‘Hamas’ın manifestosu olarak sunulan yeni belge’

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik… Taha Kılınç köşesinde Hamas’ın yeni vizyon belgesini değerlendirdi. Ayşe Böhürler, Akif Emre, Ali Saydam ve Leyla İpekçi’nin gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

‘Hamas’ın manifestosu olarak sunulan yeni belge’

Taha Kılınç, Ayşe Böhürler, Akif Emre, Ali Saydam ve Leyla İpekçi’nin yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Hamas’ın amacı ne?

Hamas (tam açılımıyla: İslâmî Direniş Hareketi) Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal, hafta başında Katar’ın başkenti Doha’da düzenlediği basın toplantısıyla, yeni siyaset belgesini dünya kamuoyuna duyurdu. 42 maddeden oluşan ve örgütün manifestosu olarak sunulan yeni belge, Meşal’in ifadesine göre Hamas’ın içerideki ve dışarıdaki bütün kurumlarının ortak görüşünü yansıtıyor.Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın ABD Başkanı Donald Trump’la çarşamba günü Washington’da yaptığı görüşmenin hemen öncesinde ilan edilen belgede, dört nokta özellikle öne çıkıyor:*Hamas, 4 Haziran 1967 sınırları içinde bir Filistin devletinin kurulmasını kabul ettiğini ilk kez deklare etti. Filistin topraklarının hiçbir parçasından ödün verilmeyeceği altı çizilerek vurgulanırken, başkenti Kudüs olacak bağımsız bir Filistin devletinin kurulması, ortak ulusal uzlaşı formülü olarak gösterildi. Bu çerçevede Hamas, mültecilerin ve sığınmacıların evlerine geri dönüş hakkında ısrarcı olduklarını da tekrar hatırlattı.

Taha Kılınç’ın yazısının tamamını okumak için tıklayınız:

Ciddiyet eksikliğinin yanı sıra

Salı günü Ankara’da Cumhurbaşkanımızın kurucusu olduğu Ak Parti’ye Cumhurbaşkanı olarak üye olma törenini izlerken kendi tarihimiz içinde kim bilir kaçıncı kez badireli yokuşlu bir yola daha girdiğimizi düşündüm. Bu yolun Türkiye’yi daha iyiye doğru çıkacağını ümit ediyorum. Cumhurbaşkanımızın konuşması önemliydi. Herkese bir mesaj vardı. Ancak sözlerinin aksine bakınca üzerine alınması gerekenlerin, kendilerinin değil tam tersine başkalarının üzerinden konuşup durduğunu gördüm. Herkes bir diğerine bak seni işaret ediyor deyip duruyor da… Allah idrak nasip etsin ne diyelim.….Samiha Ayverdi’nin nefis bir Türkçeyle yazılmış bir eseri vardır. Gençliğimde masa başı kitaplarımın arasındaydı. İsmi “Yolcu Nereye Gidiyorsun“…Meşrutiyetten Cumhuriyet’e giden yolda yönünü şaşıranları ve terkibine aykırı hareket edenleri anlatır. Zira yol da terkip de bellidir. Nereden geldiğini bilen terkibini bozmaz, nereye gittiğinden de emin olur. Bugünkü tabirle yazar, bir nesil değişirken, ülke yeni bir yola doğru giderken, organik olmanın önemini anlatır!

Ayşe Böhürler’in yazısının tamamını okumak için tıklayınız:

Pakistan-Afganistan sınırı çizilecekti

Tarihi Hayber Geçidi’ne açılan düzlükte kurulu Peşaver, ağırlıklı Peştun nüfusuna rağmen Afganistan’a mı Pakistan’a mı ait olduğuna karara verememiş bir şehir görünümündeydi. Hayber Geçidi’ni aşarsanız Afganistan’a ulaşırsınız. Yahut büyük İskender’in takip ettiği yolu izlerseniz Hindukuşlar’ı aşıp Hind kıtasına doğru İndus Vadisi size açılır.İşte Afgan dağlarının ikiye böldüğü bir coğrafyanın parçalayamadığı etnokültürel yapını devamı Peşaver. İngiliz sömürgeciliğinin sona ermesiyle jeostratejik mayınlı alanlardan biri olarak kalacaktı. Durrand hattı ile Pakistan Afganistan sınırı çizilecekti.Peşaver, zihnimde hep toz toprak içinde tezatlar görüntüsüyle canlanır. Bir yanda İngiliz bahçeciliğine özenilmiş geniş çimenli bahçelerle alabildiğine sterilleştirilmeye çalışılan resmi binalar. Diğer tarafta geleneksel toprak damlı evleri akla getiren iç içe avlulu evlerden oluşan şehrin meskun kısımları. Her türlü trafik kuralının özgürce çiğnendiği caddelerde çift hörgüçlü öküz arabaları ile lüks Mercedeslerin yayalardan artakalan kısımda yol almaya çalıştığı caddeler… Uyulan tek kural trafiğin soldan akıyor olması.

Akif Emre’nin yazısının tamamını okumak için tıklayınız:

Bir kez daha aday olmaz

Pazartesi akşamı NTV’de bir programa katılmıştım. Orada Simge Fıstıkoğlu, Deniz Baykal’ın Cumhurbaşkanlığı’na adaylık meselesini sormuştu. Mealen söyle demiştim:1. Baykal, Ahmet Hakan kendisine ısrarla ve defaatle ‘Sayın Abdullah Gül’ün adaylığına nasıl bakarsınız?’ diye sorduktan sonra “Eğer aday olursa tabii ki değerlendiririz” şeklinde bir yanıt vermişti. Bu hata mıydı? Evet hata idi.Olay o meşhur fıkrayı hatırlattı bize. Affınıza sığınarak hatırlatalım: Hani Papa New York’a ilk defa gelmiş de, havaalanında muhabirlerden biri ‘Efendim, umumhaneyi de ziyaret edecek misiniz?’ diye sormuş. Papa’nın da soruya soruyla cevap vereceği tutmuş: “New York’ta umumhane var mı?” Ertesi gün gazeteler olayı birinci sayfa manşetten şöyle vermişler: ‘Papa uçaktan iner inmez sordu: ‘New York’ta umumhane var mı?’Bu örnek, İletişim Fakültelerinde ele alınır ve gazetecilerin yalan yazmadıkları, Papa’nın onlara bu malzemeyi vermemesi gerektiği vurgulanır.

Ali Saydam’ın yazısının tamamını okumak için tıklayınız:

Evet illa aynadır gereken

Bahçeye bir puhu kuşu geldi geceleyin, öylesine uzaklardan gelmiş gibiydi ki, boğuk ve derinden kesik kesik hu’lamasını dinlerken karanlığın içinde bütün mesafeler yakına geldi, sanki alemlerin bütün zikri bu ötüşün yankısı oldu çıktı.Bir an başım döndü, pencerenin önünde Osman Kemali’nin bir şiirini okuyordum. Başımı kaldırıp pencereden dışarı, geceye baktım. Bulutların arasında bir görünüp bir kaybolan ayın gerisinde yıldızlar pervaneye benziyordu.Memlekette ve dünyada fitne, öfke, nefret ve çatışma ile öylesine yorulmuşum ki, gecenin yüzünde bir yerlerde kaybolup dinlenmeye çalıştım. Uzakta bir pencerenin önünde yanan cılız mum ışığını fark ettim derken. Sadakatle, vefalı bir dost gibi itiraz etmeden kendi kendini yakmaya devam etmesinin anlamını düşündüm.Yakarken eriyor, yanarken aydınlatıyordu mum.

Leyla İpekçi’nin yazısının tamamını okumak için tıklayınız:

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ