Barut: Türkiye bölgenin ‘ilaç üssü’ olabilir 

Nezih Barut, Türkiye’de ilaçtaki ‘millileşme hareketi’nin 4.5 milyarlık üretimi yerlileştireceğini vurguluyor. Türkiye’nin ilaçta bölgesel üs olabileceğini söyleyen Barut, “Yeter ki biyoteknoloji trenini kaçırmayalım. Üstüne bir de molekül bulursak, harika olur” diye ekliyor. Şirket yeni molekül bulmak için çalışmalara başlamak üzere. 

Barut: Türkiye bölgenin ‘ilaç üssü’ olabilir 

ŞENAY BÜYÜKKÖŞDERE

Temelleri 1912 yılında İstanbul’un Küçükmustafa semtinde, ufak bir eczanede atılan Abdi İbrahim İlaç, şimdi Türkiye dışında 8 ülkede yapılanması olan, 50’den fazla ülkeye ihracat yapan dev bir şirket. Türkiye, Cezayir ve Kazakistan’da üretim tesisleri olan firma, asıl büyük atılımını ise yakında tamamlanacak olan biyoteknolojik ilaç merkezi Abdibio ile yapmayı hedefliyor. Abdi İbrahim Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut, dünyada ilaç sektörünün hızla şekil değiştirmekte olduğunu, pazarın biyoteknolojik ürünlere doğru kaydığını anlatıyor ve ekliyor; “Türkiye’de ilaç sektörü çok gelişmiş bir sanayi. Türkiye bir ilaç üssü olabilir. Yeter ki bioteknoloji trenini kaçırmayalım” diyor. 

Nedir bu biyoteknoloji dedikleri?

Biyoteknoloji ürünleri, kimyasal bileşenler yerine, fareler gibi, insan kılı gibi organizmalardan, canlı sistemlerden biyolojik yöntemlerle elde edilen hammaddeyle üretilen ilaçlardır. 

230 MİLYAR DOLARLIK PAZAR

Dünyada ne zaman başladı bu değişim? Neden bu kadar önemli biyoteknoloji ürünleri?

1995’lerden sonra başladı.. Bu alandaki ilaçlar genelde hayat kurtarıcı ilaçlar. Pazar da tüm dünyada bu alana kayıyor. Kimyasal ürünler yerini biyoteknolojiye bırakıyor. Dünyada biyoteknolojik ürünlerin satışı 230 milyar dolar seviyesine ulaştı. Türkiye’deki 22 milyar TL’lik pazarın da yüzde 17’si biyoteknolojik ürünler. Yani 3.4 milyar TL’lik ve sürekli büyüyen bir pazardan söz ediyoruz. Şu anda ilaç sektöründe 4.5 milyar ithalatımız, 863 milyon dolar da ihracatımız var. Yani sektör olarak 4 milyar dolara yakın bir cari açığa neden oluyoruz. Ancak biz bu biyoteknoloji ürünlerini Türkiye’de üretirsek, hem ithalatı önleriz, hem de ihracat yaparız.

Gelişmiş bir sanayiimiz var 

Türkiye biyoteknolojide nerede?  

Malesef geri kaldık. Bu treni mutlaka yakalamamız lazım. Bu da teşviklerle olur. Yurtdışında temeli attığınız anda teşvikler size geliyor. Bizde ise işi bitirip kâr ettikten sonra. Türkiye’de ilaç sanayi çok gelişmiş bir sanayi. Uzun ve köklü bir geçmişi var. Yetişmiş insan gücü var. Gelişmiş Avrupa ülkeleriyle mukayese edildiğinde çok gelişmiş bir sanayimiz var. Ama eksik kaldığımız alanlar da var. Bunlardan bir tanesi Ar-Ge. Türkiye’de İlk akredite olmuş Ar-Ge merkezi bizimki. Şu anda toplam sayı 21’e ulaştı. Bu rakam da  teşvikler sayesinde arttı. 

Sizin de bir biyoteknoloji yatırımınız var, ne zaman açılacak bu tesis? 

Bu yılın sonunda biyoteknoloji tesisimizi açacağız. 100 milyon dolarlık bir yatırım. Bu tesisle birlikte pazar payımızda önemli artış kaydetmeyi planlıyoruz. Çünkü biyoteknoloji ilaçları pahalı ilaçlar. Biz şu anda 150 milyon TL olan ihracatımızı 2020’de 350 milyona çıkarmayı hedefliyoruz. Biyoteknolojinin buna çok faydası olacak.

MOLEKÜL BULSAK HARİKA OLUR

Peki Türkiye bölgede bir ilaç üssü olabilir mi?

Türkiye bu konuda çok ileride ve kesinlikle bir ilaç üssü olabilir. Çevre ülkelere ihracat yapma imkanımız çok yüksek. Burada anahtar kelime ise Ar-Ge.  Avrupa ülkeleri cirolarının yüzde 10-15’ini Ar-Ge’ye ayırıyorlar. Mesela ben Türkiye’yi Güney Kore’yle mukayese ediyorum.. Çünkü yakın tarihe kadar biz onlardan çok daha iyiydik. Şimdiyse onlar kendi moleküllerini buldu. Biz de yeni molekül bulabilsek harika olur.

Molekül yatırımı en az 50 milyon dolarlık risk 

Türkiye’de molekül bulma girişimi var mı? 

Yeni bir molekülün bulunması en az 50 milyon dolardan başlıyor. 100, 150 diye gidiyor. Türk firmaların bunu tek başına yapabileceğini sanmıyorum ama yurtdışındaki firmalarla birlikte geliştirilebilir. Biz Abdi İbrahim olarak 3 molekül için yabancılarla görüşüyoruz. Bu geliştirmenin bir parçası olursak müthiş olur. 

Nasıl işliyor sistem, molekül bulunmazsa para çöpe mi gidiyor?

Evet paranız çöp olabilir. Bunlar risk. Bir fon kuruluyor ve hisse alıyorsunuz. O şirketteki ilacın her bir gelişme adımında, şirketin değeri artıyor. Hisselerin değeri milyar dolarlara da çıkabilir, paranız da sıfırlanabilir. 

İlk botoks bana yapıldı

 

Söz botokstan açılmışken, güzelleşme pazarında çok hızlı bir büyüme söz konusu gibi görünüyor. Öyle mi? 
Kesinlikle. Gençleşmeyi ve güzelleşmeyi herkes istiyor. Pazar çok hızlı büyüyor. Botoksu Türkiye’ye ilk biz getirdik. Hatta ilk getireceğimizde, ‘kim denemek ister’ dediler, el kaldırdım. İlk bana yapıldı.

‘Şeker gibi’ ilaç içmiyoruz

 

Türkiye ilaç sektörünün rakamları nasıl?

Pazarda 121 tanesi çok uluslu olmak üzere toplam 494 tane firma var. Bunlardan 68 tanesi de üretici firma. Son yıllarda üretici  firmaların ve ulusal firmaların sayısı artıyor. Toplam 68 firmanın 12’si yabancı. Sektörde çalışan sayısı 31 bin 500 kişi civarında. Kutu sayısı ise 2 milyar 300 milyon civarında. Bu rakam her yıl artış gösteriyor. Çünkü ilacın erişimi arttı. Sektörün TL cirosu ise hastane satışları dahil olmak üzere 22 milyar lira seviyesinde.

Peki gerçekten ülke olarak ‘şeker gibi’ ilaç mı tüketiyoruz?

Kişi başına Türkiye’deki ilaç tüketimine bakıldığında gelişmiş ülkelerden daha fazla olduğunu düşünmüyorum. Antibiyotikte ise tam tersi bir tablo vardı. Çünkü eskiden antibiyotikler reçetesiz satılıyordu. Geçen yılın rakamlarına baktığımızda sektör kutu bazında yüzde 4.5 büyüdü. Bu rakam geçtiğimiz yıllarda çok daha yüksekti.

Türk ilaç firmaları şirketini Türklere satmak istemiyor

 

Şirket kültürünüzde satın almalar da var. Yurtiçi veya yurtdışında yeni bir şirket alma planınız var mı?

Satın almalar şirketleri hızlı büyütüyor. Yaptığımız 2 satın alma dışında, portföyümüzün uyuşacağı yeni firmalar olursa yine düşünebiliriz. Ama yabancılar üzerine yoğunlaşıyoruz. Çünkü genelde Türk aileler şirketini, başka bir Türk ailesine satmak istemiyor. Zamanında bir Türk ilaç firması satışa çıkmıştı. Rakam konuşulmadan diskalifiye edildik.  

Siz ortaklığa nasıl bakıyorsunuz?

Son 10 yılda şirket değerimiz ciddi bir erozyona uğradı. 2007’de dünyadaki ilk 100 ilaç firması içindeydik. Bugün ilk 100’e girmek için ciddi çalışmamız lazım. Bu hem TL’nin değer kaybından hem de ilaç fiyatlarının ucuzlamasından kaynaklandı. Ki bu arada aslında pazarın çok üzerinde büyüdük. Pazar payımız önceki yıla göre yüzde 31 arttı. 

Contemporary’ye gelen koleksiyoner bizim binayı geziyor

Genel merkezinizin müzeden farkı yok. Kaç eser burada?

Boş duvar buldukça asıyoruz. 300 civarında eser vardır. Bir de depoda bekleyenler var. Duvarlar yetmiyor. Contemporary zamanında İstanbul’a gelen koleksiyonerler, binamızı da geziyorlar. Çalışanlarımız da çok mutlu. En az beyaz yakalılar kadar mavi yakalılar da eserlerle ilgileniyor. 

Eski ilaçlar&çağdaş tablolar

Bir müze açmayı düşünür müsünüz?

Vefa Bozacısı’nın orada eski bir fabrikamız var. Belediyeyle o binayı yeniden yapılandırmak için konuşuyorum. Eski ilaç koleksiyonumuzu çağdaş tabloları miks ederek, burada sergilemeyi istiyorum. Böyle bir koleksiyonun ilgi çekeceğini düşünüyorum. 

500 süper büyükanneye sporsoruz

Gündemde yeni sosyal sorumluluk projeleriniz var mı?

Son olarak sendika olarak hükümetin süper babaanne projesini destekleyerek, çalışan 500 anneanne ve babaannenin sponsoru olacağımızı açıklamıştık. Çalışma bakanımızla bu konuda yaptığımız toplantıda, Sayın Müezzinoğlu, ‘bu rakam az’ deyince Abdi İbrahim olarak biz de ayrıca 500 süpen ninenin sponsorluğunu aldık. Bu projenin bize aşağı yukarı 1.5 milyon TL’ye mal olmasını bekliyoruz.
 

 

KAYNAK : AKŞAM GAZETESİ

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ