Koronavirüs, iki farklı virüsün birleşmesinden ortaya çıkmış olabilir

İlk kez Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan COVID-19, bugüne kadar 16 binden fazla insanın ölümüne neden oldu. Yapılan yeni bir araştırma, bazı yönlerden gizemini koruyan bu virüsün, iki farklı virüs arasındaki rekombinasyonun bir sonucu olarak doğmuş olabileceğine işaret ediyor.

Koronavirüs, iki farklı virüsün birleşmesinden ortaya çıkmış olabilir

Son haftalarda hepimiz COVID-19 hastalığı ve buna neden olan SARS-CoV-2 virüsü hakkında çok şey öğrendik. Küresel çapta bir krize neden olan bu virüs hakkında bilimsel makale sayısı artarken, kökenleri konusunda hala birçok gri alan var.

Hangi hayvan türlerinde meydana geldi? Yarasa, pangolin veya başka bir vahşi hayvan türü mü? Nereden geliyor? Çin’in Hubei eyaletindeki bir mağaradan mı yoksa ormandan mı? Ya da hiçbirisi mi? Anlayacağınız, bilim dünyasının cevaplaması gereken bir dizi soru var.

Aralık 2019’da, hastaneye kaldırılan ilk 41 kişiden 27’si (yüzde 66) Hubei eyaletindeki Wuhan şehrinin kalbinde yer alan bir deniz ürünleri pazarını ziyaret etmişti ancak Wuhan Hastanesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre tespit edilen ilk vaka bu pazara hiç gitmemişti.

Geçtiğimiz ay yayınlanan bir çalışma kapsamında Çinli bilim insanları, yeni tip koronavirüsün evrimsel geçmişini araştırmak için, 24 Aralık 2019 ile 3 Şubat 2020 arasında Çin’den ve başka yerlerden toplam 70 virüs örneğinin genomu analiz etti. Karşılaştırmalı genomik analizleri, SARS-CoV-2’nin Betacoronavirüs grubuna ait olduğunu ve Kasım 2002‘de Çin’in Guangdong eyaletinde ortaya çıkan ve daha sonra 29 farklı ülkeye yayılan SARS-CoV’a çok benzediğini göstermişti.

Enfekte olduğu kişilerde şiddetli akut solunum yolu rahatsızlığına neden olan virüs, enfekte olduğu 8.098 kişiden 774’ünün hayatını kaybetmesine neden oldu. O dönem yapılan araştırmalarda, Rhinolophus cinsi yarasaların, bu virüsün rezervuarı olduğu ve palmiye misk kedisinin, yarasalar ve ilk vakalar arasında bir ara konakçı olarak hizmet ettiği tespit edildi.

Yakın bir zaman önce Çin’in Yunan kentinde bulunan Rhinolophus affinis türündeki yasalardan toplanan RaTG13 adındaki nükleik asitin ise SARS CoV-2’ye yüzde 96 oranında benzerlik gösterdiği ortaya çıktı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), yarasaları SARS-CoV-2’nin en olası doğal rezervuarı olarak kabul ediyor ancak yarasa koronavirüsü ve SARS-CoV-2 arasındaki farklar, insanların bir ara konakçı tarafından enfekte olduğunu gösteriyor. İşte bu noktada devreye pangolin giriyor.

7 Şubat 2020’de yayınlanan bir çalışmada, pangolinin genomik uyumunun, SARS-CoV-2’ye yüzde 99 oranında benzediğini öğrendik. Bu söz konusu hayvanın, virüsün insanlara bulaşmasında ara rezervuar görevi görmüş olabileceğine işaret ediyor.

Ek olarak bu genomik karşılaştırmalar SARS-Cov-2 virüsünün, biri RaTG13’e ve diğeri pangolin virüsüne daha yakın olan iki farklı virüs arasındaki rekombinasyonun bir sonucu olduğunu gösteriyor. Başka bir deyişle yeni tip koronavirüs, önceden var olan iki virüs arasındaki bir kimera olabilir.

Rekombinasyonun meydana gelmesi için, iki ıraksak virüsün aynı anda aynı organizmayı enfekte etmiş olması gerekiyor. Peki, bu rekombinasyon hangi organizmada meydana geldi? Bir yarasa, bir pangolin veya başka bir tür? Ve her şeyden önce, bu rekombinasyon hangi koşullar altında gerçekleşti? Bilim dünyası, yapacağı yeni çalışmalarla bu sorulara cevap bulmayı umuyor.

Science Alert 

KAYNAK : Star.com.tr

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ