Bayraktar’ın unutamadığı o ‘asker serzenişi’

BAYKAR Makine Genel Müdürü Haluk Bayraktar, Stratejist dergisine verdiği röportajda, yıllar önce bir askerin kendisine söylediği ve hiç unutamadığı bir sözü paylaştı. Bayraktar, ‘bu söz alında, bağımlılığın ne denli askerin içinde de bir yara olduğunu fark etmemizi sağladı’ dedi.

Bayraktar’ın unutamadığı o ‘asker serzenişi’

Stratejist dergisine konuşan BAYKAR Genel Müdürü Haluk Bayraktar, terörle mücadelede, özellikle Suriye’de yapılan Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarında hayati rol üstlenen İHA’larla ilgili soruları yanıtladı.

 

 

BAYKAR Makine’nin aslında ilk kuruluş amacının otomotiv sektörüne parça üretmek olduğunu, şirketin bir tek matkapla işe başladığını anlatan Bayraktar, babaları Özdemir Bayraktar’ın kendilerine çizdiği hedef doğrultusunda hareket ederek bugünlere geldiklerini aktardı.

Özellikle savunma sanayisindeki yerlilik ve milliliğine önemine vurgu yapan Haluk Bayraktar, yıllar önce bir askerin söylediği “ben yurt dışından aldığımız bir akıllı bombanın, düğmesine bastığımda hedefi vurup vurmayacağından emin değilim” sözünü hiç unutmadığını ifade etti.

 

 

Haluk Bayraktar şöyle konuştu:

“BAYKAR, TEK BİR MATKAPLA KURULMUŞTU VE OTOMOTİV SEKTÖRÜNÜ HEDEFLİYORDU”

Aslında BAYKAR, 1984 yılında Özdemir Bayraktar tarafından otomotiv sektörü için yerlileşmeye tabi hassas motor parçalarının imalatı için kurulmuş bir şirket. BAYKAR Makine, tek bir matkapla kurulmuş bir firmadır. 2004 yılına kadar ülkemizin önde gelen otomotiv firmalarına parça üretimi gerçekleştirdi.

“ÇOCUKKEN MODEL UÇAKLAR YAPARDIK”

Daha sonra ikinci nesil; ben, Selçuk Bayraktar ve Ahmet Bayraktar’ın katılımıyla insansız hava aracı işine girdik. Babam Özdemir Bayraktar, Türk Hava Kurumu’ndan amatör pilot ve gece gündüz tasarlayan çok iyi bir mühendis. Bizim de aile olarak bu alanlara merakımız vardı. Çocukken model uçak gibi faaliyetlerimiz vardı. Sonrasında özellikle Selçuk Bayraktar’ın Amerika’da yüksek lisans ve doktora eğitimleri sırasında ortaya koyduğu başarı bizim bu alandaki motivasyonumuzu arttırdı.

“10 YILDIR BİRÇOK KURUM VE KURULUŞTA MİLLİLEŞME VE YERLİLEŞME ATILIMI VAR”

Bundan 10 sene kadar önce, şimdiki kadar olmasa da, Türkiye’de birçok kurum ve kuruluşta millileşme ve yerlileşme gibi çok ön planda tutulan kavramlarla ilgili iradelerin ortaya konulmaya ve konuşulmaya başlandığı dönemlerdi. Belki halk nazarında öyle değildi ama, görüştüğümüz kurum ve kuruluşlarda bunu görüyorduk. Biraz da oradan aldığımız bir heyecan oldu.

ESKİDEN ASKERİN İÇİNDEKİ YARA: BU DÜĞMEYE BASTIĞIMDA AKILLI BOMBA HEDEFİ VURUR MU, VURMAZ MI?

Askerle konuşurken “ben yurt dışından alınan akıllı bombanın bir tuşa bastığım zaman hedefi vurup vurmayacağından emin değilim” demelerinde ise aslında bağımlılığın ne denli onlarda da bir yara olduğunu fark ettik.

BEYİN GÖÇÜ

Babamın bir örneği var; Osmanlı yeniçerileri, fethettiği topraklardaki çocukları alıyor. Onları devşiriyor ve onlara bir yatırım yapıyor. Daha sonra yeniçeri yapıp asker olarak kullanıyor ama Osmanlı bunu yaparken bir emek veriyor. Şimdi dünyada denklem böyle değil. Dünyada denklem, kendin yetiştiriyorsun, kendi üniversitelerinde okutuyorsun. Tam bir sonuç elde edecekken, bir şey geliştirilecekken, direkt Batı ülkelerine gidiyor, beyin göçü oluşuyor. Babam o örneği hep verirdi. O yüzden, “siz de gelin burada kendi ülkeniz için bir şeyler yapın” nasihati bizim için önemliydi.

“YENİ NESİL TRENDLERİ, YENİ NESİL İNSANLAR BELİRLİYOR”

Yeni nesil trendlerini belki bugün anlayamıyoruz ama çok belirleyici. Örneğin, İHA otopilotu denilince 15 sene önce yurt dışından ihracat lisansıyla alınan bir üründü. Hala da birçok gelişmişleri öyle ama bugün marketlerde drone satılıyor. Çok hızlı bir dönüşüm var ve bir anda pazar da buna göre şekilleniyor.

O yüzden, insansız sistemler, otonom sistemler, yapay zeka, üç boyutlu yazıcı teknolojileri, nesnelerin interneti, robotik alanlardaki şeyler gerçekten çığır açıcıdır.

Bu yeni nesil trendleri yeni nesil insanlar yapıyor. Yani alışkanlıkları, düşünce yapısı, yaşadığı kültür eski nesle göre olmayan insanlar. Dolayısıyla bizim de o ortamları kurmamız lazım.

DÜNYADA 2 ÜLKE ROKET YARIŞMASI DÜZENLİYOR: ABD VE TÜRKİYE

Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (TTT) bu sene “Teknofest” yaptı. Teknofest’te aslında bunları hedefledik. Türkiyenin geleceği için önemli alanlarda proje yarışmaları açalım, tüm milletin huzurunda, o işleri yapan insanlar bunu gerçekleştirsin. Hem onu izleyen ilham alsın, hem de o işi yapan gurur duysun. Dünyada roket yarışması iki yerde yapılıyor. Biri Amerika’da, biri de Türkiye’de. Bize ilk yarışmada 159 takım başvurdu ve 18’inin roketi başarıyla atış yaptı.

“DENE-YAP ATÖLYELERİNE 80 BİN ÖĞRENCİ BAŞVURDU, 1200 ÖĞRENCİ SEÇTİK”

Yeni nesil trendler açısından, TTT Vakfı bünyesinde 1001 teknoloji takımının kurulması. Bunun için çeşitli hamlelerimiz var: Birincisi proje takımları. İkincisi, Teknoloji Gelişim Merkezi’miz var.

Bu aslında, ülkemizin teknolojik anlamda çağ atlamasına en önemli katkılardan birini yapacak. Bir de milli teknoloji burs programımız var. Bu kapsamda 300 öğrenci desteği var. Burada öğrencilerden ortaokul ve lise çağındaki gençlere dene-yap atölyelerinde eğitim vermelerini bekliyoruz.

15 ilçede 24 derslikli dene-yap atölyesi var. Burada öğrencileri seçiyoruz. Bu sene 80 bin kişi girdi. 1200 kişi seçtik.

KAYNAK : Haber7

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ