Osmanlı’daki kadının yerini günümüzün

Herkes Allah’ın huzurunda eşittir. İtikadımız budur. İnsanların birbirine üstünlüğü ancak takva iledir.

Osmanlı’daki kadının yerini günümüzün

11 Ocak 2018 Perşembe 11:10

İslam hukukuna göre kadının kendi serveti olabilir. Buna ne babası, ne kocası, ne de çocuğu müdahale edebilir. Üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunabilir. 

Kocası fakir bile olsa zevcesinin mallarına karışamaz. Hazret-i Peygamber’in (sav) zevcesi Hatice (ra), İslamiyet’ten evvel de sonra da ticaretle meşgul olup kâtipleri, görevlileri vardı.

GELELİM OSMANLILARA..

Unutmayalım; Osmanlı’nın kökü Kayı Aşireti’nin başında, heybetli bir kadın vardı; Hayme Ana..

Yine unutmayalım; Osmanlı’nın bu toprakları “vatan” yaparken Bacıyan-ı Rûm yani Anadolu Bacıları diye isimlendirebileceğimiz kadınların oluşturduğu bir örgüt vardı.

Onun için Osmanlı’da vakıf kuranların % 36’sının kadın olduğunu görürüz.
İstanbul’u geçin, çok uzaklarda minik bir kent olan o vaktin Ankara’sının Şer’iyye sicillerine kayıtlı 151 vakıftan 43’ü kadınlara aittir. Bugün vakıf kurabilecek kudrette hanım gösterin lütfen!

Zaten evlilikte kadının rızasını almak da şarttı. Fetvalarda ve izinnamelerle sicil defterlerinde bu açıkça belirtilmiştir. Ayrıca her kadın uygun işlerde çalışabilirdi.

Bu da Osmanlı cemiyetinde kadınların servet sahibi olduğunu ve servetlerini serbestçe tasarruf edebildiklerini gösterir.

YA O GÜNÜN BATISI?!

Hâlbuki Roma İmparatoru Iustinianus’un hazırladığı kanunlarda kadının statüsü akıl hastalarıyla bir tutulmuştu. İngiltere’de ise yakın zamana kadar evlenen kadının mal varlığı kocasına geçerdi. Kadın, ancak kocasının izniyle dava açabilirdi. İngiltere’de kadına mülkiyet hakkı ve akid serbestliği 1870’ten sonra verildi. Evli kadın ancak 1935’de kocasıyla eşit statüye gelebildi.

Hani derler ya, “Osmanlı kadınına, erkek ‘boş ol’ der, boş olurdu” diye; yalandır. Çünkü nikâhlar tescillidir. Öyle kafana esip “boş ol” demekle boşanılmazdı. Nikâh akdi sırasında boşanma yetkisi isteyen her kadın, gerekli gördüğünde bu hakkını kullanıp boşanabiliyordu. Hem de tek celsede..

Büluğa ermiş kadın serbestçe di­lediği kimseyle evlenebilir. Velisi onu zorla evlendiremez. Ancak ka­dının hayatını alıştığı gibi sürdü­rebilmesi için dengiyle evlenmesi­ni ister. Kadın dindarlık, zenginlik, meslek, soy gibi cihetlerden kendi­sinden aşağı biriyle evlenmişse ve­lisi bu evliliğe itiraz edebilir. Bura­da da gaye kadını korumaktır.

Prens Çarls’ın önce Oksford Üniversitesi’nde “İslâm ve Batı” konulu verdiği konferansta şöyle demişti:

Kur’an, Müslüman kadınlara mülk edinme, miras, boşanma, nafaka, iş kurma hakkını 1400 sene önce vermiştir. Kur’an’ın, 1400 yıl önce kadına verdiği haklar, benim büyük annemin bu çağda bile yabancısı olduğu haklardır. Bu konuda da Avrupa, İslam’ın çok gerisindedir.

Bizdeki feminist “morçatı, pembeçatı zemaneleri” haydi haydi geride, belki de cilalı taş devrindeler!

KAYNAK : yeniakit

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ