Louis Drax’in Dokuzuncu Hayatı

Korku-gerilim filmleriyle tanınan Fransız yönetmen Alexandre Aja, yeni filmi Dokuzuncu Hayat’ta gizemli kazalarla hayatı cehenneme dönen bir çocuğun kendini ve yaşadıklarını keşfedişini konu ediyor. Kurgu ve oyunculuklarıyla öne çıkan film, yönetmenin filmografisinde özgün bir yer edinemiyor.

Louis Drax’in Dokuzuncu Hayatı

Korku-gerilim türündeki filmlere yönetmen, senarist ve yapımcı olarak imza atan Alexandre Aja, Tepenin Gözleri, Aynalar, Piranalar 3D ve Boynuzlar’ın ardından Dokuzuncu Hayat (The 9th Life of Louis Drax)isimli yeni filmiyle seyircisini bir kez daha fantastik bir dünyada yolculuğa çıkarıyor. İlk filmlerinde kendisine has bir anlatım dili arayışına giren genç yönetmen Aja, yeni filminde önemli ölçüde Hollywood klişelerine yaslanmayı tercih ederken, bir önceki filmi Boynuzlar’da olduğu gibi bu yeni filminde de sıradan olayların ardında yatan gerçeklerin peşine düşüyor. Sıklıkla yaşadığı kazalarla hayati tehlikeler atlatan 9 yaşındaki bir çocuğun yaşadıklarını fantastik bir dille ele alan yönetmen, özellikle ikinci yarısından itibaren yükselen temposu ve psikolojik gerilime evrilen atmosferiyle öne çıkan bir filme imza atıyor. Louis Drax’i Aiden Longworth’un canlandırdığı filmde, ünlü oyuncu Jamie Dornan’ın yanı sıra Sarah Gadon, Aaron Paul ile Molly Parker gibi oyuncular rol alıyor.

KAZALARA MEYİLLİ

Louis Drax, ölümle burun buruna geldiği çok sayıda kaza geçirir. Doğumundan itibaren geçirdiği bu kazalar 9 yaşına kadar artarak devam eder. İlginç bir şekilde hepsinden canlı olarak kurtulan Louis Drax, sonuncu kazada yüksek bir uçurumdan aşağı düşer. Bitkisel hayata giren küçük çocuğun yaşadıkları, Dr. Allan Pascal’ın dikkatini çeker. Louis Drax ile anne-babası, psikiyatristi ve doktorunun dâhil olduğu bir dizi gizemli olay art arda gelişmeye başlar.

SEYİRLİK GERİLİM

Alexandre Aja, Liz Jensen’in aynı adlı romanından uyarladığı Dokuzuncu Hayat’ı zengin bir kurguyla beyazperdeye taşımış. Başlarda biraz karmaşık ilerlese de sonraları düzenli bir akışla ilerleyen kurgu, bol miktarda flashback ve geçişlerle dinamik bir boyut kazanmış. Belki bir kısım seyircinin hoşlanmayabileceği bu dinamik yapı yönetmene kendisini ifade etmesi açısından özgür bir alan açmış. Bol miktarda Hollywood klişesi, seyircinin Amerikan sinemasından alışkın olduğu bazı küçük zekâ oyunları, karakterler arası değişkenlikler ve bol miktarda gizemiyle Dokuzuncu Hayat, seyirlik bir psikolojik gerilim halini almış. Yönetmenin önceki filmlerinden alışkın olduğumuz fantastik dokunuşlar da cabası.

Özgün bir dil yakalayamıyor

Filmin teknik özellikleriyle olgun bir seviyede seyrettiği açık. Gerek görüntü ve mizansenleri ve gerekse oyunculuklarıyla yönetmenin sinemasına halel getirmediği de rahatlıkla söylenebilir. Bununla birlikte ziyadesiyle Hollywood’a angaje olduğu, seyirlik olma adına hikâye ve anlatımından ödün verdiği, zaman zaman derinleşen noktalar yakalasa da büyük ölçüde gizem atmosferi etrafında kısır döngüye dönüştüğü de bir gerçek. Ele aldığı kavramları derinlikli biçimde tartışmak yerine küçük dokunuşlarla geçiştirmeyi tercih eden yönetmen, genel planda etkileyici bir anlatım yakalayamıyor. Zaman zaman durağanlaşan temposu (özellikle hastane sahneleri), klişe düzenekleri (Louis Drax’in geçmişine ait flashback’ler ve babasıyla iletişimi) ve merak unsuru için gereksiz uzunluktaki sahneleriyle yönetmenin filmografisinde özgün bir yere oturamıyor. Zaman zaman yavanlaşan diyaloglara rağmen oyuncuların iyi iş çıkardığını da ayrıca eklemiş olalım.

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ