Önsözünü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yazdığı kitap yayında

2008 yılında çıkarılan Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Yasanın mimarı olarak bilinen Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl, Sultan I. Ahmed’den günümüze dumansız hava mücadelesinin anlatıldığı ‘Geçmişten Günümüze Tütün Ve Tütün Ürünleriyle Mücadele Yolculuğu’ isimli kitap yazdı. Sağlık Bilimleri Üniversitesinin ilk yayını olma özelliği taşıyan kitabın önsözü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan. Kitapta IV. Murad’ın tütün ürünleri ile alakalı fermanı da bulunuyor.

Önsözünü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yazdığı kitap yayında

Sağlık Bilimleri Üniversitesinin ilk yayını olma özelliği taşıyan kitabın önsözünü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yazdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kitaptaki önsözde, “Tütünle mücadelenin tarihini inceleyen bu kitabın, tütün kullanımının azaltılması çabalarına katkı sağlayacağına inanıyorum. Sigaraya karşı yürüttüğüm mücadeleye en büyük desteği verenlerin başında gelen, kitabın yazarı Prof. Dr. Cevdet Erdöl’ ü tebrik ediyorum” sözlerine yer verdi.

Kronolojik tarihçe

Kitabında tütün ve tütün ürünleriyle mücadele mevzuatının kronolojik tarihçesini yazdığını söyleyen Prof. Dr. Cevdet Erdöl, “Hem günümüzde yapılan düzenlemeleri hem de ecdadımızın tütün üretimi, satışı ve kullanımına dair getirmiş olduğu düzenlemeleri, sınırlama ve yasaklamaları Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Osmanlı Arşiv belgelerini tarayarak günümüze aktarmak çabasında oldum. Ayrıca Cumhuriyet döneminde kuruluşundan bugüne gelene kadar yapılmış bütün hukuki düzenlemeleri detaylı bir şekilde kitabımda yer aldı. Anayasal düzenlemelerden başlayarak, yasalar, yönetmelikler ve diğerleri kitabın muhteviyatında yer almaktadır” dedi.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl

Araştırmacılara önemli bir kaynak

Dr. Erdöl, kitabının özellikle tütün ve türün ürünlerinin zararlarıyla ilgili çalışma yapacak araştırmacılara önemli bir kaynak olacağını ve bu konuda yapılacak çalışmalara ışık tutacağını belirtti. 640 sayfa olan kitapta ülkemizde tütünle mücadele tarihine dair ilginç anekdotlara yer verilmiş.

IV. Murad’ın fermanı da kitaptaIV. Murad tarafından yayınlanan ve kitapta belgesi de paylaşılan fermanda: “Daha önce defalarca gönderdiğim emirler ile halkın çalışmasını engelleyen, kazançlarını yok eden ve çeşitli yangınlara ve fenalıklara sebep olan tütünün zararlarının ortadan kaldırılması devletin önemli işlerindendir. Bu sebeple tütün ziraatı ve satışı yasaklanmıştır. Bu yasak emrime rağmen kadıların kayıtsızlığı ve işi önemsememeleri, gönderilen memurların ihmal ve açgözlülükleri sebebiyle tütün ziraatının ve satışının yapıldığını duydum” İfadeleri yer alıyor.
1934’ten sonra doktorlar sigarayı tavsiye etmiş

Fermanın bugün yazılmış bir taze cümle olarak hala güncelliğini koruduğuna dikkat çeken Rektör Cevdet Erdöl, “IV. Murad’a ait bu ferman, devletin en yetkililerinin ısrarlı takiplerine rağmen tütün ile ilgili düzenlemelerin neden aksayarak ilerlediğine işaret etmektedir. O gün kontrol ve denetim sorunu varmış, bugün de aynı sorun maalesef var. Aradan geçen yaklaşık 6 koca yüzyıla rağmen sistemdeki sorun devam etmektedir. Özetle o zaman adalet ve emniyette olan denetimle ilgili sıkıntıyı biz bu zamanda hala yaşamaktayız” ifadelerini kullandı.

1934 yılında TBMM’ye gönderilen ve yasalaşan bir kanunla doktorların sigarayı hastalarına adeta reçete ettiği ve benzeri trajikomik çalışmaları da kitapta bulmak mümkün.

Tarihin sessiz dili: Damgalar

Sosyolog Mustafa Aksoy, 30 yıldır Sibirya’dan Türkmenistan’a, İran’dan Kosova’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada tespit ettiği para, kilim, halı ve mezar taşlarının üzerindeki damgalardan Türk kültür ve tarihini araştırıyor. Orta Asya, Anadolu, Balkanlar ve Doğu Avrupa’daki 17 ülke ve 12 özerk bölgede çalışmalar yapan Aksoy, damgalardan Türklerin tarihte ve günümüzde yaşadıkları coğrafyaların sınırlarının görülebileceğine dikkat çekiyor. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Aksoy, “tarihin sessiz dili” olarak nitelendirdiği damgaları, amatör ve akademik olarak 30 yıldır araştırdığını belirtti.”Sosyal DNA teorisi”Damga (tamga) kavramının Türk-Moğol halkları tarafından kullanıldığını dile getiren Aksoy, damgaların nasıl oluştuğu konusunda kesin bilgi olmasa da genel olarak kayalardaki işaretlerin, resimlerin zamanla damgalara dönüştüğünün ifade etti. Aksoy, damgaların, bir dilin alfabeleri ve aynı zamanda ait oldukları sosyal grupların miras bıraktığı ilk anlatıların yanı sıra duygu ve düşüncelerin ifadesi, bireyin ve sosyal grupların estetik ve beğenilerinin tezahürü olduğunu dile getirerek bu nedenle damgaları açıklamak için dünyada ilk defa “sosyal DNA teorisi”, yani “sosyal genetik kültür teorisi” olarak adlandırdığı yeni bir kültür teorisi kavramı çerçevesinde damgaları tanımlamaya çalıştığını belirtti.Damgalardan Türklerin izlerini takip etmek mümkün Aksoy, Kazakistan’dan başlayıp Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Azerbaycan, İran, Türkiye, Ukrayna, Moldova, Romanya, Makedonya, Ukrayna, Kosova, Bulgaristan gibi 17 ülkede, Altay, Hakasya, Tuva, Karakalpakistan, Kırım, Nahçıvan, Gagauzya, Başkurdistan, Tataristan, Çuvaşistan gibi 12 özerk bölgede kendi imkanlarıyla yürüttüğü saha araştırmasında damgaların neden ve kimler tarafından yapıldığını inceleyerek kaynağını sorgulamaya çalıştığını kaydetti.30 yıllık çalışmasını, 2014’te 18 yıldır üzerinde çalıştığı Türkçe ve İngilizce hazırlanan “Tarihin Sessiz Dili Damgalar” kitabında topladığını belirten Aksoy, bulduğu damgalardan Türk dünyasında en yaygın kullanılan 208 damgaya kitabında yer verdiğini sözlerine ekledi.Telefonu 243 bin dolara satıldı

5 yıl içinde yerli ilaç kullanacağız

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Yeni Şafak’a sağlıkta millileşmede gelinen nokta başta olmak üzere, sağlık turizmi ve tıp fakültelerinin yapısal değişikliği ile ilgili Yeni Şafak’a açıklamalarda bulundu. “Sağlıkta millileşmeyi, önce aldığımız hizmetin millileşmesi olarak değerlendirmek lazım” diyen Akdağ, “Bunu da büyük ölçüde başardık. Eskiden birçok insanımız tedavi veya ameliyat için yurtdışına gitmek zorundaydı bugün ise tam tersine yurtdışından insanlar Türkiye’ye tedavi için geliyorlar. Sağlık hizmetleri bu anlamda millileşmiş oldu” diye konuştu.EN UCUZ ÜLKEYİZ Türkiye’nin ilaç erişiminde en ucuz ülkelerden biri olduğunu söyleyen Akdağ, “Kullandığımız ilaçların 6.5 milyar liralık kısmı şu an yurtdışından ithal ediliyor ama bunlar Türkiye’de imal edilebilir. İlaçta yerlileştirme ana kalemlerimiz. Bunun 700 milyonluk kısmını yerlileştirmek için düğmeye bastık. Firmalara gerekli yazılar yazıldı. Bir sene sonra Sosyal Güvenlik Kurumu bu başlık altındaki ilaçların sadece Türkiye’de üretilenlerini alacak. 1 milyar 700 milyon civarında ikinci bir grup için de önümüzdeki 2 ay içinde aynı uygulamaya başlıyoruz. Bir yıl sonra bu firmalar bu ilaçları Türkiye’de üretirse satın alınacak. 2 milyar 400 milyon liralık bölümü bu sene yerlileşmek için harekete geçmiş olacağız. Geriye kalan kısmı da sürece yayılacak. Firmaları teşvik ediyoruz. Ruhsatlarını vereceğiz” dedi. PATENTİ TÜRKİYE’DE OLACAKKırım Kongo aşısını dünyada ilk üreten ülkenin Türkiye olduğunu hatırlatan Akdağ, “Erciyes Üniversitesi bu konuda çalıştı. Gönüllülerde uygulama aşamasına kadar getirildi. Birkaç yıl sonra bu aşıyı endüstriyel duruma getireceğiz. Bazı aşıların da Türkiye’de üretilmesi için firmalarla görüşüyoruz. Ama onlar lisans altında üretilen aşılar olacak. Kırım Kongo aşısının Türkiye’de üretilecek olması çok büyük aşamadır. Bu aynı zamanda virüs aşısı. Virüs aşılarını üretmek bakteri aşılarını üretmekten daha zordur. Kırım Kongo aşısının patenti bizde olacak. Dünyada ilk olacak” şeklinde konuştu.SAĞLIK TURİZMİNDE ALGI İYİ Tıbbi malzeme ve cihazların da Türkiye’de üretilmesi için çalışmaların devam ettiğini belirten Akdağ şöyle devam etti: “Tıbbi malzeme ve cihazı 3 ana gruba ayırıyoruz. Birincisi yüksek teknoloji (MR, tomografi cihazları), ikincisi orta yüksek teknoloji ürünler (kalp pili, beyin pili). Bunların lisans altında Türkiye’ye gelmesi ve bilgi aktarımının, teknoloji transferinin bu lisanslı ürünlerden Türkiye’ye getirilmesi gerekiyor. Satın alma garantisi vererek yapacağız. Firmalar bunu Türkiye’de üretecekler. Şu anda bu ürünlerin yüzde 85’i ithal. Satın alma garantileri verilerek bu yüzde 85’lik ithalatı yüzde 50’lilerin altına düşürmeye çalışacağız. Tıbbi ürünlerden kalitesiz malın ucuza ülkeye girmesine mani olacağız. Önümüzdeki 5 yıl içinde toplamda ilaç ve tıbbı malzeme de 6 milyar- 7 milyar Türk lirası yerlileştirme yapmayı şuanda tasarlıyoruz.”Sağlık turizminde iyiye gidiyoruz Sağlık hizmetinin kalitesi ve kaliteye karşılık düşük maliyeti nedeniyle Türkiye’nin sağlık turizminde geliştiğini kaydeden Akdağ şöyle devam etti: “Ama özel sektör ile çalışarak mutlaka belli kuralların oluşturulması ve gelen hastanın istismarına yol açılabilecek bir takım uygulamaların engellenmesi gerekiyor. Şu an algımız iyi. Bu algıyı muhafaza ederek yükseltmemiz lazım. Aksi takdirde sağlık turizmi gelişirken ayağına çelme yemiş olur. Özel sektörde bunu makul karşılıyor. Özel sektörde belli bir kaliteyi ve kurallar silsilesini hayata geçireceğiz. En çok hasta Arap ülkelerinden sonra Türki Cumhuriyetlerinden, Avrupa ve Afrika’dan geliyor.” Akdağ ayrıca tıp fakültelerine alınan öğrenci sayısının 12 bine ulaştığını belirterek, bu şekilde 2023 yılına kadar doktor ihtiyacının büyük bir kısmının karşılanacağını söyledi.

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ