Giyim endüstrisinde sürdürülebilirlik için alışveriş yapmayı bırakın

Juliette Strasser Covid-19 dalgası vurduğunda, tüm dünya internet üzerine taşınmış gibi görünüyordu ve bütün gün karantinaya sıkışıp kalan …

Giyim endüstrisinde sürdürülebilirlik için alışveriş yapmayı bırakın

Juliette Strasser

Covid-19 dalgası vurduğunda, tüm dünya internet üzerine taşınmış gibi görünüyordu ve bütün gün karantinaya sıkışıp kalan birçok insan çevrimiçi alışverişe yönelmekteydi. Alışveriş siteleri, salgın esnasında 30 yaş altı kişiler arasında çevrimiçi alışveriş oranında yüzde 14’lük bir artış yaşandığını açıkladılar. Kimileri daha da çarpıcı artışlara tanık oldu; ağırlıklı olarak çevrimiçi bir satış sitesi olan Boohoo, Mart 2020’den Mayıs 2020’ye kadar, satışlarında yüzde 45’lik bir artış yaşandığını duyurdu.

Küresel salgın internet üzerinden yapılan alışverişe kesin biçimde hız katarken, çevrimiçi satış şirketlerinin popülaritesi de artıyor; çünkü rağbet gören ürünler arasında hızlı bir şekilde dönüş yapma ve modaya uygun giysileri düşük bir fiyat bandında tedarik etme konusunda fazlasıyla donanımlı durumdalar. Bununla birlikte, çevrimiçi alışverişte görülen artış aynı zamanda atıklarda ve karbon emisyonunda da bir artış yaşanması anlamına geliyor.

ÜRETİM ON BEŞ YILDA İKİ KATINA ÇIKTI

Dünya çapında kıyafet üretimi son 15 yılda iki katına çıksa da bir giysinin giyilme sayısı yüzde 36 oranında azaldı. Daha da şaşırtıcı bir şekilde, tekstil ürünlerinin yüzde 73’ünün sonu çöpe atılmak oluyor. Moda alanındaki yükselen eğilimleri tüketicilere süratli ve ucuz bir biçimde ulaştırma iddiasını taşıyan ve giysi üretimi ile pazarlamasına ilişkin bir yaklaşım olan ‘hızlı moda’, bir kıyafetin sadece bir defa giyilebileceği düşüncesini yaratarak, sorunu daha da karmaşık hale getirdi; bu, kıyafetlerin üretim ve nakliye süreçlerinin yarattığı etki hesaba katıldığında, çevre açısından korkunç bir durum. Açıkça söylemeliyiz ki, aşırı miktarda kıyafet üretiliyor. Giysilerin yeniden kullanılması ya da elden çıkarılması hususunda daha sürdürülebilir uygulamalar bulmanın vakti geldi.

Sürdürülebilir uygulamaları giysi dolabınıza nasıl ekleyebileceğinizi bulmak güç olabilir. Kimi şirketler, sattıkları kıyafetleri geri dönüşümden elde edilen malzemelerden üretiyorlar; peki bu gerçekten de onların çevre üzerindeki etkilerini azaltıyor mu? Ve mesela artık küçük gelen ya da aşırı yıpranmış kıyafetleriniz varsa, ikinci el mağazalarına giysi bağışlamak ya da tekstil geri dönüşüm hizmetlerini kullanmak daha mı iyi? Finlandiya’da bulunan LUT Üniversitesi’nde gerçekleştirilen yeni bir araştırmaya göre, sürdürülebilir biçimde alışveriş yapmanın en doğru yolu yalnızca daha az şey satın almak.

Bunun farkında olmasalar bile, tüketiciler giysi tüketimine çoğunlukla doğrusal bir ekonomik perspektiften bakarlar: Hammaddeler ürünlere dönüştürülür, daha sonra satılır ve en sonunda çöpe atılır. Elbette, insanların büyük kısmı artık üstlerine olmadığında, giysileri elden çıkarma konusunda bazı alternatifleri olduğunu biliyorlar. İkinci el giysi satan bir mağazaya kıyafet bağışlamak, ekonomistlerin ‘döngüsel ekonomi’ diye adlandırdığı klasik “azalt, yeniden kullan, geri dönüştür” yaklaşımının da bir örneği. Döngüsel ekonomiler, çevresel etkileri ve enerji maliyetlerini düşürerek toplumun daha sürdürülebilir hale gelmesine yardımcı olmanın bir yolu olarak bilinir. Son yıllarda, giysi kiralama hizmetleri ve yeni malzemeler yerine geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen giysiler de dahil olmak üzere, yaratıcı döngüsel ekonomi uygulamaları, moda sektörünün sürdürülebilirliğini artırmanın yolları olarak önerildi. Peki, bu yenilikler sürdürülebilirlik açısından eski standartlarla nasıl kıyaslanıyor?

GERİ DÖNÜŞÜM NE KADAR ETKİLİ?

Araştırmacılar, bu ‘yeni ve geliştirilmiş’ sürdürülebilirlik uygulamalarının karbon üretimi açısından etkisini, bir pamuklu kot pantolonun yaşam döngüsünün farklı aşamalarında -üretim, teslimat, kullanım ve imha sürecinde- üretilen emisyonları hesaplayarak değerlendirdiler. Bu hesaplamalar, 200 kullanımı temel alıyordu. Ardından, araştırmacılar kullanım sayısını 200’ün ötesine taşımak, ikinci el mağazalarında yeniden satmak ve geri dönüştürülmüş giyim malzemelerinden üretmek de dahil olmak üzere, kot pantolonlar bağlamında ‘kullanım ömrünü tamamlama’ senaryolarını karşılaştırdılar. Araştırmanın baş yazarı olan Jarkko Levänen, kot pantolonlar özelinde CO2 emisyonlarının tercih edilmesinin sürdürülebilirliğin başka bazı boyutlarını kapsama alanlarının dışında bıraktığını, yine de yaptıkları incelemede daha derinlere inmelerine olanak sunduğunu ifade ediyor.

Netice itibariyle, Levänen’in araştırma ekibi, sürdürülebilir biçimde alışveriş yapmanın en doğru yolunun satın aldığınız kıyafet sayısını sınırlamak olduğunu keşfetti. Ulaşılan sonuçlar, yeni kıyafet üretmenin, bir giysiyle bağlantılı toplam karbondioksit emisyonlarının yarısından fazlasını ürettiğini ortaya koyuyordu; bu sonuç, sürdürülebilir atık uygulamalarının dahi, yeni bir kıyafet üretmenin yarattığı ilk çevresel etkilerin üstesinden gelemeyeceği anlamına geliyor.

Basitçe söyleyecek olursak, daha az sayıda dayanıklı, yüksek kaliteli giysiler satın almak ve sonrasında bunları mümkün olduğu kadar çok kez giymeye çalışmak, çevresel etkinizi azaltmanın en doğru yolu. Levänen, ulaştıkları bulguların genel bağlamda tekstil endüstrisinin sürdürülebilirlik etkileri ve yeni oluşan iş modelleriyle birlikte, açığa çıkan belirsizliklere dair var olan bilgilerle de uyumlu olduğunu sözlerine ekliyor.

EN İDEAL MALZEME PAMUK

Bu durum akla yatkın gibi görünse de, araştırmacılar kimi şaşırtıcı sonuçlara da ulaştılar. Mesela, şu anda moda endüstrisinde geri dönüştürülmüş tekstil ürünleri kullanmak fazlasıyla yaygın ve pek çok şirket, kumaşlarının geri dönüştürülmüş plastiklerden üretilmesi nedeniyle sürdürülebilir olduğunu iftiharla vurguluyorlar. Ne var ki, araştırmacılar, geri dönüşümden elde edilen tekstil ürünlerini kullanmanın çevre üzerindeki etkiyi büyük oranda azaltmadığını, zira pamuk üretiminin, sentetik kumaşlar üretmek için gereken geri dönüşüm işlemlerinin neden olduğu emisyonlara kıyasla fazlasıyla düşük emisyonlar ürettiğini ortaya çıkardılar.

Dahası, kıyafet kiralayan şirketler bağlamındaki karbon emisyonunu hesapladıklarında şaşırtıcı sonuçlara ulaştılar. Kıyafet kiralamak, bir giysi bağlamında kullanım sayısını artırır (bu iyi bir şey!) ama kiralama işi yerel bir bölgede gerçekleştirilmiyorsa, ulaşımdan kaynaklanan emisyonları da artırabilir. Sonuç itibariyle, nakliyeye dayalı giysi kiralama hizmetleri, giysilerin [henüz çok eskimeden] atılmasına kıyasla aslında daha yüksek karbondioksit emisyonlarına sahiptir. Elbette, bu sonuçlar yanlarında birkaç ayrıntıyla birlikte geliyor; şayet kiralık giysinin teslimatı bisikletle ya da yürüyerek gerçekleştirilebilirse, bu durumda giysinin paylaşılması, kıyafetleri yeniden kullanmakla aynı ölçüde çevresel etkiyi de azaltıyor.

Sonuçta, kıyafet üretimini azaltmaya yardım etmek için dikkatli bir şekilde alışveriş yapmak önemli. Levänen, genel olarak, tüketici davranışları ve yeni kıyafetler almanın ne kadar gerekli olduğu üzerinde düşünmemiz gerektiğini hatırlatıyor ve büyük resimde, tüketici davranışlarında yaşanan küçük değişimlerin bile hayati bir öneme sahip roller oynadığına işaret ediyor.


Yazının orijinali Massive Science sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ