Hikayeni anlat bana
Romanı uzun, şiiri kapalı bulanlardansanız bir ihtimal daha var: An’ların raf ömrünü uzatan hikaye… Bu türün önemli isimleri Türk Edebiyatı Dergisi’nin hikaye özel sayısında buluştu.
Türkiye’nin en uzun soluklu dergilerinden biri olan Türk Edebiyatı Dergisi, Ağustos sayısında hikaye sanatına dair bir soruşturmayı sayfalarına taşıdı. Dosyada Recep Seyhan, Yıldız Ramazanoğlu, Cihan Aktaş, Necip Tosun, Ethem Baran, Cemal Şakar, Kâmil Yeşil, Funda Özsoy Erdoğan, Abdullah Harmancı, Handan Acar Yıldız ve Mustafa Çitci edebiyatın kısa ama etkili yazın türü hikayeye dair görüşlerini aktarıyorlar.
ŞARK HİKAYEYİ SEVER
Gerek kaleme aldığı öyküler gerekse kuramsal yazılarıyla bu yazın türünün önemli isimlerinden biri olan Necip Tosun, ‘Hikayede aradığım ritim, şiirsellik, dil yetkinliği ve çağrışım zenginliğidir’ derken şu tespiti de yapıyor: ‘Hikaye, romana göre iktisatlı yapısı (kısa) ve şiire göre anlam açıklığıyla modern insanı rahatlıkla yakalayabilecek bir tür.’
Bu topraklarda sağlam bir arka planı olan hikayenin kadim geleneğine de işaret ediyor Tosun: ‘Şark insanı hikayeyle inanır, onunla sever, nefret eder. Tarihsel serüveni içerisinde hikaye, Şark insanının birikimlerini aktarmada kullandığı en önemli yöntemlerden biridir. Halk hikayelerinde, masallarda, menkıbelerde hayatın bizzat kendisi vardır. Şark, insanlara ulaşmak, çok değer verdikleri bilgileri, tecrübe ve birikimleri aktarmak, öğütleri, hikmetleri iletmek için hikaye formuna başvurmuştur.’
AYRINTIYI GÖRME SANATI
Cihan Aktaş ise hikayeyi ‘ayrıntıları görme ve gösterme sanatı’ olarak tanımlıyor. Aktaş, 1990’larda yoğunlaşan ‘kadın hikayeciler dalgasını’ ise kadınların kendini anlatma çabasına bağlıyor. Recep Seyhan ise ‘Hikaye bana içimin diplerinde hep akmakta olan gösterge ırmaklarını ifade ediyor’ diyor. Yıldız Ramazanoğlu da planlı, programlı imal edilen bir ürün olmadığını söylüyor hikayenin. Ve şöyle devam ediyor: ‘Hikayeyi tetikleyen uzun olaylar zinciri değildir genelde. Sönük, kösnül, alacakaranlıkta kalan, olağan, alelade görülen bir an’ın, bir kişinin içindeki fevkaladeliği bulup çıkarır hikaye.’
Ethem Baran ‘Öykü benim için edebiyat ailesinin ele avuca sığmaz çocuğu oldu her zaman’ derken, Cemal Şakar’a göre ‘Derdi söylemenin binbir yolu vardır ve hikaye o yollardan biridir.’ Kamil Yeşil de ‘Hikayelerimi kendimle konuşmalar olarak tarif edebilirim. Yazar sadece bir toplumun içinde yaşamaz, toplumu da içinde yaşatır’ diyor. Funda Özsoy Erdoğan kadın duyarlılığını hikayede önemsediğini vurgularken Handan Acar Yıldız hikayenin, an’ların raf ömrünü uzattığını dile getiriyor. Hikayenin son dönem parlayan yıldızlarından Mustafa Çiftçi de ‘Kendimi bildim bileli anlatıyorum, lakin neden anlattığıma dair tatminkar bir cevabım yok’ diyor ve ekliyor ‘Sanırım anlatmayı seviyorum.’
KAYNAK : http://mobil.star.com.tr/mobildetay.asp?Newsid=1130972