Bahçeli’den ‘idam cezası’ açıklaması

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında orman yakanlarla mücadele etmek amacıyla idam cezasının yeniden tartışılmasında yarar gördüklerini belirterek “Şayet bu cezanın tekraren hukuk mevzuatımıza girmesiyle ilgili bir kanun teklifi gelirse de seve seve destek olacağımızı açık seçik beyan ve ifade ediyorum.” dedi.

İşte Bahçeli’nin açıklamasından satır başları:

Bugün sabah saatlerinde, Yeşilçam’ın duayeni, Türk tarihini sevdiren filmlerin unutulmaz ismi Cüneyt Arkın’ı kaybettik. Merhum Arkın milyonların kalbine taht kurmuştu. Duruşuyla ve ahlaki vasfıyla, milli şuuruyla, her zaman hatırlanacaktır. Aziz milletimize başsağlığı diliyorum.

Biz günün adamı değil, hakikatın adamı olmak için çalışacağız. Yerinde saymak demek, aslında geriye gitmek demektir. Daima ileriye gideceğiz.

Biliyoruz ki işleyen demire pas yapışmaz, akan suya yosun tutmaz, emek olmadan yemek olmaz.

Adım adım 2023, ilçe ilçe aydınlatma temasıyla, icra ettiğimiz çalışmalar kapsamında 589 ilçemizi ziyaret ederek, MHP’nin ve Cumhur ittifakının mesajlarını taşıdık. Vatandaşlarımızla görüştük, esnaflarımızla dertleştik. Hamdolsun MHP’ye yönelen millet iradesini görmekten memnuniyet yaşadık.

Cumhur 2023’te geleceğine sahip çıkacak, tarihine sahip çıkacak, diriliş ve yükseliş ümidi olan ittifakını destekleyecektir. Cumhur ittifakının önü açıktır. Cumhur ittifakının iktidar yürüyüşünü durdurmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın hiçbir sisli ve şüphe çeker yanı olmayan adaylığı üzerinden nifak yayanlara diyorum ki, yenilen pehlivan güreşe doymaz. Sayın Erdoğan’ın adaylığı yasaldır. 2023’te sayın cumhurbaşkanımız yeniden ve çok güçlü bir şekilde cumhurbaşkanı seçilecektir.

Son yıllarda iklim değişikliği başta olmak üzere, ortaya çıkan doğal afetler, elbette hayatın doğal akışını etkilemektedir.

Dün bu afetlerden etkilenen tüm illerimize geçmiş olsun diyorum. Doğal afete maruz kalan tüm vatandaşlarımızın yanında olduğumu belirtiyorum.

Ormanlarımız bizim milli servetimizdir. Ormanlarımızı ateşe verenler, ihanetle bile izah edilemeyecek kötülük yapmışlardır. Geçen hafta Marmaris’te 4500 hektarlık ormanlık alan yangında zarar görmüştür. Yeşile, doğa, orman canlılarına, saldırı içinde olanlara en ağır cezayı vermek milletimizin haklı beklentisidir. Böylesi bir canavarlığın olağan karşılanması akla da, adalete de bütünüyle aykırıdır. Marmaris’teki yangında, bu sanık, ‘Aileme kızdım ormanı yaktım’ açıklamasını yapmıştır. Şu cürete bakar mısınız? Her canı sıkılan bir yeri yakarsa, milli varlığımızı nasıl koruyacağız. Bu vatan ve millet düşmanına hangi cezayı verirsek yüreğimiz soğuyacaktır? Her canı sıkılan bir yeri yakarsa, milli varlığımızı nasıl koruyacağız.

Orman yakanlarla mücadele etmek amacıyla idam cezası tartışmalarını çok yararlı görüyorum. Bununla ilgili bir kanun teklifi gelirse seve seve destek vereceğiz. İdam cezasının; kadın cinayetleri, terör suçlarını da kapsayacak bir genişlik içinde olmasını bekliyor ve ümit ediyorum.

Ne var ki ağaçlarımız yansa da çok şükür dikilecek fidanlarımız vardır. Ormanlara zarar verilecek hiçbir teşebbüse izin verilmeyecektir. Ormanları yok etmek ya da daraltmak için işlenen suçların genel af kapsamına alınması söz konusu değildir.

Kılıçdaroğlu husumet seferine çıkmıştır. Kılıçdaroğlu, nerede bu uçaklar, helikopterler? dediği an tepesinde helikopterler uçuşuyor. Yanındakiler de bunları izliyor. 1204 orman işçisi olmak üzere 4 binin üzerinde görevli ekibimiz can pahasına mücadele ederken, Kılıçdaroğlu yalanın mayasını çalıyordu.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya başvurularının oylanması beklenmektedir. MHP olarak İsveç ve Finlandiya’nın pişmanlık emaresi göstermeden, üstelik terörle aralarında kalın bir çizgi çekmeden NATO’ya üye olmalarına karşıyız, karşı duracağız. Türkiye uzun vadeli çıkarlarına asla gölge düşürmeyecektir. Hakkımızı yedirmeyiz, kimsenin hakkına da göz koymayız. Baş veririz fakat asla baş eğmeyiz. Boynumuz kılan incedir ancak büküldüğü hiçbir zaman görülmemiş ve görülmeyecektir.

Türk ocakları göz nurumuzdu, bir nevi mektebimizdi, ilk sevdamızdı. 1931’den 1949 yılına kadar kapalı olduğu dönemi kenara koyarsak 1911’den 25 Mart 2012’den itibaren Türk’ün, Türk milliyetçiliğinin beşiğiydi. Herkes elini vicdanına koyup düşünsün, Kılıçdaroğlu’nun Türk Ocakları’nın kuruluşunun 110. yılında ne işi vardır? Biz bu hazin manzarayı nasıl okuyalım? Davet ede ede, böylesi bir dönemde Kılıçdaroğlu mu edilmiştir? Benim sözüm Türk Ocakları’nın 3-5 yöneticisinedir. Bu gaflete nasıl kapıldınız? O salondan mesela Ziya Gökalp yerine Marx’ın görüşlerinin kamuoyuna yansımasını nasıl içinize sindirdiniz? Ben çok üzüldüm, dalıp dalıp uzaklara gittim acaba Türk Ocakları yönetimi hiç mi üzülmedi? Bizim asıl ocağımız teslim olmuş bir ocak değildir. Kaynağını, Türk İslam ülküsünde bulmuş, Türk milliyetçiliği bizim damarlarımızda dolaşan kanımız, fikir namusudur. Türk Ocakları 110 yıl önce kurulmuştu ama 110 yıl sonra zillete ev sahipliği yaparak bizim ciğerimizi dağlamıştır.

Memur ve emeklilerimizle birlikte asgari ücretlilerimizin enflasyona ezdirilmeyeceğine yürekten inanıyoruz. Milletimizin lehinde olacak her kararın yanında duracağımızın teminatını veriyoruz.