Rıfat Ilgaz’ın oğlu açıkladı: Babam Hababam Sınıfı filminden rahatsız olurdu

‘Hababam Sınıfı’ romanın yazarı Rıfat Ilgaz’ın oğlu Aydın Ilgaz eser hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Ilgaz, ‘Hababam Sınıfı filminin başında babamın adı yoktu. Bu yüzden, babam izlemek istemezdi. Kapatın şunu!’ derdi. İsmi olmadığı için canı sıkılırdı.’ dedi.

Rıfat Ilgaz’ın oğlu açıkladı: Babam Hababam Sınıfı filminden rahatsız olurdu

Türk edebiyatının önemli kalemlerinden biri olan Rıfat Ilgaz, “Hababam Sınıfı” romanıyla hem beyaz perde de hem de Türk edebiyatından bir damga oluşturmuştu. Peki, bu ölümsüz eser nasıl ortaya çıktı? Beyaz perdeye nasıl taşındı? Rıfat Ilgaz, romanın beyaz perdeye taşınmasından mutlu muydu? Rıfat Ilgaz’ın oğlu Aydın Ilgaz, “Hababam Sınıfı”yla ilgili tüm merak edilenleri odatv.com’den Orhan Tüleylioğlu’na anlattı.   “Hababam Sınıfı” romanın beyaz perdeye taşınma sürecini anlatan Rıfat Ilgaz’ın oğlu Aydın Ilgaz, “1965’e kadar yaklaşık on yıllık bir süreçte Hababam Sınıfı, romanıyla okurların büyük beğenisini kazandı. Bu ilgi tiyatroların dikkatini çekti ve yapıt sahneye uyarlandı. Oyun İstanbul Küçük Sahne’de üç ay kapalı gişe oynadı. Küçük Sahne’den başlayıp İstiklal Caddesi üzerinde uzayıp giden kuyruklar, babamın en büyük gururu oldu.” ifadesini kullandı.   HABABAM SINIFI NASIL DOĞDU?   Babam, 1956 yılında İlhan Selçuk’un yönetimindeki haftalık “Dolmuş” dergisinin yazı kadrosuna katıldı. Yaklaşık bir aydır çıkmakta olan derginin yazarları “Vites”, “Direksiyon”, “Egzoz”, “Çamurluk”, “Dişli” vb. gibi takma adlarla yazıyorlar. Babam sonradan katıldığı için, kendine “Stepne” (yedek lastik) adını seçer. Beş ay kadar çeşitli mizah yazıları yazdıktan sonra, derginin otuzuncu sayısında Stepne’nin yazdığı, Turhan Selçuk’un çizdiği Hababam Sınıfı’nın ilk öyküsü yayımlanır.   Üçüncü öyküden sonra, İlhan Selçuk, ilginin çok büyük olduğunu söyler ve diziyi sürdürmesini ister. Bundan sonra her yerde Stepne’nin kim olduğu konuşulmaya başlanır. Bir yıl sonra da Hababam Sınıfı kitap olarak çıkar. Kitabın satışı çok artmasına karşın, babam, hiçbir şekilde kitap yeniden basıldı diye telif almayı başaramadı. Hapishane ve hastane arasında gidip gelirken bir yandan da bu sorunla uğraştı, durdu.   ROMANA OLAN YOĞUN İLGİ SAHNEYE TAŞINDI   Hababam Sınıfı bundan sonra nasıl bir seyir izledi, nasıl efsane oldu?   1965’e kadar yaklaşık on yıllık bir süreçte Hababam Sınıfı, romanıyla okurların büyük beğenisini kazandı. Bu ilgi tiyatroların dikkatini çekti ve yapıt sahneye uyarlandı. Oyun İstanbul Küçük Sahne’de üç ay kapalı gişe oynadı. Küçük Sahne’den başlayıp İstiklal Caddesi üzerinde uzayıp giden kuyruklar, babamın en büyük gururu oldu.   İlerleyen yıllarda Anadolu’daki tiyatroların oyunları sahnelemesiyle tiyatronun sevilmesi ve yaygınlaşmasına da büyük katkısı oldu. Tiyatro oyununa bu ilginin gösterilmesi bu defa sinemacıların dikkatini çekti. 1974’te Ertem Eğilmez yönetmenliğinde Arzu Film çekmeye karar verdi.   “BABAM HABABAM SINIFI FİLMİNDEN RAHATSIZ OLURDU”   Rıfat Ilgaz, Hababam Sınıfı filminden rahatsız olmuştu sanırım.   Evet. Babamın filmler konusundaki rahatsızlığının farkındaydım. Yapıtın, toplumsal içeriğinin ve vermek istediği mesajların çoğu filmde yok sayılmış “sabun köpüğü” bir komediye dönüştürülmüştü. Oysa Hababam Sınıfı’nın bir eğitim yergisi olduğunu söyleyip eklemişti. “Mizah hep beyazdır, olumludur. Mizahta gülme ana öğe değildir. İsteyen ağlar, isteyen güler. Ben yergi yapıyorum, komedi bile düşünmüyorum. Hababam Sınıfı’nda üç şeyin yergisi yapılmıştır. Kopyanın, ezberin, uydurma saygının. Benim mizahım düşündürmeye dayanır. Bize yakışmayan eğitimsel şeylerin yergisini yapıyorum.”   Filmin bu içerikten yoksun olması, babamı rahatsız ederken, 1975 yılında ilk kez gösterime giren film, o güne değin görülmedik bir gişe başarısı gösterdi. Bu başarı, peşinden altı film daha getirdi.   Dolmuş’taki öyküleriyle sevilen, daha sonra oyun ve filmleriyle herkesin gönlünde bir yer edinen Hababam Sınıfı, ne acıdır ki yazarına madden pek bir yarar sağlamadı.   Hababam Sınıfı filminin başında babamın adı yoktu. Bu yüzden, babam izlemek istemezdi. “Kapatın şunu!” derdi. İsmi olmadığı için canı sıkılırdı. Daha sonra mahkeme kararlarıyla biz kasetlere, filmlere babamın ismini yazdırmayı başardık.

KAYNAK : Star.com.tr

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ