İbrahim Okur itirafçı oluyor

FETÖ kapsamında tutuklanan eski HSYK üyesi İbrahim Okur itirafçı olmak için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe verdi. Okur’un dilekçesinde “FETÖ’nün çözülmesi için ifadesinin alınmasını talep ediyoruz” ifadeleri yer aldı.

İbrahim Okur itirafçı oluyor

FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanan eski Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, itirafçı olmak için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe verdi.

İŞBİRLİĞİ YAPACAĞIM

Okur’un avukatı Çağrı Çetin’in, verdiği dilekçede, İbrahim Okur’un tutuklu olması, kendisiyle görüşmenin kısıtlı oluşu nedeniyle hakkındaki gerçeğe aykırı beyan ve açıklamalara bugüne kadar cevap vermesinin mümkün olmadığı öne sürülerek, şöyle denildi: “FETÖ yapısı hakkında bugüne kadar yaşadıklarını, örgütle ilgisi olduğunu düşündüğü kişileri, yerine göre tahminlerini gerçek suçluların ortaya çıkması amacıyla ve devletle işbirliği anlayışı içinde tüm açıklığıyla Silivri 3 No’lu Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sunduğu dilekçeyle anlatmıştır. Örgütün çözülmesinde etkili olabilecek söz konusu dilekçede kamuoyuna arz edilen itirafçı beyanlarında yer alan konular da dahil adli makamlar huzurunda açıklama yapmak istemektedir.” Okur, Yargıtay üyeliğine seçilecek kişileri belirleyip seçilmesi için kurul üyelerine dikte ettiği iddia ediliyordu.

FETÖ’den tutuklanan 3 HSYK üyesi itirafçı oldu

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili ve 2. Daire Başkanı Mehmet Yılmaz, makamında gazetecilere yaptığı açıklamada, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması kapsamında hakim ve savcılarla ilgili yürütülen işlemler hakkında bilgi verdi. Etkin pişmanlıktan yararlanmak için başvuran hakim ve savcı sayısının 300’ü bulduğunu belirten Yılmaz, etkin pişmanlıktan yararlanan hakim ve savcılarla ilgili bazı yanlış anlamaların ortaya çıktığını söyledi.Mehmet Yılmaz, “Yanlış bilinen bir şey var. Bugüne kadar hiçbir şekilde suçunu itiraf eden, etkin pişmanlık yasasından faydalanmak isteyen hakim ve savcı hakkında mesleğe devam konusunda bir karar almadık.” dedi. Yılmaz, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmanın, adli soruşturma için önemli olduğunu, söz konusu hakim ve savcıların silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan soruşturulduklarını ve yargılanacaklarını anlattı.Toplam 3 bin 456 kişi ihraç edildiSuçunu itiraf edip, örgütün yapısının ortaya çıkması için samimi beyanda bulunanlar için yasanın belli kolaylıklar öngördüğünü, cezada indirimler, hatta cezasızlık halinin bile söz konusu olabileceğini ifade eden Yılmaz, “Bu zaten, şüpheli veya sanık için yeterince teşvik edici ama biz HSYK olarak bugüne kadar 3 bin 696 hakim ve savcıyı açığa aldık, 173’ü yüksek yargıdan olmak üzere, FETÖ iltisaklı, münasebetli, 3 bin 456 kişi hakkında da ihraç kararı verdik.” diye konuştu. Yılmaz, ihraç kararların kesinleşmediğini, ihraçları yeniden inceleme sürecinin devam ettiğini belirterek, “Hiçbir itirafçı veya etkin pişmanlıktan faydalanan hakim ve savcı mesleğe döndürülmüş, iade edilmiş değil. Kurulumuzun da henüz o şekilde verilmiş net bir kararı yok.” bilgisini paylaştı. Bu konuda daha önce yaptığı açıklamaların yanlış anlaşıldığını dile getiren Yılmaz, şunları kaydetti:”Biz o gün şunu söylemek istedik. Adli olarak zaten yasalardan kaynaklanan kolaylıklar sağlanacak. Devlet olarak da biz samimi pişman olana, örgütü deşifre edene elimizden gelen kolaylığı sağlayacağımızı söyledik ama Cumhuriyet Gazetesi soruşturmasını yürüten savcı sanki etkin pişmanlıktan, itirafçılıktan faydalanmış da savcılığa devam ediyormuş gibi kamuoyunda bir algı oluştu. Kesinlikle öyle bir şey yok. Bizim açığa aldığımız hakim ve savcılardan etkin pişmanlıktan faydalanıp göreve iade edilen bir kişi dahi yok şu anda o bilinsin.” İtirafçı HSYK üyelerinin tahliyesi Mehmet Yılmaz, etkin pişmanlıktan yararlanan ve itirafçı olanlar arasında eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski HSYK üyeleri Kerim Tosun ve Mustafa Kemal Özçelik’in de bulunduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu: “Her üç isim de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına başvurmuşlar ve etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediklerini söylemişler, verdikleri ifadelerde de örgüte nasıl girdiklerini, örgütün nasıl çeteleştiğini ve mevcut yargısal yetkilerin örgüt elemanlarınca nasıl örgüt lehine kullanıldığını açıkça bildirmişler. Yargıtay’da gelen dosyaların örgüt elemanlarınca fotokopisinin çekilip ilgili kişiye iletildiği, yine önemli kişilere, önemli iş adamlarına ait dosyaların Pensilvanya’ya götürülüp, Pensilvanya’nın talimatıyla kararlar verildiği açıkça bildirilmiş. Tüyleri diken diken edecek itiraflar dediğim hususlar bunlardı. Biz her seferinde söyledik, ‘hakim, savcı tarafsız olmalı’ dedik ama gördüğümüz şu ki yüksek yargıda ve ilk derece yargıda bu işler böyle olmamış. Dosyalar, kararlar örgütün talimatlarıyla verilmiş. Pensilvanya’ya götürülen dosya mevcut. Bir ara hatırlarsanız eski Adalet Bakanlarından Mehmet Ali Şahin’in beyanında da geçen bir dosya vardı. Evet, aynıyla vaki, dosya Yargıtay imamı tarafından Pensilvanya’ya götürülmüş ve Pensilvanya’nın onayıyla dosyada hareket edilmiş. Yargıtay’da 2011 ve 2013 döneminde Pensilvanya’nın onaylamadığı hiç kimse daire başkanı olamamış. Bu gerçekler kamuoyunca bilinmiyor. Bizzat bu işi yaşayanların ve bu işin içinde olanların beyanı bu. Yine 2010’da Yargıtay üyeliği seçimleri Pensilvanya ile pazarlık halinde kararlaştırılmış, örgütün isimlendirmesiyle, onların diktesiyle Yargıtay üyesi seçilmiş. Türk yargısı gerçek anlamda kuşatılmış, tarafsız ve bağımsız yargıdan söz etmek mümkün değil. Türk yargısı maalesef bu durumdaymış.”HSYK seçimlerinin ardından 2014’te görevi devraldıklarında, önlerine gelen ilk derece yargısında kumpas, uydurma delillerle ilgili dosyalarda bu konuları kamuoyuna anlattıklarını belirten Yılmaz, şöyle devam etti:”Oda TV, Hüseyin Kurtoğlu, Fenerbahçe dosyası gibi içinde artık kumpasın, uydurma delillerin bulunduğu dosyaların aynısı yüksek yargıda da mevcut olmuş. Yargıda FETÖ dediğimiz o terör örgütünün dedikleri olmaya başlamış. Her önemli soruşturmada muhakkak örgüt direktifleri ve talimatlarıyla hareket edilmiş. İlk derece hakim ve savcıların bazılarının beyanlarını okuyunca insan karşı karşıya bulunduğu sorunun ciddiyetini daha iyi kavrıyor.”

HSYK bildirisini İbrahim Okur hazırlattı

FETÖ’nün yargıda en etkin olduğu dönemde HSYK Başkan Vekilliği görevi yapan ve HSYK bildirisini yayımlayan Ahmet Hamsici’nin ifadesine ulaşıldı. İtirafçı olmasının ardından adli kontrolle serbest bırakılan Hamsici, 31 sayfalık ifadesinde örgütle lise yıllarda tanıştığını belirtirken, 2011 yılında Yargıtay’a ve Danıştay’a seçilen üyelerin isimlerin nasıl belirlendiğini de anlattı. SOHBETLER YAPILIRDIHamsici, Adalet Bakanlığı’nda Tetkik Hakimi olarak görev yapmaya başlayınca Mustafa Kemal Özçelik (Eski HSYK üyesi) ile Engin Durnagöl’ün (Eski HSYK Genel Sekreter Yardımcısı) kendisini ve İbrahim Okur (eski HSYK 1. Daire Başkanı), Birol Erdem (Eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı), Hüseyin Yıldırım’ı (Eski Adalet Akademisi Başkanı) sohbet toplantılarına davet ettiğini anlattı. O dönem söz konusu isimlerin de tetkik hakimi olduğunu söyleyen Hamsici, “Çok düzenli olmamakla birlikte 15 günde bir, ayda bir birbirimizin evinde sohbet toplantılarına davet etmeye başladık. Sohbetleri genellikle Özçelik ve Durnagöl yapardı” dedi. İSTEDİKLERİNİ SEÇTİLERHamsici, 2010 yılında Yargıtay ve Danıştay üyelerinin seçilmesinden önce Genel Sekreter Mehmet Kaya’nın evinde toplandıklarını ve Yargıtay ile Danıştay ütesi olabilecek adayların tek tek incelendiğini söyledi. “Tetkik hakimler ile cemaat mensubu üyeler, listedeki isimler hakkında ‘olumlu’ ya da ‘olumsuz’ diye olumsuz görüş belirtiyordu” diyen Hamsici “Olumlu görüş belirttiklerinin hepsinin cemaat mensubu olduklarını gördüm. Cemaatin kimleri istediğini o evde öğrendik. Yapılan görüşmeler sonucu 160’üyenin seçildiği Yargıtay’a cemaatin daha önce belirlediği 108 adaydan 107 kişi aynen seçildi. Danıştay’da ise cemaatin belirlediği tüm adaylar seçilmiş oldu” ifadelerini kullandı.İZİN VERMEDİ17/25 Aralık darbe girişimin ardından kolluk kuvvetlerinin yetkilerinin kısıtlanması ile ilgili olarak yayımlanan HSYK bildirisine ilişkin ise Hamsici, şunları kaydetti: “İbrahim Okur beni odasına davet etti. Odaya gittiğimde Muzaffer Bayram ve Engin Durnagöl ile birlikte bir metin üzerinde çalışıyordu. İbrahim Okur hazırlanması talimatı verdiği bu metni birlikte o dönem Adalet Bakanı olan Sadullah Ergin Bey’e götürdük ve metnin kamuoyuna açıklanmasını istedik. Kendisi bu metni okudu ve açıklayamayacağını söyledi. Okur da ‘sayın bakanım, siz bu metni açıklamazsanız biz Genel Kurul kararı şeklinde açıklayacağız’ dedi. Ben Kurul Başkan Vekili olarak metni Genel Kurul’un gündemine aldım. Metnin Genel Kurul kararı olarak yayınlanmasına oy çokluğuyla karar verildi. Bu metnin hazırlanması talimatının kimden geldiğini bilemiyorum.”BENİ OYUNA GETİRDİLER!”Muhalefet şerhi yazıldıktan sonra genel sekreter yardımcılarından birini çağırdım ve kararın HSYK’nın internet sitesinde yayımlanmasını istedim. Bu karar internette yayımlandığı sırada 25 Aralık savcısı Muhammer Akkaş’ın adliye önünde bildiri dağıttığını gördüm. Bu savcının basın bildirisinden sonra bizim kararımız da medyada haber olunca bu olayın tesadüf olmadığını düşündüm. Burada beni birilerinin oyuna getirdiğini, bunun da Fetullah Gülen cemaati mensupları olduğunu anladım. Bizim bildirimiz Muammer Akkaş’a destek olarak algılanmış. Ancak benim kastım bu değildi.”Önüme komisyona gidecek metni koyduBildirinin yayınlanmasından sonra HSYK’nın yapısını değiştirmek için TBMM Adalet Komisyonu’nun çalışma yaptığını söyleyen Ahmet Hamsici, “Bir gün herhangi bir talimat vermediğim halde Muzaffer Bayram 66 sayfalık bir metni önüme koydu ve ‘HSYK yapısıyla ilgili arkadaşlarla yaptığımız çalışmadır. Tasarı komisyondan bugün geçebilir ve bu çalışmanın komisyona gönderilmesi gerek’ dedi. Yapmış olduğum incelemelerde komisyonda bulunan tasarının bazı maddelerinin Anayasaya aykırı olduğunu düşündüğüm için çalışmanın komisyona gönderilmesini uygun buldum ve gönderdim. Muzaffer Bayram ayrıca ‘bu metni basına da verelim’ dedi. Önce karşı çıktım ama sonra beni ikna etti. Genel Kurul’da alınan ve yayımlanan metin ile Adalet Komisyonu’na gönderilen çalışmanın Fetullah Gülen cemaatinden geldiğini tahmin ediyor ve biliyordum. Bu şekilde yaradığı işlemlerin onların işine yaradığını da kesin olarak biliyordum. Ancak cemaatin bu kadar kötü niyetli olabileceklerini o an için düşünmedim” ifadelerini kullandı.Yargıtay ve HSYK imamı da gelirdi2010 Anayasa referandumunun ardından Danıştay kontenjanından HSYK’ya seçilen Hamsici, Kurul üyesi olduktan sonra toplantıları Muzaffer Bayram’ın organize ettiğini, bu toplantılara diğer üyeler İbrahim Okur, Teoman Gökçe, Nesibe Özer, Ömer Köroğlu, Hüseyin Serter, Ahmet Kaya, Birol Erdem, Bülent Çiçekli, Ahmet Berberoğlu, Resul Yıldırım ile HSYK genel sekreter yardımcısı Engin Durnagöl’ün katıldığını belirtti. Bazı toplantılara İlyas Şahin(Yargıtay imamı) ve Nazmi Dere’nin de (HSYK imamı) geldiğini kaydeden Hamsici, “HSYK içerisinde bulunan diğer cemaat mensuplarının Şahin’e farklı bir şekilde saygılı davrandıklarını gördüm” diye konuştu.

Yargının kara kutusu kaçarken enselendi

Darbe teşebbüsüne karıştığı için gözaltı kararı bulunan yargının gizemli ismi HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, başkasının arabasıyla kaçmak isterken yakayı ele verdi. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ’cü darbecilerle birlikte hareket ettiği iddiasıyla Okur hakkında, ”silahlı terör örgütüne üye olma” ve ”cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme” gözaltı kararı aldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliği ekipleri ve bir savcı, dün sabah saatlerinde eski HSYK 1. Daire Başkanı olan İş Mahkemesi Hakimi İbrahim Okur’un Kartal Dap Dragos Royal Towers’daki lüks dairesine baskın düzenledi. Polis ekiplerinin siteye girdiği bilgisini alan Okur, bir başkasına ait 34 BNZ 34 plakalı bir araçla rezidanstan ayrıldı. Ekipler, Okur’un kaçmaya çalıştığı aracın peşine düştü. Uzun süre devam eden kovalamacanın ardından Okur’un aracı Kocaeli il sınırında durduruldu. Yargının kara kutusu gözaltına alınarak sorgulanmak üzere emniyet binasına götürüldü. PARALEL YAPIYI KOLLADIHSYK’nın kara kutusu haline gelen Okur, Zaman ve Hürriyet gazetesine verdiği röpörtajda skandal cümleler sarfetmişti. Tehdit yoluyla adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs eden Okur, paralel yapı operasyonunlarının yargı mensuplarına uzanması durumunda HSYK olarak devreye gireceklerini, engellemek mümkün olmazsa, süreci yavaşlatmaya çalışacaklarını alenen ilan etmişti. FETÖ’nün en kritik isimlerinden biri olduğu uzun süredir dile getirilen Okur’un bu sözleri hakkındaki iddiaları güçlendirmişti.HSYK’NIN EN KRİTİK İSMİİbrahim Okur, 27 Ocak 2014 tarihinde “HSYK’nın gizemli ismi” başlığıyla Yeni Şafak Gazetesi’nde çıkan haberde deşifre olmuştu. Polis-yargı cuntasının darbe girişimiyle önemli hale gelen HSYK’nın 1.Daire Başkanı İbrahim Okur’un, yargının en kritik ismi olduğu belirtilmişti. 28 Şubat’ta hakim olan Okur, sırasıyla Adalet Bakanlığı Personel Müdür Yardımcısı ve Müsteşar Yardımcısı olmuştu. Tartışma konusu olan HSYK’yı da Okur şekillendirmişti.PARLAK BİR KARİYEROkur, 28 Şubat döneminde bile kesintiye uğramayan parlak kariyeriyle dikkat çekti. Darbe sürecinde Adalet Bakanlığı tetkik hakimliğine getirilen İbrahim Okur, 2002 yılına kadar bu görevde bulundu. Okur, bu tarihten 2004 yılına kadar Personel Genel Müdürlüğü Daire Başkanlığı görevini yürüttü. Bu görevden başlayarak Türkiye genelinde tüm hakim ve savcılarla iletişim kuran Okur, 2004-2007 yılları arasında ise Personel Genel Müdür Yardımcısı sıfatıyla ulusal yargı ağı içinde etkin bir nüfuza sahip oldu. Okur bu görevinin ardından HSYK üyeliğine seçilene kadar Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevini yürüttü. 2010 yılında seçimle HSYK üyeliğine getirilen Okur, yargı içindeki etkin nüfuzu sayesinde kendi listelerinin öne çıkmasını sağladı. Demokrat Yargı Eş Başkanı Orhan Gazi Ertekin, ‘Yargı Meselesi Hallolundu-Yargının Eşekli Demokrasi ile İmtihanı’ isimli kitabında HSYK seçimlerinde İbrahim Okur ile Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in Müsteşarı Ahmet Kahraman’ın birer liste hazırladığını ancak seçime Okur’un listesiyle girildiğini ifade etmişti.15 YILDIR BÜROKRATAlper Görmüş de bir yazısında Okur’un Genelkurmay’da altı ay süreyle kurs gördüğünü fakat Genelkurmay’dan brifing alan diğerleri gibi ‘tefe konmadığı’na dikkat çekmişti. Görmüş’ün yazısında ‘Bu şahıs 15 yıldır bürokrat. Bu 15 yıldaki hükümetleri, bakanları bir düşünün. Okur hep orada kalabilmiş. Hele de 28 Şubat sürecinde yargıda tam anlamıyla bir cadı avı varken’ ifadelerini kullanmıştı. AKADEMİ MEZUNU OLDUĞUNU GİZLEDİOkur, 4 Ekim 2004-18 Şubat 2005 tarihleri arasında Milli Güvenlik Akademisi 57. dönem öğrenimini başarı ile tamamlayıp Harp Akademileri Komutanlığı’ndan diploma aldı. Okur, bu diplomasını HSYK üyeliği seçimlerinde hazırlattığı broşürde kalın çizgilerle gösterdi. En fazla oyu alarak kazandığı HSYK’nın internet sitesindeki özgeçmişinde ise bu bilgiyi gizledi. Okur, HSYK 1. Daire Başkanı olduğu dönemde kurulun resmi internet sitesinde Milli Güvenlik Akademisi mezunu olduğunu gizlemişti. Tutuklama kararını İnterpol’e yollamadı HSYK 1. Daire eski Başkanı İbrahim Okur’un eşi olan Nurdan Okur’un, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Mavi Marmara davasında İsrailli komutanlar hakkında verdiği tutuklama kararının İnterpol’e gönderilmesine engel olan isim olduğu da Yeni Şafak’ın 9 Şubat 2015’teki haberinde ifşa edilmişti. O dönemde Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürü Nurdan Okur’un dosyayı sümen altı ederek, kasıtlı şekilde İnterpol’e göndermediği ortaya çıkmıştı. HSYK’yı örgütleyen kritik isimDemokrat Yargı Eş Başkanı Orhan Gazi Ertekin, HSYK’nın bugünkü şekillenmesinde İbrahim Okur’un önemli bir kilometre taşı olduğunu söyledi. Ertekin, yaptğı açıklamada, “Bireysel olarak bir kişi hakkında sistemi değerlendirmek istemem. Bugüne kadar yapılan bu tür girişimleri doğru bulmadığım için Okur hakkında da böyle bir değerlendirme yapmam. Ancak İbrahim Okur, bu süreci örgütleyen kişilerin en başında gelen kişilerdendir. Bu yargı çetesinin içinde midir değil midir onu bilemem. HSYK bugüne kadar bir çeteye aitti” dedi. Toplumun da içinde olacağı bir HSYK’nın önemine işaret eden Gazi Ertekin, “Meclis’in de üye seçeceği, adli ve idari yargının da temsil edildiği bir sistem üzerinde muhalefetin uzlaşması gerçekten de çok anlamlı olur” ifadelerini kullandı.Zekeriya Öz’ü kahraman ilan etti İbrahim Okur’un ismi ilginç bir şekilde Zekeriya Öz ile de yan yana geldi. Emekli Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’un Atatürkçü Düşünce Derneği’ndeki odasında ele geçirilen ‘FGT Hakim Yapılanması’ isimli belgede Zekeriya Öz’ün ismi de yer alıyordu. Belgede Öz’ün yanı sıra Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürü olan İbrahim Okur’un da ismi geçiyordu. Okur’dan ilginç bir şekilde ‘yapılanmanın başı’ olarak söz ediliyordu. Notta Öz’ün Okur’un emrinde olduğu iddia ediliyordu. İbrahim Okur, 2012 yılında katıldığı bir toplantıda Savcı Öz’ü kahraman ilan ederek, ‘Ne iş yapar hakim ve savcı? Sanırım Zekeriya Öz ismiyle savcılık biraz daha tanınır, prestijli bir meslek haline geldi’ yorumunu yapmıştı. Her dönemin vazgeçilmez bürokratı İbrahim Okur, eşi Nurdan Okur’u da Yargıtay üyesi yapmak istemişti. Kamuoyundan gelen tepkiler üzerine Nurdan Okur adaylıktan vazgeçmişti.

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ