üzerine atlamaya çalışan insan yok orada.DİNDE YERİ YOKTUR DİYE BAĞIRDI Yaralı askeri ne zaman gördünüz? Bir tankın üzerine çıktık hatıra fotoğrafımızı çektirdik. Hadi dönelim, dedik. Anadolu yönüne doğru yürümeye başladık. Tam köprünün Anadolu yakasına en yakın ayağına geldiğimizde az ilerideki kalabalıktan ‘Yapmayın, etmeyin’ seslerini duyduk. Uzun boylu bir adam -Allah ondan razı olsun- yerdeki kişinin üstüne kendini siper etmiş ‘Kimse ellemesin’ diye bağırıyor. Atladım tam dibine. Askerin kafasını ve vücudunu gördüm boylu boyunca uzanmış. Yaralıydı, sağında solunda kan vardı. O arada ‘bu tepedeki sniper’ deniliyor. Çok hızlı yayılır böyle şeyler. Ama sizi temin ederim ki o kaos ortamında herkesin çabası o askeri birkaç öfkeli insandan korumaktı. Böyle ortamları fırsat bilen provakatörlerin de kalabalığın arasına karışması zayıf da olsa bir ihtimal. O sakallı arkadaşlardan biri çelik bariyerlerden birinin üzerine çıktı, tek tük vurmaya çalışanlara “Müslümanlar n’apıyorsunuz siz, dinde yeri yoktur vuramazsınız. Günahtır” diye avazı çıktığı kadar bağırmaya çalışıyor. Yani korumak için çaba harcıyorsunuz… Öyle ki bizimle beraber korumaya çalışan adamı askere vuruyor zannedip az daha darp ediyordum. Sosyal medyada IŞID’çı iftirasını attıkları dışında o karede görünmeyen üç beş kişi daha vardı askeri taşımaya yardım eden. O an herkesle birlikte ani bir refleksle kırık çıkık ihtimaline karşı sadece elbisesinden tuttum. ‘Vücudundan tutmayın, elbisesinden tutun, kırık çıkık olabilir’ dedim. Merakından kalabalığın arasına girenler de linç etti zannediliyor orada. Ben yakasının en tutabileceğim yerinden tutup en dengeli şekilde taşımaya çalıştım. Ambulanslar gişelerin orada zannettiğimiz için o tarafa yöneldik can havliyle. O arada o tasarım ürünü olan fotoğrafları çeken şahısla göz göze geldim. Onun o fotoğrafları çekerkenki niyetini sorgulayacak değilim. Fakat yayınlanan kareyi sorguluyorum. ÖZELLİKLE BU KARE SERVİS EDİLMİŞ Özellikle mi kadrajlanmıştı sizce?Yapmayın, etmeyin deyip elleriyle insanları durdurmaya çalışan benimle beraber altı yedi kişi olduğunu tahmin ettiğim vatandaşlar tam karşı açıdan çekilmiş olsa net bir şekilde görüleceklerdi. Fakat o açı IŞID fotoğrafını bozuyor. Bu kare kullanılamazdı. Servis ettiği, dağıttığı yer de bu amaçla kullanmış olabilir. Ben bunun altında kötü niyet aramak istemiyorum ama şu nettir ki özellikle bu kare servis edilmiştir sosyal medyada. Bu, Türkiye üzerine yürütülen darbe operasyonunun bir parçasıdır. Onun benzeri kareler de ortaya çıksaydı çok başka şeyler olacaktı. İnsanlar sırf dış görünüşlerinden dolayı sokaklarda birbirine girecekti. Bu insanlara saldırılacaktı ve hatta daha ilerisini söyleyeyim. Zaten bu darbenin amacı belliydi; bir NATO müdahalesi. İç savaş bahane edilerek bir müdahale olacaktı belki de. Bunların hepsinin zemini hazırlanmıştı. Bu faaliyetlerin yıllardır bu ülkede yürütüldüğünü anlatana kadar çok sesimiz kısıldı. Çok şucu bucu ilan edildik sosyal medyada. Ben bir vatanseverim. Bu bayrak için ölürüm diyenlerdenim. ÖLÜM TEHDİDİ ALDIM Askerin arabaya bindirilme görüntüsü nasıl ortaya çıktı? Bir rahmet bulutu gibi geldi o kare. Artık bir öncekini servis eden insafa mı geldi, aynı karenin devamı mı bunların hepsi tespit edilebilir. Kimin servis ettiğini bilmiyoruz. Ertesi gün öğlen bu diğer fotoğraf da geldi. Askeri arabaya yerleştirirken çekmiş birisi. ‘Hah işte demiştim değil mi size’ diye o fotoğrafı twit attım. Çünkü iki bin, iki bin beş yüzün üzerinde ölüm tehdidi ve hakaret mesajı aldım sosyal medya üzerinden. Biz kimsenin ölmesini linç edilmesini onaylayamayız. Ama bu bir program eseri olarak insanların şuur altına yerleştirildi ve insanlar bunun üzerine önyargılarımıza servis edilen şeyin üzerine atladılar. Bunun düşünülebilmesi bile dehşet bir şey. Benim halkım linç edecek öyle mi askerini? Bu ülkede emeli olan bütün gizli servislerin kripto elemanları zaman zaman uyandırılırlar, bu faaliyetleri de onlar yürütürler. Çok güzel de manipüle ederler. Yıllarca bu işin eğitimini alıyorlar bu insanlar. O fotoğraf da bunlardan sadece bir tanesiydi. KÖTÜ NİYETLİ MEDYAYI AFFETMEMBu manipülatif haberle ilgili hukuki yola başvurdunuz mu? Küfür edenlerin, hakaret edenlerin hepsini affediyorum. Özür dileyen de çok insan oldu. Bilmeyerek bir oyunun parçası oldular. Onların hepsine hakkım helaldir. Binlerce ‘hakkını helal et’ mesajı geliyor. Destek olanın da canı sağolsun olmayanın da. Fakaat bunu servis eden gazetelerin, kendine gazete diyen sorumsuzların, programın parçası olan insanların, bu tetikçilerin hepsinin iki elim yakasında, bunlara hakkımı helal etmiyorum. Emsal teşkil etsin diye bunlardan davacıyım. Bunların ipliğini pazara çıkarmak için bir hak ve hukuk mücadelesi yürüteceğim. İşin içinde ben olduğum için şanslıyım. Twiterda çeşitli fake hesaplar üzerinden ve bazı gazeteler, internet siteleri aracılığıyla çok aşağılık bir iş yaptılar. Hem beni hem o kardeşlerimizi hedef gösterdiler. Bu toplumu ayrıştıran amaçlara hizmet eden bir manivela oldular. İşgal kuvvetleri yapmadı bunu. Sadece bu haberi yayan medya ve internet mecralarına dava açacağım. İnsanlardan ricam kamuya mal olmuş bu olay için kendileri de sembolik, birer liralık dava açsınlar. Bu işin hesabını mahkemelerde sürünerek ödemek zorundalar. Açacağım davalardan kazanılacak tazminatla da Vicdan Vakfı adıyla bir sivil toplum kuruluşu kurmak istiyorum. Vatandaşlarımız gerçek tankların önüne durdukları gibi darbeye hizmet eden bu kağıttan tankların da önünde dursunlar. Bu gazetelerin okurlarına da sesleniyorum. Bunlara gazete demeyin ve inanmayın. Yalan çok çabuk yayılır da doğrunun hızı biraz yavaştır. Ben o fotoğraftaki diğer insanlara göre yüz kat daha fazla kendimi anlatma şansına ve imkanına sahibim. Bu yüzden de artık bizi ayrıştırmaya çalışanları deşifre etmek de bir vatan borcuna dönüştü. Nihat Sönmez: Görünüşümden dolayı o kadrajdan çıkarılmışım Çevik Kuvvet’in yakınında oturduğum için oraya gelen tankları farkettim. Sonra dostum Ali Nuri Türkoğlu’nu aradım. Orada çetin bir mücadele verip Çevik Kuvvet’i elbirliği ile kurtardıktan sonra köprüye geldik. Köprüde birçok insan şehit oldu gözümüzün önünde. Gün ağardıktan sonra askerler teslim olmaya başladı. Teslim olunca halk da sevinmeye başladı, tankların üzerine çıkıp fotoğraf çektirdi herkes. Biz linç görmedik. Fakat bir kişi yerde kanlar içinde yatıyordu. İki, üç tane sakallı abi üzerine kapaklanmış her ihtimale karşı onları koruyorlardı. Ali Nuri abiyle geldik yardımcı olduk, koridoru açtık hep beraber askeri kurtarırken orada art niyetli fotoğraflar çekilmiş. Bende top sakal, küpe var. Beni bu görüntümden dolayı kadraja almamışlar. Abdülaziz Köylüoğlu: Fitne yayılmasına üzüldük Evimde televizyon yok.Babam televizyonda görüp bize haber verdi herkes gibi Boğaz köprüsüne gittik. Saat 06.00- 06.30 arası köprüde asker teslim oldu. Biz ileriye doğru gitmeye başladık ama bir ateş daha açıldı. Meğer Emniyet güçleri halkı dağıtmak için ateş açıyormuş. Biz gittiğimizde bir kaç asker vardı polisler bir yandan tekme atanlara engel olmaya bir yandan da o askerleri araca bindirmeye çalışıyorlardı. Biz onları da bindirdikten sonra tankın üzerine çıktık. Orada herkes gibi fotoğraf çektirdik. Derken köprünün üzerinde bir kalabalık, izdiham oldu, bir bağırış çağırış duyduk. Panikleyip, telaşa kapılan askerlerden biri o tarafa kaçmış. Orada da halk yakalayınca çok öfkeli insanlar da vardı bir arbede oldu. Biz gidince askeri emniyet şeridinin altındaki kısma indirdik. Polis de havaya ateş açmaya başladı. Orada köprüden atın diye bağıran insanlar da vardı. Biz çıktık Allah adına, İslam adına böyle bir şey doğru olmaz. Yaptığınız şey dine göre, İslam’a göre yalnış.’ diye bağırdık. Avrupa yakasından aldık yaralıyı bir yarım saat köprünün gişelerine kadar çok zorlukla taşıdık. Bir kaç gün sonra böyle bir fitnenin yayıldığını duyduk çok üzüldük. Ömer Hiçdönmez: Evimin önünde 11 kurşunla öldürülmüşüm Önce Kısıklı’ya sonra Boğaz köprüsüne geldik. Köprünün sağ tarafında bir kalabalık vardı. Bir kaç tane sakallı, sarıklı arkadaşlar, polis halktan sakin olmasını istiyordu. O esnada yaralıyı aldık yukarı çıkardık. Ali bey de yardım etti taşımaya devam ettik. Linçten kurtarıp devlete teslim etmek maksadıyla hareket ettik. Bir ambulans aradık ama bulamadık. Daha sonrasında da siyah bir arabaya bindirdik. Kendi fotoğrafımı sosyal medyada gördüğümde kendimden çok sakala, sünnete laf gelmesi beni çok üzdü. IŞID’ci olarak lanse edilmek ağır geldi. Tehditler aldık hatta sanal ortamda ‘Evinin önünde onbir kurşunla öldürüldü’ diye hakkımda yalan haberler yaptılar. Dava açmayı istiyorum. Ali beyin o fotoğrafta olması sayesinde medyada işin doğrusu anlatılabildi. Bahattin Birkan: Ben şahidim kafa kesme yok İki gün uyumamıştım, işten çıkınca uyumak üzere eve gittim. Haberlerde olanları gördüm, dışarı çıktım. Bir polis akrabamız vardı; gelebildiği kadar insan gelirse, silahla falan karşılık vermeyin biz buradayız siz sadece manevi olarak yanımızda durun, can güvenliğinizi düşünüyorsanız arka tarafa doğru geçin dedi. Hatta ateş edildiğinde, ‘lütfen geriye doğru gidin’ diyordu kimse gitmiyordu. Gece iki iki buçuktan sonra sürekli yaylım ateşi başladı. Gün ışıdıktan sonra yaralananlar var mı diye Acıbadem tarafına gidecektim. Derken bir bağırtı duydum. O arada asker filan görmedim. Tankların biraz ilerisinde bir hareketlilik oldu. Birine saldırıyorlardı. O tarafa doğru koştuk. O sakallı abiler Allah için yapmayın, etmeyin diye bağırıyorlardı. Onun üzerine orada asker olduğunu anladım. Burada binlerce insan vardı, o grubun içerisinde serseri tipler karışmış olabilir. Ama çoğunluk kurtarmaya çalışıyordu. Sonuçta teslim olmuş. Ali Nuri arkadaşımız ve o sakallı abiler olağanüstü çaba harcıyorlardı askeri korumak için. Adamları öyle görünce ben de kurtarma içgüdüsüyle onlara yardım etmeye çalıştım. Üzüldüğüm konu bu arkadaşlar o çocuğu kurtarmak için cansiperane bir mücadeleye girdi gördüm, yardımcı oldum ben de. Ama bir baktım onları IŞID’cı ilan etmişler.

“Zalimler kaybetti, millet kazandı”

15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün bu milletin destanın yazıldığı bir yer haline geldiğini, köprüde her geçtiğinde kalbinin kıpırdadığını ve hızla çarptığın anlatan sanatçı Ali Nuri Türkoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

“Allah tekrarını bir daha yaşatmasın. Hepimiz için kötü bir rüyaydı, bir kabusa uyandık. Ancak bu olay hayra dönüştü. Çünkü bir silkelenme bir resetlenme hepimizin hiçbir sosyal katman olmadığı en kutsal değerde nasıl birleştiğimizi gösteren bir kutlu gün oldu. 15 Temmuz’un kahramanı millet. Kaybedeni ur gibi farklı farklı isimlerle farklı farklı kisveler altında bize yanaşmaya çalışan emperyalistler. O emperyalistlerin adı bugün FETÖ olmuş yarın ÇETÖ olmuş fark etmez. onların isimleri değişmiş biz biliyoruz. Kaybeden hep onlar. Aslında zalimler kaybetti. Bu mazlum millet kazandı ve kazanmaya devam edecek. Bu muhteşem bir duygu. Çanakkale ile ilgili bildiklerimiz birkaç fotoğraf ve anlatılardan ibarettir. Ancak mobeseler, cep telefonları, canlı yayınlar eşliğinde nasıl destansı bir millet olduğumuzu 15 Temmuz’da herkes gördü. Bu artık torunlarımıza anlatacağımız değil göstereceğimiz belgelerle de birlikte arşivlerde kanıtlı, ispatlı.”

Ali Nuri Türkoğlu, 15 Temmuz’u geceyi anlattı.

Ali Nuri Türkoğlu kimdir?

İstanbul’da 21 Kasım 1974’de orta halli bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Lise yıllarına kadar müzikle de ilgilendi. Ancak daha sonra kariyerine tiyatro oyuncusu olarak ve 1983’te ise Kuruntu Ailesi dizisinde canlandırdığı Veysel rolü ile televizyon ve sinema oyunculuğuyla yoluna devam etti.

Ardından Mahallenin Muhtarları, Sıcak Saatler, Eyvah Kızım Büyüdü, Çifte Bela Koçum Benim, Aşk Olsun, Haziran Gecesi, İyi ki Varsın, Vazgeç Gönlüm ve Firar gibi dizilerde boy gösterdi. Köstebekgiller 2, Gölgenin Tılsımı gibi filmlerde rol alan Türk oğlu, TRT’nin iddialı dizilerinden biri olan Payitaht- Abdülhamid’de Emanuel Carasso’yu oynuyor.

Fantezi müzik sanatçısı Nadide Sultan’ın ağabeyi olan Türkoğlu, tiyatro ve sinema çalışmalarını sürdürüyor.

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ