Her şey bir rüyayla başladı

Fantastik realizmin ilk Türk temsilcisi Erol Deneç’in retrospektifi sanatseverlerle buluştu. 55 yılda 160’tan fazla sergiye imza atan, eserleri dünyanın en önemli müzelerinde sergilenen sanatçı, serüveninin bir rüya ve mektupla başladığını anlattı.

Her şey bir rüyayla başladı

Fantastik realizmin ilk Türk temsilcisi Erol Deneç’in retrospektif sergisi İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’nde açıldı. Sanatçının 1962’de Viyana Fantastik Resim Okulu’nun kurucularından Ernst Fuchs’un davetiyle Viyana’da filizlenen kariyerinin en seçkin eserleri sanatseverlerle buluşuyor. Sergi, çalışmaları 1965-1969 yıllarında Viyana Güzel Sanatlar Akademisi tarafından Meister Ödülü’ne değer bulunan, 1971 ve 1982’de iki kez belgeseli çekilip Avrupa’nın dört bir yanında gösterilen ve dünyaca ünlü Albertina ve Belveder müzelerinin yanısıra Viyana Şehir Koleksiyonu ile Almanya, Avusturya, Fransa, İtalya ve Türkiye’deki bazı özel koleksiyonlarda eserleri bulunan Deneç ile yakından tanışmak isteyenler için kaçırılmayacak bir fırsat.

İÇ DÜNYAYA YOLCULUK

Fantastik realizmin Türkiye’deki ilk temsilcisi Deneç, resime gördüğü bir rüyayla başladığını söyledi. Henüz 20’li yaşlarındayken arayışlara koyulduğunu belirten sanatçı serüvenini şöyle anlattı: “Herkes bir şey bulmuş ben ne yapabilirim derken bir rüya gördüm. Semada mimari ve fantastik öğeler var. Nefes alıyorlar. Tamam ben yolumu buldum dedim. Böyle başladı. Ama devamlı değiştirdim. Ben kendimi tanıyamıyorum. Acayip bir yaratılış. Hamd olsun. Bütün insanlığın daha doğrusu ruhsal derinliği olan herkesin müşterek bir yanı var; o da iç dünyası. Fantastik realizmin kaynağı da buradan geliyor.”

Sanatçının 67 eserinin yer aldığı

KİMSE KENDİNİ YENİLEMİYOR

Deneç, Türkiye’deki sanatçıların özgünlükten uzak olduğunu ve kendilerini sürekli tekrar ettiklerini söylüyor. “Bir sanatçı kendini tekrar ediyorsa sanat ruhu ölmüştür” diyen Deneç, “Biri bir şey buluyor, bir ömür onu çalışıyor. Türkiye’deki sanatçılar umumiyetle kendilerini taklit ediyor. İnsan tekamül için yaratılmıştır. Bu da eserlerine yansımalı. 55 yıl önce bu işe başladım. Resimlerim durmadan değişiyor, bittikten sonra bunu ben mi yaptım diyorum. Resim beni kendine hizmet ettirmeye başlıyor. Demek ki beyinden öte bir beyin var. Sanatçı olmak için fırçayı oraya vermek lazım. Eğer sanat akılla yapılırsa ben ona zanaat diyorum. Öz benin aklına verilirse, insan ona hizmet ederse ona sanat deniyor, eseri de yaşıyor” şeklinde konuştu.

SANAT İDRAKİ LAZIM

“Sanat geçmişten kopuk olmamalı, bugüne hizmet etmeli ve geleceğe dönük olmalı” diyen Deneç, “Köksüz bir ağaç yaşamaz. Bugün resim yapmasını bilmeyenlerin yaptıklarına çağdaş deniyor. Kim ne kadar yeteneksizse o kadar çağdaş oluyor. 1950’lerde boş çerçeveleri sanat diye satarlardı. Kirletilmiş çamaşırları daha çok kirletip tuvale yapıştırıp satarlardı. Peki onların yapıtları ne oldu? Torunları çöpe attı. Bugün eserleri sadece şovla meşhur olmuş kişiler var. Biraz sanat idraki lazım. Burada kimi alsam prim yapar diye bakılıyor” diyor.

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ