İshak Paşa Sarayı kışın bir başka güzel
Osmanlı mimarisinin en seçkin eserlerinden olan İshak Paşa Sarayı, her mevsim farklı güzelliklere bürünüyor. İshak Paşa Sarayı’nı, 2016 Ocak-Kasım döneminde 57 bin 541 yerli ve yabancı turist ziyaret etti.

Ağrı kent merkezine 100 kilometre uzaklıkta bulunan, Osmanlı Devleti’nin Lale Devri’nde inşa edilmiş en etkileyici mimari örneklerinden biri olan kartal yuvası görünümlü İshak Paşa Sarayı, her mevsim ayrı bir güzellikle ziyaretçilerini ağırlıyor. Bahar aylarında renk renk çiçekleriyle, kışın da karlar altındaki görünümüyle ziyaretçilerini hayran bırakan İshak Paşa Sarayı’nı, 2016 Ocak-Kasım döneminde 57 bin 541 yerli ve yabancı turist ziyaret etti.
Kar yağışı ile sarayda tarihi yapının zarar görmemesi ve ziyaretlerin aksamadan sürmesi için avluda biriken karların, kar püskürtme makinesi ve görevlilerce küreklerle temizlenmesi de ziyaretçiler tarafından ilgiyle izleniyor.
İl Kültür ve Turizm Müdürü Muhsin Bulut, yaptığı açıklamada, İshak Paşa Sarayı’nın her mevsim ayrı bir güzelliğe büründüğünü belirterek özellikle batı illerinde yaşayan herkesi sarayı ziyarete beklediklerini söyledi.
İshak Paşa Sarayı avlusu
Soğuk hava ziyarete engel değil
Sarayın, kış mevsiminde de ziyaretçilerini ağırladığını anlatan Bulut, soğuk havanın ziyaret için bir engel teşkil etmediğini vurguladı.
Bulut, “Şu anda sıfırın altında 10 derece gibi bir soğuk olsa da ziyaretçilerimiz kış ayında da sarayın tüm birimlerini, tüm alanlarını gezebilirler. Bunun temel nedenlerinden biri bakanlığımızın yapmış olduğu son restorasyon çalışması” dedi.
İshak Paşa Sarayı tepeden görünüm
Cam örtü ile korunuyor
İshak Paşa Sarayı’nın belirli bir kısmını temperli cam örtü ile kapladıklarını anımsatan Bulut, şöyle konuştu:
“Temperli cam örtü ile örtünmesinin amacı yağmur ve kar sularının sarayın içerisine girmesini engellemektir. Bu camların üzerinde biriken karlar 1 derece ısı ile 2 gün içerisinde eriyip çeşitli oluklar sayesinde sarayın dışına atılmaktadır. Son günlerde saraya yağan 50 santimetre kalınlığındaki karı ise arkadaşlarımızla birlikte çeşitli yöntemlerle temizledik. İshak Paşa Sarayı’nın her tarafı ayrı bir güzel. Her detayında ayrı bir gizem hissediyorsunuz. Tüm ziyaretçilerimizi kışın da İshak Paşa Sarayı’nı ziyaret etmeye davet ediyorum. Beyazın güzelliğiyle İshak Paşa Sarayı mimarisinin birleştiği muhteşem bir güzellik ortaya çıkıyor. Bunun herkesin görmesini istiyoruz.”
Hem ziyaret hem ibadet
Saray’da bulunan 232 yıllık İshak Paşa Sarayı Camisi’ndeki alttan ısıtmalı sisteme de değinen Bulut, “İshak Paşa Sarayı’nın temelinde alttan ısıtmalı bir sistem vardır. Doğubayazıt Kaymakamımız Ulaş Akhan’ın fikriydi, tekrardan caminin alttan ısıtma sistemi. Çok güzel oldu. Kaymakam Bey’e teşekkür ediyorum. Ziyaretçilerimiz huzurlu ve sıcak ortamda ibadet edebilirler.” ifadelerini kullandı.
02:17 dk26 Aralık 2016Internet Haber Merkezi / AAİshak Paşa Sarayı kışın bir başka güzel
Ağrı kent merkezine 100 kilometre uzaklıkta bulunan, Osmanlı Devleti’nin Lale Devri’nde inşa edilmiş en etkileyici mimari örneklerinden biri olan kartal yuvası görünümlü İshak Paşa Sarayı, her mevsim ayrı bir güzellikle ziyaretçilerini ağırlıyor. Bahar aylarında renk renk çiçekleriyle, kışın da karlar altındaki görünümüyle ziyaretçilerini hayran bırakan İshak Paşa Sarayı’nı, 2016 Ocak-Kasım döneminde 57 bin 541 yerli ve yabancı turist ziyaret etti.
Kütüphanenin asıl hamisi padişahlardı
Osmanlı’nın kuruluşundan, 17. yüzyıla değin geçen süreçte kitap ve kütüphane kültürü konusunda iki farklı etkinlik gerçekleştirildi. Zeytinburnu Kültür Merkezi’nde “17. Yüzyıl Sahn-ı Semân’dan Darülfünün’a Osmanlı’da İlim ve Fikir Dünyası – Alimler, Müesseseler ve Fikrî Eserler”, Koç Üniversitesi Anadolu Araştırmaları ve Medeniyet Merkezi(ANAMED)’nde ise “Osmanlı Kitap Koleksiyonerleri” konuları ele alındı. EN BÜYÜK DESTEK III. AHMED’DENZeytinburnu Kültür Merkezi’ndeki sempozyumda Prof. Dr. Hatice Aynur, Berat Açıl, Özgür Kavak ve Sami Arslan kadı, alim ve bibliyofil olan Cârullah Efendi’yi merkeze alarak 17. yüzyıldaki kütüphanecilik hakkında konuştu. Moderatör Hatice Aynur dönemin kütüphane kültürü ile ilgili şunları söyledi: “Cami, medrese, hayır için yapılan binaların bir bölümünde mutlaka kütüphane vardı. Köprülü Kütüphanesi ile birlikte kütüphaneler bağımsız bir yapıya geçti. Osmanlı’da kütüphanelerin en büyük hamisi padişahlardır. Özellikle de I. Mahmud ve III. Ahmed’i söyleyebiliriz.” Özgür Kavak ise, “Gelen her kitaptan haberim var” diyen Carullah Efendi’yi şöyle anlattı, “Haşiyelerde yazara itirazlar, üsluba dair notlar, kitabın alınış hikayesi gibi otobiyografik bilgiler, şiirle süsleme, başka bir eser üzerinden karşılaştırmalı okumalar yer alıyor. Bu sayede kitap kültürünün farklı yönleri ortaya konuyor.”KİTAPSEVER ŞEHZADELER ANAMED’teki etkinlikte ise kitap koleksiyonerliği ele alındı. Osmanlı’nın ilk koleksiyonerlerinden Mahmud Paşa’dan II. Bayezid’in oğlu Mehmed’in kitap sevdasına, Şeyh Vefa’nın vakıf kütüphanelerinden 16. yüzyıl taşra ulemasının kullandığı kitaplara dek pek çok konu yerli ve yabancı akademisyenler tarafından tartışıldı. Zeynep Atbaş, II. Bayezid’in oğlu Şehzade Mehmet’in çok fazla bilinmeyen kitap sevdasını anlattı. Atbaş, şehzadenin ilim, fıkıh gibi çok sayıda kitap biriktirdiğini söyledi. Kadir Turgut ise Şeyh Vefa’nın Konya ve İstanbul’da kütüphaneler oluşturduğunu fakat bu kütüphanelerin günümüze ulaşmadığını belirtti. Turgut, Şeyh Vefa’nın 38 kitap vakfettiğini de sözlerine ekledi. Medreselerin büyük kaynağıİlk özel kütüphane olan Köprülü Kütüphanesi’nin bu dönemde açıldığını belirten Yrd. Doç. Dr. Berat Açıl ise Carullah Efendi’nin hedefinin medrese kütüphanesi kurmak olduğunu söyledi. Açıl, haşiyelerde yer alan bir anekdodu da şöyle anlattı: “Fatih Camii bahçesinin kitap müzayedelerinin merkeziymiş. Cârullah Efendi bir müzayedede 125 paraya alamayıp cahile gitti diye üzüldüğü kitabı, birkaç ay sonra Mısır’dan 60 paraya getirtmiş. Bu gibi notlar dönemin ilmi hayatının yanında sosyal yaşamla ilgili de bilgi veriyor.”
Tapınakçıların Ayasofya’daki gizli simgeleri çözüldü
Dünya Miras Listesi’nde yer alan Ayasofya, 1935 yılında müze kapsamına alınırken yeniden ibadete açılmasıyla ilgili tartışmalar devam ediyor. 1479 yıllık tarihi eserin bir kısmında restorasyon çalışmaları sürdürülürken, Hünkar Kasrı adı verilen bölüm ise ibadete açık tutuluyor. Ayasofya ile ilgili bu ay başlatılan özel bir kültür turu ise yeni tartışmaları da beraberinde getirecek.Türk ustaların izleriABD’li yazar Dan Brown’ın ‘Cehennem’ romanında adı geçen araştırmacı yönetmen Göksel Gülensoy ile “Ayasofya’nın Gizli Tarihi” kitabının yazarı araştırmacı Erhan Altunay tarafından gerçekleştirilen “Antik Çağ’dan Günümüze İstanbul’a Gizemli Yolculuk” başlıklı kültür turunda, Ayasofya bünyesinde yer alan ancak bilinmeyen gizli simgeler ziyaretçilerle paylaşılıyor. Milliyet’ten Mert İnan’ın haberine göre; bugüne kadar bilinmeyen gizli simgelerin Tapınak Şövalyeleri ile masonik örgütlere ait olduğu belirtilirken, Hıristiyanlık öncesinde yaygın olan pagan inancına ait çok sayıda simge de ilk kez deşifre edilmiş oldu. Göksel Gülensoy, Ayasofya’da ilk kez tespit edilen pagan ve ezoterik simgeler hakkında, “Yapım sırasında birçok farklı yerden işçi olarak gelenler oldu. İşçiler arasında pagan inanca mensup kişiler kendi simgelerini duvarlara gizlediler. Üst kısımda gördüğünüz sekizgenler, Cennet Kapısı’nın girişindeki Hayat Ağacı bu simgelerden. Bahçe kısmında yer alan bazı taşlarda ise Türk ustaların izleri bulunuyor. Eserin yapıldığı dönem bazı Türk ustaların İstanbul’a geldiğini düşünüyoruz. Taşların bir kısmında Türk damgalarını tespit ettik. Nereye elimizi atsak gizli sembol ve sırlar çıkıyor” değerlendirmesini yaptı. Fossati’nin Ayasofya’ya ihanetiAyasofya’nın iç kısmında bulunan 4 ana sütunda bulunan ve her birinin üzerine gizli olarak kazınan simgeleri ilk kez görüntülerken, ‘Cennet Kapısı’ denilen üst kısımdaki bölümde paganlara ait simgeleri, Altunay ve Gülensoy ikilisi tarafından incelendi. Dikkat çeken ayrıntılardan biri girişteki sütunda yer alan masonik simge. 1847’de Osmanlı padişahı Abdülmecid tarafından Ayasofya Camii’nin restorasyonuyla görevlendirilen İtalyan asıllı mimar Gaspare Fossati tarafından sütuna gizli olarak işlenen masonik gönye-pergel simgesi hakkında bilgi veren Erhan Altunay, “Ayasofya’da Tapınakçılar’a ait yüzlerce gizli simge var. Osmanlı döneminde Ayasofya’yı restore eden mimar Fossati üst düzey bir masondu. Fossati, masonlar’a ait gönye-pergel simgesini Ayasofya’nın bazı sütunlarına işleyerek esere ihanet etti. Genellikle sütunların üzerine gizli olarak kazınan simgeler aynı zamanda ezoterik anlamlar da içeriyor. Poseidon simgeleri ile Tapınakçılar’a ait Tampliye haçlarını birçok noktada tespit ettik. Poseidon simgesinin depremden koruyucu gücü olduğuna inanılıyordu. Tespit edebildiğimiz gizli simgelerin korunması çok önemli” diye konuştu. Türkiye’nin en büyük müzesi açılıyor Sur’daki 14 tarihi eser restore ediliyor
Sur’daki 14 tarihi eser restore ediliyor
Diyarbakır’ın merkez Sur ilçesinde yaşanan terör olayları yüzünden zarar gören 14 tarihi eserin restore edilmesi için başlatılan çalışmalar sürüyor. Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy, zarar gören eserleri restorasyonlarını tamamlayıp kısa sürede Diyarbakırlıların hizmetine açacaklarını vurguladı.Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü koordinesinde, Sur ilçesinde yaşanan terör olaylarında zarar gören 14 tarihi eserin onarılması için başlatılan restorasyon ve renovasyon çalışmaları devam ediyor. Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy, çalışmalara ilişkin açıklamalarda bulundu. Aksoy, Diyarbakır’ı adeta açık hava müzesi haline getiren, mimarlık ve sanat tarihi alanında öncü rolü bulunan, her birinin tarihin ve medeniyetin ışığını geleceğe aktaran ender eserlerden olan Ulu Cami, Fatih Paşa (Kurşunlu), Şeyh Muttahhar, Parlı Safa, Hasırlı, Kadı, Nasuh Paşa ve Arap Şeyh camileri ile Dört Ayaklı Minare, Ermeni Katolik ve Protestan kiliselerinin büyük hasar gördüğünü belirtti. Diyarbakır’daki ilk Osmanlı eserinin Fatih Paşa diğer adıyla Kurşunlu Cami olduğunu anlatan Aksoy, “Diyarbakır’daki camilerin en boyutlu ve en özenlisidir. Ancak 2015 yılında yaşanan terör olaylarında camimizin içi, orijinal kapısı ve kepenkleri yandı, mihrap ve minber büyük zarar gördü.12 milyon 819 bin lira bütçe ayrıldıFatih Paşa Cami 2008 yılında, Ermeni Katolik Kilisesi ise 2011 yılında proje kapsamında restore edilerek halkımızın hizmetine sunulmuştu. Ancak eserlerin hasar alması sonucu bu yıl içerisinde restorasyon çalışmalarına yeniden başlandı. Bu eserimizin restorasyon çalışmalarını ise 9 Aralık 2018’e kadar tamamlamayı planlıyoruz” dedi.Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılacak onarım ve renovasyon çalışmalarında Fatih Paşa Camisi için 3 milyon 710 bin TL bütçe ayrıldığına dikkat çeken Vali Aksoy, “Dört ayaklı Minare ve Şeyh Mutahhar Cami için 1 milyon 085 bin TL, Ulu Cami için 1 milyon 500 bin TL, Parlı Safa Camisi ve Medresesi için 1 milyon 26 bin 432,44 TL, Ermeni Kilisesi için 1 milyon 330 bin TL ve diğer renovasyon çalışmaları için yaklaşık olarak 505 bin 509,73 TL ödenek ayrılmıştır. Bunlara diğer çalışmaları da dahil ettiğimiz zaman toplam 12 milyon 819 bin 719 TL bütçe ayrılmıştır” diye konuştu.“Kısa sürede Diyarbakırlıların hizmetine açacağız”Bu eserleri en kısa sürede Diyarbakır halkının hizmetine açacaklarını vurgulayan Vali Aksoy, şunları kaydetti:“Terör olaylarından dolayı zarar gören diğer eserlerden olan Diyarbakır Ulu Cami (5. Harem-i Şerif), Şeyh Muttahhar Cami, Parlı Safa Cami, Hasırlı Cami, Kadı Cami, Nasuh Paşa Cami, Arap Şeyh Cami, Dört Ayaklı Minare ve Protestan Kilisesi ile ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından restorasyon çalışmalarına başlandı. Ayrıca Kalkınma Bakanlığı Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı kapsamında yürütülen projeler çerçevesinde Paşa Hamamı, Çardaklı Hamamı ve Şehzadeler Konağının restore çalışmalarına da başlandı. Bu üç eserin restorasyon çalışmaları için 3 milyon lira ödenek ayrıldı. Bu eserlerin restore çalışmalarını 2017’nin ilk yarısında tamamlamayı planlıyoruz. Diyarbakır Valiliğimizce, Ulu Cami ve Hanlar Bölgesi Renovasyon Projesi 1. Etap çalışmaları tamamlandı. Projenin uygulamalarını Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yürütüyor. Yanık Çarşı ve onun karşı cephesinin cephe giydirme ve yenileme çalışmaları hızla devam ediyor. Projenin tamamlanması ile Sur içinde örnek bir cephe çalışması yapılmış olacak ve diğer etap çalışmalarına ivedi bir şekilde başlanılacak.” Gençliğe Arapça kaynak katkısı
KAYNAK : Yenişafak