Doğuştan virüs taşıyan çocuk tedavi edildi

Güney Afrika’da doğuştan HIV taşıyıcısı olup bebekken uygulanan tedavi sayesinde virüsten kurtulan çocuğun, yıllar içerisinde sağlığını korumayı başardığı bildirildi. Uzmanlar daha önce de aynı tedaviyle aynı virüsün çocuklardan yok edildiğini söyledi.

Doğuştan virüs taşıyan çocuk tedavi edildi

Güney Afrika’da 2007 yılında annesinden bulaşan HIV virüsüyle dünyaya gelen çocuk, doğum sonrası uygulanan antiretroviral tedavinin ardından AIDS’ten tamamıyla kurtuldu.

O yıllarda bebekler üzerinde ilk defa denenen antiretroviral tedavinin bebeğe 9 haftalıkken uygulanmaya başlandığı, 40 haftalık tedavinin ardından virüs seviyesi tespit edilemez hale geldiğinde tedavinin durdurulduğu kaydedildi.

Johannesburg’daki Perinal HIV Araştırma Birimi araştırmacıları, virüsün, aradan geçen dokuz yıl boyunca çocuğun vücudunda nüksetmediğini belirledi. Çocuk, bu tür bir tedavi sonrası iyileşme kaydeden ikinci vaka oldu.

Daha önce de denendi

BBC’nin haberine göre; Fransa’da başka bir vakada, doğuştan HIV taşıyıcısı bir başka çocuk da bebekken uygulanan benzer tedavinin ardından 11 yıldır ilaç tedavisine ihtiyaç duymadan yaşamayı sürdürüyor.

Daha önce ABD’nin Mississippi eyaletinde doğumundan 30 saat sonra tedaviye başlanan bir bebekte virüs yok edilmiş, ancak söz konusu virüs, bebek 27 aylıkken kanında yeniden ortaya çıkmıştı.

Metabolizmanız ne kadar hızlı?

Metabolizma hızı sağlıklı bir beden için önemli bir role sahip. Sağlıklı bir bedene sahip olmanın yolu da hareketli yaşam, doğru zamanda, doğru gıdaları, vücudun ihtiyacı olan miktarda tüketmekten geçiyor. Fakat yine de anahtar rol kişinin bazal metabolizmasıdır. Bazal metabolizma hızı, bir insanın herhangi bir fiziksel aktivite yapmadan gün içinde harcadığı enerji miktarı olarak tanımlanıyor. Kişinin metabolizma hızı ne kadar yüksekse kilo verme hızı da bununla doğru orantılı olarak artıyor. Bazal metabolizma hızı, yaş, cinsiyet, genetik yapı, fiziksel aktivite durumu, karbonhidrat tüketim miktarı, hastalık durumu ve su tüketimi gibi birçok faktöre bağlı olarak değişiyor. Metabolizma hızı yüksek olanlar düşük olanlara göre gün boyu daha fazla kalori yakıyor. Metabolizmayı hızlandıran besinler tüketilerek gün içinde dinlenir halde iken yakılan kalori miktarı arttırılabilinir. Metabolizmayı hızlandırmanın yollarıSağlıklı bir beden için metabolizma hızının önemine dikkat çeken Diyetisyen Deniz Bolçocuk, metabolizmayı hızlandırmak için yapılması gerekenler konusunda şu tavsiyelerde bulundu; Bol sıvı tüketinGünde 500 ml fazla su içmek metabolizmayı yüzde 20 hızlandırıyor. Bu yüzde 20’lik fark bile haftada 400 gr kaybetmenize sebep olur. Vücudumuz en az 2 litre suya ihtiyaç duyar. Su dışında bitki çayları, limonata, greyfurt suyu, ev yapımı buzlu çay metabolizmayı hızlandıran sağlıklı içeceklerdir. Alkol, kola, gazlı içecekler, çay, kahve acıktırır, stresi arttırır, yağlandırır, karaciğeri yorar. Sarımsak ve soğan Yağ depolarının azalmasına yardım eder. Ayrıca sarımsak içeren her besin maddesinin antibiyotik ve bağışıklık yükseltici etkisi vardır. Yüksek tansiyon ve kalp hastalığı tehlikesini azaltırlar. Soğan, mide kanserine yakalanma riskini; sarımsak da bağırsak kanserine yakalanma riskini azaltır. Güne mutlaka kahvaltıyla başlayınKahvaltı etmediğinizde, vücudunuza açlık çektiğinize dair mesaj gönderilir. Çünkü geceden beri bir şey yemediğiniz için, 10 saatten fazlaca bir süre bir şey yememiş olursunuz. Böylece metabolizmanız, vücudunuzu korumak adına yavaşlar. Besinler, özellikle de karmaşık karbonhidratlar, metabolizmanızı ateşler. Kahvaltıyı yapmayanlar, yapanlara oranla 4 kat daha fazla şişmanlar. Akşam yemeğini erken yiyinGeç saatte yemeyin. Araştırmalar, kuvvetli bir kahvaltı ve öğle yemeği ile hafif bir akşam yemeği yiyerek kilo verebileceğinizi gösteriyor. Akşam yemeğini olabildiğince erken bir saatte, mümkünse yatmaya gitmeden en az 4 saat önce yemeye bakın. Kahvaltı, öğle, akşam yemeği ve öğünlerin arasında da atıştırmalık olarak, üç ana, üç ara öğün planlayın ve bunlara bağlı kalın. Son atıştırmalık, yatmadan bir-iki saat önce yenmeli. Bu kadar çok yemek, diyet yaparken çok fazla gibi görünse de, daha küçük porsiyonlar yiyeceğiniz için, daha sık yiyeceksiniz. Bu da metabolizmanızı hızlandıracak ve fazla yağı eritmeye yardımcı olacaktır. Düşük kalorili diyetlerden uzak durunGünde 1000 kkal’den düşük kalori içeren diyet programları yapıldığında iki hafta sonunda metabolizmamız ortalama %15 yavaşlar. Bu da diyeti bıraktığınızda çok kolay kilo almanıza yol açar. Bu yüzden kilo vermeniz uzun zaman alsa bile önemli olan metabolizmanızı yavaşlatmayan ve kas kaybına yol açmayan diyetleri yapmanızdır. Düzenli egzersiz yapınEgzersiz esnasında ilk 20 dakikada karbonhidratlar, sonra proteinler ve en son yağlar enerji olarak harcanır. Bu yüzden 15 dakika koşmaktansa 35 dakika yürümek bazal metabolizma hızını hızlandırır ve yağ yakar. Düzenli yürümeye karar verdiyseniz gün içinde ne kadar hareketli olduğunuzu pedometre ile öğrenebilirsiniz. Ortalama hareketli olmak için günde 10 bin adım gereklidir. Nabzınızın çalışması içinse dakikada 140 adım atmaya çalışın. Yeşil çay içinGünde 5-6 çay bardağı yeşil çay için. Özellikle sabahları metabolizmayı hızlandırmak için içilecek yeşil çay uzmanlar tarafından da tavsiye ediliyor. Keten tohumu, tarçın, ananasAraştırmalar, iyi bir omega-3 kaynağı olan keten tohumunun tansiyon, kolesterol, kalp-damar sağlığına katkısının yanında bağırsak hareketlerini düzenleyerek metabolizmayı hızlandırdığını gösteriyor. Tarçın kan şekerini düzenlemeye yardımcı etkisiyle ani kan şekeri düzensizliğini gidermede yardımcı olup acıkma süresini geciktirir. Sindirim sırasında vücut ısısını yükselterek termik etki yaratır ve metabolizmayı hızlandırmada yardımcı olur. Yemeklerinizi tarçınla tatlandırabilir, suyunuzu tarçınla aromalandırabilirsiniz. Ananasın içeriğinde yer alan bromelain adlı proteinler sayesinde proteinlerin sindirimi hızlanır ve vücutta yakım olayı artar, buna bağlı olarak da metabolizma hızlanır.

Yaz gribi olmayın

Yaz aylarında da ‘soğuk algınlığı’ denilebilen üst solunum yolu enfeksiyonları yaşanabiliyor. Sıcak yaz ayları, grip salgınlarının cirit attığı kış aylarından daha güvenli görünse de, vücud çevre sıcaklığıyla alışveriş dengesi kurmakta zorlanabiliyor. Yaz aylarında, soğutma sistemleri ve havuzlardan bulaşan yaz dönemi hastalıkları gripal enfeksiyona neden oluyor. Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, yaz aylarında da görülen ’üst solunum yolu enfeksiyonlarından korunma yollarını anlattı.Yazın, bol su tüketinYaz aylarında bol su tüketin. İnsan vücudu, her aktivitesiyle ısı üretir. Açığa çıkan bu ısıyı, çeşitli şekillerde uzaklaştırırız ve sabit tutmaya çalışırız. Bu mekanizmaların temel malzemesi sudur. Yazın, kış aylarına göre, su kaybımız daha fazladır. Vücudumuzdaki ısı düzenlenmesi için bir gün içindeki su tüketiminin 2 litrenin altına inmemesi gerekiyor. Su tüketiminin 2,5 litrenin üzerine çıkılması da faydasızdır ve hatta zararlı olabilir. Klimalar hasta ediyorYaz gribi, klimalardan bulaşıyor. Klimalar, ortamın sıcaklığını azaltırken, nemini de beraberinde azaltıyor. Bu nedenle, ortamı nemlendirici önlemler alınmalıdır. Klimalar ilk çalıştırıldığında bir süre pencereler açılmalıdır ki, böylece ilk üflemeyle havalandırmada bulunan mikroorganizmaların tümünün odaya yayılması azalsın. Yazın yapılan en büyük hatalardan birisi de; çok sıcak ortamlardan, hızlı bir şekilde çok soğuk ortamlara girilmesidir. Ani sıcak ve soğuk hava dalgaları, kalp krizi riskini artırabilir, ayrıca değişik hava akımları migren krizine neden olabilir. Ani sıcaklık değişimi nedeniyle grip, farenjit, sinüzit, orta kulak iltihabı, bademcik enfeksiyonu gibi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir.Lejyoner hastalığı, hayati tehlikeye bile neden olabilirLejyoner hastalığı klimalar, soğutma sistemleri ve havuzlardan bulaşıyor ve tehlikeli olabiliyor. Bu hastalığı yapan mikroorganizma, bakımı iyi yapılmayan klimalar, soğutma havalandırma sistemleri, havuzlar ve suyun göllendiği akarsularda çoğalma imkanı buluyor. Önlenmesi için havuzların bakım, ilaçlama, havalandırma ve zemin temizliği işlemleri ile su değişiminin, zamanında ve özenle yapılması gerekir. Bu hastalık; ateş, halsizlik, kas ağrıları ile başlar ve daha sonraki süreçte de öksürük, balgam çıkarma, derin nefes alma gibi ciddi tablolara sebebiyet verebilir. Grip ile benzer belirtiler gösterse de, hastalığı yapan bir virüs değil, ’Legionella pneumophila’ adlı bir bakteridir. İnsandan insana bulaşmaz. Lejyoner hastalığı, zamanında tedavi edilmezse hayati tehlikeye bile neden olabilir.Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, yaz sıcaklarında genel sağlıkla ilgili önerilerde bulundu;Sık aralıklar ile günde 2 litre su tüketin. Deniz ya da havuza girdiğiniz günlerde, daha fazla su için.Deniz veya havuz sonrası, ya da yoğun terleme sonrası, duş alarak vücudumuzu temiz ve kuru tutun. Saçlarınızı ve kulak kanalınızı mutlaka kurulayın, nemli kalmasın.Terli kıyafetleri sıklıkla değiştirin. Islak deniz kıyafetleriyle kalmayın. Cildin havalanmasını sağlayacak, hafif kumaşlardan yapılmış kıyafetleri tercih edin. Islak veya terli iken, klima veya rüzgara maruz kalmayın.Soğuk gıda ve içecekleri hızlı tüketmeyinSindirimi zor, ağır yemeklerden kaçının. Meyve ve sebze gibi su içeriği yüksek besinlerin tüketimine ağırlık verin.Yazın, ağır sporlar yapmayın. Ancak, dolaşım sisteminin zindeliği için de hareketsiz kalmayın. Klimayı, sık sık açıp kapamayın. İdeal serinlik derecesine göre ayarını yapın ve çok değiştirmeyin. Bakımlarını düzenli olarak, yılda iki kez yaptırın ve filtrelerini zamanında yenileyin. Klimaların, gündüzleri 19-20, geceleri ise 22 – 23 derece bir sıcaklığa ayarlanmaları idealdir. Üfleme ayarı en yavaşta, yönü odanın tavanına doğru olmalıdır ve asla direk olarak sizin üzerinize doğru olmamalıdır. Eğer gece üşümeyle uyanırsanız, klimayı kapatmak yerine, ısısını 2-3 derece yükseltin.

Çocuklarda ‘yemek ye’ baskısı iştah kapatıyor

[[ Anne ve babalar ne yapmalı ]]Çocuğun yeme isteği büyüme hızına ve kişisel durumuna göre belli dönemlerde değişse de, ailelerin çocuklarına yaptığı ‘yemek ye’ baskısı iştahsızlığa neden oluyor. Anne ve babalar, çocuklarda özellikle 8-9 aylıktan okul çağına kadar uzanan dönemde sıkça karşılaşılan yemek seçme ve yemeği reddetme problemini, doğru zamanda doğru besini seçerek, ama en önemlisi de çocuğuna doğru yaklaşarak çözebilir.[[ Özellikle 1-2 yaş arası iştahın en düşük olduğu dönem ]]Çocuklarda özellikle 1-2 yaş arası, iştahın en düşük seviyede olduğu dönemi oluşturur. Çocuğunuz bazı günler az, bazı günler fazla yiyorsa, bu yaşının getirdiği doğal bir özellik, dolayısıyla üzerinde durmanız gerekmiyor. Ayrıca çocuğunuz sık ve az yemeye alışmışsa, bu şekilde yenen yemek de ana öğünde yenen kadar besin değeri taşıyabileceği için ‘Yeterli besin almıyor’ diye endişelenmenize gerek yok.[[ Çocuklarda iştahsızlık neden olur ]]Çocuklarda iştahsızlık problemi diş çıkarma, kansızlık ve ateşli hastalıklar gibi sağlık sorunlarında, anne babanın boşanması gibi psikolojik travmalarda ama en çok da anne ve babanın beslenme konusunda yaptıkları hatalar sonucunda oluşur. Çünkü çocuğa yemek yeme konusunda baskı yapmak, yediği takdirde ödüllendirmek, yemediğinde ceza vermek bir işe yaramadığı gibi, sorunun daha da büyümesine yol açar. Ayrıca idrar yolu enfeksiyonları, kulak, burun, boğaz ağrıları, anemiler, bazı hormonal ve alerjik hastalıklarda iştahsızlık yapabilir.[[ Israr etmeyin, deneyerek bulun ]]Çocuğunuz yemek yememe konusunda direniyorsa ısrar etmeyin; sevdiği yiyecek ve içecekleri deneyerek bulun. Mesela, bazı çocuklar sütü soğuk bazıları ise sıcak ya da ılık sever. Çocuğunuzun sütü nasıl sevdiğini deneyerek bulun. Sütü renkli ve desenli bardağın içine koyun ve bardağına renkli bir kamış yerleştirin. Sütlaç ve muhallebi gibi tatlılar yapın. İçmemekte direniyorsa ısrar etmeyin; çünkü yoğurt, peynir, et ve yumurta ile de çocuğunuzun protein ihtiyacını karşılayabilirsiniz. Köfte sert geliyorsa, dolmalara kıyma ekleyin. Kırmızı et sevmiyorsa, balık ya da tavuk eti yedirmeyi deneyin. Makarna seviyorsa üzerine kıymalı sos yapın. Çok sık olmamak kaydıyla kıymalı börek yedirin. Yumurta sarısı, yoğurt, süt ve peynir de et yerine geçebilir.[[ Sunumu süsleyin ]]Salatalık ve havuç gibi sebzeleri çiğ olarak, çubuk biçiminde hazırlayın. Bu şekilde sunum çocuğunuzun hoşuna gidebilir. Sevdiği yemeklere, örneğin çorbalara, köftelere ya da soslara rendelenmiş olarak sebze ekleyin, çocuğunuz bunu fark etmeden yiyecektir.[[ Örnek olun ]]Evde siz de sebze yemekleri yiyin, böylelikle sizden görerek zamanla sebze yemeye alışır. Yememekte ısrar ediyorsa, meyveler de sebze yerine geçer. İstediği meyveleri ya da meyve sularını verin.[[ Ailelere tavsiyeler ]]Çocuklarda sıklıkla ortaya çıkan iştahsızlığa karşı alınabilecek önlemler şunlar:- Ek gıdalara 6. aydan daha geç başlamayın. Bebeğinizi 9. ayda sofraya oturtun. El becerilerinin, ısırma ve çiğneme becerilerinin gelişmesine yardımcı olun.- Çocuğun sevmediği gıdalarda ısrar etmeyin. Ancak daha sonra cazip hale getirerek tekrar sunun.- Çocukların mide kapasiteleri küçük olduğu için 7–8 kaşıktan sonra yemek istemeyebilirler. Bu durumda çocukları zorlamayın. – Çocuğunuzu başka çocuklara kıyaslamayın. Yemek sırasında çocuğu üzecek veya korkutacak şeyler söylemeyin.- Evde çocuğun yanında kavga etmeyin. Evde kavga eden ebeveynlerin varlığı çocuklarda yemek yemeyerek tepki vermelerine sebep olabilir.- Yemekten önce çocuğa abur cubur gıdalar yedirmeyin. Çocuğun iştahını kesebilir.- Düzenli uyutmak, temiz havaya çıkarmak, yürütmek, oyun oynamalarını sağlamak iştahını açabilir.- Çocuğun bilinçaltına yerleşmiş endişe, üzüntü, nefret veya kıskançlık gibi duygular iştah azalmasına sebep olabilir.

Sahte balın tek belirtisi

Tarih boyunca doğal ilaç olarak kullanılan, antik çağdan bu yana kadınların yüz maskesi yapmak için güzellik reçetelerine eklediği bal, raf ömrü en uzun gıdaların başında yer alıyor. Bal, nem ve güneş ışığı gibi çeşitli dış etkilere maruz kalmadığı sürece, bozulmadan yüzlerce yıl saklanabiliyor. Arıların topladığı çiçeğe göre balın glikoz ve früktoz oranı değişiyor, glikoz oranı yüksek olan bal daha erken şekerleniyor. Yüzyıllarca bozulmadan saklanabilen bal, kendisini koruyabilmek için birkaç ay içinde şekerleniyor. Balın şekerlenmesinin doğal bir olay olduğunu ve balın kendisini koruyabilmek için bir sene içinde kristalize olabildiğini söyleyen 32 yıllık bal üreticisi Ahmet Bağran Aksoy, benmari usulü eritilerek eski haline getirilebilen balın, kaynatılmamasına dikkat etmek gerektiğinin altını çizdi.Sahte bal şekerlenmezGerçek balın kristalize olduğunu ancak donan her balın gerçek olmadığını vurgulayan Ahmet Bağran Aksoy şöyle konuştu:“Hakiki çiçek balı çabuk donar. Ancak glikoz şurubu ve esans eklenerek bal adı altında satılan sahte ballar kristalize olmaz. Bal, binlerce yıl bozulmadan kalabilmek için kendisini korumaya alır ve bu nedenle kristalleşir. Kristalize olan bal, besleyici özelliğinden ve lezzetinden hiçbir şey kaybetmez. Özellikle Avrupa ülkelerinde kristalize bal kullanımı oldukça yaygın.” Türkiye bal üretiminde dünyada ikinciTermometreyle sıcaklık kontrol edilmeliŞekerlenen balın ısıtılırken, yüksek sıcaklığa maruz kalmamasına da dikkat edilmesi gerektiğini belirten Aksoy, “Balı eski haline getirmek için tek yöntem benmari usulü eritmektir. Ancak bal, kaynamadan, yavaş ve çok dikkatli bir şekilde ısıtılmalıdır. Eğer bal, bir anda yüksek sıcaklığa maruz kalarak, kaynarsa; aromasını, enzimlerini ve besleyici değerlerini kaybeder. Isıtma mutlaka gerekiyorsa, balın ısısının 45 derecenin üzerine çıkmaması için termometre ile sıcaklık kontrol edilmeli. Isıttığınız balı uzun süre sıcak tutmak doğru değil. Bu nedenle yeniden kavanozlara koymadan önce balın hızlı bir şekilde soğutulması gerekir” ifadelerini kullandı.Video: Canan Karatay’dan çarpıcı ‘bal’ açıklaması!

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ