‘Doğru yapılan sinema hayır kapısı gibi’

Yönetmen, senarist ve oyuncu Ufuk Bayraktar, “Eskiden hayır yapmak için hayrat musluğu, cami, medrese, okul yapılırdı. Doğru yapılan sinema da hayır kapısı gibi bir şey. Bir eser bırakıyorsunuz çünkü onun dönüşümü sürekli olacak” dedi.

‘Doğru yapılan sinema hayır kapısı gibi’

Yönetmenliğini ve senaristliğini, oyuncu Ufuk Bayraktar’ın üstlendiği “Kümes” filmi yarın sinemaseverlerle buluşacak.

Oyuncu Hasibe Eren ve Selen Domaç ile başrolü de paylaşan Bayraktar, yaptığı açıklamada, anneannesinin yaşamından etkilenerek senaryoyu kaleme aldığını belirterek, “Kümes, hayatın bana yüklediği şeylerin yansıması aslında. Bütünün yansımasının sıkıştırılmış, bir pencere içinden aktarılmış hali” dedi.

Bayraktar, dram türündeki filmin hikayesine de değinerek, “Köy evinde vereme yakalanan bir kadının, çocuklarını geride bırakacağı kaygısıyla, kocasına başka bir kadını getirmesi ve evde yaşanan olayları anlatıyor. Hayatta görünen şeylerin sadece göründüğü gibi değil de insanın kendi benliğiyle görmeyi tercih ettiği şeyler olduğunu gösteriyor. İnsanların gördüğünün dışında bir gerçeğin olduğunun da anlatımı diyebiliriz” ifadelerini kullandı.

Çekimlerin, Antalya’nın Korkuteli beldesinde üç hafta sürdüğünü kaydeden Bayraktar, şu bilgileri verdi:

“Ben de oyuncu olarak dahil oldum filmin içine. Senaryosunu ben yazdığım için, yazarken hikayeyi gördüm ve ben anlatmak istedim. Benim gözümden aktarılsın istedim. Senaryonun oluşmasından sonra, ben bu senaryoyu kendim aktarmak istiyorum dediğimde Kültür ve Turizm Bakanlığının da bir desteği oldu bana. O destekle birlikte filmi ortaya çıkardık. Film festivallerde de izlenime sunuldu, ödüller ve bayağı iyi reaksiyonlar aldı.”

Yakın tarihin gerçekleri bu filmle ortaya çıkacak

Oyuncu ve yönetmen Ahmet Yenilmez’in senaryosunu yazdığı ve yönettiği “Sevdam Gözlerinde Kaldı”, 2 Aralık’ta sinemaseverlerle buluşacak.Filme ilişkin açıklamada bulunan Yenilmez, filmle birlikte İstanbul’un ve Türkiye’nin gizli kalmış hikaye ve mekanlarının ortaya çıkacağını söyledi. Başarılı oyuncu, filmde, gözlerini 1980’lerdeki bir patlamada kaybeden “Mahir” karakterini canlandırdığını belirterek, Bilecik’te yolları kesişip İstanbul’a giden “Mahir” ile “Zafer” isimli karakterlerin, gerçekleri bulma yolunda, 3 sır ölümü araştırdıklarını anlattı.”Yazıcıoğlu ile Esa Coşan’ın öldürülme sebepleri aynı”Türkiye’nin yakın tarihine damga vurmuş bazı gerçeklerin, filmle birlikte gün yüzüne çıkacağının altını çizen Yenilmez, Abdullah Çatlı, Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan ve Muhsin Yazıcıoğlu’nun aynı sebepten cinayete kurban gittiğini savundu. Ahmet Yenilmez, ortak değerleri işlediği filmde, saf bir sevdanın anlatıldığına dikkati çekerek, “Filmin sonunda izleyici, ‘Bilmediğim çok şey varmış. Bakmamış, görmemişiz. Bu televizyon ekranlarında, beyaz perdede, hep birilerinin gösterdiği şeye bakmışız. Aslında bakmamız gereken ne ayrıntılar varmış’ diyecek. Çok ayrıntı görecek. Bir kere seyircilerimiz 12 Eylül 1980’in öncesinden, yaşadığımız bugüne kadar nasıl bir algı operasyonuna çekildiğimizi görecek. Herkes bir kere başı önünde eve gidecek” dedi.Abdullah Çatlı’nın kızı da rol alıyorFilmin, izleyicinin beklentisini karşılayacağını vurgulayan Yenilmez, şöyle devam etti:”Eksiği görülmeyecek, artısı abartılacak. Reklamı, her şeyi bizim mahallenin çocuklarına emanet. Sükutu hayale uğramayalım. Yani ‘Korsanı çıksın internette izleyelim’ denmesin. Kimse indiremeyecektir. Bunun önlemini de aldık. Asla nete düşmeyecek. Sadece filmi seyretmelerini istemiyorum. Herkesten 5 tane seyirci istiyorum. Çünkü dost var, düşman var. Başımızı öne eğmesinler. Tiyatroda eğmediler.”Yapımını Yenilmez Sanat Merkezi’nin üstlendiği filmde Burak Alp Yenilmez, Hümeyra Çetin, Naşit Özcan, Hasan Kaçan, Mehmet Ali Tuncer, Nejat Yıldız ve Abdullah Çatlı’nın kızı Gökçen Çatlı rol aldı.Filmin konusuMahir, 1970’li yılların sonunda İstanbul Üniversitesi’nde öğrencidir. Aynı zamanda ülkücü harekete yakın durmaktadır. Belgin ise Mahir ile aynı bölümde eğitim görmektedir. Ülkücü hareketin içindeki ‘herkes birbirinin ya bacısı ya ağabeyi ya da kardeşidir’ hukukuna rağmen, gönüllerine söz dinletemezler ve Sirkeci’de Can pastanesinde buluşurlar. Fakat dönemin kanlı eylemleri arasında sevdaları uzun soluklu olamaz. Üzerine bir de 1980 darbesi gelince tüm bağları kopar. Hayatta kalmak için Şeyh Edebali türbesine sığınan Mahir’in günlerini, yüreği Cemre adındaki bir kızla yanıp tutuşan Zafer dolduracaktır. Mahir’in yolu bir kez daha İstanbul’a düşer.

“Filmler her insanda farklı duygular uyandırır”

Ufuk Bayraktar, filmde trajikomedi olduğuna işaret ederek, “Ben de bunu seyirciyle beraber izlerken anladım. İyi bir deneyim oldu benim için” diye konuştu.

Sinemanın ölümsüz olduğunu dile getiren Bayraktar, şunları aktardı:

“Eskiden hayır yapmak için belli başlı yerlere, hayrat musluğu, cami, medrese, okul yapılırdı. Aslında doğru yapılan sinema da hayır kapısı gibi bir şey. Bir eser bırakıyorsunuz. Çünkü onun dönüşümü sürekli olacak ve izleyen kişilerde yarattığı etki ve ortaya çıkardığı duygunun dönüşümü, mutlaka insanı takip edecek bir şeymiş gibi geliyor. İnsan içinde olduğu alanda kendini kısıtlamamalı ve o alanda ilerlemeli. Benim için de oyunculuk ve yönetmenlik böyle bir şey.”

Genç yönetmen, filmlerin her insanda farklı duygular uyandırdığını sözlerine ekleyerek, “İnsanlar Kümes’i izledikleri zaman bir hissiyatla salondan çıkarsa, film ona etki etmiştir. Amerikan filmleri öyle değil. İyi, kötü, başı, sonu, her şey çok nettir. İyi ve kötü kavramını içinde barındırmayan, hayatın sunduklarıyla insanların şekillendiği ve her şeyin bire hizmet ettiği bir denklemi anlatıyor aslında Kümes” dedi.

“Yeni film hazırlıklarına başladım”

Oyuncu seçiminde, doğru kişilerle çalıştığına inandığını aktaran Bayraktar, “Hasibe çok yetenekli ve başarılı bir oyuncu. Daha evvel zaten ispat emişti kendisini. Filmde bir şey ispatlamasına gerek yoktu. Sadece yeteneğini filmdeki karakterle birleştirerek destek oldu bize. Diğer oyuncu arkadaşımızın ilk sinema filmiydi ve o da inanılmaz bir sadelikte performans ortaya çıkarttı. Zor olanı başardı bence” değerlendirmesinde bulundu.

Ufuk Bayraktar, ölüm temalı yeni film hazırlığında olduğunu da belirterek, şöyle devam etti:

“Ben hayatım boyunca hiçbir yeri nokta olarak görmedim ama hayatın içinde birçok noktadan geçtim. Geçerken de yaşamayı tercih ediyorum. Oturduğumuz yerde sağlam durmakla alakalı aslında. Biz sandalyede ömür boyu kıpırdamadan oturmayı seçebilirsin, bir anda kendisi sarayda ya da bir yere gelmiş de bulabilirsin. Sadece sağlam durmakla alakalı. Olduğumuz yeri kabullenirsek orada mutlaka bizim için saklı sırlar vardır. Kabullenmediğimiz sürece o sırları da göremeyiz.”

Oyuncu Hasibe Eren de filmde çok keyifli çalıştıklarını dile getirerek, “Her seyircinin farklı şeyler alabileceği bir iş. Kimisi için dramatik, kimisi için mizah dozu yüksek kara komedi diyebiliriz. Umarım her seyirci için farklı anlamlar taşıyan bir iş olur. Biz çekerken çok mutlu olduk. Çünkü çatışmaları çok kuvvetli bir senaryo. Umarım izleyici de seyrederken mutlu olur” ifadelerini kullandı.

Katıldığı festivallerden ödüllerle döndü

Kümes filmi, 52. Uluslararası Altın Portakal Film Festivali’nde İzleyici Ödülü, 3. Uluslararası Antakya Altın Defne Film Festivali’nde Ulusal En İyi Film Ödülü, 3. Uluslararası Antakya Altın Defne Film Festivali’nde Ulusal En İyi Senaryo Ödülü, 26. İstanbul Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülü ve 43. Antalya Film Şenliği’nde Behlül Dal Genç Yetenek Özel Ödülü’nü kazandı.

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ