MHP Genel Başkanı Bahçeli: Acil bir şekilde ateşkes sağlanmalı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM’deki grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Bahçeli, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısına ilişkin yaptığı açıklamada “Dünya ekonomik yaptırım kararlarıyla oyalanmıştır. Putin’in tarihe yalancı şahitlik yaptırarak işgali haklı çıkarmaya çalışması çelişki içinde bocaladığının göstergesidir” dedi. Rusya-Ukrayna savaşında çözüm için 5 maddelik önerisini paylaşan Bahçeli, “Acil bir şekilde ateşkes sağlanmalı” dedi.

MHP Genel Başkanı Bahçeli: Acil bir şekilde ateşkes sağlanmalı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM’deki grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Bahçeli, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısına ilişkin yaptığı açıklamada “Dünya ekonomik yaptırım kararlarıyla oyalanmıştır. Putin’in tarihe yalancı şahitlik yaptırarak işgali haklı çıkarmaya çalışması çelişki içinde bocaladığının göstergesidir” dedi. Rusya-Ukrayna savaşında çözüm için 5 maddelik önerisini paylaşan Bahçeli, “Acil bir şekilde ateşkes sağlanmalı” dedi.

İşte Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar…

Çatışma dinamiklerinin yaygınlık kazanması, hakimiyet mücadelelerini yaygınlaşarak ileri bir aşamaya sıçrama emaresi taşıması düşüncemin temelini oluşturmaktadır. Barış ve istikrara duyulan haklı talepler her seferinde kesintiye uğramıştır. Medeniyet ve milletler arasındaki fay hattı, bazen sudan sebeplerle bazen de daha fazlasını elde etme hırsıyla çatlamıştır. Zincirleme felaketleri beraberinde getirmiş, insanlığın umudunu birer birer devirmiştir. 

Rusya’nın askeri operasyonu uluslararası hukuka, Minsk sürecine bütünüyle terstir. Ukrayna’nın işgali de Soğuk Savaş sonrasının en ciddi krizlerinden birisi olarak sivrilmiştir. Rusya sözünde durmamış, 2014’ten itibaren işgal planlarını aşama aşama takbit etmiştir. Bir devletin toprakları çok tehlikeli bir şekilde saldırıya uğramıştır, bu saldırı bütün vehametiyle sürmektedir. BM, cılız ve zayıf kınama mesajlarından başka hiçbir şey yapamamış, hiçbir irade gösterememiştir.

Dünya ekonomik yaptırım kararlarıyla oyalanmıştır. Putin’in tarihe yalancı şahitlik yaptırarak işgali haklı çıkarmaya çalışması çelişki içinde bocaladığının göstergesidir. Ayrılıkçı Donbass’ın Rusya’nın parçasının olduğunu söylemesi yanlıştır. Tarihin şahitliğine müracaat edersek Türk milletinin konuşmaya, tarih hatırlatmasının hiçbir devletin ne yüzü ne de cüreti yetecektir. Tarihi gerçekler konuşmaya bir kez başlarsa Türk milletinin okunan fermanını duymayan, dize gelmeyen kalmayacaktır. Değerli arkadaşlarım Donbass’ı Ukrayna’dan koparma hamlesi bölücülüktür. Putin’in Donestk ve Luhansk’ı tanıma kararının ardından ayrılıkçı bölgeye asker sevk ettiği malumunuzdur. Rusya, Ukrayna’nın NATO’ya alınmaması konusunda yazılı güvence talep etmiş fakat alamamıştır. Esasen Ukrayna arada kalmış, güç blokları çemberinde sıkışmış, deyim yerinde filler tepinirken çimenler ezilmiştir.

Dün kanlı gündemin üst sıralarında Bosna, Bağdat, Kabil, Şam vardı, bugün Kiev girmiştir. Putin’in muhataplarıyla ters düşmesinden dolayı Ukrayna işgaline mecbur kaldıklarını söylemesi çok yenidir. Ukrayna madem NATO üyesi yapılmayacaktı bunda yıldır ABD tarafından boş vaatlerle avutulmuştur. Bu kapsamda Ukrayna’yı ateş çukuruna çeken bir yanda Rusya iken diğer yanda Batılı ülkeler değil midir? ABD ile AB ülkeleri küresel sahnenin ön tarafında yaptırım kararları açıklarken arka planda müzakere zemini aradıklarını kimse inkar edemeyecek, bize de yutturamayacaktır.

Ekonomik, finansal ve siyasi yaptırımların artırılması, Rusya’nın saldırganlığına engel olamamıştır. Batı sürekli top çevirmiş, otomatik pilota bağlanmış kınama mesajlarıyla durumu kurtarmayı zannetmiştir. Bize göre Ukrayna’nın bugüne kadarki talihsizliği bağımsız kararlar alamamış olmasıdır. 2014 yılından itibaren sistematik bir kuşatma, ele geçirme süreci bu ülkeyi rehin almış, felç etmiştir. Donbass bölgesi 8 yıldır kaynayan kazan, patlamaya hazır bombadır. Rusya, Ukrayna üzerinden eski hakimiyet havzalarına tutunmayı hedeflerken ABD de Rus tehlikesine dayanarak ortak tehdit mimarisi etrafında toplamaktadır. Ukrayna kesintisiz devam eden nüfuz ve güç mücadelelerine bahane olan ülkelerden sadece 1 tanesidir. Sürekli savaşlar dönemi kapısı maalesef açılmaktadır.

Ukrayna’nın zalim işgali, buna karşı gösterilen etkisiz tepkiler, yeni dünya düzeni hakkında hepimize fikir vermektedir. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi, devletlerarası yeni bir yöntemi de gün ışığına taşımıştır. Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi’nde kendisiyle ilgili alınan kınama kararını reddetme hakkı olması çarpıklıktır. Bu kuruluşun baştan aşağı reforma ihtiyacı olduğu ayan beyan ortaya çıkmıştır. İnsanlığın güvenliği 5 devletin çıkarıyla bir ve aynı görülemez. Geldiğimiz aşamada MHP olarak Rusya-Ukrayna arasındaki çatışmaların ivme kaybetmesi maksadıyla Türkiye ve dünya kamuoyuyla paylaşmak istediğimiz görüşlerimiz şunlardır: Ukrayna’nın egemenlik haklarına mutlak surette saygı duyulmalıdır. Çok acil ateşkes rejimi tesis edilmelidir: Rusya askeri unsurlarını geri çekmelidir. Krizin çözülmesi için tek seçenek diplomasi ve diyalogtur. Rusya ve Ukrayna heyetleri arasında mutabakat arayışları önemlidir.

Rusya ve Ukrayna ile masaya oturabilecek tek ülke Türkiye’dir. Dostluk ve komşuluk hukukumuz olan hiçbir ülkeyi gözden çıkarmamız mümkün değildir. Türkiye cephe ülkesi olmayacaktır. Milli çıkarlarımız neyi gerektiriyorsa adresimiz ve konumumuz orasıdır. Dış politika hassas bir alandır, milli beka her zaman önceliğimizdir. Putin haksızdır, fakat bu durum ilişkilerimizi zedelememelidir. Biz ondan bundan medet ummayız, savaşın karşısındayız, kalıcı ve köklü barışın yanındayız. Küreselci, eyyamcı değiliz, Türk milliyetçileriyiz. Haksızlık karşısında susmanın dilsiz şeytanlık olduğunu çok iyi biliriz. 

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması sonucunda Batı’nın ikiyüzlülüğü kanıtlanmıştır. AB, Ukrayna krizinde çürük eleştiriden başka hiçbir şey yapmamıştır. Dünyanın geleceği adına endişemiz daha da katlanmıştır. Türkiye, Ukrayna krizinde milli bir duruş sergilemiştir. Ne var ki zillet ittifakı bundan bile rahatsız olmuştur. Çatışmaları neredeyse hükümete fatura edecek kadar gafil hale düşmüşlerdir. Hükümete kara çalanlar İstanbul’a kar yağdığında iki mahalle arasındaki ulaşımı sağlayamadıklarını ne çabuk unutmuşlardır. Rusya’nın operasyonu esnasında CHP Genel Başkanı ile İP Genel Başkanı S-400 aleyhine açıklamalar yapmışlardır. Zillet ittifakının ana ortakları majestelerinin muhalefeti olarak sivrilmiştir. Demokrasinin güvencesi NATO değil milletin tertemiz iradesidir. 

Tehdit nereden geliyorsa S-400’ün yönü oraya dönecektir. Tasa etme sayın Kılıçdaroğlu, üzerinde yaşadığımız topraklar dualıdır, bereketlidir. Ne aç kalırız, ne de açıkta yaşarız. Zillet ittifakı yeter ki gölge etmesin, Allah’ın izniyle karanlıkları yarar da çıkarız. Türkiye hür ve bağımsız bir ülkedir, Kılıçdaroğlu hala bu gerçeğin farkında değildir. Ön sıralarda CHP olmak üzere Montrö’yü kasıtlı olarak yanlış yorumlayanlar, Türkiye’nin elini zayıflatmak isteyen çevreler olarak dikkat çekmiştir.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin 19. maddesinin 1. fıkrasında Türkiye’nin savaşsız olduğu durumlarda gemilerin Karadeniz’e çıkabilecekleri tespit edilmiştir. Montrö Sözleşmesi hususunda Türkiye’nin tutumu sağlam ve berraktır. Küresel ve bölgesel gelişmelerin kurşun gibi ağır olduğu bugünkü ortamda Zillet ittifakının çarpık eleştirileri sorumlu muhalefet anlayışıyla da çelişmektedir. Bu çirkin muhalefet zihniyeti, iktidarı düşürmek adına vatanı düşürmeye çoktan hazır olduğunu her defasında göstermiştir. 

Esas olan önce ülkem ve milletim diyebilmektir. 28 Şubat postmodern darbesinin yıldönümünde Ankara’da dizilen güdümlü 6 parti 48 sayfalık bomboş bir metni kamuoyuna açıklamışlardır. Metinde Türkiye, Türk milleti, inanç, irade yoktur. Güçlendirilmiş parlamenter sistem teklifi güçsüzleştirilen Türkiye’nin taslak metnidir. Kılıçdaroğlu’na bakarsak 6 partiye tarih bir sorumluluk yüklemiş. 48 sayfalık metnin içeriği tam takır kuru bakırdır. Bu metni tarihi yapan tek şey 28 Şubat zihniyetine uygun olarak güçlendirilmiş istikrarsızlık bildirisi olmasıdır. Yeni bir 28 Şubat bildirisi olarak tarihe geçecektir. Biz uzlaşamama metni olduğu çok açıktır. 

Devletin güçsüzleştirilmesi amaçlanmaktadır. 1961 anayasası döneminde olduğu gibi OHAL şartlarında devletin mücadele gücünün zayıflatılacağı görülmektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle ortaya konulan güçlü devlet modeli tersine çevrilerek, parlamenter sistemde gensoru yöntemiyle düşürülebilen hükümetler hedeflenmektedir. 

Parlamenter sistemi kötü bir makyajla tekrar sunan 28 Şubat bildirisine karşı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni ve 2023’ü yeni bir anayasayla taçlandırmak ana hedefimizdir. Açıklanan metin geçmişe dönüş beyannamesidir. Koalisyonlar dönemini tekrar canlandırma isteğidir. Türk milleti bu zillete müsaade etmeyecektir. Sıradan, basit, etkisiz, kimliksiz, 28 Şubat güçlendirilmiş parlamenter sistem açıklaması zillet partilerinin elinde patlamıştır, alayı birden havlu atmıştır. Türkiye’nin geleceği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’dir. Zillet ittifakı ya bu muazzam yönetim sistemine kuzu kuzu alışacak, ya da Türk milleti bunları tarihin bodrum katına süpürecektir. 

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ