Kanser olmamak için ‘konuşmayın, mesajlaşın’

Nükleer Tıp Uzmanı Prof. Dr. Akın Yıldız, tüm dünyada cep telefonlarının aşırı kullanımı sonucu ortaya çıkan radyasyonun beyin tümörlerinde artışa neden olduğunu belirterek, “Konuşmayın, mesajlaşın” uyarısında bulundu. Prof. Dr. Yıldız, wi-fi’ler nedeniyle her an her yerde elektro manyetik radyasyona maruz kalındığına dikkati çekti.

Kanser olmamak için ‘konuşmayın, mesajlaşın’

Antalya’da görev yapan Nükleer Tıp Bölümü’nden Prof. Dr. Akın Yıldız, günümüzdeki birçok hastalığın görüntüleme yöntemi yapıldıktan sonra tanı konulduğunu belirterek, doğru tedavi için görüntülemenin çok önemli olduğunu aktardı. MR, tomografi, röntgen, PET/CT gibi görüntüleme yöntemlerinin doğru biçimde doğru zamanda ve doğru kişiye kullanıldığında son derece etkin biçimde tedaviyi yönlendirdiğini kaydeden Prof. Dr. Yıldız, görüntüleme yöntemlerinin hastanın vücuduna aldığı radyasyon açısından değerlendirildiğinde, ultrasonografinin radyasyon yaymayan bir yöntem olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Yıldız, “Ultrasongrafi, ses dalgalarıyla, yani elektromanyetik spektrum olan bir dalga ama iyonizasyon yapmayan, hastaya zararının olmadığını kabul ettiğimiz bir yöntem” dedi. Bir diğer zararsız yöntemin Manyetik Rezonans (MR) görüntüleme olduğunu aktaran Prof. Dr. Yıldız şunları kaydetti: “MR yönteminde de radyasyon olmadığını biliyoruz. Vücutta bir ısınmaya yol açıyor ama bugün için veriler MR’ın da vücuda belirgin bir zarar vermediği yolunda. Sintigrafi, tomografi ve PET/CT gibi yöntemlerde radyasyon var. Anjiyografi ve PET/CT’de daha fazla radyasyon olabilir. Radyasyona maruz kalma birimi olarak kullanılan bir ölçüm birimi var. Milisievert adı verilen. Verilen dozlar yapılacak tetkike göre oldukça değişken olabilmektedir.”

“Cep telefonları geri planda kaldı”

Cep telefonlarının yaydığı radyasyonla ilgili konunun son yıllarda geri planda kaldığını belirten Prof. Dr. Akın Yıldız, “İlk başlarda büyük korku vardı. Baz istasyonu, cep telefonu çok gündemdeydi ama biraz geride kaldı son yıllarda. Aslında bu çok önemli bir konu, çünkü telefon kullanımı çok yaygın” dedi. Gelişmiş ülkelerde kişi başı telefon sayısının 1.8 olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü: “Düşünün bir kişinin 2 telefonu var. Gelişmiş ülkelerde sayısal veriler daha güvenilir olduğu için söylüyorum, evlerdeki wi-fi oranı yüzde 60’ları geçmiş. Her yerde wi-fi var. Her yerde elektromanyetik radyasyona maruz kalınıyor bir şekilde. Eskiden televizyonda radyasyon var deniliyordu ama artık onun çok ötesinde, her an her yerde gözle göremediğimiz, bizim ürettiğimiz enerji dalgalarına maruz kalıyoruz.”

Prof. Dr. Yıldız, wi-fi’ler nedeniyle her an radyasyona maruz kaldığımızı belirtti.

Beyin tümörlerinde artışa neden olduğu bilimsel olarak kanıtlandı

2016 yılında wi-fi ve cep telefonlarıyla ilgili yayımlanan ve kongrelerde sunulan çalışmalar olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yıldız, aşırı cep telefonu kullanımının beyin tümörü görülme oranını artırdığının artık bilimsel olarak ortaya konduğunu söyledi. Prof. Dr. Yıldız, yapılan çalışmalarla iyi huylu ve kötü huylu tümörlerde 2.4 oranında artıştan söz edildiğini söyledi.

Çocuklarda cep telefonuna dikkat

Özellikle çocuklarda cep telefonu kullanımına vurgu yapan Prof. Dr. Akın Yıldız, “Çocuklarda kafatası kalınlığı ve geçirgenliği büyüklere göre daha fazla. Bu konuda çok dikkatli olunmalı” dedi. Yatak odasında cep telefonlarının şarj edilmemesi, evdeki wi-fi’nin uyurken kapatılması gerektiğini aktaran Prof.Dr. Yıldız, “Yatak odasında elektromanyetik sinyallerin mümkün olduğunca alınmaması gerekiyor. Uyurken cep telefonunun kapatılması uygun olur. Gereksiz radyasyona mümkün olduğunca maruz kalmayalım. Uzak tutalım kendimizden” diye konuştu.

Gerekmedikçe kullanmayın, konuşmayın mesaj atın

Cep telefonlarının kulaklıkla kullanılmasının doğru olduğunu belirten Prof. Dr. Yıldız, gerekmedikçe kullanılmamasını önererek, “Örneğin yazı biçiminde iletişim mümkünse onu yapmak lazım. Eğer konuşmamız gerekmiyorsa mesaj göndermek lazım. Yazılı mesaj göndermekle daha az elektromanyetik radyasyona maruz kalınır. Cep telefonu sohbet değil, iletişim aracı olmalı. Şu anda belki bunun sonuçlarını görmüyoruz ama 5-10 sene sonra sinir tümörlerinin daha fazla karşımıza çıkacağı ifade ediliyor. Bu riskin yüksek olduğu söyleniyor” dedi. Prof. Dr. Akın Yıldız, bilim dünyasında yapılan çalışmalarla cep telefonlarının yaydığı radyasyonun başta kanser olmak üzere dikkat eksikliği, migren, parkinson, uyku bozukluğu ve kalpte ritim bozukluğuna yol açabileceği yönünde kuşkular olduğunu da kaydetti.

Kanser tehlikesine karşı evlere cihaz yerleştirildi

İstatistiklere göre doğal kaynaklardan yüzeye çıkarak evlerin içinde biriken ve kanserojen etkisi olduğu bilinen radon gazı, akciğer kanserine neden olan etkenlerin arasında ikinci sırada yer alıyor. “Türkiye Ev İçerisinde Radon Gazı Seviyesi Haritalandırılması” projesi kapsamında ülke genelinde 62 bin eve radon sensörleri yerleştirelerek ölçümler yapılacak. Bugüne kadar 41 ilde çalışma tamamlanırken 2019 yılına kadar diğer illerdeki radon gazı ölçümleri de belirlenen program dahilinde tamamlanacak.Halk Sağlığı Müdürlüğünün eğitimli personelleri tarafından belirlenen tüm noktalara yerleştirilen ölçüm cihazları iki ay boyunca salon ve yatak odasında bulunan dolap üzeri gibi yüksek bir yerde, hiç oynatılmadan bekletilecek. Cihaz her gün ev içindeki gaz oranını ölçecek ve kaydedecek. Ölçümler sonunda TAEK tarafından incelenecek olan cihazlarda radon gazının tespit edildiği bölgelerde acil önlemler alınacak. Radon gazının yüksek olduğu tespit edilen evlerin zemini de özel bir malzemeyle kaplanacak. Mevcut binalarda ise, toprakla temas eden çatlak veya su sızıntıları varsa, bina onarıma alınacak.Sigaradan sonra ikinci sıradaİnsanların yaşamış oldukları fiziki ve coğrafi şartlara bağlı olarak doğada bir takım radyasyon gazına maruz kaldıklarını dile getiren Halk Sağlığı Müdürü Dr. Ahmet Barış, “Bunlardan bir tanesi de radon gazı. Radon gazının temel kaynağı temel olarak toprak ve yeraltındaki kayalardan meydana geliyor. Radon gazı kokusuz, tatsız ve kapalı ortamlarda birikme eğilimi gösteren bir gaz. Yapılan epidemiyolojik çalışmalarda radon gazına maruziyetin akciğer kanserine neden olduğu tespit edilmiştir. Hatta sigaradan sonra akciğer kanserine neden olan ikinci etken olduğu belirtilmektedir. Bu konuda dünyada bir takım çalışmalar yapılmış, yapılan çalışmalarda insanların yaşamış oldukları mekanlarda normalde madenlerde bulunan radon gazının belirlenen seviyelerin üzerinde tespit edilmiş” dedi.Türkiye’de bu kapsamda radon gazı kontrol programı hazırlanması amacıyla Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) tarafından yürütülen bir proje olduğuna dikkat çeken Barış, bu projenin amacının tüm illerde daha önce belirlenen hanelerde özel dedektörler vasıtasıyla radon gazının gazının tespit edilmesi, bu sayede Türkiye’de bir radon gazı haritasının ortaya çıkarılması, buna göre de eğer risk altında bulunan bölgeler, yöreler varsa buna yönelik tedbirlerin, önlemlerin geliştirilmesi amacıyla bir çalışma yürütüldüğünü dile getirdi. Daha az radyasyon artık mümkün Evlerin havalandırılması gerekiyorTürkiye genelinde yaklaşık 62 bin hanede özel dedektörler vasıtasıyla radon gazı ölçümlerinin devam ettiğini anlatan Barış, “Bu kapsamda Çorum’da da 590 hanede başlamış bulunmaktadır. Şuanda Halk Sağlığı Müdürlüğü ekipleri daha önce Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) tespit edilen adresleri ziyaret ederek buralara özel dedektörleri yerleştiriyorlar. Bu dedökterler yaklaşık iki ay boyunca tespit edilen binalarda, evlerde kalacak. Daha sonra bu dedektörleri toplayacağız. Ölçüm için Türkiye Atom Enerjisi Kurumuna göndereceğiz” diye konuştu.Binalara radon gazının girişini azaltmaya yönelik tedbirler hakkında da açıklama da bulunan Halk Sağlığı Müdürü Barış, “Radon gazı özellikle topraktan geldiği için binalardaki çatlaklardan ve bağlantı noktalarından girerek daha çok binalarda birikme eğilimi göstermektedir. Bu nedenle bina yaparken öncelikle zemin ve jeolojik etütlerin iyi yapılması gerekiyor. Yine binalarda özellikle zemin katlarda havalandırma sistemlerinin iyi yapılması gerekiyor. İnşaatta kullanılan malzemelerin radyoaktivitesi düşük malzemeler tercih edilmesi gerekiyor. Binaların ve meskenlerin yeterince havalandırılması gerekiyor. Bu sadece radon gazı değil genel olarak ev sağlığı için de önemlidir. Düzenli olarak binaların, evlerin havalandırılması gerekiyor. Daha çok zeminlerdeki çatlaklarda ve bağlantı noktalarında girdiğini söyledik bu konularda da gerekli tedbirler alınarak buralarda gerekli izalasyonların yapılması ve doğal havalandırma sistemi ile yapılan bir takım önleyici tedbirler radon gazına maruziyeti azaltmış olacaktır” dedi.

Cep telefonları kanser yapmıyormuş!

Bozok Üniversitesi Erdoğan Akdağ Kongre ve Kültür Merkezi Bozok Salonu’nda, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Konsey Üyesi, Kanser ve Kök Hücreleri Çalışma Grupları Başkanı Prof. Dr. Taner Demirer, Türkiye’deki kanser çalışmaları ve kanserden korunmanın yollarına ilişkin bir konuşma yaptı.Türkiye’de erkeklerde en yaygın olan akciğer kanserinin temel sebebinin sigara olduğuna ve bayanlarda artan sigara kullanımı nedeniyle akciğer kanserinde bir artış olduğuna dikkati çeken Demirer, şunları kaydetti:”Sağlık Bakanlığımızın yürüttüğü ‘Dumansız Hava Sahası’ kampanyasının başarısı çok büyük. Biz bunun verimini ilerde göreceğiz. Biz bekliyoruz ki sigara içiminin azalmasıyla önümüzdeki 10 – 15 yıllık dönemde erkeklerde akciğer kanserinin oranı azalacak. Sigaranın yanında alkol çok önemli bir risk faktörüdür. Bugün itibariyle kansere yol açan en önemli 4 sebep var. Bunlardan birisi sigara, ikincisi alkol, üçüncüsü hareketsizlik ve spor yapmamak ve dördüncüsü de şişmanlık yani yağlı beslenme. Bugün itibariyle yağlı beslenme ve şişmanlık özellikle kalın bağırsak rahim ve meme kanserlerinin riskini ciddi anlamda artırıyor. Bayanlarda sigara içimi ve alkol kullanımı meme kanserlerinin riskini ciddi şekilde artırıyor. Bence bugün toplumumuzda kanserle mücadelede sigaradan uzak durmak, spor yapmak, hiç olmazsa günde yarım saat tempolu yürüyüş yapmak, alkol almamak, yağlı gıdalarla beslenmemek ve özellikle tahıllı gıdalarla beslenmeyi öneriyoruz.”Cep telefonlarının, tabletlerin ya da bilgisayarların kanser yaptığı ortaya konmamıştır”Cep telefonlarının, bilgisayarların ve tabletlerin kansere ne yönde etki sağlıyor?” sorusu üzerine Demirer, bunun sadece bir kanı olduğunu, bilimsel bir dayanağının olmadığını vurgulayarak, “Cep telefonlarının, tabletlerin ya da bilgisayarların kanser yaptığı ortaya konmamıştır. Böyle bir kanı bazılarında var ama bilimsel bir dayanağı yok. Onu belki de ileriki yıllarda göreceğiz.” ifadelerini kullandı.GDO’lu besinlerin herhangi bir risk oluşturduğunu söyleyemeyizDemirer, GDO’lu ürünlerin kansere etkisi yönünde de “Genetiği değiştirilmiş organizmaların kanser yapıcı etkisi gösterilememiştir. Yani bu konuda herhangi bir bilimsel veri yoktur. Dünyanın bir çok ülkelerinde de tüketilmektedirler. O nedenle GDO’lu besinlerin herhangi bir risk oluşturduğunu söyleyemeyiz.” dedi.

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ