Kerry’nin DEAŞ itirafı basına sızdı: Güçlendiğini gördük ve izledik

ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin terör örgütü DEAŞ hakkındaki görüşlerini anlattığı ses kayıtları basına sızdı. DEAŞ’ın Suriye’de büyüdüğünü bildiklerini itiraf eden Kerry, “Esed’in tehdit altında olduğunu düşündük. DEAŞ’ın güçlendiğini gördük ve izliyorduk” diye konuşmuş.

Kerry’nin DEAŞ itirafı basına sızdı: Güçlendiğini gördük ve izledik

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin 22 Eylül’de New York’ta Suriyeli muhalifler ve bazı batılı diplomatlarla gerçekleştirdiği yaklaşık 40 dakikalık toplantının ses kaydı sızdırıldı. WikiLeaks tarafından sızdırılan kayıtta Kerry, terör örgütü DEAŞ’ın yükselişini fark ettiklerini ancak bunun Suriye’de Esed rejimi üzerinde baskı kuracağını düşündükleri için müdahale etmediklerini söyledi.

Kerry, toplantıda şu ifadeleri kullandı:
“Rusya devreye girdi, çünkü DEAŞ güçleniyordu. DEAŞ’ın Şam’a yürüme olasılığı tehdit ediciydi. İşte Rusya bu yüzden devreye girdi. Çünkü bir DEAŞ hükümeti istemiyorlardı ve Esed’i desteklediler. Ve bunun (DEAŞ’ın) büyüdüğünü biliyorduk. İzliyorduk. DEAŞ’ın güçlendiğini gördük. Ve Esed’in tehdit altında olduğunu düşündük. Esed’i muhtemelen müzakere masasına oturtabiliriz diye düşündük. Ama Esed masaya oturmak yerine Putin’in desteğini aldı.”
Kerry’nin ses kayıtları sızdırıldı

New York Times gazetesi, Kerry’nin yabancı diplomatlar ve Suriye’de insani yardım faaliyetlerinde bulunan Suriyeli sivillerle yaptığı belirtilen bir toplantıya ilişkin ses kayıtlarını yayınladı.John Kerry, ses kayıtlarında, Esed’e karşı askeri müdahalede bulunulması noktasında Başkan Barack Obama yönetiminden yeterince destek görmediğinden şikayet ederken, “Obama yönetimi içerisinde Suriye’de askeri güç kullanılması için sadece 3-4 kişi destek verdi, ben tartışmayı kaybettim.” ifadesini kullandı.Kerry’nin, kayıtlarda kendisinin Esed’e karşı askeri güç kullanılması için yönetime baskı yaptığını iddia ederken de şunları kaydetti:”Güç kullanılması gerektiğini söyledim. Bunun için öne çıktım. Elinde bulundurduğu silahlardan dolayı Esed’in peşinden gitmemiz gerektiğini söyleyen bendim ve daha sonra ise durum farklı bir şekilde gelişti. Fakat en temelinde Kongre bunun için oy kullanılmasına dahi izin vermedi.”New York’ta Birleşmiş Milletler (BM) toplantısı sırasında John Kerry’nin sözlerinin kaydedildiği belirtilirken, Kerry’nin konuşma esnasında Rusya hakkında sarf ettiği sözler de dikkati çekiyor.Kerry’nin, Rusya’nın herhangi bir uluslararası hukuku gözetmediğini belirttiği konuşmasında, “Ruslar Suriye’ye davet edildi, biz edilmedik. Biz Ruslar gibi davranmıyoruz. Standartlarımız farklı. Bizim Suriye’de jetlerimizin uçmasının tek sebebi DAEŞ’e karşı verdiğimiz mücadele.” dediği belirtildi. John Kerry’nin, konuşmasında, “Eğer Esed’in peşinden gitseydik, rejime ait bütün hava savunma mekanizmalarını ortadan kaldırmamız gerekirdi ve bunun hukuki bir zemini yok.” değerlendirmesinde bulunduğu da kaydedildi.


‘Kongre, askeri müdahaleyi oylamayı reddetti’

Al Jazeera’de yer alan habere göre Kerry, Suriye rejimine yönelik askeri müdahalenin neden yapılamadığını ise şöyle açıkladı:

“Suriye’de güç kullanılması lehine konuştum. Bunu savundum. Kalkıp (kimyasal) silahlar yüzünden Esed’e saldıracağımızı duyuran benim. Sonrasında ise olaylar başka bir sürece doğru evrildi. Ama sonuç itibarıyla, Kongre, bunu oya sunmayı dahi reddetti. Tony Blair, parlamentoya gitti ve oylamayı kaybetti.”

Kerry, görevin sona ermesi sebebiyle düzenlediği basına veda toplantısında da 2013’te yapılması düşünülen bu müdahaleyle ilgili, “İngiltere parlamentosunun hayır oyu yüzünden iş yürümedi, yoksa Obama Suriye’de güç kullanmaya kararlıydı” diyerek kendilerini aklamaya çalıştı.
ABD DAEŞ’i PKK devleti için kurdu

Şubat 2015’te Süleyman Şah Türbesi’nin Münbiç’ten Türkiye sınırındaki Suriye Eşmesi’ne getirildiğini Şah Fırat Operasyonu’nu yöneten emekli Tuğgeneral İhsan Başbozkurt, başta terör örgütü DAEŞ olmak üzere birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu. Azerbaycan’ın Ermenistan’a karşı büyük zafer kazandığı Karabağ gerilimi sırasında Türkiye’nin Bakü Silahlı Kuvvetler Ataşeliği görevini yürüten Başbozkurt, 2012 yılında general olarak atandığı Urfa’da konuşlu 20. Zırhlı Tugay Komutanlığı’nda 3 yıl boyunca DAEŞ terör örgütüyle mücadele etti. Türkiye sınırını DAEŞ ve PYD tehdidinden korumak üzere 5 metre derinliğinde, 4 metre genişliğinde 150 kilometre hendek açan, DAEŞ tehdidi altındaki Süleyman Şah Türbesi’ni başarılı bir operasyonla taşıyan Başbozkurt, DAEŞ’i, sınırlarımızda tehdit olmaya başladığı ilk günden itibaren “Amerika’nın kurduğu örgüt” olarak tanımladı. DAEŞ’e karşı en uzun süre mücadele veren ve örgütü en iyi tanıyan isimlerden biri olan Başbozkurt ile bu örgüt dışında Fırat Kalkanı’nı, el-Bab’ı ve Rakka’yı konuştuk…SÜNNİ BAĞDADİ’Yİ CIA EĞİTTİ “DAEŞ’in (IŞİD) kuruluşu 2004 yılı. Lideri Ebubekir el Bağdadi. Amerikalılar Irak’ı işgal ettikten sonra Bağdadi’yi, orada kendilerinin ‘Bukka’ denen bir üssü var, 2004’ten 2009’a kadar orada esir tutuyorlar, onu CIA ajanları eğitiyor ve hazırlıyor. Başlangıçta Kürt devleti, müteakiben de büyük Ermenistan devletini gerçekleştirmek için ‘biz kimleri kullanabiliriz’ denilerek yapılmış bir hazırlık. Bağdadi’nin seçilmesinde, sünni olması önemli bir etken. Diyorlar ki, ‘biz sünni birini seçelim, Türkiye bundan şüphelenmesin’. Bağdadi’yi burada iyice yetiştiriyorlar ve örgütün lideri haline getiriyorlar.”IRAK’A DÖNMEK İÇİN KULLANDILAR “Amerika, 2011 yılında ‘Ben Irak’ı terkediyorum’ dedi. Terkederken Irak’ı ne halde bıraktığı da bütün dünya tarafından biliniyor. ABD buradan mağlup olarak çıkınca, prestijini kurtarmak için bir süre sonra ‘Benim Irak’a geri dönmem lazım’ dedi. Geri dönebilmesi ve Suriye’deki bu şekillenme için 2013 yılında el Bağdadi’yi ortaya çıkardı. Bağdadi başta Nusra grubu ile hareket etti. Irak’ta Suriye’ye doğru büyümeye başlayınca El Nusra’dan ayrıldı. Bu kadar genişlemeleri ABD’nin bölgeye tekrar girme meşruiyetini oluşturdu. ABD zaten bunun hazırlığını, bu topraklara şii-sünni düşmanlığını ekerek yapmıştı.” ‘TERK ET’ DEDİĞİMDE ÇIKACAKSIN“ABD, özellikle Suriye’de kendi kurduğu bu örgüte bir misyon yükledi. El Bağdadi’ye dedi ki, ‘Benim gelecekte şekillendirmek istediğim bölgeyi ele geçireceksin. Ben sana terk et dediğimde de çıkacaksın. Kime terk edeceğini de sana söyleyeceğim. Dolayısıyla bu misyonu da kendisine müzahir bir PYD/YPG/PKK devletini kurmak için harekete geçirdi. 2012 yılından başlayarak 2013, 2014, 2015 yılına kadar bu bölgelerde Resulayn, Tel Abyad, Cerablus, Çobanbey, El Bab, Münbiç, Rakka, derken 3 yıllık bir zamanda büyük bir alanı işgal ettiler. Bunlardan Resulayn, Tel Abyad, buram buram Arap şehirleri, yüzde 90’ı Arap, Türkmenler de var. DAEŞ buraları aldıktan sonra PYD/YPG/PKK güçlerine mermi bile atmadan bıraktı gitti.” DESTEK KESİLİRSE YOK OLUR“Bir misyonu gerçekleştiriyor DAEŞ orada. DAEŞ aslında herhangi bir şekilde o bölgede kalıcı unsur olmaya hevesli, niyetli değil. Yayılma şeklinde baktığınızda bunu açıkça görüyorsunuz. Devlet olmak isteyen bir örgüt böyle yayılmaz. Zaten DAEŞ’i yok etmeyi, ona misyon yükleyenler öncelikle isteyecek. Orada kandırılmış, beyinleri yıkanmış çok insan var. Siz de aynısını yapabilirsiniz, antipropaganda yaparsınız. Mesela şuanda Fırat Kalkanı bölgesinde ÖSO’ya teslim olan DAEŞ’li sayısı yaklaşık 400 kişi. Bu çok iyi bir rakam. Devamı da gelebilir. Bu örgütü destekleyen ülkeler desteklerini çekerlerse DAEŞ çok kısa sürede yok olur.” Tuzak bozuldu “DAEŞ bir amaç için kurulmuştu. Türkiye, Fırat Kalkanı ile bu tuzağı bozdu. Şimdi Türkiye, DAEŞ’i ortadan kaldırmak için var gücüyle çalışıyor. Türkiye şimdi diyor ki, ‘Biz El Bab’ı ÖSO ile alacağız ve kendilerine teslim edeceğiz’. DAEŞ’i belki de destekliyorlar şimdi silah yönünden. DAEŞ o bölgede tahkimat yapıyor, mayınlıyor ve kuvvetli hale getiriyor bölgeyi. Bab onlar için batıda kale ve manevi bir anlamı var. Orayı bırakmak istemiyorlar. Bu operasyon başarıyla, müthiş bir sevk ve idareyle devam ederken, Bab’a indikçe TSK’nın biraz daha dikkatli olması lazım.”Harekât ÖSO’ya özgüven getirdi“Fırat Kalkanı Harekâtı ile Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki planı bozdu. Türkiye o koridoru başından beri, 2012 yılından beri görüyor. Resulayn 2013 yılı başında DAEŞ tarafından PKK/PYD’ye teslim ettiğinden beri Türkiye o koridoru görüyor. Fırat Kalkanı müthiş bir harekât. Bu harekâtın en önemli özelliği, Özgür Suriye Ordusu’na savaşma azim ve iradesini kazandırdı. ÖSO’nun kahraman savaşçılarına özgüven geldi. ÖSO’da düzenli birlik anlayışı oluşturdu bu savaş. Vatan, bayrak, millet, şehitlik kavramlarını kazandılar. Türkiye açısından baktığınız zaman, 15 Temmuz FETÖ terör örgütünün yapmış olduğu hain terör saldırısının ardından bütün dünya kamuoyu TSK’nın artık takatinin, gücünün olmadığı, emir komuta sevk ve idareyle ilgili sıkıntısının olduğunu zannetti. Bu operasyonla Türkiye, TSK dedi ki, ‘Ben dimdik ayaktayım. Gücüm, azmim ve irademden hiçbir şey kaybetmedim.’ Fırat Kalkanı, büyük bir başarı kaydetti ve tüm dünyayı şaşırttı.”PYD’den daha iyi durumdalar Muhalifler Rakka’yı alabilir“Türkiye, Cerablus, Azez, El Bab, Münbiç karesini ele geçirdikten sonra bir sonraki aşama koalisyon güçleriyle Rakka istikametine hareket edilmesi. ABD, Rakka’yı PYD/YPG ile çözeceğine inansaydı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yanına yaklaşmazdı. Rakka öyle bir yer ki şuanda nüfusu 700-800 bin. Burada şehir muharebeleri yapılacak. Hava Kuvvetlerinin, topçu desteği, roket desteğinin yoğun olduğu bir muharebe olacak bu. Meskun mahallerde muhabere olacak. ÖSO gördüğüm kadarıyla bir eğitime tabi tutulmuş ve PYD/YPG’den daha iyi durumdalar. Bunu yapabileceklerini düşünüyorum. Akçakale bölgesinde, Rakka’dan gelmiş, Tel Abyadlı çok sayıda insan var. 5 bin kadar. Bunlar ÖSO gibi eğitilip, bunlarla birlikte de girilebilir. Bu bölge onların. Yüzde 90’ı Arap ve Türkmen. PYD/YPG’nin değil. Burada bir psikolojik savaş da yapılmalıdır. O bölgenin aşiretleriyle girersin, onlara da ÖSO gibi vatan, millet, bayrak, toprak aşkını ve savaşma azim ve iradesini aşılarsın. Rakka operasyonu konusunda şunu vurgulamalıyız: Rakka harekatı, Fırat Kalkanı’ndan sonra Türkiye’nin birinci derecede ulusal güvenlik sorunudur. Diyorlar ki, Türkiye’nin ne işi var orada? Peki ABD’nin ne işi var? Siz eğer sınırlarınıza sıkışıp kalırsanız bu devleti yönetemezsiniz.” Oraya Tel Abyad’dan girilmeliPentagon samimiyse yolu açsın “Rakka harekatının güzergahı çok önemli. ‘Cerablus’tan sevk ve idare’ diyorlar. Asla! Çok zor buradan, sağlıklı değil. 250-300 kilometrelik bir mesafeden söz ediyorsunuz. Ancak Tel Abyad-Rakka dediğiniz zaman 87-90 kilometre. Sevk ve idarenin, mesafenin, süratle hareket etmenin yapılabilmesi için Akçakale bölgesi, yani Tel Abyad. Madem PKK/PYD ABD’ye müzahir; o zaman bu yolu açmalılar. Tel Abyad’dan 40 kilometre ötedeki Ayn el İsa’ya kadar YPG kontrolü var. Amerika da bu işin içinde olacağı için, burası çok rahatlıkla hareket edilebilecek bir alan. Buradan sonra bir 40-50 kilometre daha kalıyor. Burada da ABD’nin, Türkiye’nin ya da koalisyonun kara gücü, farketmez, buradan hareket ederek gidecek. Eğer samimilerse, DAEŞ’i yok etmek istiyorlarsa Rakka operasyonunun yolu burası.”Türkiye hep dik durdu“Türkiye, bugüne kadar, her ne kadar bütün dünya kamuoyu ‘Türkiye DAEŞ’in yanında, DAEŞ ile birlikte hareket ediyor’ dediyse de, başlangıçtan itibaren politikasını değiştirmedi. Türkiye’nin 2011-2012’de DAEŞ ile ilgili politikası ne idiyse şimdi de o. Ama Türkiye’nin yaptıkları görünmedi dünya kamuoyunda, görünmek istenmedi. Oysa Türkiye hiçbir zaman DAEŞ’in yanında olmadı. Ben 3 yıl, DAEŞ’in ortaya çıktığı günden itibaren o bölgede görev yapan birisi olarak şunu söyleyebilirim ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve silahlı kuvvetleri DAEŞ’a her terör örgütünde neyse aynı uygulamayı yaptı, asla ve asla batının yaptığı gibi destek, yardım yapmadı. Türkiye’nin neyse o günkü duruşu bugün de aynıdır. Dik durdu. Bu dik duruşunu da işte bugün bütün dünya kamuoyunun takdir ettiği Fırat Kalkanı ile taçlandırdı. Bütün dünyaya dedi ki, ‘İşte DAEŞ’la mücadele böyle olur’. Bugün, Türkiye’nin tezlerinde ne kadar haklı olduğu görüldü. Fırat Kalkanı ile gelinen noktada Almanya, hatta ABD’nin kendisi uçuşa yasak bölgenin mutlaka uygulanması gerektiğini, bu uçuşa yasak bölgede Türkiye’nin yapmak istediği projelerin desteklenmesi gerektiğini söylemeye başladı. Ve bu herkesin çıkarına. Avrupa’nın, ABD’nin, hatta dünyanın emniyeti sözkonusu.”Legalleştirme oyunu“ABD’nin bir oyunu da şu oldu: Dünya kamuoyunun ilgisini Ayn el-Arab’a (Kobani) çekmek ve PKK/PYD terör örgütünü meşrulaştırmak için Kobani oyununu devreye soktu. Orada dedi ki, ‘Bakın DAEŞ o kadar büyük, o kadar kanlı bir örgüt ki, yüzde 99’u Kürt vatandaşı olan insanların evini barkını yıktı, buraları işgal etti. DAEŞ, Ayn el-Arab’ı aldıktan 1.5 ay sonra PYD/YPG geri aldı. ABD bunu niye yaptı? Bütün dünya kamuoyunun dikkatini o bölgeye çekerek süreci çabuklaştırdı, ‘burası Kürtlere ait bir bölge’ algısını yaratmak, kendisinin PKK/PYD’ye yardımını legalleştirmek, onlara desteğini sürdürmek için bu oyunu oynadı. Bir diğer amacı da Türkiye’yi güç duruma düşürmekti. Eğer Türkiye Ayn el-Arab’daki 186 bin Kürt vatandaşı almasaydı, parmaklıklar ardında bıraksaydı, ABD dünya kamuoyuna diyecekti ki, ‘Türkiye Arap-Kürt ayrımı yapıyor’. Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için bu işi yaptı. Ama Türkiye dik duruşuyla, ‘bana geleni ayırmam’ diyerek o insanlara kapılarını açtı ve ABD’nin oyunu da tutmadı. Tutsaydı, bunun içeride de etkileri olacaktı. Güneydoğu’da farklılıklar kaşınmış olacaktı.”

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ