Kirpik iltihabı arpacığa neden olabilir

Gözümüzde bulunan meibomian bezleri beslenme, stres ve enfeksiyon gibi farklı etkenlerden etkilenerek Blefarit denilen kirpik dibi enfeksiyonu ve kirpik kepeklenmesi yapabilir. Bu iltihapta arpacığa neden olabilir.

Kirpik iltihabı arpacığa neden olabilir

Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ümit Beden, “Göz kapakları gözyaşı dağılımı ve üretimi için oldukça önemlidir. Sağlıklı bir göz kapağı her göz kırpması esnasında gözyaşı film tabakasını kornea yüzeyine homojen olarak dağıtır ve korneanın kuruyan bölgelerini ıslatır. Ayrıca kapak yapısı içinde gözyaşı film tabakasının yağ kısmını üreten meibomian bezleri vardır. Bu yağ salgısı göz yüzeyine akarak gözyaşının sıvı ve mukus tabakaları ile birleşerek gözyaşı film tabakasını oluşturur. Meibomian bezleri beslenme, stres ve enfeksiyon gibi farklı etkenler ile etkilenerek yağ salgısını daha sıvı veya katı halde gerçekleştirebilir. Blefarit denilen kirpik dibi enfeksiyonu ve kirpik kepeklenmesi buna birer örnektir” dedi.

Yağ salgısının katılaştığı durumda bezlerin ağzı tıkanıp üretilen yağ bez içinde birikerek kistleştiğini ifade eden Prof.Dr. Beden, “Bu duruma ise şalazyon adı verilir. Yani şalazyon aslında ciltte görülen sivilce ile benzerlik gösteren ve göz kapaklarını içinde oluşan bir yağ kistidir. Bu gibi durumlarda erken dönemde sıcak kompres ile kist içinin yumuşatılması ve kapak masajı ile içeriğin dışarı akışının sağlanması en uygun tedavi şeklidir. Kirpik dibi enfeksiyonu gibi durumlarda ise antibiyotikli merhemler ve kirpik temizliği tedaviye eklenir. Sık tekrarlayan şalazyon durumlarında ise yağ bezi salgısının düzenlenmesine katkıda bulunacak bazı vitaminler faydalı olacaktır. Genellikle ağızdan antibiyotik tedavisine gerek olmamasına rağmen, şalazyon içeriğinin mikrop kaptığı ağrılı şiş ve kızarık tablolarda ise ağızdan antibiyotik tablet-şurup tedavisi gerekli olabilir” diye konuştu.

Uzun süre düzelmeyen şalazyonlarda ise cerrahi tedavinin esas olduğunu kaydeden Prof. Dr. Beden, “Bu durumlarda göz kapağının arka tarafından kist boşaltılır. Şalazyonun ağzı kendiliğinden cilde açılmamış ise ciltten kesi yapılmaz. Kapak arkasından yapılacak kesinin kozmetik olarak daha iyi olacağı ve cilt görünümünün bozulmayacağı aşikardır. Bu işlem yaklaşık 5-10 dakika sürer, lokal anestezi ile yapılır, ağrısızdır, başarı şansı yüksektir ve göz kapağında estetik olarak iz bırakmaz” açıklamalarında bulundu.

Havuzdaki tehlikeye dikkat

Tatil yapma fırsatı bulamayanların bunaltıcı sıcaklarda akın ettikleri havuzlar dolup taşıyor. Ancak yeterince temizliğin yapılmadığı havuzlar mikrop yuvası haline dönüşebiliyor. Uzmanlar havuz kullanıcılarını çeşitli tehlikelere karşı uyarıyor. Hijyenik şartların tam olarak yerine getirilmemesi halinde havuzlar başta çocuklar olmak üzere herkes için büyük tehlike arz ediyor. Sıcaklarda mikroorganizmaların üremesine elverişli bir ortam oluştuğu için havuzlara kapasitelerinin üstünde insanın giriş yapılmasına izin verilmeli ve su sıcaklığının 27 derecenin üstünde olmaması gerekir. Su sıcaklığı 27 dereceden yüksekse ve çok kalabalıksa o havuza girilmemelidir.En büyük tehlike halka açık havuzlarda olduğu için bu havuzları işleten belediyeler ve/veya özel işletmelerin halk sağlığını korumak için çok dikkatli olması gerekir. Havuzların temizliğinin sağlanması ve periyodik bakımları çok önemli olduğu için bu işi uzman bir kadronun yapması çok önemlidir. Havuzların sezon öncesinde uzman bir ekip tarafından kontrol edilerek tüm eksiklerinin giderilmesi gerekir. Özellikle makine dairesindeki cihazların elektrik ve mekanik bakımları yapılmalıdır. Bu bakımlar ihmal edildiğinde kısa süre önce yaşanan ölümcül kazalar kaçınılmaz olabiliyor.Havuzların açık olduğu sezonda da bir dizi talimatın yerine getirilmesi önemli. Havuzlarda su sirkülasyonu yapan cihazlar olması ve doğru kimyasalların uzman bir ekip tarafından düzenli olarak kullanılması gerekir. Günümüzde geliştirilen otomasyon sistemleri ile kimyasallar zamanında ve uygun miktarlarda yapılabiliyor ve yanlış, eksik veya fazla kullanılan havuz kimyasalları ise insan sağlığı için tehdit oluşturuyor. Uygun miktarda kullanılmayan temizlik kimyasalları, başta göz ve cilt rahatsızlıkları olmak üzere çeşitli hastalıklara yol açabilir.

Tavuk dönere dikkat

TMMOB’ye bağlı Gıda Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Şehmus Alparslan, sıcaklıkların artmasıyla birlikte özellikle protein içeren gıdalarda mikroorganizmaların daha hızlı geliştiğini ve zehirlenmelere neden olduğunu vurguladı.Semt pazarlarında yaş meyve ve sebze hariç açıkta satılan, temizlenmesi mümkün olmayan yufka, yumurta, peynir, çökelek, baharat ürünlerinin tüketilmemesi gerektiğine vurgu yapan Alparslan, bu ürünlerin toz kapmayacak, sıcakta bozulmayacak şekilde soğutmalı ortamlarda bulundurulması gerektiğine dikkat çekti.“İhtiyacımız olan meyvenin vitamini”Yaz aylarında sıvı tüketiminin artırılması gerektiğini hatırlatan Alparslan, aslında ’meyve suyu’ olarak bilinen pek çok içeceğin de sadece meyve aromalı olduğunu bildirerek, “Bazı ürünlerde nektar, bazılarında meyve suyu, bazılarında ise meyve aromalı içecek yazar. Bizim ihtiyacımız olan meyvenin kendisindeki vitamin ve diğer besleyici unsurlardır” ifadelerini kullandı.“Unlu mamuller ve tatlılar da sorun”Alparslan, açıkta satılan unlu mamuller, tatlı gibi yiyeceklerin de ciddi problem olduğunu ifade ederek, her mevsim sevilerek tüketilen tavuk dönerin de özellikle yaz aylarında yüksek risk taşıdığını anlattı.Uygun şartlarda üretilip satılmayan tavuk dönerin zehirlenmelere neden olabileceğinin ve güvenilmeyen işletmelerde tüketilmemesi gerektiğinin altını çizen Alparslan, şunları söyledi:“Bu olumsuzlukların ortaya çıkmasında devletin denetim mekanizması ayrıca çalışıyordur ama tüketicilerin de alışkanlıkları konusunda üzerine düşeni yapması gerek. Dışarıda satılan ürünleri tüketmediğimizde işletmeciler zaten bizim doğrumuzu uygulamak zorunda kalacaklar. Ama biz dışarıda satılan ürünü tercih edersek, dışarıda daha çok satış olacaktır ve bu denetim mekanizmasının önleyebileceği bir durum olmaktan çıkar.”’Şehzadeler Şehri’ ekoparkına kavuşuyor

Uçakta panik atak belirtisine dikkat

Yrd.Doç.Dr. Rıdvan Üney, “Panik atak belirtileri ile kalp krizi belirtileri birbirine benzemektedir. Bu nedenle panik atak geçirenler korku yaşamaktadırlar. Esasen panik atak kişinin ölümüne neden olmaz, ancak kalp krizi ölüme neden olabilen bir durumdur. Uçakta bulunmak; panik atak geçiren kişi için sağlık kuruluşuna ulaşamamak anlamına geldiği için, bu durumda daha fazla dehşet yaşar” dedi. Yrd.Doç.Dr. Rıdvan Üney, uçakta, panik atakla kalp krizi ayırt etme yöntemlerini şöyle sıraladı:“1. Panik atak genelde; daha genç insanlarda görülmekte iken, kalp krizi ise genelde 50 yaşından sonra görülmektedir.2. Panik atak genelde kaptan pilotun o anda kaç metre yükseklikte oldukları anonsu sonrası ya da oluşan bir türbülans(hava boşluğu sonucu sarsıntı) sonucu başlarken, kalp krizinin bu durumla bir bağlantısı yoktur.3. Uçakta panik atak geçiren kişiler halen ya da daha önce uçak korkusu, panik bozukluk, endişe (anksiyete) bozukluğu tedavisi görmüş ya da görmektedirler. Uçağa bindiklerinden itibaren çoğunlukla kaygılıdırlar.4. Kalp krizi geçirenlerde göğüs ağrısı bıçak saplanır tarzda çok şiddetli iken, panik atakta göğüste iğne batar tarzda ve daha çok sıkıntı şeklindedir.5. Kalp krizinde göğüs ağrısı dinlenmekle azalırken, panik atakta hareket ettikçe azalır.6. Kalp krizinde daha çok soğuk terleme olurken panik atakta sıcak ya da soğuk basması tarzında şikâyet olur.7. Kalp krizinde kişi derin nefes alamazken panik atakta derin nefes almasına rağmen nefesi yetmeyecekmiş hissi yaşar8. Panik atakta kalp krizinden farklı olarak kontrolü kaybetme korkusu, etrafın ve kendinin yabancılaşması hissi olur.9. Kalp krizinde mide bulantısı, kusma, bayılma durumu daha sık görülür.10. Panik atakta bilinç kaybolmaz ve etrafın farkında olmaya devam ederken, kalp krizinde bilinç kaybı olabilir. Gözlerinizde kızarıklık varsa ihmal etmeyinYanlış beslenme öldürebiliyorSusuzluk gergin ve sinirli yapıyor

Uyku alışkanlıkları atalardan yadigar

Bilim adamları uyku düzenimizin atalarımızdan miras kaldığını belirtti.BBC’nin haberine göre, “Proceedings of the Royal Society of London B”de yayımlanan çalışmada, antropologlar, Tanzanya’da yaşayan ve hala avcı-toplayıcı hayat tarzına sahip Hadza insanlarının uyku düzenlerini inceledi. Araştırmacılar, grup halinde yaşandığında ve birilerinin vahşi hayvanlara karşı gözcülük yapması istendiğinde, atalardan kalma aşamalı uyku alışkanlıklarının avantaj sağladığını belirtti.Mirket gibi sosyal gruplarda yaşayan hayvanlarda, dinlenme ve beslenme dönemlerinde, aralarında koruma amaçlı bir gözlemcinin uyanık kaldığına dair bir teori olduğu biliniyordu.Antropologlar, binlerce yıldır yaşam tarzı neredeyse hiç değişmeyen Tanzanya’daki Hadza halkını inceleyerek bu teoriyi insanlarda da test etmeye karar verdi.Yaklaşık 30 kişiden oluşan kamplarda yaşayan ve av hayvanları, kuşlar, bal, çilek ve tohumla beslenen avcı bir toplum profili çizen Hadzalara uyku düzenlerini ölçen bir cihaz verildi.Bilim adamları, 20 günün ve gecenin üzerinde, yaklaşık 20 yetişkin bulunduğu grupta herkesin aynı anda uyuduğu zaman diliminin yalnızca 18 dakika olduğunu belirledi.Çalışmanın lideri Kanada Toronto Üniversitesinden Dr. David Samson, gruptakilerin dönüşümlü olarak neredeyse tüm gün uyanık kaldığını ifade etti.Samson, “Araştırmanın tamamında, yaklaşık 200 saat içerisinde, hepsinin aynı anda uykuda kaldığı süre yalnızca 18 dakika olarak belirlendi. Araştırma grubunda, 8 kişi, gecenin herhangi bir diliminde tedbir amaçlı uyanık kalıyordu, bu da söz konusu kampların tüm yetişkin nüfusunun yüzde 40’ını oluşturuyordu.” dedi.Araştırma, dış etkenler ve yaşam alanı aynı kaldığı sürece, insanların atalarından kalma uyku alışkanlıklarını devam ettirebileceğini ortaya koydu.Geçmiş araştırmalar, bir kişinin biyolojik saatinin yüzde 40-70’inin genetik olduğunu, kalanının çevre ve ilginç bir şekilde yaştan etkilendiğini göstermişti.

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ