Japon tarzı beslenme ömür uzatıyor!

Uzman Diyetisyen Şebnem Kandıralı Yıldırım, Japonların dünyadaki en uzun yaşayan ve belki de en sağlıklı yaşayan insanlar olduğunu söyledi

Japon tarzı beslenme ömür uzatıyor!

Uzman Diyetisyen Şebnem Kandıralı Yıldırım, Japonların dünyadaki en uzun yaşayan ve belki de en sağlıklı yaşayan insanlar olduğunu söyledi.

Kandıralı; “Global olarak obezite görülmesi en düşük oranlarda olan bir ülkedir ve Batı ile karşılaştırıldığında kalp hastalığı görülme oranı daha düşüktür. Japonların neden daha uzun süre yaşadıkları kesin olarak bilinmese de büyük olasılıkla diyetlerinin etkiledikleri düşünülmektedir. Beslenme alışkanlıkları değerlendirildiğinde aynı gün içerisinde hastalıkla savaşan besinlerin çoğunu yeme eğiliminde oldukları görülmüştür” dedi.

Uzman Diyetisyen Yıldırım, Japon diyetinin belirli bileşenlerini benimsemenin sağlığa artı bir fayda sağlayacağını belirterek şu önerilerde bulundu;

Yeşil çay : Japon diyet ve kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır. Muhtemelen diyetlerindeki uzun ömrü sağlayan birincil faktörlerden biridir. Yapılan çalışmalar yeşil çay tüketen bireylerin kardiyovasküler hastalıklara, diyabete ve çeşitli kanser türlerine (meme, baş ve boyun, kolorektal ve prostat) karşı korunduğunu göstermiştir. Yapılan bir çalışmada günde 5 bardak ve üzeri yeşil çay tüketiminin tüm nedenlere bağlı ölümü erkeklerde yüzde 12, kadınlarda da yüzde 23 oranında azalttığı saptanmıştır. Yeşil çayın sağlığı teşvik edici anahtar bileşeni epigallokateşin gallat (EGCG)’dır. EGCG’ye standardize edilmiş yeşil çay ekstreleri maximum yarar sağlamak için bir besin takviyesi olarak kullanılabilir. Aksi halde günlük 5 bardak ve üzerinde tüketmek gereklidir.

Balık : Japonlar Dünya’daki balık arzının büyük bir bölümünü tüketirler. Balığı kahvaltıda bile tercih ederler. Balık tüketiminin birçok sağlık yararı vardır. Yapılan bir çalışma, haftada 1-2 kez 90 g yağlı balık tüketiminin kalp hastalığından ölme riskini yüzde 36 oranında azalttığını göstermiştir. Yapılan diğer çalışmalarda kalp hastalığından korunmanın yanı sıra düşük diyabet riski ve hatta kanser riski sağladığını saptamıştır. Balık omega 3 ve astaksantin gibi hastalıklarla savaşan önemli besin öğeleri içerir. Optimal sağlık için haftada en az 2 porsiyon yağlı balık tüketilmelidir.

Deniz Yosunu: Amerikan diyeti ile Japon diyeti arasındaki en büyük farklardan biri Japon diyetinin yosun içermesidir. Japonlar günlük 4-6 g arası yosun tüketirler. Popüler çeşitleri arasında Wakame, Nori ve Kombu sayılabilir. Yarım bardak Wakame 25 kalori, 1 yaprak Nori 10 kalori ve 3,5 parça Kombu 5 kaloridir. Yosun yararlı iyot ve hastalıklarla savaşan özel bileşikler fucoidanları (özellikle kahverengi yosunlarda) içerir. Yapılan çalışmalar fucoidanların anti viral (virüslere karşı etkili), anti koagülan (pıhtılaşmayı önleyici), anti inflamatuar (iltihap karşıtı) ve anti kanser özellikte olduğunu göstermektedir. Yapılan bir çalışmada fucoidanların farklı kanser hücrelerinde kanser hücre çoğalmasını önlediği saptanmıştır. Fucoidandan zengin yosunlar bir kez alındığında vücutta dioksin gibi toksinlere bağlanarak atımlarını da kolaylaştırır. Deniz yosunu içerdiği alginatlar (yosun türlerinin hücre duvarları içindeki şeker bileşikleri) ile mide boşalmasını geciktirerek iştahı baskılamaya da yardımcıdır bu nedenle kilo kaybı içinde kullanılabilmektedir. Birçok çeşidi aljinik asit içerir. Jel benzeri bu madde dondurma, puding, aromalı sütlü içecekler, pasta dolguları, çorbalar, şuruplar gibi besinlerde stabilizatör ve koyultucu olarak kullanılır. Deniz yosunu susam yağı, susam tohumu, tamari (soya sosu), esmer pirinç sirkesi, havuç, soğan, salatalık gibi besinlerle denenebilir. Deniz yosunu sotelenip kızarmış ekmek ve krem peynir ile de tercih edilebilir.

Fermente Besinler: Japonlar düzenli olarak fermente besinler tüketirler. Baharatlar, sebzeler, soya ve hatta deniz ürünleri bile fermente edilir ve Japon diyetinin bir parçasıdırlar. Fermente besinler yararlı bakteriler, maya ve besin öğeleri içerirler. Örneğin Natto (fermente edilmiş soya fasülyesinden yapılan yiyecek) zengin bir K2 vitamini kaynağıdır. K2 vitamini geleneksel bir Amerikan diyetinde besinlerle gelmesi zor bir vitamindir. K2 vitamini bakteriler tarafından yapılır, peynir gibi fermente besinlerde, düşük miktarda bazı süt ürünleri ve yumurta sarısında bulunur. Kanda yüksek oranda K2 vitamini arteriyel kalsifikasyon (kalsiyumun damarda birikip sertleşmesi, kireçlenme) ve hatta kansere karşı korur. Yapılan bir çalışmada yüksek miktarda K2 vitamini tüketen bireylerde ilerlemiş prostat kanseri oranında %63’lük bir azalma kaydedilmiştir. Natto nottokinaz adlı yararlı bir enzim de içerir. Bu enzim plazma fibrinojeni (fibrinojen kanın pıhtılaşma faktörüdür ve kalp hastalığı için risk faktörüdür) düşürür ve sağlıklı kan basıncı seviyelerini destekler.”

KAYNAK : Haber7

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ