Dışişleri Bakanlığı’ndan AB’ye Hollanda tepkisi

Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, “AB’nin Hollanda’nın arkasında durması vahimdir. AB’ni basiretsiz açıklamaları bir değer taşımıyor” denildi. Yapılan yazılı açıklamada, “AB’li muhataplarımız demokratik değerleri, temel hak ve özgürlükleri ancak seçici olarak uygulamakta ve sorunların çözümü için diyalog kanallarını tavsiye ederken, ülkemizin ciddi bir yaklaşımla Hollanda’nın aksine diplomasiden ve hukuktan sapmadan izlediği siyaseti görmezden gelmeyi tercih etmektedir.” ifadelerine yer verildi.

Dışişleri Bakanlığı’ndan AB’ye Hollanda tepkisi

Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği (AB) Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ve AB Komiseri Johannes Hahn’ın, Hollanda ile Türkiye arasında yaşanan gelişmelere dair “basiretsiz açıklamalarının” Türkiye için bir değer taşımadığını bildirdi.

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, son günlerde Türkiye ve bazı AB üyesi ülkeler arasında yaşanan gelişmelere ilişkin AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Mogherini ve AB Komisyonu Komşuluk ve Genişleme Müzakerelerinden sorumlu Komiser Hahn tarafından dün yapılan açıklamaların yanlış değerlendirmeler içerdiğinin ve farklı gündemleri birleştirip algı çarpıtması yapmaya çalıştığının görüldüğü belirtildi.

“AB’nin yaşanan gerilimin daha fazla tırmandırılmaması için diplomatik sözleşmeleri ve hukuku ihlal ederek bu duruma sebep olan ülkeler yerine Türkiye’ye aşırı söylemlerden ve adımlardan kaçınılması çağrısında bulunan açıklamasının, esasen yabancı düşmanlığı ve Türk karşıtlığı gibi aşırı uçlara prim verdiğinin farkına varması gerekmektedir.” ifadelerine yer verilen açıklamada, “birliğin gerek Türkiye’deki anayasal düzeni ve demokrasiyi hedef alan 15 Temmuz hain darbe girişiminden gerek AB terör örgütleri listesinde yer alan PKK saldırılarından sonra yaptığı açıklamalarda olduğu gibi yine objektiflikten uzak ve gelişmeleri tam manasıyla değerlendirmeden hareket ettiği” kaydedildi.

Açıklamaya şöyle devam edildi:

“1961 tarihli Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi ile 1963 tarihli Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesini, temel insan haklarını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden kaynaklanan yükümlüklerini ve uluslararası sorumluluklarını ihlal eden ülkelere kuvvetli bir mesaj vermesi gereken AB’nin korumacı bir tavırla üye ülke dayanışması arkasına saklanması ve insan hakları ile Avrupa değerlerini açıkça ihlal eden Hollanda’nın arkasında durması son derece vahimdir.

AB’li muhataplarımız demokratik değerleri, temel hak ve özgürlükleri ancak seçici olarak uygulamakta ve sorunların çözümü için diyalog kanallarını tavsiye ederken, ülkemizin ciddi bir yaklaşımla Hollanda’nın aksine diplomasiden ve hukuktan sapmadan izlediği siyaseti görmezden gelmeyi tercih etmektedir. Tüm bu sebeplerden dolayı, AB’nin bu basiretsiz açıklaması ülkemiz için bir değer taşımamaktadır.”

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ve AB Komisyonunun Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn, yaptıkları ortak yazılı açıklamada, “Türkiye ve bazı AB üyesi ülkeler arasında son günlerde yaşanan tansiyonun ardından, konunun daha fazla tırmandırılmasından kaçınmak ve durumun sakinleşmesi için yollar bulmak gerekmektedir.” şeklinde ifadeler kullanılmıştı.
Hollanda’ya 13 yılda 76 milyar $ yatırdık

Türk işadamları son 10 yılda yurtdışında yaptığı yatırımlarda rekor kırarken, yatırım yapılan ülkelerin başında ise Hollanda geldi. Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, yurtiçinde yerleşik yatırımıcı, 2001-2014 arasında en fazla yatırımı 75 milyar 891 milyon dolarla Hollanda’ya yaptı. 2014 yılı özelinde yapılan yatırım miktarında da 776 milyon dolarla Hollanda ikinci sırada yer aldı. Türklerin, söz konusu 13 yıldaki yurtdışında yaptığı yatırımlar da 226 milyar 814 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Yurtiçindeki yerleşikler, tarım, sanayi ve hizmetler olmak üzere üç temel sektörde yatırım gerçekleştirdi. Öte yandan Türk şirketlerinin Hollanda’dan elde ettiği 2015 yılı cirosu da 9 milyar doları geçti.İKİLİ TİCARETTE İBRE BİZDEN YANAİkili ticarette Hollanda’ya karşı ibre de bizden yana döndü. Hollanda’ya geçen yıl yapılan ihracatımız 3.5 milyar dolar, bu ülkeden yapılan ithalatımız ise 3 milyar dolar oldu. Yani Türkiye, Hollanda ile ikili ticaretinde yaklaşık 500 milyon dolarlık ticaret fazlası yakaladı. Türkiye’nin ithal ettiği ürünlerin başında ise demir çelik hurdası, petrol yağları ve traktörler geldi. Yüzde 70’i holding, yüzde 30’u operasyonel KOBİ tarzında Hollanda pazarına açılan Türk şirketlerinin Hollanda’daki faaliyetleri iki temel grupta ilerliyor. Birinci grup, Hollanda’da üretim, satış, pazarlama gibi faliyetlerinde yer alırken ikincisi ise globalleşme sürecinde yurtdışına açılma amacıyla şirketler idare merkezlerini bu ülkede oluşturma şeklinde hareket ediyor.SAĞLIK SEKTÖRÜNDE TÜRKLER ATILIMDASon yıllarda Hollanda’ya gelen Türk yatırımcılar açısından Türk sağlık sektörünün bu pazara yoğun bir ilgisi var. Hollanda’ya açılan Türk hastane/klinik sayısı giderek artıyor. Bunun dışında otomotiv ve parçaları, hazır giyim ve gıda sektörleri de Türklerin bu ülkede en aktif olduğu alanların başında yer alıyor. Hazır giyimde Türk firmalar, pazarın yüzde 10’una sahip durumda. Ayrıca birçok KOBİ büyüklüğünde Türk şirketi de Hollanda pazarında ürünlerini/hizmetlerini pazarlamak ve sunmak için bu ülkede doğrudan yatırımlarını artırıyor. Bu bağlamda Ar-Ge ve satış bölümlerini Hollanda’ya getirip lokal ortaklık kuran Türk yatırımcı sayısı giderek artıyor. Yaklaşık 450 bin Türk kökenli vatandaşın yaşadığı Hollanda’da 23 bin Türk girişimci de 90 bini bulan Hollandalı’ya istihdam sağlamış durumda.HOLLANDA’DAN KENDİ EKONOMİSİNE ÇELMEHollanda hükümetinin Türklere yönelik siyasi kriz üretmesine rağmen Türkiye ve Hollanda merkezli yaklaşık 30 bin şirket, karşılıklı olarak Türkiye’de ve Hollanda’da yatırım yapmakta ve iki ülke arasındaki köklü ticari işbirliğine katkıda bulunmaya devam etmekte. Hollanda, 22 milyar dolar ile Türkiye’ye en fazla doğrudan yatırım yapan ülkeler arasında yer alıyor. Ekonomi Bakanlığı’nın verilerine göre Hollanda’nın Türkiye’ye yapılan doğrudan yatırımlardaki payı yüzde 15.8.TÜRKİYE PAYI YÜZDE 15,8Öte yandan Türkiye’de 2 bin 711 Hollanda sermayeli şirket faaliyet gösteriyor. Türkiye’ye gelen toplam yabancı sermaye içinde Hollandalı firmaların payı da yüzde 15,8 ile en yükseğe sahip. İnşaat ve pazarlama konularında uzmanlaşmış küçük ölçekli pek çok Hollanda firması, Türkiye’de tatil yörelerindeki yerleşim projelerinde yoğun olarak faaliyet gösteriyor. Hollanda kökenli firmalar tarafından tercih edilen diğer alanlar ise toptan ve perakende ticaret, turizm ve catering, nakliye ve haberleşme, makina sanayi, metal ve plastik işleme, tekstil ve hazır giyim, bilişim, yayıncılık ve eğitim sektörleri.Hollanda Prensi’ni kral gibi ağırlamıştık İki yıl önce düzenlenen ilk Türkiye İnovasyon Haftası’nın onur konuğu Hollanda Prensi Maurits van Oranje-Nassau olmuştu. Türk misafirperverliğinin gösterildiği prens, kral gibi ağırlanmıştı. Hollanda Prensi Oranje-Nassau katılımcıların da ilgi odağı konumundaydı. Etkinlikte yer alan gençler ve şirket temsilcileri Nassau ile selfie çektirmek için yarışa girmişti. Prens, Türkiye ziyaretinde ülkemizin inovasyondaki izlemesi gereken yol haritasını yönelik de şöyle konuşmuştu: “Başarılı bir inovasyonda üç etken söz konusudur. Her şey, büyük fikirler ve çığır açan teknolojilerle başlar. Bunlar genellikle yıllar boyunca yapılmış olan araştırma ve geliştirme yatırımlarının birer sonucudur. İkinci etken ise işbirliğidir. Başarılı bir inovasyon için mükemmel bir fikre ve bu fikri hayata geçirecek seçkin bir ekibe ihtiyacınız var. Başarının üçüncü kilit etkeni de para veya diğer bir ifadeyle yüksek kaliteli bir ekosistemdir. Mahsulün yetişmesi için öncelikle tohumlara, bir tarlaya ve gübreye ihtiyacınız vardır. Söz konusu gübre, girişim sermayesidir.”Geçici bir tutum Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Türkiye-Hollanda İş Konseyi Başkanı Murat Özyeğin, iki önemli ticari ortak olan Türkiye ve Hollanda arasındaki krizin diplomasiyle çözülmesini ümit ettiklerini söyledi. Özyeğin, “Hollanda’nın tutumunun seçim öncesi geçici bir siyasi tutum olduğunu düşünüyor, kalıcı olmadığını umut ediyorum. Hollanda’nın içinde bulunduğu siyasi atmosferin geçmesine paralel, onların da makul bir noktaya geleceğine inanmak istiyorum” dedi.Tepkimizi ortaya koyacağız Hollanda’da yatırımı bulunan Türk şirketleri yaşananlara tepkisini ortaya koymaya başladı. Hollanda’da Doğtaş Mobilya bayisiyle hizmet verdiklerini paylaşan Doğtaş Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan, “Hollanda’yla ilgili şuana kadar bize iletilmiş hiç bir sıkıntı yok. Fakat yeni yatırım planlarımızda orayla ilgili olarak bizde tepkimizi ortaya koyacağız. Yönetim olarak bu konuyu değerlendireceğiz” açıklamasında bulundu.Derin bir üzüntü içindeyiz Uluslararası Yatırımcılar Derneği YASED’in Yönetim Kurulu Başkanı ve aynı zamanda Hollanda merkezli Shell’in Türkiye Ülke Başkanı Ahmet Erdem, Türkiye yönelik Hollanda’nın uyguladığı diplomatik yasaklar nedeniyle yaşananlardan dolayı, derinden üzüntü duyduklarını ifade etti. Erdem, “YASED olarak, Türkiye ve Hollanda arasındaki ilişkilerinin en kısa sürede diplomasi ve uluslararası kurallar çerçevesinde, sağduyu ile çözülmesini, yaşanan üzücü olayların tekrarlanmamasını temenni ediyoruz” açıklamasında bulundu.

Hollanda’nın yanına kalmaz

Gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle biraraya gelen AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Hollanda’nın anti-demokratik uygulamasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı. Hollanda’ya mutlaka müeyyideler olacağını ve Türkiye’nin vatandaşlarını ırkçılığa, bu zihniyete terk etmeyeceğini belirten Çelik, “Bu uygulamalara karşı topyekun karşı koymak gerekir. Türkiye gereğini yapacaktır” dedi. Çelik, “Milli onurumuzu koruyacak adımlar atmamız lazım. Hollanda’nın yaptığına Hollanda gibi cevap verirsek, Türkiye’yi alt lige düşürürüz. Biz bunu yapmayız. Elçinin gelmesini istemediğimizi söyledik, nota verdik, özür beklentimizi illettik. Milli onurumuzu inciten bir şey karşılıksız kalmaz, milli çıkarlarımızı gözetecek duyarlılıkla hareket ederiz” dedi.DEĞERLER KRİZİHollanda’da yaşanan olayın, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin bir AB ülkesince ihlali” olduğunu vurgulayan Bakan Çelik, “Biz OHAL ilan ederken bile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni iptal ettiğimizi söylemedik, yükümlülüklere bağlı olduğumuzu söyledik. Yüz yıllık zaman içinde AB Üyesi bir ülke, şiddet kullanmak yoluyla hakları ihlal etmiştir. Bu bir siyaset krizi, hukuk krizi, aynı zamanda AB ve Hollanda tarafından değerler krizidir” dedi.NEO-FAŞİST BİR TARAF VARNATO ve AB’nin yaptığı “itidal” çağrılarından rahatsızlığını ifade eden Çelik, “Açıkça demokratik hak kullanmak isteyenle, demokratik hakkı ihlal eden, neo-faşist uygulamaları benimseyen taraf var. Bize söylemle ilgili, onların açık uygulaması var. Bu açık uygulama tüm değerleri ihlal etmiştir. Açık bir şekilde tüm ülkeleri Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal eden bu uygulamalara karşı göreve davet ediyoruz” dedi. Çelik, “Biz taraflara itidal davet eden yaklaşımı kabul etmiyoruz. Bizim daha önce bu yaklaşıma en çok kızdığımız zaman darbe girişiminde duyduğumuzdu. Mısır’da darbe olunca da kullanmışlardı. Burada adam Dışişleri Bakanının uçuş iznini iptal etmiş, şiddete başvurmuş, kendince OHAL ilan etmiş. Burada taraflar yok. Neo-faşist uygulamalara imza atan bir taraf var bir de Türkiye Cumhuriyeti var” ifadelerini kullandı. UYGULAMADAN DEHŞETE DÜŞMELİLERDİÇelik, AB’nin “AB yüksek temsilcisinden beklenen açıklama bu değil. Darbe girişimi olduğundaki açıklama gibi, yanlış, karşılığı olmayan bir açıklama yapmıştır. Bu birliğin yüksek temsilcisinin sahip olması gereken bir dil değil bu. Türkiye hukuka uyan taraftır, uymayan taraf Hollanda’dır” değerlendirmesini yaptı. Çelik, “Nazi” söylemine yönelik tepki konusunda da, “Uygulamanın kendisinden dehşete düşmeleri gerekirken, oturup sadece söylemi eleştiriyorlar” dedi.BÜTÜN ÜLKELERİ GÖREVE ÇAĞIRIYORUZTürkiye’nin tarih boyunca bir Avrupa ülkesi olduğunu vurgulayan Çelik, “AB ile tam üyelik müzakereleri yürüten, Avrupa Konseyi üyesi, NATO üyesi ve OECD üyesi olarak açık bir şekilde bütün ülkeleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) tehdit eden bu uygulamalara karşı, bu söylemlere karşı göreve davet ediyoruz” diye konuştu.Mülteci restiBakan Çelik, geri kabul anlaşmasına ilişkin bir soru üzerine de, şunları söyledi:“Geri kabul, vize serbestisi ve mali yardımlar tek bir paket. Bizim şu anda anlaşmaya uyuma yükümlülüğümüz yok diyorum bana sorulunca. Ama insani sebeplerden yapıyoruz. Türkiye bir anlamda insanlığın namusunu kurtarıyor. Karadan geçişler konusunda, Türkiye bence bu durumu yeniden değerlendirmelidir. Çünkü Avrupa üzerine düşeni yapmıyor.”Avrupa’nın yeni Berlin duvarlarıAvrupa’da aşırı sağla mücadele için aşırı sağ söylemi kullanılmasının aşırı sağı güçlendirmeye yaradığı uyarısında bulunan Çelik, Hollanda’daki ırkçı Wilders için, “Seçime gerek yok, iktidara sayısal olarak gelmese de siyasal olarak iktidara gelmiştir” ifadesini kullandı.DEMOKRATLAR GÖREVEÇelik, “Avrupa’nın pek çok yerindeki aşırı sağ liderler özel toplantı yapıp, ortak bir eylem planı koydular. Avrupa demokratlarına iş düşüyor, Hollanda’daki neo-faşist uygulamalara karşı seslerini yükseltmeli, karşı koymalılar” diye konuştu. Avrupa içinde yeni Berlin duvarları oluştuğunu, köprülerin yıkıldığını söyleyen Çelik, “Küreselleşme mal ve hizmetlerin dolaşımı değil tek başına insanların fikirlerin de dolaşımıdır. SİZE OY VERMEZLERBu Hollanda tarafından engellenmektedir” dedi. Çelik, aşırı sağın gündeminin ana akım siyasilerin gündemi haline geldiğine işaret ederek, “Siz aşırı sağ gibi davranmaya başlarsanız orada orijinali varken, size oy vermezler. Aşırı sağdaki Wilders’in görüşleri Hollanda siyasetine egemen oldu” dedi.

Avrupa’da nefret salgını

Batı medyası ve özelde Avrupa, son bir yılda yayınlarını Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik adeta bir nefret propagandasına dönüştürmüş durumda. Der Spiegel, The Stern, Le Point, L’Express gibi batı medyasının önde gelen yayın organları kullandıkları kapaklar ve haber dili ile Nazi yönetiminin propaganda dilini aşan bir karalama kampanyasını Türkiye’ye karşı yürütüyor. Söz konusu medyanın öne çıkan yayınlarından örnekler bu nefretin planlı bir stratejinin ürünü olduğunu ortaya koyuyor.DERTLERİ DEMOKRASİ DEĞİL BÜYÜYEN TÜRKİYETürkiye’nin 15 Temmuz darbe girişiminde verdiği mücadele sonrası söz konusu medyanın ayarları iyice bozulmuş durumda. Öyle ki, söz konusu yayın organlarının dünyadaki tek derdi Türkiye’nin büyümesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk halkıyla hemhal olması durumuna gelmiş durumda. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da Batı’da yükselen anti-Türkiye ve anti-Erdoğan trendi bir söyleşi de “Tayyip Erdoğan, uluslararası sistemin kusurlarını, günahlarını yüzüne vuruyor. Onlara ayna tutuyor. Aynada gördükleri şeyden rahatsızlar. Fakat aynada gördükleri şeyi yani politikalarını değiştirmek yerine aynayı tutana saldırıyorlar. Cumhurbaşkanı bu kadar yüklenmelerinin, “otoriter, diktatör” demelerinin arkasında da bu yatıyor” sözleri ile açıklamıştı. NAZİ GEÇMİŞLERİNİ HATIRLATINCA ÇILDIRIYORLARSon olarak Alman Stern dergisinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ilişkin çirkin kapağı da nefret kampanyasının devam ettiğinin göstergesi. Türkiye’yle Almanya arasındaki gerilim devam ederken, Stern dergisi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı geçen haftaki sayısında kapağına taşıdı. ‘Şantajcı’ başlığının atıldığı kapakta, “Tehditler, provokasyonlar, Nazi karşılaştırması.. Erdoğan Almanya’yı nasıl baskı altında tutuyor?” gibi nefret suçuna varan çirkin ifadeler yer aldı. Kapakta, Türkiye bayrağındaki hilal ile Erdoğan’ın yüzünün yerleştiriliş biçimi, Türkiye’de sosyal medyada tepki çekti. ÇARPITMA USTASI DER SPIEGELTürkiye karşıtlığı noktasında öne çıkan yayınların başında Alman Der Spiegel dergisi geliyor. Derginin Türkiye ve Erdoğan nefretini körüklemekle ilgili dosyası hayli kabarık. Alman dergisi en son, Almanya ve diğer Avrupa Birliği üyesi ülkelerin tüm Avrupa değerlerini ayaklar altına alan tutumunu görmezden gelerek, Türkiye’yi Almanya’daki Türk toplumunu bölmekle suçladı. Kapağında kızıl bir gökyüzü arka planında ay-yıldız çizimi kullanan dergi, Almanya’nın Türk hükümet yetkililerinin halkoylaması kampanyasına izin vermemesini haberleştirdi. Hilal tutulması’ başlığını atan dergi, alt başlık olarak da ‘Erdoğan’ın Almanya’sı- Bir bölünme hikayesi’ ifadelerine yer verdi. Haberde ‘partili cumhurbaşkanlığı’nı esas alan anayasa değişikliği halkoylaması tartışmalarının Almanya’ya da yansıdığı, Türk toplumundaki kamplaşma ve bölünmenin Almanya’daki Türkiyeliler arasında da görüldüğü iddia ederek çirkin bir çarpıtmaya imza attı. Der Spiegel, 2 Nisan 2016 tarihli sayısında ‘Korkunç dost’, 1 Ağustos 2016’da da ‘Özgürlüğünü kaybeden ülke’ başlıklarıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye’yi kapak konulu nefret suçuna varan yayınlar yapmıştı. Der Spiegel daha önce de Türkiye hakkında hazırladığı özel sayısında ”Özgürlüğünü kaybeden bir ülke” başlığını kullanmıştı. Türkiye’yi “özgürlüğünü kaybeden bir ülke” olarak nitelendiren dergi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ve Güneydoğu’daki çatışmaları kastederek Türkiye’nin terörle mücadelesini karalamaya çalışmıştı. 15 TEMMUZ HAZIMSIZLIĞIBatı medyası çirkin yüzünü 15 Temmuz darbe girişiminin geri püskürtülmesinden sonra da göstermişti. Fransız Le Point dergisi eylül sayısında Erdoğan’ı kapağına taşıyarak “Türkiye: Batı’yı korkutan ülke” başlığını kullanmıştı. Haberde darbe girişimi sonrası gelişmeler de eleştirilerek gözaltılar ile tutuklamalara gönderme yapılmıştı. Bununla da yetinmeyen dergi internet sitesi üzerinden yaptığı ankette, “Erdoğan’ın Türkiye’si sizi korkutuyor mu?” sorusunu sorarak çirkin bir algı operasyonuna girişti. Fransız dergisi L’Express de 2016 Mayıs ayında Erdoğan’ı kapağına taşımış, “En tehlikeli Türk Erdoğan” şeklinde küstah bir başlık kullanmıştı. Fransa’da yaşayan Türkiye vatandaşları da yapılan bu saygısızlığa tepkisiz kalmamış ve alenen Erdoğan düşmanlığı yapan dergiye büyük tepki göstermişti. İsviçre’den skandal manşet!16 Nisan halkoylamasına haftalar kala etekleri tutuşan İsviçre gazetesi Blick, manşetten İsviçre’de yaşayan Türk vatandaşlarına hem Türkçe hem Almanca seslendi. Blick, “Erdoğan’ın diktatörlüğüne ‘Hayır’ oyu kullanın” çağrısında “İsviçre’de yaşayan bütün Türkleri 16 Nisan’da HAYIR oyu kullanmaya davet ediyoruz” şeklinde çirkin ifadeler kullandı. Araplar Türkiye’ye destek tagı açtıArap aktivistler, Hollanda’nın Türk bakanlara yönelik skandal tavrına karşı Türkiye’ye destek olmak amacıyla Twitter’da “#Türkiye ile dayanışan Arap” başlıklı bir hashtag açtı. Katar’da iktidar ailesinin şeyhlerinden Faysal bin Casim Al Sani, “Ben Avrupa’nın barbarlığına karşı Türkiye ile dayanışma içinde olan bir Arap’ım” ifadelerini kullandı.AVRUPA’NIN BOĞAZINDAKİ DÜĞÜMEski Bahreynli milletvekili Halid Ebu Ammar ise “Allah’ın izniyle başarısız olacak bu saldırıya karşı Türkiye ile dayanışma içindeyim” ifadelerine yer verdi. Suudi Arabistanlı Ahmed el-Yahya, “Siyasi, ekonomik ve medeniyet açısından başarılı Müslüman ülke Türkiye, Avrupalıların boğazındaki düğüm oldu. Bu nedenle her vesileyle onunla savaşıyorlar” ifadeleriyle tavırlarını ortaya koydu. Tunus Nahda Hareketi Meclis Grup Başkanı Nureddin Bahiri “Uluslararası ilişkilere kanunlar, anlaşmalar ve karşılıklı saygıyı gerektiren gelenekler hakimdir. Hollanda’nın davranışı ise bu geleneklere zarar vermiştir” dedi.

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ