Türkiye-Afrika kültürel iş birliği ve kadın dayanışması güçleniyor

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı ve Akdeniz Havzası ve Afrika Medeniyetleri Merkez Müdürü Prof. Dr. Suna Timur Ağıldere, Türkiye-Afrika arasındaki kültürel iş birliği ve kadın dayanışmasının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde yürütülen Afrika El Sanatları Pazarı ve Kültür Evi projesiyle bilimsel ve akademik açıdan güçlendiğini söyledi.

Türkiye-Afrika kültürel iş birliği ve kadın dayanışması güçleniyor

Prof. Dr. Ağıldere, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Türkiye-Afrika kültürel iş birliğini ve Afrika’nın öncü kadınlarını AA muhabirine değerlendirdi.

Prof. Dr. Ağıldere, geçen yılın eylül ayında Birleşmiş Milletler (BM) 73. Genel Kurul açılış etkinlikleri kapsamında Emine Erdoğan’ın “Afrika’da kadınların ve kız çocuklarının güçlendirilmesi” temalı toplantıya ev sahipliği yaptığını hatırlattı.

Erdoğan’ın bu toplantıda, Afrika Birliğinin “2063 Ajanda”sı ile uyumlu olarak Afrikalı kadın ve kız çocuklarının desteklenmesi ve güçlenmesine yönelik bir sosyal sorumluluk projesi olan Afrika El Sanatları ve Afrika Kültür Evi projesini uluslararası kamuoyu ile paylaştığını belirten Ağıldere, Afrikalı kadın devlet yöneticilerinin, bu örnek uluslararası sosyal sorumluluk projesinden dolayı Türkiye’ye teşekkür ettiğine dikkati çekti.

Ağıldere, Türkiye-Afrika kültürel iş birliği açısından çok önemli bir yere sahip olan projenin, aynı zamanda bilimsel ve akademik boyutunun da bulunduğuna işaret etti.

Prof. Dr. Ağıldere, Ankara’nın tarihi semti Hamamönü’nde bulunan Afrika El Sanatları ve Afrika Kültür Evi’nin, kadim Türkiye-Afrika kültürel ve tarihi ilişkileri ile Afrika kültürünün daha yakından tanıtılmasına yönelik söyleşi, konferans ve akademik çalışmaların da yürütüldüğü bir kültür merkezi konumunda olduğunu vurguladı.

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Akdeniz Havzası ve Afrika Medeniyetleri Araştırma Merkezinin bu önemli sosyal sorumluluk projesinin akademik tarafında yer aldığını dile getiren Ağıldere, “Bu çerçevede, Afrika Kültür Evi’nde gerek Türkiye-Afrika kültürel ilişkilerine gerekse Afrika dil, tarih, toplum ve kültürlerine ilişkin yayın ve projeler üreterek bilimsel katkı sunmaya çalışmaktayız.” dedi.

– “Afrika Yemek Kültürü” kitabı hazırlandı

Bu akademik çalışmalar kapsamında Afrikalı büyükelçi eşleri ve ailelerine Türk dili ve kültürü kursları verildiğini vurgulayan Prof. Dr. Ağıldere, şunları kaydetti:

“Bunun yanı sıra 25 Mayıs Dünya Afrika Günü etkinlikleri haftasında kamuoyu ile paylaşılacak olan ve ülkemizde bu kapsamlı boyutta ilk kez hazırlanan ‘Afrika Yemek Kültürü’ kitabını örnek verebiliriz. Afrika kıtasının beş farklı bölgesinin yeme içme alışkanlıkları ve kültürünü inceleyen bir kitabın hazırlanmasının gerekliliği, Cumhurbaşkanlığı himayelerinde yürütülen Afrika El Sanatları ve Kültür Evi projesinin banisi Sayın Emine Erdoğan tarafından ilk kez dile getirilmiştir.”

Ağıldere, Afrika El Sanatları ve Afrika Kültür Evi projesi kapsamında gerçekleştirilen bilimsel bir araştırmanın ürünü olan kitabın, Dışişleri Bakanlığı, Ankara’da bulunan 34 Afrika büyükelçiliği, Afrikalı Büyükelçi Eşleri Derneği (ASHOM), Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Akdeniz Havzası ve Afrika Medeniyetleri Uygulama ve Araştırma Merkezi, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Turizm Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları, Edebiyat Fakültesi Mütercim-Tercümanlık ve Arkeoloji bölümlerinin iş birliği ile hazırlandığının altını çizdi.

Prof. Dr. Ağıldere, şöyle devam etti:

“Eserde yer alan kimi asırlık yemek tarifleri hem Türk hem de Afrika mutfak kültürünün ortak somut olmayan kültürel mirasının da bir parçasıdır. Kitabın kuramsal bölümleri biz Türk akademisyenler tarafından kaleme alındı, yemek tarifleri bölümünde yer alan tüm yemekler ise Afrika büyükelçi eşleri tarafından özenle hazırlandı. Bu açıdan bakıldığında ‘Afrika Yemek Kültürü’ kitabı Türkiye-Afrika kültürel iş birliği ve kadın dayanışmasının da anlamlı somut bir örneğini ifade etmiş oldu.”

– Afrika’nın öncü kadınları

Afrika’da iz bırakan öncü kadınlara dikkati çeken Ağıldere, “Afrika tarihi ve medeniyetleri, öncü kadın şahsiyetler açısından bakıldığında aslında ilklerin de tarihidir. Örneğin bilim tarihi açısından incelendiğinde tıp tarihindeki ilk kadın hekimin Antik Mısır döneme ait kaynaklarda yer alan Mısırlı Merit Ptah olduğu görülür.” dedi.

Prof. Dr. Ağıldere, UNESCO tarafından dünyanın ilk üniversitesi olarak kabul edilen, Fas’ın Fes kentindeki Karaviyyin Üniversitesinin kurucusunun da Tunus asıllı Müslüman bir kadın olan Fatima el-Fihri olduğunu hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tabii eğitim alanında, Sahraaltı Afrika eğitim ve entelektüel dünyasında ayrıcalıklı bir yere sahip ve kız çocukların eğitimi için 19. yüzyıl başında büyük emek vermiş olan Nijeryalı Nana Asma’u anılmadan olmaz. O dönemde Nana Asma’u’nun Arap, Tuareg, Hausa ve Fulani dillerine vakıf olduğu ve çoğu İslam felsefi anlayışıyla kaleme alınmış şiirler başta olmak üzere tarih ve tasavvuf konularında ellinin üzerinde eser bıraktığı bilinmektedir.”

Afrika kıtasının, sömürge döneminde emperyalist ülkelere cesurca direnen vatansever kadın portreleri ile de göze çarptığını söyleyen Ağıldere, bağımsızlık yolunda Fransız kolonyal güçleri ile amansız bir mücadeleye girişen ve sadece kadın savaşçılardan oluşan Dahomey Amazonları’nın lideri Beninli Seh-Dong-Hong-Beh’i örnek verdi.

Nijer’de ise Voulet ve Chanoine komutasındaki Fransız ordusuna, Lugu kraliçesi Sarraounia’nın 1899’da “destansı” bir şekilde karşı koyduğunu ve bu “şanlı direnişiyle” de Hausa sözlü geleneğinin başkahramanlarından biri olduğunu belirten Ağıldere, “Ancak ülkelerinin bağımsızlığı için canları pahasına mücadele eden ve adlarını burada sayamadığımız onlarca Afrikalı kadına en çarpıcı örnek hiç şüphesiz, Cezayir kurtuluş savaşının en önemli kahramanlarından ve mücadele azmi ile de dönemin roman, film ve şarkılarına ilham kaynağı olan Cemile Bouhired’dir.” diye konuştu.

Prof. Dr. Ağıldere, Türkiye’nin Afrika kıtası ile beş yüzyıla dayanan tarihi, siyasi ve kültürel ilişkileri ve bu ilişkilerle beslenen köklü bir dostluğu olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Örneğin, yaklaşık üç yüzyıl boyunca Osmanlı yönetiminde kalan Tunus ile Türkiye’nin ortak tarihi kadın şahsiyeti, Dayı Osman’ın torunu olan Azize Osmana’dır. Günümüzde Tunus halkı tarafından hala çok sevilen bu hayırsever şahsiyet, vakıf faaliyetleri ile ünlenmiş, yetim ve hastaların koruyucusu olmasının yanı sıra 1662 yılında Tunus’un ilk hastanesinin de kurucusudur. Özellikle enfeksiyon hastalıklarına ilişkin gerçekleştirdiği çalışmaları ile de Azize Osmana Hastanesi’nin Afrika kıtasında ünü büyüktür.”

(AA)

KAYNAK : AKŞAM GAZETESİ

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ