Gitar tutkusu gözlük ustası yaptı

Gitar koleksiyonu tutkusu sayesinde ahşap işçiliğine yeteneğini keşfeden Saraybosnalı Bajraktarevic, ürettiği ahşap çerçeveli el yapımı gözlüklerle ülke genelinde yoğun ilgi görüyor. Bajraktarevic, gitar koleksiyonunu büyütmeye parası yetmeyince gitarlarını kendisi yapmaya başladığını, bu süreçte de ahşaba “adeta aşık olduğunu” anlattı.

Gitar tutkusu gözlük ustası yaptı

Gitar koleksiyonu tutkusu sayesinde ahşap işçiliğine yeteneğini keşfeden Saraybosnalı Damir Bajraktarevic, ürettiği ahşap çerçeveli el yapımı gözlüklerle tüm ülkede ilgi görüyor.

Bajraktarevic, gitar koleksiyonunu büyütmeye parası yetmeyince gitarlarını kendisi yapmaya başladığını, bu süreçte de ahşaba “adeta aşık olduğunu” anlattı.

İlk el yapımı gitarının ardından keşfettiği ahşap işçiliğine yeteneğiyle daha fazla gitar üreten Bajraktarevic, sattığı bu gitarlardan elde ettiği gelirle kendisine önce küçük bir atölye kurdu.

Kendi gözlük markasını oluşturdu

İşi öğrendikçe tutkunu olduğunu ahşaptan kolye, bileklik ve farklı objeler ortaya çıkaran Bajraktarevic, ilk başta sadece kendisi için yaptığı ahşaptan gözlüğün beğenilmesinin ardından herkese hitap edebilecek ve para kazanabileceği el yapımı gözlükler üretmeye başladı.

Bajraktarevic, kısa zaman zarfında “Dawood” isimli kendi gözlük markasını oluşturarak satışlar yaparken, internet üzerinde aldığı siparişleri ağabeyinin evinin kullanılmayan odasında kurduğu ve tek başına çalıştığı atölyesinde karşılamaya çalışıyor.

İlk yurt dışı satışını da kısa bir süre önce Hollanda’ya gerçekleştiren genç yetenek, oluşturduğu markayı dünya pazarına da yaymayı hedefliyor.

Bir damla için saatlerce bekliyor

Ahlat ilçesinde “damla fotoğrafçılığı” yapan Bülent Akarsu, en güzel kareyi yakalayabilmek için kurduğu düzenekte bazen saatlerce zaman harcıyor. İlçede yaklaşık 10 yıldır fotoğrafçılık yapan Akarsu, zamanının bir kısmını damla fotoğrafçılığı çalışmalarına ayırıyor.Evine kurduğu düzenekte damlaların düşüş hızını hesaplayan, fotoğraf makinesinin deklanşörünü cep telefonuna yüklediği bir program ile çalıştıran Akarsu, en güzel kareyi çekebilmek için bazen saatlerce bekliyor.”Bir kareyi bir daha yakalayamazsınız”Akarsu, kendisinde tutku haline gelen damla fotoğrafçılığı yaklaşık 2 yıldır yaptığını söyledi.Bu fotoğrafçılık dalının oldukça masraflı olduğunu ve Türkiye’de az sayıda kişinin bu alanda çalıştığını ifade eden Akarsu, şöyle konuştu:”Örneğin damlayan suyun kıvamını artırmak için yurt dışından özel malzemeler getirtiyorum. Renk vermek için gıda boyaları ile süt gibi sıvılarda kullanıyorum. Her damla karesinin farklı bir özelliği var. Bu iş ebru sanatı gibi. Nasıl ki ebru sanatında oluşturulan bir eserin aynısını bir daha yapmanız mümkün değilse damla fotoğrafçılığında da durum aynı. Çektiğiniz bir kareyi bir daha yakalayamazsınız.”Filistin’deki Hz. İbrahim Camisi’nin 22 yıllık kadın muhafızı

“En az 100 gözlük çerçevesini çöpe attım”

Kısa sürede birçok insanın ilgisini çeken gözlükler yapan, aynı zamanda bir müzik grubunda gitar çalmaya devam eden Bajraktarevic, “Bir işi sevdiğiniz zaman o işi öğrenmek de yüz kat daha hızlı oluyor.” dedi.

Gözlük işine girmeden önce altı ay boyunca gözlük yapmayla ilgili her şeyi incelediğini anlatan Bajraktarevic, deneme sürecinde en az 100 gözlük çerçevesini çöpe attığını, ardından ilk “uygun” gözlüğü yapmayı başardığını söyledi.

Bajraktarevic, sevdiği işi yaptığı için kendini mutlu hissettiğini, çalışma saatleri olmadığını ve istediği zaman istediği gibi çalıştığını dile getirdi.

“Gözlüğü takanlar kendini farklı hissediyor”

Bosna Hersek’te el yapımı gözlük üreten tek kişi olduğunu belirten Bakraktarevic, bir gözlüğü üretmenin çok vakit aldığını ve el yapımı bir işin fabrikasyon ürünlere göre daha değerli olduğunu kaydetti.

Bajraktarevic, ahşap gözlükleri kullananların kendilerini farklı hissettirdiğine işaret ederek, “İlk müşterim gözlüğü aldığında herkesin ona baktığını ve tüm gözlerin onun üzerinde olduğunu söyledi. Benim için bunu bilmek önemliydi. Kendilerini özel hissetmeleri benim için çok önemli.” dedi.

Bir gözlük çerçevesi ortaya çıkana kadar birkaç aşamadan geçtiğini anlatan Bajraktarevic, önce gözlüğün ana iskeletini çıkardığını, ardından ona şekil verdiğini ve sonra şekil verilen ahşabı kurumaya bıraktığını ifade etti.

Bajraktarevic, sadece ahşap ürünlerin satıldığı bir dükkan açmayı hayal ettiğini aktararak, “Ahşap gözlükler dışında, ahşaptan başka şeyler de üretmek istiyorum. Ahşap saat de yapabiliyorum ama şu an buna vaktim yok. İleride zamanım olduğunda ilginç bulduğum her şeyi yapacağım.” dedi.

İplikten kumaşa zarafetin adı: Kutnu

Kentte 16. yüzyıldan bu yana dokunan, bir dönem Osmanlı padişahlarının kaftanlarının da dikildiği kutnu kumaşı, sayıları yıllar geçtikçe azalan ustalarca kurulan atölyelerde son şeklini alıyor.Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Sanayi Odasının girişimleriyle kullanım alanı artırılınca perde, gömlek, döpiyes, seccade, namaz örtüsü, kaftan, gece kıyafeti hatta gelinlik olarak da kullanılan kumaş, ustalarının elinde uzun ve zahmetli işlemler görüyor.Kutnu kumaşı, tüketiciye varıncaya kadar zorlu yedi aşamadan geçirilerek dokunuyor.Sırasıyla işlemden geçiyorKentte kutnu kumaşının son ustalarından olan 39 yaşındaki Orhan Tozluoğlu, yaptığı açıklamada, ipeğin kendilerine bobin halinde Bursa’dan geldiğini söyledi.Çözgüye alınan ipeğin “devere” adı verilen dolaplarda tel adetlerine göre sökülerek çile haline getirildiğini dile getiren Tozluoğlu, şunları anlattı:”Ardından boyaya gidiyor. Sonra haşıllama, yani mezek aşamasına geçer. İpek iplikler, kayısı ağacının reçinesi eritilerek bununla ıslanır. Sonra bir müddet demlendirilir, bekletilir. Bozuk, kırık teller tek tek açılarak ayıklanır. Bunun ustası var. Mezekçi deriz. Mezek, ipeği sağlamlaştırmak ve mukavemet kazandırmak için yapılır. Mezekçiden çıktıktan sonra kavuklanır. Kavuk olduktan sonra makaralara sararız. Taharlama, yani taraklamaya hazır hale getiririz. Sonra tezgaha girme işlemi tamamlanır. Taharlama iki kişiyle yapılır. Bir kişi tezgahın bir tarafında, biri öbür tarafında durur. Biri ipeği verir, öbürü alır. Bu işlem, kumaşın desesine, tel adedine göre yapılır. Genelde bunu usta ve çırak yapar ama günümüzde çırağımız olmadığı için iki usta yapıyoruz maalesef. Çıraklığımızı da biz yapıyoruz.” Bir saatte 2-3 metre kumaş dokunuyorArdından tarak işlemine geçildiğini aktaran Tozluoğlu, “Tarak sisteminde kumaşın sıklığı ve genişliği ayarlanır. Dokumadaysa çözgüsü yatay olarak gelir, ipektir. Atkısı da pamuk ipliğidir. Bunun ikisinin birleşimine kutnu kumaşı diyoruz. Dokunduktan sonra kutnu kumaşımız hazırdır. Sonra ütü işlemine geçer.Cendere dediğimiz sistem ya da ütü apre yapılır. Kumaşa parlaklık verir. Ondan sonra mengene işlemimiz var. Kumaş, iki presin arasına konup sıkıştırılıyor, baskısını alıyor.” diye konuştu.Geleneksel kutnu dokumacılığının desteklenmesi gerektiğini ifade eden Tozluoğlu, bir saatte 2-3 metre kumaş dokuyabildiklerini ve bu ürünün 20 liraya satıldığını söyledi.Osmanlı döneminde altın değerindeydiUstalardan 60 yaşındaki Abdulkadir Mekki de Selçuklulardan bu yana kutnu kumaşı dokunduğuna işaret ederek, “Anadolu Selçukluları Konya’da, Suriye Selçukluları Şam’da, Halep’te dokurmuş. Saraylarda, üst kesimlerin kullandığı atlas türü kumaşlardır kutnu. Meydaniye grubunu ise halk kullanırmış. Kutnu bir ilim.Motifler ok başıdır, mekiktir, başaktır, arpadır. Her kumaşın ismi, bir hikayesi var.Kutnuyla özdeşleşen kumaş boncuklu, yani mecidiye aslında daire anlamındadır. Mecidiye, Osmanlılarda para birimiydi. Bu isim de kumaşın ve desenin ne kadar değerli olduğunu anlatıyor.” şeklinde konuştu.Mekki, daha önce el tezgahlarında dokunan kumaşı şimdi kara tezgahta dokuduklarını sözlerine ekledi.

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ