Bakan Kirişci: Tarım sektörümüz son 19 yılın 15’inde büyüme gösterdi

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, “Eli öpülesi çiftçilerimiz sayesinde, stratejik tarım ürünlerinde bulunurluk sıkıntısı yaşamıyoruz. Hatta bırakın tedarik sıkıntısı yaşamayı, tarım sektörümüz son 19 yılın 15’inde büyüme gösterdi.” dedi.

Bakan Kirişci: Tarım sektörümüz son 19 yılın 15’inde büyüme gösterdi

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, “Tarım Varsa Hayat Var Projesi”ne ilişkin düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, geleceğin teminatı çocukları ve gençleri en iyi şekilde yetiştirmek için ülkenin her köşesinde büyük bir fedakarlıkla görev yapan öğretmenlerin Öğretmenler Günü’nü kutladı.

Kendisinin de yıllarca eğitimin içinde bulunan bir akademisyen olarak tüm öğretmenleri sevgi ve saygıyla selamlayan Bakan Kirişci, ebediyete intikal etmiş bütün öğretmenlere Allah’tan rahmet diledi.

Kirişci, dün merkez üssü Düzce’nin Gölyaka ilçesi olan 5,9 büyüklüğündeki depremden etkilenen vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini ileterek, “Yaralı kardeşlerimize Allah’tan acil şifa niyaz ediyorum, Rabbim inşallah milletimizi, ülkemizi her türlü felaketten ve afetten korusun.” diye konuştu.

“(Yusufeli Barajı) Listenin en başındaki en önemli şaheserimizdir”

Bakan Kirişci, bugün bakanlığın güncel çalışmalarını, projelerini, tarım stratejilerini ve hedeflerini aktarmak üzere bir araya gelindiğini anımsatarak, bakanlık olarak bu tür bir araya gelmeleri çok önemsediğini belirtti.

Bütün amaçlarının basın mensupları vasıtasıyla kamuoyunun doğru şekilde bilgilendirilmesi olduğuna işaret eden Kirişci, bakanlık tarafından “İddialar ve Gerçekler” kitapçığı ile vatandaşın doğru bilgiye erişmesi olduğunu söyledi.

Kirişci, 2 gün önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle hizmete aldıkları ve tüm vatandaşların göğsünü kabartan Yusufeli Barajı ve Hidroelektrik Santraline değinerek, şunları kaydetti:

“Görkemli bir açılış töreniyle devlet millet el ele, dünyanın beşinci en yüksek barajı olan Yusufeli Barajı ile HES’in açılışını gerçekleştirdik. Bu baraj, ‘Yüzyılın Enerjisi’ vurgusuyla ülkemizin geleceğini planladığımız yatırımlarımızda, listenin en başındaki en önemli şaheserimizdir. Yılda 1,9 milyar kilovatsaat enerji üretimiyle 2,5 milyon nüfusa sahip bir yerleşimin elektrik ihtiyacını karşılayacak.

Ama asıl önemlisi, böylesi dev bir eseri, mühendisliğinden işçiliğine kadar, kendi imkanlarımızla öz kaynaklarımızla gerçekleştirmiş olmamızdır. Toplam maliyeti 34 milyar liradır. Sadece yol için harcadığımız para 12 milyar liradır. Tam 62 kilometrelik bir tünel ve bu tünellerle beraber açılmış olan köprüler, viyadükler var. 110 kilometre uzunluğunda bir yol, bunun 70 kilometrelik kısmı devlet il yolu, 40 kilometrelik kısmı da köy yolu olarak planlanmış. 3 bin 205 adet yerleşim yerinin taşınması gerektiği için konut yapılmış, bunun 507’si kırsalda, geri kalan kısmı ilçe merkezinde planlanmıştır.

334 iş yeri 10 hanesi kırsalda 324’ü ilçe merkezinde. belediye binasından kaymakamlığına, diğer kamu kurumları binalarından eğitim tesislerine parklara, bahçelere, ibadethanelere modern, çağdaş bir şehirde olması gereken her şey Yusufeli halkına kazandırılmıştır. Onlar da buraya taşınacaklar. İlk 9 gününde 2 köyümüz, 69’uncu gününde ilçe merkezimiz sular altında kalacak. 309 gün sonra su tutma süreci tamamlanmış olacak, 6 ay sonra elektrik üretimiyle ilgili süreç başlayacak. Böylesine önemli bir tesisin bir kez daha ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.”

“Tarım arazilerinin bölünmesini önledik”

Bakan Kirişci, iklim değişikliği, nüfus artışı, jeopolitik riskler ve salgın hastalıkların, tarım ve gıdanın stratejik önemini daha da belirgin hale getirdiğini, bu kapsamda, tarım ve orman sektörünün yeni bir vizyonla geleceğe hazırlanması gerektiğini söyledi.

Dünya nüfusunun 2050 yılında 10 milyar, ülkemiz nüfusunun ise 105 milyonun üzerinde olacağı projeksiyonu ortadayken geleceğe “Türkiye Yüzyılı” vizyonuyla hazırlanmak durumunda olunduğunu ifade eden Kirişci, “Mottosu ‘Sen Üret Yeter’ olan yeni dönem vizyonumuz, köklü değişimleri ve ilkleri barındırmaktadır. Bir kısmında uygulama başladı, bir kısmında teknik çalışmalar tamamlandı ama uygulamaya geçilmesi için birtakım kanun değişikliği gerekmektedir.” diye konuştu.

Kirişci, son 20 yılda yaptıkları çalışmalarla tarım arazilerinin bölünmesini önlediklerini, büyük ovaları koruma alanı ilan ettiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bizim dönemimizde çıkarılan 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile 92 milyon dekarlık 429 ovayı büyük ova kapsamına aldık. Bölünebilir en küçük arazi büyüklüğünü 10 dekardan 20 dekara çıkardık. Yine bizim dönemimizde 2006 yılında başlattığımız Tarım Sigortası TARSİM’in uygulama alanını yaygınlaştırdık. Gelir koruma sigortası geliştirdik ve TARSİM’in bu yeni poliçesini 2023’te tüm ülkeye yaygınlaştıracağız.

Toplulaştırma, sulanan tarım arazilerini artırma ve modern sulama sistemlerini yaygınlaştırma gibi yapısal dönüşümlere ağırlık verdik. Sınırlı üretim alanlarımıza rağmen akıllı sulama yatırımları, AR-GE faaliyetleri ve mekanizasyon kullanımını yaygınlaştırarak verim ve kaliteyi yükselttik. Böylelikle hem halkımızın gıda arz güvenliğini sağladık hem de tarımsal ürün ihracatımızı artırdık.

Başta Tarım Kanunu olmak üzere yaptığımız yasal düzenlemeler, piyasa regülasyon faaliyetleri ve sağladığımız tarımsal desteklerle önemli değişimlere imza attık. Bu sayede gelişmiş ülkelerin bile gıda arz güvenliğine yönelik endişelerinin arttığı bir dönemde, eli öpülesi çiftçilerimiz sayesinde, stratejik tarım ürünlerinde bulunurluk sıkıntısı yaşamadık, yaşamıyoruz.

Hatta bırakın tedarik sıkıntısı yaşamayı, tarım sektörümüz son 19 yılın 15’inde büyüme gösterdi. Tarımsal hasılamız, 2002 yılında 25,1 milyar dolardan yüzde 78,1 artışla 2021 yılında 44,7 milyar dolara yükseldi. Tarımsal ihracatta dikkate değer bir artış trendi içinde olduğumuzu özellikle ifade etmek isterim.”

Tarım ve gıda ürünleri ihracatının 2002’de 3,8 milyar dolar iken 2021’de 6,5 katına çıkarak 25 milyar dolara ulaştığını bildiren Kirişci, “Son 20 yılda 87 milyar dolar dış ticaret fazlasıyla, tarım ve gıda ürünlerinde net ihracatçı olduğumuzu özellikle ifade etmek isterim. Ocak-Eylül 2022 döneminde ihracatımız, 21,2 milyar dolar ile önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 22 artış göstermiştir. Yıl sonu itibarıyla tarım ve gıda ürünleri ihracatımızın 30 milyar dolara ulaşmasını bekliyoruz.” dedi.

 “ÇKS belgesi sayısı 1 milyon 143 bin 179 oldu”

Bakan Vahit Kirişci, üreticilerin işlerini kolaylaştırmaya yönelik dijital dönüşüm hamlelerine hızla devam ettiklerinin altını çizdi ve “Çiftçilerimize 1 Ekim’den itibaren ÇKS’ye e-Devlet Kapısından erişim imkânı sağladık. Dün gece saat 21.00 itibarıyla bu uygulamadan yararlanan gerçek kişi sayısı 446 bin 479, tüzel kişi sayısı 1421 ve buradan elde edilen ÇKS belgesi sayısı 1 milyon 143 bin 179 oldu. Her bir belge için asgari 100 liralık harcama yapıldığını düşünsek insanların yorulduklarının yanlarına kar kalması, egzoz emisyonu ile çevreye zarar verilmesi gibi pek çok etkilerden arındırılmış uygulamanın bile getirisi 110 milyon liranın üzerinde. Bürokrasiyi azaltarak yaklaşık 2,2 milyon üreticimize emek, zaman ve para tasarrufu sağladığımız bu uygulamayı daha da geliştireceğiz.” şeklinde konuştu.

Dijital tarım vizyonunun ilk aşaması olan e-Devlet ile ÇKS entegrasyonunu, Tarım Cebim’de ve ÇKS Kayıt Doğrulaması’nın takip edeceğini ifade eden Kirişci, ÇKS Başvuru Yenileme sürecinin e-Devlet entegrasyonu 2022 Eylül sonu itibarıyla tamamlandığını bildirdi.

Kirişci, Şubat 2023 itibarıyla 2 milyonun üzerinde çiftçinin yararlanacağı ÇKS Ürün Güncelleme süreçlerinin de e-Devlet entegrasyonunun tamamlanmasını öngördüklerini söyledi.

Örtü Altı Kayıt Sistemi’nin (ÖKS) e-Devlet entegrasyonunun ise 2023 başı itibarıyla tamamlanması hedeflendiğini anlatan Kirişci, şunları kaydetti:

“Tarım Cebimde’ mobil uygulamasının fazlandırılmış yazılım geliştirme sürecinde son aşamaya gelindi, Ocak 2023 itibarıyla ilk fazının hayata geçirilmesini planlanmaktayız. Pamuk, soya, kanola, aspir ve mercimek gibi seçilmiş ürünlerde ÇKS kayıtlarının coğrafi bilgi sistemi ile doğrulanması çalışmamız hızla devam ediyor. Biliyorsunuz, bu yıldan itibaren tarımsal destekleme sistemimizi değiştirdik ve ödemelerimizi öne çektik. Artık, çiftçilerimiz, ekim döneminde girdi maliyetlerini düşünmeden üretim yapabiliyor.

Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı, hububat üreten çiftçilerimize, 2022 yılı üretim dönemine ait mazot ve gübre desteklerini, Mart 2023 yerine, 6 öne çekerek bu yılın ekim ayından itibaren ödemeye başladık. Destekler çiftçilerimize nakit olarak verilmiyor, Ziraat Bankası kartlarına yükleniyor. Ayni olarak bu harcamaları yapmaları isteniyor. Ayrıca Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri’nin verdiği 100 bin TL tutarındaki faizsiz kredi miktarını 200 bin TL’ye çıkardık. Bunun da 100 bin TL’lik kısmının ayni olarak mazot ve gübre alımında kullanılması şartını getirmiş olduk.”

“Ülkemizde kullanılan sertifikalı tohumluğun yüzde 96’sı bilinenin aksine yurt içinde üretilen yerli tohumla karşılanmaktadır”

Bakan Kirişci, ekilmeyen tarım arazilerini ve yeni geliştirilen üstün özellikli tohum çeşitlerini üretime kazandırdıklarını, yeni yöntem, teknoloji ve kültürel uygulamaları yaygınlaştırdıklarını anımsatarak, son 20 yılda bitkisel üretim miktarını yüzde 20 artışla 98 milyon tondan 117,9 milyon tona ulaştırdıklarını bildirdi.

“Bitkisel üretimimizin 2022 yılında 127,6 milyon tona ulaşmasını bekliyoruz ki bu rakam bitkisel üretimde tüm zamanların rekoru olacak.” diyen Kirişci, “Buğday, arpa, çavdar, yulaf ve tritikale üreten çiftçilerimize dekar başına 2022 yılında mazot desteğini yüzde 241 artış ile 75 TL’ye, gübre desteğini yüzde 130 artış ile 46 TL’ye, sertifikalı tohum kullanım destekleme ödemesini yüzde 108 artış ile 50 TL’ye yükselttik. Son 20 yılda sertifikalı tohum üretimini yüzde 813 artışla 1,3 milyon tona çıkardık. Ülkemizde kullanılan sertifikalı tohumluğun yüzde 96’sı bilinenin aksine yurt içinde üretilen yerli tohumla karşılanmaktadır.” değerlendirmesini yaptı.

“Tohum ihracatımızı, 2002’de 17 milyon dolar iken 2021’de 215 milyon dolara yükselttik, 117 ülkeye ihracat yapar hale geldik.” ifadelerini kullanan Kirişci sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tohum dış ticaretinde ihracatın ithalatı karşılama oranını, son 20 yılda yüzde 31’den yüzde 94’e çıkardık. ‘Sen Üret Yeter’ vizyonumuz gereği çiftçimizin yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz. Bu dönemde regülasyon kuruluşlarımızın faaliyetleri önem arz etmektedir. TMO, Çaykur, Türkşeker ve ESK daha fazla görev üstlendi. Bu yıl, TMO marifetiyle 1999 yılından beri en yüksek miktarda hububat aldık, alımı devam eden ürünlerle birlikte 55 milyar TL ödemiş olacağız.

Ayrıca, piyasaya yaptığımız un ve yem arzıyla fiyatları regüle ediyoruz. Un regülasyonu kapsamında haziran ayından bu yana 1,8 milyon ton ekmeklik buğdayı piyasaya, yem regülasyonu kapsamında ise 850 bin ton arpayı besici ve yetiştiricilerimizin istifadelerine sunduk. Bir diğer regülasyon kuruluşumuz olan Et ve Süt Kurumu, faaliyet alanında üretici ve tüketiciyi korumakla görevlidir.

Erzurum’da lansmanı yaptığımız Sözleşmeli Besicilik Projemiz ile besicilerimiz güvenle hayvancılık yapacak, alıcı satıcıyla doğrudan muhatap olacak. Böylece besiciye alım garantisi ve mutlak kârlılık sağlayacağız. Ayrıca sözleşmeli besicilik yapan üreticilerimizi, kilogram başına 2,5 TL ile 5 TL arasında verimlilik primiyle destekleyeceğiz. Bu modeli bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretiminde de esas alacağız.”

Bakan Kirişci, sözleşmeli üretimde standartlar oluşturacaklarını, taraflar arasındaki dengesizliği gidereceklerini ve tarafların haklarını güvence altına alacaklarını belirterek, ihtilafların çözümü ve stratejik ürünlerin gerektiğinde zorunlu olarak sözleşmeli üretimine yönelik hususları düzenleyeceklerini, kanun gerektiren bu düzenlemenin, Gazi Meclisin takdirleriyle şekilleneceğini dile getirdi.

Son 20 yılda büyükbaş hayvan sayısında 9,9 milyondan, yüzde 81 artışla 17,9 milyon başa, küçükbaş hayvan sayısını da 32 milyondan yüzde 83 artışla 58,5 milyon başa ulaşarak, Avrupa’da birinci sıraya yükselmenin gerçekleştiğine işaret eden Kirişci, kanatlı hayvan varlığını 251 milyondan, yüzde 59 artışla 398 milyona, arılı kovan sayısını 4,2 milyondan, yüzde 107 artışla 8,7 milyona çıkardıklarını, diğer bitkisel üretimde olduğu gibi hayvansal üretimde de net ihracatçı konumda olunduğunu vurguladı.

Kirişci, Türkiye’nin toprakları kadar 462 bin kilometrekarelik Mavi Vatan’ın da tarımsal zenginlik olduğunu belirterek, su ürünleri yetiştiriciliğini ilk defa AK Parti hükümetleri döneminde destekleme kapsamına aldıklarını, üretimi 2002’ye kıyasla yıl sonu itibarıyla 8,5 katına çıkararak 515 bin tona yükseltmiş olacaklarını söyledi.

Su ürünleri yetiştiriciliğinde ve iç su avcılığında Avrupa Birliği ülkeleri arasında birinci olunduğunu vurgulayan Bakan Kirişci, “Su ürünleri ihracatımızın yıl sonu itibarıyla 1,5 milyar doları aşmasını bekliyoruz. Reislerimize uzak denizlerin kapılarını açtık, bu sayede hem balıkçılarımızın gelirini artırdık hem de ülkemizi bu alanda küresel bir aktör haline getirdik. Sucul biyoçeşitliliğin devamlılığını sağlamak için denizlerimizde koruma alanlarının sayısını 49’dan 87’ye, korunan tür sayısını 20’den 66’ya çıkardık.” diye konuştu.

Kirişci, desteklemelerin, yönlendirici ve teşvik edici nitelikteki rolüyle tarımsal üretimin en güçlü enstrümanlarından biri olduğunu aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tarımsal destek miktarını 2002’de 1,8 milyar TL iken 2022’de 22 katına çıkararak 39,2 milyar TL’ye yükselttik. 2023 tarımsal destekleme bütçemiz ise 54 milyar TL olacaktır. Son 20 yılda çiftçimize cari değerle yaklaşık 500 milyar TL’ye yakın tarımsal destek sağladık. Kırsal kalkınma desteklerimiz, çiftçilerimizin teknik gelişimine büyük katkı vermiştir. Kırsal Kalkınma Yatırımları Destekleme Programı, IPARD ve Kırsalda Uzman Eller Projesi kapsamında, 86 bin 500 projeye toplam 27,3 milyar TL hibe verdik, 253 bin kişiye istihdam sağladık.

Önümüzdeki yıl IPARD 3 programını başlatıyoruz. Bugüne dek 42 ilde uygulanan programı, 2023’ten itibaren 81 ilimize yaygınlaştıracağız. Kent tarımı vizyonumuzun en önemli enstrümanı olan Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi proje sayısını 57’ye çıkardık. İzmir Dikili’de Avrupa’nın en büyük jeotermal ısıtmalı Tarıma Dayalı İhtisas OSB’sinin inşaatı devam etmektedir. Sadece İzmir’de en az yüzde 75’i kadın emekçi olmak üzere 3 bin 500 yeni istihdam sağlayacağız.”

“Mülk sahibinin peş peşe 2 yıl işlemediği arazilerde kira bedeli ödenerek tarım yapılması sağlanacak”

Bakan Kirişci, tarım arazilerinin korunması ve üretime kazandırılmasının öncelikleri olduğunu vurgulayarak, “Hisselilik, parçalılık, mülkiyet ihtilafları, tarımsal faaliyetin sonlandırılması veya göç gibi nedenlerden dolayı 2,5-3 milyon hektarlık tarım arazimiz atıl durumdadır. Bunun önüne geçmek amacıyla mülk sahibinin peş peşe 2 yıl işlemediği arazilerde kira bedeli ödenerek tarım yapılması sağlanacak.” dedi.

Türkiye’de tarımın geleceğinin, küçük aile işletmelerinin sayısının artırılmasından geçtiğine yürekten inandığını ifade eden Kirişci, “Kırsalın gençlerimiz ve kadınlarımız için cazip hale getirilmesi, teşvik mekanizmalarının devreye sokulması için çalışmalarımıza başladık. Kısa bir süre önce 2 binini açtığımız Köy Yaşam Merkezlerinin sayısı artırılacak, Tarım Orman Gençlik Konseyi kuracağız, kadın çiftçilerimiz için sigorta teşvik uygulamasını gündeme getireceğiz.” diye konuştu.

Küçük Aile İşletmelerinde Hayvancılık Desteği projesini ilk kez paylaştığını bildiren Bakan Kirişci, şunları kaydetti:

“Yeni vizyonumuzda, meraya dayalı hayvancılık uygulamalarına ağırlık vereceğiz. Mera ve su kısıtlı bölgelerimizde küçükbaş, diğer bölgelerimizde büyükbaş hayvancılığın geliştirilmesi önceliklerimiz arasındadır. Mevcut ahır ve ağılların fiziki koşullarının iyileştirilmesi projesi de en önemli adımlarımızdan birisi olacak. Türkiye Yüzyılı vizyonumuzla geliştireceğimiz Kırsal Yerleşim Modeli ile kırsalda gelişigüzel ve plansız bir yapılaşmanın önüne geçmek istiyoruz.

Köy gelişim alanlarının planlanması, okulların yeniden faaliyete geçirilmesi, sağlık, sosyal ve spor alanları oluşturulması, kamu kurum kuruluşlarının hizmet birimlerinin açılması planlanmaktadır. Su kısıtı ve iklim değişikliğini dikkate alarak alternatif üretim havzalarını destekleyeceğiz. Bunun yanında, en ucuz kaba yemin sağlandığı meralarımızın korunması, işgal ve tecavüzlerin önlenmesi, otlatma kurallarına uyulması için yeni düzenleme getireceğimizi de sizlerin vasıtasıyla duyurmak isterim.”

“Kent Tarımı uygulamalarını yaygınlaştıracağız”

Bakan Kirişci, Türkiye’nin akciğerleri olan ormanlar, aynı zamanda tarıma ve ekonomiye olan katkılarıyla milli servet olduğunu belirterek, ormanları sadece korumakla kalmadıklarını, toprakları yeni fidanlarla buluşturmak için yoğun çaba sarf ettiklerini söyledi.

Son 20 yılda 5,7 milyon hektar alanda 5,9 milyar fidanı toprakla buluşturduklarını, aynı zamanda iklim değişikliğinin etkilerine karşı karbon yutak alanı olan ormanları, 2002’de 20,8 milyon hektardan, 2021’de 23,1 milyon hektara ulaştırdıklarını anlatan Kirişci, “En çok ağaçlandırma yapan ülkeler sıralamasında Avrupa’da ilk, dünyada 4’üncü sırada olduğumuzu belirtmek istiyorum. Ormanlarımızı yangınlardan ve kanun dışı müdahalelerden korumak için 776 kuleden 24 saat gözetliyoruz. Ülkemizin gurur kaynağı olan İHA’larımızı orman yangınlarıyla mücadelede kullanan Avrupa’da ilk ülke olduk.” dedi.

Kirişci, iklim değişikliğine bağlı ani sel ve taşkınlarla mücadele etmek için yeni ve etkin bir bilgi yönetim sistemine geçtiklerini bildirerek, bu kapsamda, Taşkın Tahmin Erken Uyarı Merkezini (TATUM) kurduklarını, çalışmalarını başarıyla sürdürdüğünü söyledi.

Tarımsal üretimin ve verimliliğin artırılmasında toprağın suyla buluşturulmasının büyük önem taşıdığını belirten Kirişci, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüzün faaliyetleri kapsamında, 2003-2022 döneminde 9 bin 561 tesisi hizmete alarak, günümüz fiyatlarıyla 450 milyar TL’lik yatırım gerçekleştirdik. 275 metre gövde yüksekliğiyle kategorisinde ülkemizin en yüksek, dünyada ise 5’inci sırada olan Yusufeli Barajı ve Hidroelektrik Santralini, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan katıldığı törenle hizmete aldığını ve bunun da şimdilik son halka olduğunu belirtmeyi borç bilirim. Yerinde üretim-yerinde tüketim anlayışıyla tüketicilerin taze, ucuz ve en az fireyle sebze ve meyveye ulaşımını sağlamak amacıyla Kent Tarımı uygulamalarını yaygınlaştıracağız.

Bu kapsamda, jeotermal kaynaklarımızın yanı sıra rüzgâr, güneş ve biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının da kullanılacağı Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgelerini hızla yaygınlaştırıyoruz. Böylelikle kent tarımı uygulamalarımıza da önemli bir ivme kazandırmış olacağız. Üreticilerimizin güçlendirilmesi, tedarik zincirinin kısaltılması, maliyetlerin azaltılması, ölçek ekonomilerinden faydalanılması ve fiyatların istikrara kavuşturulması amacıyla üretici birliklerinin kurumsal kapasitelerini geliştireceğiz. Üretici birliklerimizin derecelendirilmesi çalışmasıyla niteliği yüksek, birleşen ve güçlü örgütlerin ortaya çıkmasını amaçlıyoruz.”

“23 Kasım itibarıyla 491 gemi koridordan geçti”

Bakan Kirişci, bakanlığın yetkilerinin bir kısmını, özel sektördeki yetkin meslek mensuplarına devrederek Yeminli Tarım Müşavirleri marifetiyle kullanılmasını sağlayacaklarını belirtti.

Küresel bir oyuncu olma hedefine uygun şekilde tedarik kaynaklarını çeşitlendirmek için yurt dışında faaliyet göstermek isteyen müteşebbislere, rehberlik hizmeti sunmak amacıyla ülke masaları oluşturduklarını anlatan Kirişci, böylece üreticilerin bilgi ve tecrübesini de uluslararası alanda katma değere dönüştüreceklerini söyledi.

Su kaynaklarının korunması, geliştirilmesi ve iyileştirilmesi, verimli ve ihtiyaç önceliklerine uygun olarak sürdürülebilir bir şekilde kullanılması ve kullanılmış suların tekrar kazanılması amacıyla yeni bir çalışma başlattıklarını bildiren Kirişci, bunun, mevzuat değişiklikleri gerektiren kapsamlı bir konu olduğunu, çalışma tamamlandığında kamuoyuyla paylaşacaklarını dile getirdi.

Kirişci, dünyada salgın, iklim krizi ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi baş döndürücü gelişmeler yaşanırken tarım ve orman faaliyetlerini ulusaldan küresele taşıma çabası içerisinde olduklarını aktararak, şunları kaydetti:

“Uluslararası gıda arz güvenliği adına, ülkemizin üstlendiği hayati önemi haiz inisiyatifle açılan ve bir 4 ay daha açık kalması kararı alınan Tahıl Koridoru sürecine dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu süreçte üstlendiğimiz rol konusunda, Türk milletinin bir ferdi olarak hiç mütevazı olmayacağımızı, kimsenin de olmaması gerektiğini ifade etmek istiyorum. 23 Kasım itibarıyla 491 gemi koridordan geçmiş, 11,9 milyon ton tahıl ve diğer ürünler bu koridordan taşınmıştır.

Bunun yüzde 59’u Avrupa ülkelerine gitmiştir. Asya ülkelerine yüzde 22,7’si, Afrika ülkelerine yüzde 11,8’i ve Orta Doğu ülkelerine ise yüzde 6,8’i ulaşmıştır. En az gelişmiş ülkelere sadece yüzde 6’sı gitmiştir. Bu adaletsizliğe dikkati çeken tek lider ise Sayın Cumhurbaşkanımız olmuştur. Türkiye’nin un, makarna, irmik ve bulgur sanayisindeki atıl kapasitesinin devreye sokularak yoksul ülkelere yardım konusunda yeni bir çalışma daha yürütüyoruz. Rusya’dan alınacak buğdayı, işledikten sonra, az gelişmiş ülkelere bilabedel dağıtımını arzu ediyoruz.”

Bunun, gerçekten millete, devlete yakışan asil bir davranış olduğunu vurgulayan Kirişci, son kararı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vereceğini söyledi.

Kirişci, Türkiye Yüzyılı’nı milletin asırlık hayallerini hayata geçirme dönemi haline dönüştürmekte kararlı olduklarını dile getirdi.

Tarımın, hiçbir faaliyette bulunamayanların en son başvuracakları bir faaliyet olmaması gerektiğini belirten Kirişci, tarımın her zaman yapana kazandırdığını, kazandırmaya devam edeceğini, tarımın stratejik olduğunun salgın ve devamındaki süreçte görüldüğünü anlattı.

Bakan Kirişci, kendini küresel oyuncu olarak konumlandırmada belki de en önemli enstrümanlardan birinin tarım ve gıda sektörü olduğunu vurguladı.

Kirişci, “Tarım Varsa Hayat Var Projesi”ne ilişkin düzenlenen basın toplantısının ardından soruları yanıtladı.

Ayçiçeği üretimin yaygınlaştırılmasına ilişkin soru üzerine Kirişci, yeni sistemde kimin hangi ürünü ekeceğinin belli olacağını aktararak, “Tarım Cebimde” uygulamasıyla üreticinin neyi ekebileceğini görebileceğini, bunun otomatikman bir yönlendirmeyi beraberinde getireceğini, aynı zamanda arz güvenliği noktasında ellerini güçlendireceğini söyledi.

Kirişci, “Dünyanın hiçbir yerinde tarım 8-5 mesaisi yapılacak bir alan değildir. Hayvancılığın, bitkisel üretimin sosyolojisini, psikolojisini, ekonomisini bilmeden buralarda doğru dürüst adımlar atamayız. Ondan dolayı aile işletmeciliği bizim olmazsa olmazımızdır. Biz bunu anlatacağız. Dünyanın en karlı faaliyetlerinden birisidir tarım. Dünyanın en süper, en gelişmiş teknolojilerini üreten bir şirketin sahibi tarıma ilgi gösteriyor. Türkiye de yok mu? Türkiye’de de var aynısı, büyük şirketlere bakın. Tarım çaresizlikten yapılmak zorunda kalınan bir faaliyettir dersek tarıma ve tarımdan üretilene nankörlük etmiş oluruz.” ifadelerini kullandı.

Bakan Kirişci, “Organize sanayi bölge başkanlarının genişleme alanlarında sıkıntı yaşandığına, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın da bunun önünde engel olduğuna ilişkin bir eleştirisi var. Gerçekten siz sanayi alanlarının büyümesini istemiyor musunuz?” şeklindeki soruya da şu yanıtı verdi:

“Bu eşyanın tabiatına aykırı. Biz en başta, tarımsal ürünlerin katma değerli hale getirilmesi sürecine gıda sanayi adını veriyoruz. Bizim böyle bir tavrımız yok ama bizim söylediklerimizi anlamak istemeyen bir çevre var. Onun da üstesinden gelecek olan şudur. Bir, Türkiye toprak zengini bir ülke değildir. Bunu öncelikle kabul etmemiz gerekiyor. Yani bizim bir atıl toprağımız var mı da bu atıl toprağımızı başka şekilde değerlendirelim. Ama özellikle mera alanları için daha önceden bir ot bedeli alınırken şimdi bu ot bedeli kaldırıldığında en kolay, en ucuz yol nedir? Mera alanlarını talep etmektir. Biz buna karşıyız. Hayvancılık yapacaksak mera bizim olmazsa olmazımızdır. Her bir ilin listeleri var. Biz sanayiye nasıl karşı olabiliriz? Ama bizim yapmak istediğimiz şey şu, tarım stratejikse ve bizim tarım topraklarımız da sınırlıysa biz bu sınırlı olan topraklarımızı korumakla mükellefiz. Yapmaya çalıştığımız şey budur.”

Türkiye’deki su kullanımına ilişkin bir soru üzerine de Kirişci, şunları kaydetti:

“Bizim şuna bir karar vermemiz lazım, Türkiye su zengini değilse, Türkiye toprak zengini değilse… Türkiye’nin nüfusu kendi iktidarımız döneminde 20 milyon arttı. 2002’de bu ülkeye gelen turist sayısı 15 milyondu, şimdi 50 milyon. O gün bir mülteci, göçmen meselesi yoktu, bugün 4,5-5 milyon mülteci var. Biz planlama yapmak zorundayız. Bu planlamada da en temel kriterlerin başında su geliyor. Suyun olmadığı yerde mısır yetiştiriyoruz bizim itirazımız bu. Dünyanın 41 ülkesi başka ülkelerde arazi kiralıyor ama kendileri, ama müteşebbisleri adına. Biz ise diyoruz ki Adana’da soyayı Amerikalı soya üreticisinden daha yüksek verimle üreten üreticilerimiz var. Ben bu arkadaşlarıma Bakanlık olarak rehberlik hizmeti vermemim ne mahsuru var. Sömürgeci bir mantık değil. Bu insanlar oradaki üretim potansiyelini hayata geçirecekler, üretim yapacaklar. Kendi coğrafyamız suyu, havayı, toprağın özelliklerini dikkate alarak en verimli şekilde kullanalım. Ben 2053 vizyonumuz varsa, bunun üzerine 31 yıl sonra 20 milyon daha yeni nüfus gelecekse ben 105 milyonluk nüfusu şimdiden ne yiyecek diye dikkate almak zorundayım. Yapmak istediğimiz bu aslında. Bizim olmazsa olmazımız tarım sektörüdür.”

“Biz istiyoruz ki İstanbul kendi ihtiyacını İstanbul’da üretsin”

Tarımsal desteklere ilişkin Bakan Kirişci, bu konuda sadece mazot, gübre, ilaç, tohum desteklerin değil, aynı zamanda faizsiz verilen tarımsal krediler gibi unsurların da dikkate alınması gerektiğini söyledi.

Bandırma Gönen’deki OSB alanına ilişkin soru üzerine Kirişci, “Bu OSB’nin yerine biz 8 bin dekarlık jeotermal ısıtmayla hatta oradaki biyokütleden enerji elde eden bir müteşebbis var, onun da sıcak suyunu da kullanarak 8 bin dekarlık bir endüstriyel serada üretim yapmanın peşindeyiz. İstihdam 10 bin kişi olacak inşallah. Bunu da yakında kamuoyuyla paylaşacağız. Bunun da ilgilileri bir hayli fazla. 57 tane proje yürütülüyor. Ağrı Diyadin. -35 derece Ağrı Diyadin’de biz gittik temel attık. Niye? Orada sıcak su var. Yine aynı şekilde Nevşehir Kozaklı’da. Yine Aydın Efeler’de, Denizli’de, Kütahya Simav’da. Şu anda Balıkesir’deki bu projeyle gerçekten büyük bir çığır açacağımızı düşünüyoruz ve İstanbul gibi bir metropole de oldukça yakın olan bir kentin bu konuda üretim yapıyor olması bizim için çok önemli. Ama biz istiyoruz ki İstanbul kendi ihtiyacını İstanbul’da üretsin. Bir ülkenin kendine yeterliliği ne kadar önemliyse bir şehrin de kendine yeterliliği o kadar önemlidir. Burada biz İstanbul’un Çatalca, Silivri, Şile, Beykoz gibi hala bakir kalabilmiş ilçelerinde oradaki vatandaşlarımızı motive etmeye çalışıyoruz.” ifadelerini kullandı.

“Tarımsal kuraklık var mı? Bir kuraklıktan söz ediyorsak bu ürün verimine, fiyatlarına nasıl yansır?” şeklindeki bir soru üzerine de Kirişci, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Bazı bölgelerimiz var geçtiğimiz yıllara göre barajlarımızdaki doluluk noktasında uzun yıllar ortalamasının biraz gerisinde. Bazıları da uzun yıllar ortalaması değilse bile bir önceki yıla göre biraz daha yüksektir. Ama şu var tabii ki İstanbul için, hepimizin gözü kulağı İstanbul’da, nüfusun dörtte biri yaşıyor netice itibarıyla, bugün herhangi bir yağış olmasa dahi barajlarımızda 4 aylık ihtiyacımızı karşılayacak bir suyumuz var. 2002’de tüm Türkiye’de depolama alanlarında tutabildiğimiz suyun miktarı 133 milyar metreküptü. En son bu Yusufeli de dahil olduğunda inşallah bu 185 milyar metreküpe çıkacak ve yüzde 40 gibi de 2003’e göre artış olacak. Tabii ki nüfusumuz da artıyor, bizden çok yerel yönetimlere de birazcık iş düşüyor. Yani yerel yönetimlere iş düşüyor derken mesela bazı şehirlerimiz var kayıp-kaçak oranı yüzde 65. Kayıp oranı kaçak demesek bile yüzde 45-50-55. Yani biz 100 litre su veriyoruz, 50 litresi ancak ulaşıyor alt yapının yetersizliğinden dolayı.

Biz bakanlık olarak özellikle basınçlı sulamayı dönüştürmeye gayret ediyoruz, çok büyük çabamız var. Bir taraftan da su bizim için yetersizse, orada suyu çok tüketen bir ürünün üretimine de mani olmak için çalışmalarımız var. Bunların ikisini beraber uygulayarak yol almaya çalışıyoruz. Ama şehirlerimizin alt yapısını da göz ardı etmemeliyiz. Buna ilişkin Bakanlığımızın Su Yönetimi Genel Müdürlüğü var. Burası bir çalıştay düzenliyor. Önümüzdeki günlerde bu çalıştayın sonuçlarına göre inşallah biz şehirlerimizi de tabiri yerindeyse bayraklandıracağız. Yani alt yapısı, su şebekesi yeterli olan, olmayan, kayıp-kaçağı yüksek olan, düşük olan. Doğu’da geçen bir ile gittim yüzde 65’ti. Yüzde 65 ürkütücü bir şey. Doyasıyla bu tedbirleri de almak zorundayız. İklim değişimi, küresel ısınma bizim kenara atacağımız hususlar da değil.”

Bir soru üzerine kırsalı kalkındırmak zorunda olduklarını, kırsalda üretimi ancak bu şekilde gerçekleştirebileceklerini dile getiren Kirişci, Türkiye’de çiftçilerin yaş ortalamasının 55 olduğunu, bundan dolayı gençlerin ilgisini çekmek istediklerini, bu konuda faaliyetler yürüteceklerini, ayrıca da Tarım ve Orman Gençlik Konseyi’ni kuracaklarını aktardı.

Kirişci, Türkiye’de üretecinin elinden ürün çıktıktan sonra başka bir şekilde manipülasyona maruz kalkmaması için de tedbirler aldıklarını, almak zorunda olduklarını belirtti.

“Kimin nereye ne ekmesi ne dikmesi gerektiğine biz karar vereceğiz bunun başka bir yolu yok”

Tarım ve Orman Bakanı Kirişci, 10 yıl Meclis’te milletvekilliği, tarım komisyonu başkanlığı yaptığını belirterek, Türkiye tarımına mührünü vuran temel kanunların kendisinin tarım komisyonu başkanlığı döneminde geçildiğini kaydetti.

ÇKS belgesi sayısı 1 milyon 143 bin 179 olduğunu, ayrıca Bakanlığın başkaca kayıtları diye bir düzenleme yapacaklarını ifade eden Kirişci, “Bu kapsamda tarlada kim ekip biçiyorsa desteği ona vereceğiz. Kendimize onu muhattap alacağız.” dedi.

Kirişci, geçen yıl pamuğun ve ayçiçeğinin tabiri yerindeyse altın fiyatına gittiğini anımsatarak, “Bizim Tarım Kanunu’muzda 19’uncu maddede bir fark ödemesi kavramı var. ‘Bir ürünün maliyeti ile ürünün piyasadaki fiyatı arasında üretici aleyhine bir fark varsa, aradaki farkı, fark ödemesi altında öder’ diyor. Şimdi buna destek vermeye gerek var mı? ‘Ey üretici bu yıl beklentilerinin üzerinde satıyorsun, gelecek yıl 10 lira yerine 8 liraya giderse bu farkı sana ödeyeceğim’ dediğimde üretimle ilgili garanti anlamına gelir. Destekleme modellerini değiştirmemiz gerekiyor.” diye konuştu.

Stratejik ürünlere değinen Kirişci, “Bu her ürün için geçerli değil. Arkadaşlar koridorun adı ‘Tahıl Koridoru’, domates koridoru değil, muz koridoru değil. Bunu herkesin bilmesi lazım. Stratejik ürünler ana eksenimizi oluşturuyor.” dedi.

Kirişci, marketlere şeker vermediklerini belirterek, şeker konusunda regülasyon kurumunun Türkşeker olduğunu, geçmişteki uygulamaların tamamını geride bıraktıklarını söyledi.

Gaziantep’te antepfıstığının desteklenmesinin istendiğini belirten Bakan Kirişci, Gaziantep’te her yerin antepfıstığı olduğunu, başka ürün yetiştirilmediğini, bunun doğru bir yöntem olmadığını aktardı.

Kirişci, bu konuda kamunun kendi iradesini ortaya koyması gerektiğini vurgulayarak, “Kimin nereye ne ekmesi ne dikmesi gerektiğine biz karar vereceğiz bunun başka bir yolu yok.” dedi.

“Yağış dönemi bakımından son yıllarda bir kayma oldu”

İklim değişikliğine ilişkin soru üzerine Bakan Kirişci, uzun yıllar ortalamasına göre eylül ayında ortalama sıcaklık 20 derece iken, 21 derece ile geçirildiğini, ekim ve kasımda yağışların yetersizliği konusunda bir şeyin olduğunu, ancak İstanbul başta olmak üzere son yağışlarla birlikte ibrenin yukarı döneceğini söyledi.

Yağış dönemi bakımından son yıllarda bir kayma olduğunu ifade eden Kirişci, bunların Anadolu insanı için bir ölçü olduğunu dile getirdi.

Bakan Kirişci, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yarın bir gün hepimizin oturup şunu tartışması lazım; ‘İçme suyu rezervi İstanbul’un şu kadardır’ deyip ‘Bundan fazla nüfusu buranın barındırmaması gerekir’ diye karar alınması lazım. Bu sanayi için de tarım için de geçerli. Biz bunları konuşmadığımız, dikkati çekmediğimiz zaman kırsalla ilgili çalışmalarımız biraz öksüz kalıyor. İnsanları kentlerle ilgili yaşanabilecekler konusunda ürkütüp, ürkütmekten kastım da hakikati söyleyip onları tekrar aslına dönmelerini sağlamak gerekir.”

Süt fiyatlarına ilişkin Kirişci, geçen yıl kasımda 3 lira 20 kuruş iken, şu anda 9 lira olduğunu belirterek, süt fiyatlarındaki artış maliyetlerine değindi.

KAYNAK: AA
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ