Köy okuluna ‘renk’ kattı

Bayburt’un Demirözü ilçesi Beşpınar köyündeki imam hatip ortaokulu öğretmeni Emre Özel, tasarımını, ardından da kendi imkanlarıyla düzenlemesini yaptığı sıra dışı sınıfta öğrencilerinin eğitim almasını sağlıyor. Çocukların zil çalar çalmaz evlerine koşmasını düşünerek yola çıkan Özel, okullardaki beton ağırlıklı görüntünün çocuklara cazip gelmediğini düşünüyor.

Köy okuluna ‘renk’ kattı

Bayburt’un Demirözü ilçesi Beşpınar köyündeki Şehit Gürcan Yavuz İmam Hatip Ortaokulu öğretmeni Emre Özel, öğrencilerine, tasarımını ve düzenlemesini kendisinin yaptığı, “galaksi tavan” sisteminin de yer aldığı sıra dışı sınıfta eğitim veriyor. Ankara’da doğup büyüyen Emre Özel’in ilk görev yeri Beşpınar köyü, kent merkezine 47, Demirözü ilçesine ise 17 kilometre uzaklıkta. Beşpınar köyünde taşımalı eğitim veren tek katlı Şehit Gürcan Yavuz İmam Hatip Ortaokulu’nun 5 dersliği ve 65 öğrencisi bulunuyor. Emre Özel’den başka okulda 5 öğretmen görev yapıyor.

Özel’in okulda oluşturduğu sıra dışı sınıfta öğrenciler “yaşayarak ve dokunarak” öğrenme fırsatı buluyor. “Galaksi tavan” adı verilen uygulamayla da çocuklar kafalarını kaldırdığında güneş sistemindeki gezegenleri ve yıldızları görebiliyor.

Beton görüntüsü çocuğu itiyor

Emre Özel, yaptığı açıklamada, görevine ilk başladığı andan itibaren öğrencilerine hep daha faydalı olmak için çalıştığını söyledi. Köy şartlarının bazı zorluklar getirdiğini ancak bunları hiçbir zaman bahane olarak görmediğini anlatan Özel, bir öğretmen için öğrencilerinin gözlerindeki, yüzlerindeki mutluluk ifadesinin her şeyin üstünde bulunduğunu kaydetti.

Kafasında her zaman “Zil çalar çalmaz öğrenciler neden okuldan koşarak evlerine giderler?” sorusunun olduğunu dile getiren Özel, “Bu soruyla hep kendimi meşgul ediyordum. Okulun donanımsal durumu, betonsu görünümünün aslında çok da cazip gelmediğini, öğrencileri o kadar okula bağlamayacağını düşündüm” diye konuştu.
Öğrenciler öğretmenlerinin renklendirme çalışmalarına katılarak yardım etti.
Doğu’daki çocukların umudu oldular

Öğretmenler Günü denince pek çoğumuzun aklına şüphesiz çocukluğu gelir. Bir demet çiçekle elini öpmek için sıraya girdiğimiz öğretmenlerimiz, bizim hem annemiz hem de babamız olmuştur çünkü. Her anımıza şahitlik eden, bizleri hayata hazırlayan öğretmenlerimiz, ülkenin dört bir köşesinde bu kutsal görevi yerine getirmeye devam ediyor. Akıllarındaki türlü projelerle karla kaplı köylerin yolunu tutan bu öğretmenlerimizin yaşları da hayli genç. Kimi İstanbul’daki rahat yaşamı bırakmış kimiyse türlü tedirginlikler yaşayarak gelmiş bu topraklara. Gittikleri okullarda kütüphaneler kuran, öğrencileri kitap okumaya teşvik etmek için projeler geliştiren, onları ilk kez sinemayla tanıştıran, iyi birer bilim adamı olmaları için uğraşan ve daha pek çok aktiviteyle çocukları yarınlara hazırlayan öğretmenlerimizin tek bir derdi var: Çocukların en iyi şekilde eğitilmesi. Yaşanan terör olaylarına ve coğrafi şartların zorluğuna rağmen doğu bölgelerimizde canla başla çalışan cefakâr eğitimcilerimizden biri de geçtiğimiz günlerde şehit olan Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk’ün eşi Ayşegül Safitürk… Sakarya’daki taziye evinde ziyaret ettiğimiz Safitürk’ün hem acısını paylaştık hem de kendisinden eşiyle birlikte geçirdiği en son Öğretmenler Günü anısını dinledik. Öğretmenler günümü ilk o kutlardıAyşegül Safitürk, Konya Akşehir’de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni olarak görev yapıyor. Eşiyle birlikte Bingöl Kiğı ve Mardin Derik’te öğretmenlik mesleğini icra eden Safitrük, eşi her ne kadar zorlu bölgelerde görev yapsa da onu yalnız bırakmamış. Geçtiğimiz 24 Kasım’da yaşadıklarını hüzünle yad eden Safitürk, “24 Kasım’da eşim ilçedeki her sendikadan birer temsilci ile bir araya gelmişti. 50 kişilik bir grup oluşturmuştu. Öğretmenler için güzel bir program hazırlamıştı. Sonra hepsinin adına basılmış ajandalar hediye etmişti. Onları veriken o kadar keyifliydi ki! ‘Sizler daha iyisine layıksınız’ derdi. Her Öğretmenler Günü’nde mutlaka hediyeler hazırlardı. Öğretmenler günümü de ilk o kutlardı. Ben ona önümüzdeki Öğretmenler Günü ne yaparız diye sormuştum” şeklinde konuşuyor. 25 Kasım’da Derik’te hendek kazma olaylarının yaşandığını ve kendi öğrencilerini de hendek kazarken gören Safitürk, “Ders çalışması gereken öğrencilerin o hal ve hareketleri beni çok üzdü. Eşim bana hep ‘Sen kaymakam eşisin, okula gitmelisin, önce sen gideceksin ki diğer öğretmenler de gelsin’ derdi.” ifadelerini kullanıyor. ŞARTLARI GÜZELLEŞTİRMEK ELİMİZDEYaklaşık 3 yıldır Bitlis’in Güroymak ilçesinde Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Öğretmenliği yapan Sevda Özdemir, buraya Antalya’dan gelmiş. Okula geldiği ilk yıl öğrencilerinden hayallerini anlatmalarını isteyen Özdemir, duydukları karşısında çok üzülmüş. Özdemir, “Öğrencilerimden birkaçı ‘Bizim hayallerimiz yok, gerçekleşmeyecek şeylerin neden hayalini kuralım ki?’ demişlerdi. Genelde bu bölgede öğrenciler biraz karamsar” diyor ve ekliyor: “İlk yılımda kar yağdığında öğrencilerim beni ısrarla karı izlemek için dışarı çıkarıp hepsi birden üstüme kar atmıştı. Biz vaktimizi böyle türlü aktivitelerle çok güzel geçiriyoruz. Ayrıca öğrencilerimizin çoğunun babası şehir dışında çalışıyor. Bazılarının da aileleri İstanbul, Bursa gibi şehirlerde yaşıyor ve çocuklar burada yurtta ya da akrabalarında kalıyor. Buna da çok üzülüyorum. Öğretmenlere mesajım şu: Öğretmenlik her şeye rağmen çok güzel bir meslek. Şartlar ne kadar zorlaşırsa zorlaşsın umudumuzu asla yitirmeyelim. Bulunduğumuz ortamı daha da güzelleştirmek her zaman bizim elimizde. Atanacağım zaman tercih listemde hep zor bölgeler vardı. Yine olsa yine böyle yerlerde görev yapmayı tercih ederdim.” ‘Sakız Projesi’yle dillerini geliştiriyorlarÖğrencilerin okuma alışkanlığının fazla olmadığını ve Türkçe konuşma noktasında sıkıntılar yaşadığını belirten Özdemir, “Öğrencilerimin kendilerini daha iyi ifade edebilmesi için ‘Sakız’ adını verdiğim bir etkinlik gerçekleştiriyorum. Bu projemizle her ay bir kitap seçiyoruz. O kitabı ve yazarını kısaca tanıtıyoruz. Kitabın bir kısa özetini okuldaki bütün panolara asıyoruz. Adının ‘Sakız’ olmasının nedeni ise kitabın okulda çok konuşulan bir şeyin olmasını istememiz.Projenin adı da öğrencilerin dikkatini çekiyor. Bu etkinlikle kitap okuma sevgisini öğrencilerimize kazandırmış oluyoruz. Bir de öğrenciler etkinlik yapmayı çok seviyor. Ortaya bir ürün çıkarınca mutlu oluyorlar. Ben de elimden geldiğince onları destekliyorum. Bence her öğretmenin bir yıl da olsa gelip buralarda çalışması gerekiyor. Öğretmenlik gerçekten kutsal bir meslek, eğer severek inanarak yapıyorsanız hem kendi hayatınıza hem de başkalarının hayatına güzellikler katabiliyorsunuz” diye konuşuyor.YURT DIŞI GEZİLERİ YAPACAĞIZMardin’de görev yapan bir diğer öğretmen de Halil Kalkan. Savur ilçesine bağlı Çınarönü Ortaokulu’nda öğretmenlik yapan Kalkan, yaşadıkları en büyük problemin ulaşım olduğunu söylüyor. İlçedeki su sorununun İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün çabalarıyla açılan su kuyusuyla çözüldüğünü ifade eden Kalkan, “Yaşadığımız diğer bir sorun da öğrenci devamsızlıkları. Köylülerimiz sezonluk pamuk işçisi olarak çalışıyor. Sene sonuna doğru pamuk çapası, sene başında da pamuk hasadı sebebiyle öğrencilerimiz devamsızlık yapıyor. Bizler de bu durumun önüne geçmek için çaba sarf ediyoruz. Velileri arayıp, eğitimin ne denli önemli olduğunu söylüyoruz. Ayrıca öğrenci ve velilerimize dünyanın köy işlerinden ibaret olmadığını göstermek için büyük şehirlere ve yurt dışına geziler düzenleyeceğiz. Bu konuda farklı projeler de hayata geçireceğiz. İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri de bu bağlamda çalışıyor” diye konuşuyor. İyi bir yazılımcı olmaları için uğraşıyorumBitlis Merkez’de Bilişim Teknolojileri Öğretmenliği yapan Tansu Arğaç, öğretmenlerin sadece başarı odaklı olmaması gerektiğini; ahlaklı, adaletli, vicdanlı bireyler yetiştirmenin de önemini göz ardı etmemeleri gerektiğini belirterek “Okulumuzda 15 bilgisayarı bulunan bir laboratuarımız ve bir de akıllı tahtamız var. Gerek ders içi konular gerekse ders dışı etkinlikler olsun, öğrencilerimi programlama ve yazılım konusunda araştırmaya ve geliştirmeye yönlendiriyorum. Kim bilir belki aralarından biri gelecekte dünyaca ünlü bir mobil uygulamanın üreticisi olacak!” diyor ve ekliyor: “Görev yaptığım il ve okul kendi irademle belirlediğim tercih listemde yer alıyordu. Her ne kadar İstanbul’daki ailemden uzak düşüp, sık sık özlem krizlerine girsem de iyi ki buradayım, iyi ki öğrencilerimleyim.”Beni okulumdan sadece 28 Şubat ayırdıBatman Merkez Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde İngilizce öğretmenliği yapan ve aynı lisenin yurdunda sorumlu öğretmenlik görevini yürüten Zeynep Özlem Sevim, en büyük mağduriyeti 28 Şubat döneminde yaşamış. Mesleğinde sadece bu dönemde zorluk çektiğini dile getiren Sevim, “Bu zamana kadar ne öğrencilerimle ne de velilerimizle hiçbir sıkıntı yaşamadım.O dönemde de o kadar sıkıntı çektim ki asla bırakamam dediğim mesleğimden beş yıl uzaklaşmak zorunda kaldım. Şimdi o beş yılın acısını çıkartırcasına çalışıyorum” diyor. Attığı her adımda Allah rızasını kazanma amacını taşıdığını söyleyen Sevim, öğrencileriyle birlikte pek çok projeye imza atmış. Mezun olan öğrencileriyle Genç Öncü Öğretmenler Platformu’nu kuran Sevim, “Okullara Değerler Eğitimi Projeleri kapsamında seminerler veriyoruz. Okulların kütüphanelerini oluşturuyoruz. Yazarlarla öğretmenlerimizi buluşturuyoruz. Yaz tatillerinde mesleştaşlarımızla çalıştaylar düzenliyoruz” diye konuşuyor. Kek satarak kütüphaneleri zenginleştiriyorlarYaklaşık 6 yıl önce yetim çocuklar için bir proje oluşturduklarını söyleyen Sevim, “Bu projemizle her sınıfa bir yetim kardeş verdik. Daha sonra bu tüm ülke genelinde yayıldı. Okulumuz, düzenli olarak 9 yetimin sponsorluğunu yapıyor. Ebrar Balandi isimli öğrencimiz de terzi olan babasının atık kumaşlarından her zaman kalemlikler diker, onları satar ve yetim parasına katkı sağlardı. Bu çalışmamızla ödül bile almıştık” diyor. Öğrencilerin her hafta Pazartesi günü kek yapıp bunları satarak kütüphanelerine binlerce kitap kazandırdığını ifade eden Sevim, “Hepsi birer kitap kurdu olan öğrencilerimi TÜYAP Kitap Fuarı’na götüreceğime dair bir sözüm var. Umarım bu kez bunu gerçekleştirebilirim. Bir de okulumuz çok eski ve depreme dayanıksız olduğundan kısa bir süre sonra yıkılıp yerine yenisi yapılacak. İşte o zaman için çok güzel ve orjinal projelerimiz var. Son olarak okuyucularımıza da bir çağrım olacak. Kütüphane rafınızda aylardır okumadığınız tozlanmış kitaplarınızı bize göndererek siz de bu projemize destek olabilirsiniz” diye konuşuyor.Düşündükleri tek meslek ‘çobanlık’Mardin’in Savur ilçesinde öğretmenlik yapan Ayşe Özkan, en büyük sıkıntıyı dil konusunda yaşadığını söylüyor. Öğrencilerin evde ve okulda farklı diller konuşmasından ötürü “dil çatışması” yaşadıklarını belirten Özkan, “Okulda çok fazla öğretmen değişimi olduğu için okuma- yazma gibi temel becerileri yeterli seviyeye ulaşmamış. Ayrıca çocuklar kaliteli bir geleceğin eğitimden geçtiğinin bilincine ulaşmakta zorluk yaşıyorlar. Köyden çıkamadıkları, farklı yerleri, farklı yaşamları göremediklerinden onlar için yaşam köy sınırlarının dışına çıkamıyor. Bundan ötürü birçoğunun ileride düşünebildiği tek meslek “Çobanlık”. İşte biz de var gücümüzle bunu kırmaya çalışıyoruz” diyor. İlk kez yürüyen merdivenle tanıştılarDoğuya gelmeden önce doğuda öğretmenlik yapan arkadaşlarından çeşitli hikayeler dinlediğini söyleyen Özkan, “Ama şu an kendi hikayemiz için anılar biriktiriyoruz. Mesala; ilk görev yerime geldiğimde kalacak yer sıkıntısı yaşamıştım. Çok soğuk bir Şubat günü, içerisinde sadece 2 kanape olan, sobasız bir evde kalmıştım. Üşümekten sabahın hiç gelmeyeceğini düşünmüştüm. Şu an bu anıyı anlatırken bile içim üşür. Bunun dışında hayatım boyunca unutamayacağım bir olay daha yaşamıştım. Sınavlarından yüksek alan öğrencilerimizi sinemaya götürmüştük. İlk defa bir alışveriş merkezi görmeleri, yürüyen merdivene binerkenki heyecanları, yüzlerindeki masum gülümsemeleri hala gözümün önünden gitmez. Bir de burada iklim koşulları el verdiği müddetçe öğrencilerin enerjileri atabileceği piknik ve turnuvalar düzenliyoruz. Doğuda görev yapmayan öğretmen eksik kalır. Burada bu mesleğin anlamı daha dolu, daha içten, daha samimi… ” diye konuşuyor. Kendi benliğimi buldum Mardin’in Sürgücü beldesinde görev yapan İsmail Can da burada olmanın kendisine çok şey kattığını söylüyor. Doğma büyüme İzmirli olan Can, ilk etapta uyum konusunda birtakım sıkıntılar yaşamış. Doğuda öğretmenlik yapmanın kendisine çok şey kattığını söyleyen Can, “Her ne kadar terör belası hüküm sürmeye devam etse de burada olmak gerçekten farklı. Çünkü bu bölgede kişiliğiniz yeni bir benlik kazanıyor. Dara düştüğümüzde nasıl çabalayacağımızı öğreniyoruz. Bu bölgedeki öğretmenler en büyük sıkıntıyı velilerden çekiyor. Veliler, öğretmenleri sihirli değnek gibi görüyor” diyor. Öğrencilerin kendilerinden en çok tiyatro, sinema gibi etkinlikleri talep ettiğini söyleyen Can, “Öğrencilerimiz için bulunduğumuz beldedeki piknik alanlarında çeşitli aktiviteler yapmaktayız. Spor faaliyetleri, piknikler, yürüyüşler ve kitap okuma faaliyetleri bunlardan sadecec birkaçı. Onların diğer taleplerine de elimizden geldiğince karşılık verme çabası içerisindeyiz. Güneydoğu’da öğretmen olmak Pollyannacı olmaktır. Vatan sevdalısı bir insan olarak buralardaki borcumu ödediğimi düşünüyorum. Devletim görev verirse yine bu beldeye seve seve gelirim” ifadelerini kullanıyor.Halkla fotoğrafçılık etkinlikleri yapıyoruz Şırnak Silopi’de matematik öğretmenliği yapan Karahan Yiğit, bölge halkının son derece misafirperver ve cana yakın oluşunu her şeyin üzerinde tutuyor. Bu durumun yaşadığı her zorluğu perde gibi örttüğünü dile getiren Yiğit, “Okulumuzda tüm öğretmenlerimiz etkinlikler konusunda oldukça özverili. Örneğin, spor faaliyetleri olarak ilçemizde Badminton takımı kuruldu. Bunun yanı sıra okul dışında faaliyet olarak yerel halk, memur ve öğretmen arkadaşlarla kurduğumuz SİLFOT(Silopi fotoğrafçılık) adında etkinliğimiz var. Bu etkinliğimiz için halkımızla bir araya gelip etkinlikler gerçekleştiriyoruz. Elimizden geldiğince bu tür faaliyetlerimize devam edeceğiz.”

Zil çalınca öğrencileri okula koşsun istedi

Okulun öğrencilere sıcak gelmeyen dezavantajlı durumunu ortadan kaldırmak için arayışa girdiğini bildiren Özel, çocukları okula bağlayacak bir merkez tasarlamak istediğini vurguladı.

Çalışmalarına öğrencilerin de destek verdiğini bildiren Özel, “Sınıftaki tüm materyalleri tamamen öz kaynaklarımızla, kendimiz ürettik. Öğrencilerimin hepsinin burada emeği, parmak izleri var. Güzel bir eser bırakmaya çalıştık. Umarım yararlı olabilmişizdir. Umarım öğrencilerimi, zil çaldığında okuldan eve koşturan değil de evden okula doğru koşan öğrenciler olarak hazırlayabilmişimdir.” değerlendirmesinde bulundu.

Sınıfta güneş sistemi

Birçok kişinin güneş sistemini tam bilmediğine işaret eden Özel, şunları kaydetti:

“Dedim ki bir bir aydınlatma sistemi yapacağız. Hem ucuz olacak hem de bize eğitsel açıdan katkısı bulunacak. Sınıfta ‘galaksi tavan’ adını verdiğimiz tavanımız var. Burada da tamamen güneş sistemini uygulamaya çalıştık. Kendi imalatımız. Yani çocuklar kafalarını kaldırdığında hem güneş sistemini hem etrafında sürekli gezen gezegenleri hem de uzaya nasıl gidileceğini tasvir eden uzay aracını ve yıldızları görebiliyor. Tamamen yeni nesil aydınlatma. Buradaki lambalar dört floresanın tükettiği elektrikten daha az maliyetle elektrik tüketiyorlar. Yani eğitimin ışığıyla aydınlanıyoruz diyoruz biz buna.”

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ