Bebekler hipermetrop doğuyor

Tüm çocukların neredeyse hepsinin hipermetrop olarak dünyaya geldiğini belirten uzmanlar, bunun için bebeklerin 3’üncü ayına kadar mutlaka göz muayenesi olması gerektiğini söyledi. 6-7 yaşına kadar bu hipermetrop numarasının sıfırlandığını belirten VM Medical Park Bursa Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Ali Ağayarov, “Çocuklar dünyaya geldiğinden yaklaşık 2 numara civarında doğuyorlar” dedi.

Bebekler hipermetrop doğuyor

Çocukların bir nesneyi veya televizyonu yakından izlemek istemesinin doğuştan hipermetrop olmasından kaynaklandığını belirten uzmanlar, ailelerin böyle durumlarda çocukları engellemesi gerektiğine dikkat çekti. 6-7 yaşına kadar bu hipermetrop numarasının sıfırlandığını belirten VM Medical Park Bursa Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Ali Ağayarov, “Çocuklar dünyaya geldiğinden yaklaşık 2 numara civarında doğuyorlar. Tabii ki bunun daha fazla olma riski de bulunmaktadır. Bunun için ailenin bebeklerini 3’üncü ayına kadar göz muayenesi yaptırması gerekiyor. Çünkü daha yüksek hipermetrop sorunu çocukların gözlerinde şaşılık ve tembellik olma ihtimalini yükseltmektedir. Ayrıca 3 yaşından sonra okula başlamadan göz taramasının da mutlaka ailelere önermekteyiz” şeklinde konuştu.

Op. Dr. Ali Ağayarov bebeklerde görülen göz hastalıklarını anlattı.
Ailelere çocuklarını evde ufak dikkatler sonucu kontrol göz sağlığının kontrol edilebileceğini belirten Ağayarov, “Bir çocuk bir nesneyi çok yakından izliyorsa, uzun süre aynı noktaya baktığında gözlerini kırpmaya başlıyorsa ve gözlerinin kaymasından şüpheleniliyorsa mutlaka göz muayenesi yapılması şarttır. Tabi ki yalancı şaşılıkları anne ve babalar ayırt edemeyebilir. Ayrıca yeni doğan çocuklarda gözyaşı ile birlikte her sabah göz etrafı çapaklanıyorsa bu gözyaşı kanallarının tıkanıklığın bir belirtisi olabilir. 12 ayına kadar düzgün bir tedavi ile ameliyatsız yüzde 80 tüm çocuklarda kanal tıkanıklığı açılabilir. Daha sonraki müdahalelerde cerrahi operasyon gerekebilir” dedi.

Göz hastalıklarının küçük yaşlardan itibaren tespit edilmesinin önemli olduğunu bir kez daha vurgulayan Ağayarov, “Flaşlı fotoğraf çekinildiğinde gözler tavşan gibi kırmızı renkte olur ve parlar. Eğer fotoğrafta bu parlaklık yoksa bir sorun olduğu anlamına gelir. Ya da tam tersi kırmızılık yerine göz bebeğinde bir beyazlık algılanıyorsa, bir göz doktoruna muayene olunması gerekir” diye konuştu.

Hareketsiz yaşayanlar tehdit altında

Medicana International Samsun Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Erdal Kan, metabolik sendrom hakkında bilgi verdi. Kan, “Metabolik sendrom, kalp damar hastalıkları ve diyabet oluşumuna yol açan elma tipi şişmanlığın (abdominal obezite), kandaki yağ oranının yüksekliğinin, yüksek tansiyon ve gizli şeker problemleri ya da insülin direnci gibi şeker metabolizması bozukluklarının bir arada bulunmasıdır. Altta yatan nedenin ise bu sendromun en önemli kriteri olan ve çağın hastalığı olarak nitelendirilen obezitenin görülme oranının giderek artmasıdır” dedi.Hareketsiz yaşayanlar tehlike altındaHareketsiz yaşayanların tehlike altında olduğunu belirten Dr. Erdal Kan, “Metabolik sendromun, karın bölgesindeki yağlanma artışı sonucu insülin direnci zemininde gelişen bir hastalık olup genetik yatkınlık söz konusu olsa da, modern şehir hayatının getirdiği hareketsiz yaşam ve yüksek kalorili beslenmenin bu sendromun ortaya çıkmasına neden olan en önemli etkenlerdir. Hastalık, masa başında oturan, düzensiz beslenen, sportif faaliyet göstermeyen, yoğun stres altında çalışan kişilerden oluşup giderek tehlike arz eden bir toplumsal sağlık sorunu haline gelmektedir” diye konuştu. Yaş ilerledikçe görülme sıklığı artıyorYaş ilerledikçe görülme sıklığının arttığını kaydeden Dr. Kan, “Metabolik sendromun 60-70 yaş arasındaki erkeklerde yüzde 60, kadınlarda ise yüzde 75 oranında görülmektedir. İleri yaş ile birlikte hastalığın ortaya çıkış oranı da yükselmektedir. Bu durum Avrupa ve ABD verileriyle paralel bir sonuç gösterirken, metabolik sendromun, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sıklığı her geçen gün artmaktadır. Türkiye’de 20 yaş üstü nüfusun ortalama 3’te 1’inin bu hastalık ile mücadele ettiği bilinmektedir” şeklinde konuştu.Erken tedavi hayati önem taşıyorUzm. Dr. Erdal Kan şöyle devam etti: “Metabolik sendrom tanısı konulmuş olan hastalarda normal sağlıklı bireylere oranla kalp damar hastalıklarının 2-4 kat, diyabetin ise 4-6 kat daha fazla görülmektedir. Bu hastalığın önlenmesi ve erken dönemde tedavi edilmesi bu açıdan hayati önem taşımaktadır. Metabolik sendromun temelinde insülin direnci bulunmaktadır. İnsülin direnci ise vücudun insülin salgılamasına rağmen, insülinin hücre içine girip glikozu hücrelere taşıyamaması durumudur. İnsülin etkisinin yetersiz olduğu bu durumlarda kanda ve organlarda glikoz ve yağ miktarı artar. İnsülin direncini artıran temel faktörler; genetik, yaşın ilerlemesi, hareketsiz yaşam biçimi, yüksek kalorili besinlerle aşırı kilo alımı, psikososyal stres ve kadınlarda menopoz sonrası oluşan hormonal değişikliklerdir.”Tedavide başarı için obezitenin önüne geçilmesi şartTedavide başarı için obezitenin önüne geçilmesinin şart olduğunu vurgulayan Erdal Kan açıklamasını şöyle tamamladı: “Metabolik sendrom tedavisinde temel yaklaşım hastalığın bünyesinde mevcut olan farklı riskleri ayrı ayrı tedavi etmek olsa da, hepsinde ortak neden olan obezite ve buna bağlı insülin direnci ile mücadele esastır. Diğer riskler gelişmeden obezite tedavi edilir veya engellenirse hastalık önlenebilir. İnsülin direncine neden olan faktörlerin kontrol altına alınması, sağlıklı yaşam tarzının benimsenmesi, sağlıklı beslenilmesi, düzenli egzersiz ve hekimin tavsiyelerine uyulması ile tedavide başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Düzenli fiziksel aktivite, insülin direncini düzelterek şeker, yağ ve kan basıncı kontrolünü sağlar ve kardiyovasküler fonksiyonları düzeltir.”

Reçetelerin dörtte biri antibiyotik

Ordu İl Sağlık Müdürü Dr. İsmet Kolomuç, en küçük bir sağlık sorununda kullanılan antibiyotik kullanıldığını vurgulayarak günümüzde antibiyotiklerin gereksiz kullanımının önemli bir sağlık sorunu haline geldiğini belirtti. Özellikle üst solunum yolu enfeksiyonlarında antibiyotiklerin oldukça sık kullanıldığını belirten Kolomuç, “Ordu’da 2015 yılında düzenlenmiş reçetelerde ilaçlar kutu hesabıyla değerlendirildiğinde 1 milyon 209 bin 20 kutu ilaç yazılmıştır. Bu reçete edilen ilaçların 304 bin 462 kutusunu yani yüzde 25’ini antibiyotikler oluşturmaktadır. Sağlık genel harcamalarının maliyet analizini yaptığımızda ise genel maliyetin yüzde 5.2’sini antibiyotikler oluşturuyor” diye konuştu.’Doktora antibiyotik yazdırmakta ısrar etmeyin’Antibiyotik kullanımının kontrol altına alınmaması halinde kolaylıkla tedavi edilebilecek bir hastalığın bile tedavi edilmesinin güçleşeceğini belirten Dr. İsmet Kolomuç, şöyle konuştu: “Etkili antibiyotikler olmadan yoğun bakım, organ nakli, kanser kemoterapisi, yeni doğan bebeklerin bakımı veya kalça ya da diz protezi ameliyatı gibi yaygın cerrahi işlemlerin uygulanması mümkün olamayacaktır. Eğer antibiyotik kullanımı kontrol altına alınamazsa kolaylıkla tedavi edilebilecek bir hastalığın bile direnç nedeniyle ölümcül olabilecek, insanlığın antibiyotik öncesi çağa geri dönmek durumu ile karşı karşıya kalabilecektir. Başarıya ulaşabilmek için ortak bir akıl, ortak bir çalışma ve sürekli bir şekilde bu konu üzerinde durulması gerekiyor. Bu noktada en başta hekimlerimize, yardımcı sağlık personelimize, hemşirelerimize, eczacılarımıza, hastalarımıza, üniversitelerimize, meslek örgütlerine, ilaç firmalarına, yazılı ve görsel medya vb. çok geniş bir yelpazeye görevler düşüyor. Burada amacımız bilinç oluşturmak ve var olan bilinci arttırmak. Benim özellikle vatandaşlarımızdan istirhamım, hekimlere antibiyotik yazması konusunda ısrar etmemeleridir.”Antibiyotik direnci nedeniyle 10 milyon kişi ölecek Boşuna antibiyotik kullanıyoruz Galeri: Her mutfakta bulunan 10 doğal antibiyotik

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ