Sevenleri Aşık Veysel’i unutmadı

Sevenleri, aşıklık geleneğinin en büyük temsilcilerinden halk ozanı Aşık Veysel’i, vefatının 44. yılında unutmadı. Sosyal medyada #AşıkVeysel etiketiyle paylaşımlar yapan kullanıcılar, halk ozanına olan özlemlerini ifade ederek, Aşık Veysel’i en çok konuşulan konular arasına taşıdı.

Sevenleri Aşık Veysel’i unutmadı

Sevenleri, aşıklık geleneğinin en büyük temsilcilerinden halk ozanı Aşık Veysel’i, vefatının 44. yılında unutmadı.

Sosyal medyada #AşıkVeysel etiketiyle paylaşımlar yapan kullanıcılar, halk ozanına olan özlemlerini ifade ederek, bugün farklı etkinliklerle anılacak Aşık Veysel’i en çok konuşulan konular arasına taşıdı.

Son konserini 1971’de Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde veren halk ozanı, 21 Mart 1973 günü bir Nevruz sabahına doğru saat 03.30’da, doğum yeri olan Sivrialan’da vefat etti ve aynı yerde toprağa verildi.

Eserleri, ölümünden sonra “Bütün Şiirleri” (1984) adıyla tekrar yayımlanan Aşık Veysel’in evi, içindeki bütün eşya ile korunarak, müze haline getirildi.

Aşık Veysel’in eserleri pek çok sanatçı tarafından tekrar yorumlanırken, birçok yabancı sanatçının da dikkatini çekti. Son olarak, ABD’li elektro gitar virtüözü Joe Satriani, 2008’de çıkardığı albümde “Aşık Veysel” isimli, kendi bestelediği enstrümantal bir esere yer verdi.

Veysel gider adı kalır

Âşık Veysel Şatıroğlu’nun bugün 44. ölüm yıldönümü. Şiirleri, türküleri kulaktan kulağa, gönülden gönüle aktarılan Âşık Veysel, yurdun birçok köşesinde, ölüm yıldönümünde rahmetle anılıyor. Biz de, değer bilmek için önce tanımak gerekir, anlamak gerekir diye düşünerek, Veysel Şatıroğlu’nun âşık olmasının ne önemi olduğunu, âşıklığın ne olduğunu aktarmak istedik. “Dil sözü kulaklara, kalem ise uzaklara götürür” Âşık, içinde yaşadığı toplumun, ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal olaylar karşısındaki duygu ve düşüncelerini aktarandır. Dünle yarın arasında bu gün bir köprüdür. Âşıklar, âşıklık geleneğini geçmişten günümüze taşıyanlardır. Âşık, içinde yaşadığı toplumun, toplumsal, kültürel ve siyasal olaylar karşısındaki duygu ve düşüncelerine her çağda, her ortamda tercüman olmuştur. Halkın çeşitli olaylar karsısındaki his ve duygu, düşünce ve tepkilerini ifade ederken de onun öz, sade konuşma dilini son derece ustalıkla kullanmıştır. Ozanlardan âşıklara Türk tarihinin başlangıcından beri, özel günlerde, törenlerde, sevinçlerde ve ağıtlarda duyguları dile getirecek, onları aktaracak birine her zaman ihtiyaç duyulmuş ve bu görevi yerine getiren kişilere “Ozan” denmiştir. Ozanlar, düğünlerde halkın neşesine neşe katmış, savaşlarda askerleri çoşturmuş, önemli günlerde halkın inanışlarını anlatmış, toplumsal olayları dile dökmüş ve ölümlerde acıları hafifletmiştir. Kısaca ozanlar, Türk hayatının her bölümünde farklı farklı görevleri ifa etmişler ve karşımıza çıkmışlardır. Türklerin Müslüman olmasından sonra, özellikle Selçuklu ve Osmanlı geleneğinden sonra ve 13. yüzyıldan itibaren tekke edebiyatının etkisinde kalan ozanlık, yavaş yavaş yerini âşıklığa bırakmaya başlamıştır. Ancak isim farklılığı muhteva değişikliğini çok getirmemiş ve insanın anlama ve anlatma ihtiyacından doğan bu gelenek, ismi âşık olarak eski kültürünü yaşatmaya devam etmiştir. Âşıklık hangi ihtiyaçlardan doğar? Âşıklık geleneği, ilk önce insanın anlama ve anlatma ihtiyacından doğmuştur. Günlük hayatta yaşanan olaylar, kırılmalar, çekişmeler, kıtlık, savaş, eğlence gibi durumlarda gönüldeki duyguları kitlelere anlatacak ve farklı yörelere götürecek kişilere ihtiyaç hâsıl olmuştur. Kısaca önemli günlerin ve olayların aktarımı ihtiyacını gidermiştir âşıklar. Her toplum, önem verdiği geleneklerinin değerinin bilinmesini, yaşatılmasını ve kendisinden sonra gelecek olan nesle aktarılmasını ister. Dürüstlük, mertlik, yiğitlik gibi değerlerin sonraki nesiller tarafından da benimsenmesi için yine âşıklara ihtiyaç duyulmuştur. Âşıklar da hem bu değerlerin önemini şiirlerinde anlatmış hem de güzel örnek olması açısından kendi devrindeki bu değerleri taşıyan insanlara şiirler yazmıştır. Âşıkların ortaya çıkmasındaki bir diğer etmen de insanoğlunun sosyalleşme ihtiyacıdır. Törenlerde, düğünlerde, cenazelerde bir araya gelen insanlar duygularını âşıklar aracılığıyla paylaşmışlardır. Âşıklar toplumsal hayatı biçimlendirdiği kadar, tarih boyunca dini hayatı da insanlara aktarmış ve dinin gereklerini toplumsal hayatla iç içe geçirerek içinde bulunduğu toplumu İslamiyet’in etrafında şekillendirmiştir. Veysel gider adı kalır Âşıklık geleneğinin temsilcilerinden Âşık Veysel de yukarıda saydığımız ihtiyaçlara cevap vermiş, yıllar boyu halkımızın gönlünde taht kurmuştur. Şiirlerinde hayatı, insanı ve yaşamı sade bir dille çok güzel bir şekilde anlatmış ve kulaktan kalbe bir yol bulmuştur. 44 yıl önce bugün vefat eden Âşık Veysel’i tekrar rahmetle anıyor ve bir şiiriyle haberimizi sonlandırıyoruz.Dostlar Beni Hatırlasın Ben giderim adım kalır Dostlar beni hatırlasın.. Düğün olur bayram gelir Dostlar beni hatırlasın.. Can kafeste durmaz uçar Dünya bir han konan göçer Ay dolanır yıllar gecer Dostlar beni hatırlasın.. Can bedenden ayrılacak Tütmez baca yanmaz ocak Selam olsun kucak kucak Dostlar beni hatırlasın.. Ne gelsemdi ne giderdim Günden güne arttı derdim Garip kalır yerim yurdum Dostlar beni hatırlasın.. Açar solar türlü çiçek Kimler gülmüş kim gülecek Murad yalan ölüm gerçek Dostlar beni hatırlasın.. Gün ikindi akşam olur Gör ki başa neler gelir Veysel gider adı kalır Dostlar beni hatırlasın. Eserleriyle Hoca Ali Rıza Efendi

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ