Sedefi bunlar tetikliyor

Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Abdullah Turasan, herkesin ‘Sedef’ hastalığına yakalanabileceğini belirterek, ‘aile öyküsü, viral ya da bakteri kaynaklı enfeksiyonların, yoğun stres ve sigara kullanımının hastalığa yakalanma riskini artırdığını söyledi. Sedefin bulaşıcı olmadığını ifade eden Dr. Turasan, aşırı kilonun da sedef riskini artırdığını kaydetti.

Sedefi bunlar tetikliyor

Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Abdullah Turasan, uzun süre devam eden kronik bir hastalık olan sedefin, doğru tedavi yaklaşımı ile kontrol edilebileceğini bildirdi.

Sedefin, sıklıkla saçlı deri, dizler ve dirseklerde ortaya çıktığını belirten Dr. Abdullah Turasan, ”Genellikle keskin sınırlı, üzerinde hastalığa ismini veren sedef (gümüş) renginde kepeklenme ve pullanmalar bulunan kızarıklıklar şeklinde kendini gösteriyor. Hastalığın belirtileri ve şiddeti kişiden kişiye, hatta aynı kişide zaman içinde değişkenlik gösterebiliyor. Alevlenmeye neden olan etkenlere maruz kalmak ise hastalığın seyrini olumsuz etkiliyor” ifadelerini kullandı.

Sedef hastaları ötekileştiriliyor

“Bugüne kadar yapılmış en büyük sedef hastalığı anketi” olma özelliği taşıdığı belirtilen çalışmanın sonuçları İstanbul’da düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. Hasta derneklerinin desteğiyle, gerçekleştirilen anketin Türkiye ayağı Sedef Hastaları Dayanışma Derneğince yürütüldü. Türkiye’den 381 hastanın katıldığı anketin sonuçlarını açıklayan çalışmanın Türkiye danışmanı Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Sibel Alper, toplantıda öncelikle anketin dünya sonuçlarına ilişkin bilgi verdi. Hastaların yüzde 84’ünün ciltlerindeki belirtiler nedeniyle ayrımcılık ve aşağılanmayla karşılaştıklarını ifade eden Alper, anketin, sorunun kişiler üzerindeki psikolojik, sosyal ve finansal etkilerini ortaya koyarken, hastalığın tamamen tedavi edilmiş bir cilde kavuşabilme konusundaki bakış açılarını da gösterdiğini belirtti.Alper, çalışmanın dünya sonuçlarına göre hastaların yüzde 45’inin sorunun bulaşıcı olup olmadığı sorusuyla karşılaştığına dikkati çekerek, “Buna göre ankete katılanların yüzde 43’ü sedefin ilişkilerini etkilediğini ve bu hastaların yüzde 15’i hastalık nedeniyle ilişkilerinin sona erdiğini belirtiyor. Yüzde 54’ü sedefin iş hayatlarını etkilediğini söylerken, yüzde 38’i hastalık nedeniyle psikolojik bir tanı almış durumda. Bu sonuçlar sedefin bireyin yaşam kalitesine ciddi etkileri olan bir hastalık olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Sonuçlar ayrıca bize katılımcıların tam veya tama yakın iyileşme beklentilerinin de düşük olduğunu gösteriyor.” değerlendirmesinde bulundu.Sedef yaşam kalitesini olumsuz etkiliyorProf. Dr. Sibel Alper, çalışmanın Türkiye sonuçlarına ilişkin ise şu bilgileri paylaştı:”Anketin Türkiye sonuçları, dünya sonuçlarıyla benzer bir tablo ortaya koyuyor. Türkiye’de de katılımcıların yüzde 84’ünün ayrımcılığa ve aşağılanmaya maruz kaldığını görüyoruz. Ancak sedefin bulaşıcı olup olmadığı sorusuna maruz kalanların oranı Türkiye’de yüzde 56’ya yükseliyor. Katılımcıların yüzde 46’sı toplum içinde rahatsız edici bakışlarla karşılaşmış, yüzde 26’sı ise insanların ellerini sıkmayı istemediğini söylüyor. Hastalar kendilerini çaresiz hissedebiliyorlar, bazıları sedefin hayatlarını ele geçirdiğini düşünüyor, bazıları da cildinden utanıyor. Tüm bunların gerek kişisel ilişkilere gerekse iş hayatına olumsuz etkileri oluyor. Türkiye’deki katılımcıların yüzde 51’i sedef hastalığının iş hayatlarını etkilediğini belirtiyor. Sonuç itibarıyla sedefin bir cilt hastalığının ötesinde etkilerini görüyoruz. Sedef, yaşam kalitesini belirgin olarak olumsuz etkiliyor, hastalar çoğunlukla dışlanma nedeniyle içe kapanarak izole yaşıyorlar. Sedef yalnızca hasta için değil, ailesi için de psikolojik, sosyal ve finansal sorunlara neden oluyor.”Bunların yanı sıra, hastaların tedavi konusundaki umutlarının çok yüksek olmadığının görüldüğünü dile getiren Alper, “Hastalar normal bir hayat süreceklerine inanmıyorlar. Maalesef alternatif tedavilere de umut bağlayabiliyorlar.” dedi.Sibel Alper, sistemik bir hastalık olan sedefin yanı sıra, buna bağlı artrit, kalp hastalıkları ve diyabet gibi sorunların gelişebileceğine işaret ederek, anketin sonuçlarına göre Türkiye’deki katılımcıların yüzde 69’unda sedefe bağlı eklem iltihabı (psoriatik artrit) görüldüğünü kaydetti. Hastalığın tedaviye yönelik başarı hedeflerinin “tama yakın iyileşme” olduğunu vurgulayan Alper, “Hastalarımızı tama yakın iyileştirmeyi sağlayabilecek yöntemlerimiz var. Hastaların tedavi konularındaki umutlarını yükseltmek gerekiyor ki yanlış alternatif yöntemlere yönelmesinler. Bunun için de hastalık konusundaki farkındalığı artırabiliriz, toplumun bakış açısını değiştirebiliriz. Hastanelerde sedef poliklinikleri oluşturabiliriz. Sedef hastasının muayene için minimum 30-40 dakikaya ihtiyacı var. Bunların düzene sokulması gerekiyor. Bunlar yapılmadan doktora ve tedaviye erişim iyileştirilemez.” dedi. “Toplumda sedef hastalığı hakkında çok fazla yanlış bilgi var”Anket sonuçlarına ilişkin konuşan Sedef Hastaları Dayanışma Derneği Başkanı Mustafa Yıldırım da Türkiye’deki hastaları temsil etmek ve toplumu bilinçlendirmek amacıyla çalışırken diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliğinin bu çerçevede çok önemli olduğunu ifade etti. Yıldırım, dünya çapında bu ankete destek veren 25 hasta derneğinden biri olmaktan gurur duyduklarını belirterek, şöyle devam etti:”Toplumda sedef hastalığı hakkında çok fazla yanlış bilgi var. Bu yanlış bilgiler ve ön yargılar nedeniyle sedef hastaları çok zorluk yaşıyor. Ben de bir sedef hastası olarak bunları bizzat yaşadım. Hastaların yaşadıklarının toplum tarafından daha iyi bilinmesi gerekiyor. Bu anket bu çerçevede çok önemli bir çalışma. Toplumsal ön yargıların azaltılarak sedef hastalığının bulaşıcı olmadığının bilinmesi, hastaları izolasyondan kurtarmak için çok büyük bir adım olacaktır.”Mustafa Yıldırım, sedef hastalığının kronik hastalıklar kategorisine alınması gerektiğine işaret ederek, anket sonuçlarının Sağlık Bakanlığı ile ilgili kurumlarla da paylaşıldığını, bu kapsamdaki çaba ve çalışmalarının devam ettiğini sözlerine ekledi.

Bulaşıcı değil
Herkeste sedef hastalığı görülebileceğini ifade eden Dr. Abdullah Turasan, bu hastalığın bulaşıcı olmadığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
”Enfeksiyonlardan, yoğun strese, sigara kullanmaktan obeziteye kadar birçok faktör, hastalık için risk oluşturabiliyor. Ailede sedef hastasının olması, en önemli risk faktörünü oluşturuyor. Anne ve babasında sedef olan kişinin riski ikiye katlanıyor. Viral ve bakteriyel enfeksiyonlar da bir diğer etken. Bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerin hastalanma eğiliminin daha fazla olduğu biliniyor. Özellikle de tekrarlayan enfeksiyonlar sedefin gelişimini hızlandırıyor. Ayrıca, yoğun stres, bağışıklık sistemini etkilediği için riski artıran bir diğer önemli unsuru oluşturuyor. Sedef hastalığına bağlı plaklar cilt kırışıklıkları ve katlanma noktalarında gelişiyor. Bu nedenle de aşırı kilolu olan kişilerin sedefe yakalanma riski artıyor. Bir diğer önemli faktör, sigara kullanımı. Çünkü sigara sadece riski artırmıyor aynı zamanda hastalığın daha şiddetli seyretmesine neden oluyor.”
Üzüntü, stres, iltihap, sigara sedefi alevlendiriyor
Duygusal travmalar ve yoğun stresli ortam ya da olaylardan, enfeksiyonlara kadar pek çok faktörün sedef hastalığının ortaya çıkmasında tetikleyici bir rol üstlendiğini belirten Dr. Turasan, alevlenmeye neden olabilecek etkenler konusunda da şu bilgileri verdi:
”Yaşanan ani şoklar, iş değişikliği ya da çok sevilen birinin kaybı gibi yoğun sıkıntı ve üzüntü yaratan durumlar, sevgi eksikliği, gerginlik anne-çocuk ilişkisi bozuklukları, önemli tetikleyici faktörler olup; hastalığı başlatabiliyor veya alevlendirebiliyor. Bunların yanında, diş çürüğü, bademcik iltihabı, idrar yolları iltihabı gibi mikrobik odaklar, çarpma ve sürtme, kaşıma gibi zedelemeler ve aşırı alkol ve sigara kullanımı da hastalığı alevlendiriyor.”

11 adımda sedef hastalığı

Dermatoloji Bölümünden Prof. Dr. Sibel Alper 11 adımda sedef hastalığına dikkat çekiyor; Sedefin yaygın formu ölümcül olabilir: Nadiren, vücudun tüm cilt yüzeyi hastalıktan etkilenebilir; Sedefin bu yaygın formu ölümcül olabilir, çünkü sedefin yaygın formunda aşırı enflamasyon ve cilt soyulması nedeniyle cildin sıcaklığı düzenleyici özelliği bozulabilir ve cildin bariyer fonksiyonları zarar görebilir. El ve ayak tırnaklarının tutulumunda soyulmalar ve kabuk oluşumu görülebilir: Sedef hastalığı olan bireylerin yaklaşık 10%’unda elleri, ayakları, el ve ayak bileklerini, boyun ve omurgayı etkileyebilen artrit gelişmektedir. Bazı durumlarda eklemler belirgin sakatlığa yol açabilecek şekilde deforme olur. El ve ayak tırnaklarının tutulumunda soyulmalar ve kabuk oluşumu görülebilir ve şekil bozukluğuna neden olabilecek biçimde tırnak dökülmesi olabilir.Sedef hastalığı belirtileri, deriyle sınırlı değildir: Orta şiddetli ve şiddetli sedef hastalığında eşlik eden bazı iç organ hastalıkları ortaya çıkabilir. Sedef hastalığı ile Kardiyovasküler Hastalıklar arasında belirgin bir ilişki bulunmuştur. Sedef hastalığı olan kişilerde özellikle, iskemik kalp hastalığı, inme, hipertansiyon, dislipidemi, Tip II diyabet ve Crohn hastalığı bağıl riskleri artmıştır. Hipertansiyona dikkat! Sedef hastalığı hipertansiyon için bağımsız risk faktörüdür. Yapılan bir çalışmada sedef hastalığı olan hastalarda hipertansiyon sıklığı %38,8 olarak bildirilmiştir. Şiddetli Sedef hastalığı olan kişilerde kalp krizi, inme ve kardiyovasküler mortalite riski daha yüksektir.Şiddetli sedef hastalığı olan hastalarda beklenen yaşam süresinin yaklaşık 5 yıl daha kısadır: Sedef hastalığı Tip II Diyabet için bağımsız bir risk faktörüdür. Hafif sedef hastalığı olan hastalarda Tip II diyabet görülme sıklığı %37,4 iken, şiddetli sedef hastalığı olan hastalarda bu oran %41’dir. Metabolik Sendrom sıklığı sedef hastalarında genel topluma göre daha yüksek oranda bulunur. Türkiye’de yapılan bir çalışmada sedef hastalığı olan hastalarda Metabolik sendrom görülme oranının %62 olduğu gösterilmiştir. Metabolik sendromun karaciğerdeki ifadesi “Yağlı Karaciğer Hastalığı”dır. Sedef hastalığında Yağlı Karaciğer hastalığı” görülme oranı %59’dur.Sedef ve kanser ilişkisi: Hastalığının süresi ve şiddeti ile bazı kanser türleri arasında birliktelik olduğu bildirilmiştir. Uzun süreli tedavi ve sistemik tedavi alan sedef hastalarında lenfohematopoetik kanserler, mesane-böbrek kanseri, kolorektal kanserlerin sık olduğu bildirilmiştir. Sedef hastalığı melanom dışı deri kanserleri ve lenfoma için bağımsız bir risk faktörüdür. Sedef ve kolit: Sedef hastalığında inflamatuar barsak hastalıklarının bağıl riski artar. Sedef hastalığında Chron ve Ülseratif Kolit sıklığının arttığı gösterilmiştir. Sedef hastalığının etkisi ile, etkilenen bireylerde obezite, artan alkol tüketimi ve sigara içme insidansında artış ile sonuçlanan davranış değişiklikleri ortaya çıkabilir. 8-Sedef ve obezite: Obezitenin duruma cevap olarak oluşan davranış değişikliğinin bir sonucu olarak ortaya çıktığı, sigaranın ise sedef hastalığına neden olduğu öne sürülmüştür. Yapılan bir metaanalizde ise, obezitenin sedef hastalığını, sedef hastalığının da obezite gelişim sıklığını artırdığı bildirilmiştir. Sedef hastalığının dünyada yaygınlığı yaklaşık %2 civarındadır. Sedef hastalığı olan insanların yaklaşık üçte ikisinde hastalığın hafif formu mevcuttur ve etkilenen vücut alanı % 3’den azdır. Hastaların yaklaşık dörtte üçünde sedef hastalığının başlangıcı 40 yaşından öncedir ve yaklaşık üçte birinde hastalık 20 yaşından önce ortaya çıkar. Sedef hastalığı çocuklarda nadir görülür: Hastalık doğal olarak genellikle aralıklı iyileşme ve alevlenme dönemlerinin olduğu kronik bir seyir gösterir. Ancak, tam remisyon (iyileşme) dönemleri görülür ve beş yıllık veya daha fazla süren remisyonlar söz konusudur. Sedef hastalığının nedeni tam olarak anlaşılamamıştır. Anormal keratin oluşumu, deri hücrelerinde çoğalma, bağışıklık sistemi aktivasyonu ve kalıtsal faktörler hastalığın gelişiminde rol oynar. Sedef hastalığı bazı ailelerde daha sık görülür. Çocukta sedef hastalığı gelişme riski, eğer hem anne hem de babada sedef hastalığı mevcutsa % 41, eğer bir ebeveynde hastalık mevcutsa % 14 ve bir kardeşinde mevcutsa % 6’dır. Sedef ve genetik: Genetik olarak yatkın bireylerde hem dış faktörler ve hem de sistemik faktörler sedef hastalığını tetikleyebilir. Sedef hastalığı olan kişilerin yaklaşık dörtte birinde lezyonlar ciltte yaralanma sonucu tetiklenir. Sedef lezyonları güneş yanığı ve deri hastalıkları ile tetiklenebilir. Psikolojik stres, sedef hastalığının ilk defa ortaya çıkışını tetikleyebildiği gibi stresli bir olaydan birkaç hafta ya da aylar görülebilen alevlenmeleri de tetikleyebilir. Bakteriyel enfeksiyonlar olguların yaklaşık % 45’inde, sedef hastalığını tetikleyebilir veya şiddetlendirebilir. Farenjit en yaygın tetikleyicidir ancak diş apseleri ve cilt enfeksiyonları da tetikleyici olabilir. HIV enfeksiyonu, sedef hastalığı ağırlaştırabilir; HIV-pozitif hastalarda sedef hastalığı oldukça sık olarak tedaviye dirençlidir ve sıklıkla artrit ile birliktedir.Sedefle yaşamayı öğrenmek? ”Sedef hastalığı diğer bulaşıcı olmayan hastalıklara benzer bir ölçüde sağlıkla ilişkili yaşam kalitesini etkiler. Ellerde bulunan deri lezyonları, bireylerin bazı mesleklerde çalışmasını, spor yapmasını ve evde aile bireylerinin bakımını üstlenmesini engelleyebilir”. Hastalığa yakalanmış bireyler, görünümleri hakkında içe-kapanık hissedebilirler ve bu bireylerde halk tarafından reddedilme korkusundan ve psikoseksüel kaygılardan kaynaklanan çekingenlik ve zayıf benlik saygısı olabilir. Hastalığa yakalanmış bireylerde utanma, suçluluk, öfke, başkalarının kirli ve mikroplu olduğunu düşüneceği korkusu bulunabilir. Bu bireylerin, özellikle çalışma hayatında ayrımcılığa ve sosyal izolasyona yol açabilen “damgalanma”nın sonucu olarak psikolojik sıkıntı çektikleri bilinmektedir. Sedef hastaları, “damgalanma”, “ayrımcılık” ve “halk arasında negatif tutumlara maruz kalmak” gibi sosyal bariyerler nedeniyle sağlıklı bireyler gibi tam ve etkin biçimde topluma katılmada sorunlar yaşamaktadır. Sedef hastalığı olan kişilerde depresyon ve anksiyete oranlarının genel nüfusa oranla daha yüksek olduğu birçok çalışma ile belgelenmiştir. Sedef hastalığı olan insanlar, okulda veya toplumda kabul edilmeyerek, işverenlerin hastalık nedeniyle sık sık devamsızlık yapmalarından korkması veya artan sosyal maliyet korkusu nedeniyle çalıştırmamaları veya insanların onları göreceği iş pozisyonlarında çalışmaları engellenerek dışlanmaktadırlar. Sedef hastalığı tanısı genellikle tipik deri lezyonlarının varlığına dayanmaktadır. Özel kan testleri veya tanı yöntemleri yoktur. Nadiren, deri biyopsisi veya kazıma yöntemi diğer hastalıkları dışlamak ve tanıyı doğrulamak için gerekli olabilir. Nasıl tedavi edelim? Sedef hastalığını tedavisiyle ilgili çok önemli bilgiler veren Prof. Dr. Sibel Alper, ”Tedavisi hastalığın yaygınlığı ve yerleştiği bölgelere göre seçilir. Eğer vücudun %5’inden az bir alanı kaplıyorsa dışardan uygulanan ilaçlar yani kremler ile tedavi etmek mümkündür. Ancak yaygınsa veya yaygın olmamasına rağmen ellere, genital bölgeye yerleşiyor ise şiddetli kabul edilip farklı seçenekler değerlendirilir” dedi. Amaç; · Derideki hücrelerin hızlı çoğalmasını engellemek, yangıyı yani kızarıklığı azaltıp deri döküntüsünü ortadan kaldırmak. · Derideki kabuklanmaların tedavisi ile döküntüler iz bırakmadan iyileşir, deri yumuşak ve normal hale döner. · Döküntüler tamamen ortadan kalktıktan veya büyük ölçüde azaldıktan sonra hastalığı tetikleyen faktörler konusunda dikkatli davranarak nüks etme ihtimali kontrol altına alınmalı.”Sedef kontrol altında tutulan bir hastalıktır” *Her hastaya uygun bir tedavi yöntemi vardır ve deri belirtisi olmaksızın veya çok az döküntü ile yaşam sürdürülebilir. *Hastalık sizi değil, doktorunuz ile birlikte siz hastalığı kontrol ediniz. *Sedef hastalığının yönetimi, sadece deri lezyonlarının tedavisi ile sınırlı olmayıp, aynı zamanda sedef hastalığına eşlik eden farklı hastalıklarla başa çıkmayı da amaçlar. Hekimlerin, erken teşhis sağlamak amacıyla sedef hastalığına eşlik eden bazı hastalıkların olabileceğinin farkında olması gerekir. Ayrıca sedef hastalığının yönetimi, eşlik eden hastalıkların hastalar üzerindeki olası etkileri de dikkate alınarak yapılmalıdır. Şiddetli Sedef Hastalığı olan hastalar kardiyovasküler risk faktörleri açısından taranmalı, uygun danışmanlık ve tedavi almalıdır. *Yüksek kilo başta olmak üzere, sağlıklı bir diyet ve uygun düzeyde fiziksel aktivite ile diğer risk faktörlerinin yönetimini sağlamak bakımın en önemli unsurlardır. *Sedef hastalığının uzun süreli yönetiminde, hastalığın yaygınlığı ve hastalığın şiddeti hakkında hastanın algısının değiştirilmesinin yanı sıra, özel tedavilerin potansiyel yan etkilerini uzlaştıran bireye göre özelleştirilmiş tedavi gerekmektedir. Sedef hastalığının yönetimi için bazı girişimler, birinci basamaktan itibaren mevcut sağlık hizmetlerinin bir parçası olmalıdır. *Mümkün olan en iyi hasta bakımı, yönlendirici hasta eğitimi, danışmanlık ve farklı tedavi seçeneklerinin ulaşılabilirliğini kapsayan bu hizmetlerin birleştirmesi gerekir. Aynı zamanda bu hizmetler ikinci ve üçüncü basamakta dermatologları ve sedef hastalığı ile birlikte var olan hastalıklarla ilgili uzmanlıkların klinik hizmetlerini kapsayacak şekilde genişletilmelidir.

Stresli hastalık: Sedef

Türkiye Sedef Hastaları Dayanışma Derneği, sedef hastalığında farkındalığı oluşturmak için İstanbul Belgrad Ormanı’nda yürüyüş etkinliği düzenlendi. Etkinliğe, sedefli hastalar, hastaların aileleri ve vatandaşlar katıldı. Etkinlikte sedef hastalığı, sedefli hastaların yaşadıkları sorunlar ve tedavi sürecindeki yaşadıkları durumlar hakkında bilgi verildi. Etkinlikte konuşan Türkiye Sedef Hastaları Dayanışma Derneği Başkanı Mustafa Yıldırım, ”Bu etkinliğin amacı, sedef hastalarının motivasyonunu ve öz güvenini arttırmak, yaşam kalitesini yükseltmek ve sosyalleştirip topluma kazandırmaktır. Sedef hastalığı kendi başına bir hastalık değildir. Kendisiyle beraber götürdüğü bir çok hastalık var. Sedefi bir deri hastalığı olarak düşünmemek lazım. Böbrek, kalp, göz, kemik, fiziksel sorunları beraberinde getiriyor. Yapılan araştırmalarda sedefin bir kronik hastalık olduğu ortaya çıkmıştır. Bulaşıcı hastalık değildir. Yüzde 40 kalıtsaldır. Aileden ve geçmişten gelen durumdur” dedi.Stresten uzak yaşayınSedefli hastalar her şeyden önce sağlıklı yaşamaya özen göstermesi gerektiğini altını çizen Yıldırım, ”Hastalıklar zihinseldir. Düşünceler bozuldukça hastalıklar çoğalıyor. Sedef hastaları stresten uzak olmalılardır. Böyle yaşamayı öğrenmelilerdir. Biz yaklaşık 6 yıldır faaliyetteyiz. Sedef ile ilgili yaptığımız çalışma ve etkinliklerle birçok sedef hastasının bilgilendiğini düşünüyoruz. Birçok tedavi yöntemi var. Biyolojik ve yüzeysel medikal tedaviler var. Ülkemizde sedef tedavi edilebiliniyor” diye konuştu.’Tedavi süreci hastanede yatışı gerektirebiliyor’Etkinliğe katılan sedef hastası Elif Başaraner, hastalığın nasıl ortaya çıktığını şöyle anlattı: “Hastalığım tırnağımda başlamıştı ve tırnağım düşmüştü. Mantar zannedildi. 1 ay sonrasından vücudumda çıkmaya başladı. Bu şekilde fark ettim. Hastalığımız görsel bir rahatsızlık ve yara diye tabir edebileceğimiz bir formasyonda olduğu için hem ağrı şeklinde rahatsız ediyor hem de çevreyi görsel olarak rahatsız ediyor. Bu açıdan biraz stresli bir rahatsızlık””Hastalığın tedavi süreci biraz sancılı oluyor” diyen Başaraner, ”17 yıllık sedef hastasıyım. Sık sık hastaneye yatışlarım olabiliyor. Belki bir aya yakın hastanede yatma durumum olabiliyor. Sedefin bütün formları böyle değil. Maalesef hastanede tedavi gerektirdiği durumlar olabiliyor. Sedef hastalarının gerçekten ilgiye ihtiyaçları var. Özellikle sosyalleşemiyorlar. Görsel rahatsızlık olduğu için çevre tarafından bulaşıcı diye yargılanabiliyorlar. Umarım toplum bu konuda duyarlı olur” dedi.

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ