İstanbul depremiyle ilgili ‘kaotik ortam’a dikkat!

Dün İstanbul’da yaşanan deprem tüm Türkiye’de korkuya sebep olurken, sosyal medyada yapılan kötü niyetli paylaşımlar halkı paniğe sevk etti. Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk, Yeni Şafak gazetesindeki köşe yazısında, deprem sonrası yapılan provokasyonları ve halkın bu provokasyonlara verdiği tepkiyi analiz etti.

İstanbul depremiyle ilgili ‘kaotik ortam’a dikkat!

İstanbul’daki deprem sonrası Türkiye depremden daha fazla sosyal medyadaki kötü niyetli paylaşımlarla mücadele etti. Hasan Öztürk, Yeni Şafak’taki yazısında, böyle durumlarda ortalığa yayılan yalan furyasının çok tehlikeli olduğunu vurgulayarak, deprem sonrası oluşabilecek kaotik ortamın ülkemize çok büyük acılar çektirebileceği uyarısında bulundu.

 

 

Öztürk’ün “Depremden daha tehlikelisine teslim olmak” başlıklı yazısı şu şekilde:

Deprem oldu. İstanbul 5.8’lik depremle sarsıldı. Silivri açıklarında Marmara denizindeki deprem yaşı 25’i geçmişlere 17 Ağustos’u hatırlattı. Bazılarımız dünkü depremden sonra saatlerce kendine gelemedi. Parklarda sabahlayanlarımızın sayısı hayli fazlaydı.

 

 

DÜNKÜ DEPREMİ BİLE MİLLETİN PANİĞE KAPILMASI İÇİN SONUNA KADAR KULLANDILAR

Deprem oldu. Ne ki beklenen büyük İstanbul depremi değildi bu. O da olacak. O olduğunda dünkü paniğin belki 1000 katını yaşayacağız. “Bugün değilse bile yarın mutlaka” diyor deprem uzmanları. Allah korusun asıl o zaman ne yaşayacağız; kim bilir? Çünkü içimizdeki bazıları dünkü depremi bile milletin paniğe kapılması için sonuna kadar kullandı.

Deprem oldu. Sokaklar, caddeler insan seline döndü. Okullar tatil edildi. AVM’ler, plazalar boşaltıldı.

AVM VE PLAZALARIN BOŞALTILMASI TAM BİR CAHİLLİK ÖRNEĞİYDİ

Okulların boşaltılması ve tatil edilmesi güvenlik için iyi bir karar. Ne var ki AVM ve plazaların boşaltılması tam bir “cahillik” örneğiydi. Bulunduğumuz iş merkezinde de büyük bir panik yaşandı. İşyerlerinden “yüksek eğitimli” gençler panik halinde caddelere koşturdu. Ne yöneticileri ne amirleri “durun” demedi. Diyenlere de zaten gençler kulaklarını tıkadı.

FISILTI GAZETESİ PANİK YAYMAYA ÇOKTAN BAŞLAMIŞTI

Çünkü, deprem ve depremde nasıl hasar oluşur meselesiyle ilgili kimsenin bir fikri yoktu. Tek fikir verici vardı sosyal medya! Sosyal medyada fısıltı gazetesi “panik yaymaya” çoktan başlamıştı.

Köprülerin halatları koptu”diyen mi ararsınız, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün ortasındaki bakım iskelesini köprünün parçalanan ana tabyası diyen mi? “Büyük deprem geliyor saat bilmem kaçta” diyen mi?

Hepsi sosyal medyadan pompalandı. Sosyal medya kullanıcısı “yüksek eğitimli” cahiller de o yayılan kara propagandanın esiri olarak sokaklara fırladı.

Dahası da oldu. “Büyük deprem için saat verdiler. Büyük deprem olacak” diye başlayan yüzlerce mesaj paylaşıldı.

İSTANBUL’DA HALKI SOKAĞA DÖKTÜLER

31 Mart sonrası dümeni Ekrem İmamoğlu’ndan yana kıran bir haber kanalının erkek sunucusu ise telefon ile bağlanan “deprem uzmanı”na soru sorarken, “Gerçi İstanbul’daki toplanma merkezlerinin çoğuna AVM yapıldı…” diye bir cümle ile başladı.

Bütün bunların toplamında İstanbul’da halkı sokağa döktüler.

Oysa ne elektrikler kesildi ne de uzun süreli iletişim kanalları kapandı. Telefonla ulaşamadıklarımıza watsap gibi uygulamalarla ulaştık. Ne Marmaray durdu ne köprülerde hasar oluştu. AFAD sözcüleri, Kızılay sözcüleri, deprem uzmanları sadece “Hasarlı binalara” dikkat çekti. Hasar oluşmuş binalara girilmemesini istedi. Tabii bu çağrılara kimler kulak verdi orası biraz muamma.

KÖTÜ NİYETLİ PAYLAŞIMLAR İLE “YÜKSEK EĞİTİMLİ” GENÇLERİ PANİKLETTİLER

Dedim ya içimizden bazılarının “kötü niyetli” sosyal medya paylaşımları ile art niyetli yayınlar özellikle “yüksek eğitimli” gençleri panikletti.

AFAD’ın, Kızılay’ın, Valiliğin açıklamalarına kulak kabartmak yerine sosyal medyanın fiskosuna kapıldılar. Çünkü onlar için tek gerçek maalesef “sosyal medya paylaşımları”ydı.

ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK ÖRNEĞİ: NE OLURSA OLSUN CAMDAN ATLA, KAPIDAN ÇIK

2011 yılında Japonya’da meydana gelen 8.9’luk depremde bir tek kişi camdan atlamıştı o da bir Türk’tü. O Türk ile G-20 zirvesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte gittiğimiz Japonya’nın Osaka kentinde tanışmıştım. İbrahim Selimhan Kılıç o gün kendisinden başka hiç kimsenin panik yapmadığını anlatmıştı. Ama o camdan hem de iki kez atlamıştı.

Çünkü Türkiye’de sanki öğrenilmiş çaresizliğin bir örneği gibi, deprem olduğunda camdan ya da kapıdan fark etmez bulunduğunuz kapalı mekândan dışarıya çıkmanız öğretilmişti.

Binalarımıza güvenmiyoruz… Hele ki 17 Ağustos 1999 öncesi yapılan binalarımıza… Tamam da konunun uzmanı kamu görevlilerimize neden inanmıyoruz?

Devletin en üstünden yapılan açıklamalara da deprem uzmanlarının uyarılarına da itibar etmiyoruz.

Varsa yoksa sosyal medyadaki kirli bilgiler. Varsa yoksa söylenti. İnandığımız tek gerçek olmayan gerçek onlar.

O bilgilere itibar ediyoruz. Yazık.

DEPREMDEN DAHA ÇOK, DEPREM SONRASI OLUŞAN KAOTİK ORTAM YÜZÜNDEN BÜYÜK ACILAR ÇEKERİZ

Sonuçta 5.8’lik bir deprem ile koca şehir İstanbul’da neredeyse kaotik bir trafik ve evlerine giremeyen binlerce insan ile karşı karşıya kaldık.

Büyük İstanbul depremi kapımızı çalmadan, orta vadede hem binalarımızı depreme hazırlamalıyız hem de insanlarımıza deprem ile yaşamayı öğretmeliyiz.

Yoksa, depremden daha çok deprem sonrası oluşan kaotik ortam yüzünden çok büyük acılar çekeceğiz.

Dünkü depremi büyük bir uyarı olarak not edip, gereğini yapalım.

Yarın çok geç olacak.

Yanılıyor muyum?

KAYNAK : Haber7

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ