Bağırsağınızı suyla yıkayın

Genel Cerrah Prof. Dr. Turgut İpek, su içmenin kalın bağırsakları yıkama görevi gördüğünü ve kalın bağırsak kanserinden korunmada önemli bir etken olduğunu belirtti. Aniden yaşanan halsizlik, karın ağrısı, karında ele gelen şişlik gibi belirtilere dikkat çeken Prof. Dr. İpek, doymuş hayvansal gıdalar, fazla pişen kırmızı et, sosis, salam gibi yiyeceklere karşı uyardı.

Bağırsağınızı suyla yıkayın

Kalın bağırsak kanserleri yani kolorektal kanserler dünyada en sık görülen 4. kanser türü olduğunu belirten Genel Cerrah Prof. Dr. Turgut İpek, kadınlarda akciğer ve meme, erkeklerde akciğer ve prostat kanserinden sonra her iki cinste de en sık görülen kanser türünün kalın bağırsak yani kolorektal kanserleri olduğunu söyledi.

Aniden halsizliğe dikkat

Kolorektal kanserlerin iyi tedavi edilebilmesi için erken teşhisin çok önemli olduğunu belirten Prof. Dr. İpek şunları söyledi:
“Kalın bağırsağın çıkış bölümüne rektum diyoruz. Onun dışında bir de sağ ve sol bölümleri vardır. 50 yaşın üstündüyseniz, aniden halsizlik oluştuysa, karın ağrınız varsa, elinize karnınızda bir şişlik geliyorsa sağ kolon kanseri olma riskiniz yüksektir. Sol kolon daha dardır o yüzden belli bir süre sonra aniden oluşan kabızlık ve ardından da aniden oluşan ishaller gelişir. Ama kalın bağırsak kanserlerinin en önemli belirteci kanamadır. Kalınbağırsak kanseri riskinizi anlamak için en basit test gaitada gizli kandır. Eğer çok et yiyorsanız, aspirin alıyorsanız gaitada gizli kan çıkabilir. O zaman 3 gün diyet yapıp ilacı keserek tekrar gaita örneği verebilirsiniz.” Kalın bağırsak kanseri 40 yaş üstünde artıyor

Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ayhan Kuzu, “Dünya Kalın Bağırsak Kanseri Farkındalık Ayı” dolayısıyla yaptığı açıklamada, kanser sıklığının her geçen gün arttığına dikkati çekerek, “Kalın bağırsak kanserinin yüzde 90’ından fazlası 40 yaşın üzerindeki kişilerde görülüyor” dedi.Erken evrede yakalanan kanserin tedavi edilebildiğini ve hastanın tamamen iyileşebildiğini belirten Kuzu, söz konusu kanserin Türkiye’de hem kadınlarda hem de erkeklerde sık görüldüğünü vurguladı.Kuzu, son açıklanan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) raporunda yer alan bilgilere yer vererek, son yıllarda tüm dünya verilerinin aksine, Türkiye’de kalın bağırsak kanserine bağlı ölüm oranının, geçmiş yıllara oranla yüzde 10’dan daha fazla arttığını bildirdi.Tarama programları ile erken tanının mümkün olduğuna işaret eten Kuzu, bu şekilde çok erken evrede teşhis ve tedavi imkanının yakalandığını söyledi.

Doymuş hayvansal gıdalardan kaçının

Beslenmenin kalın bağırsak kanserlerde çok önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. İpek, tüketilmesi ve kaçınılması gereken yiyecekleri de anlattı:

“Kalın bağırsak kanserlerinde kötü etki yapan mekanizmalar vardır. Örneğin doymuş hayvansal gıdalar. Tereyağ dediğimiz yağ tipi, kırmızı et kalınbağırsak kanserlerinde önemli bir yer tutar. Çok pişirdiğimiz kırmızı et kalın bağırsakta karsinogenes dediğimiz kanserin oluşumuna neden olan bir etki mekanizmasına sahiptir. Bunun dışında işlenmiş kırmızı etler vardır. Sosis, sucuk, salam tarzı yiyecekler de karsinogenes yani kanserin oluşumuna neden olan yiyeceklerdir. Bunun dışında da yine alkol ve sigara pek çok kansere neden olduğu gibi kalınbağırsak kanserinin de nedenidir. Ayrıca obezite de yine kalınbağırsak kanserinde etkendir.

Meyve ve sebze yemek, lifli gıda yemek kalın bağırsakta hareketi hızlandırır yani büyük tuvaletinizi daha çabuk yapmanızı sağlar. Bu da aldığınız tüm o kanserojen maddelerin bağırsağınızda daha az sürede kalmasına neden olarak etkileşimi daha aza indirger. Bunun dışında kalsiyum, folat içerikli yiyecekler bizim için çok önemlidir. Bir de haftada 7 saat yani günde 1 saat yürüyüş yapmak ve bol su içmeniz gereklidir. Su içmek kalın bağırsağı yıkar. Bir nevi detoks yapmaya çalışacaksınız yani vücudunuza aldığınız kanserojen maddeleri bir an önce vücudunuzdan atmaya çalışacaksınız.” Erken teşhiste farklı tedaviler uygulanabilir

Prof. Dr. İpek kalın bağırsak kanserlerin tedavisinde ameliyat sonrası kalıcı torba gibi hastaların istemediği bazı sonuçlar olduğunu ancak alternatif cerrahi tekniklerin de artık olduğunu belirtti. Prof. Dr. İpek bu yöntemleri, “TEM yöntemi diye bir yöntem var ancak bundaki kuralımız, kanserin erken yakalanmış olması. Özellikle bu kanserlerin çoğu makata yakın, çıkış bölümünde oluştuğu için bu bölgelerdeki kanserlerde yapılan ameliyatlarda, ister açık ameliyat yapın, ister laparoskopik yapın mutlaka kesiler yapıyorsunuz ve geçici de olsa bir torba kullanmanız gerekiyor. TEM yöntemi makattan yapılan işlem olup torbaya gerek kalmadığı gibi radyoterapi ve kemoterapiye de gerek kalmıyor” ifadeleriyle anlattı.

7 kez kanser ameliyatı olan genç kanser değilmiş

Salih Murat adlı vatandaşın sağlık sorunları 2006 yılında ve henüz 16 yaşındayken başladı. Karnında başlayan ani ağrılarla başvurduğu hastanede “kolon kanseri” teşhisi konularak, onkoloji kliniğinde tedavi gören Salih Murat, bir türlü iyileşemedi. 55 kilodan 26 kiloya kadar düşen gence, ağrıları ve atakları geçmeyince bağırsağında bulunan bir kitlenin yırtılmaya neden olduğu bilgisi verildi. Salih Murat, bunun üzerine birçok kez operasyon geçirse de hiçbir tedaviden olumlu sonuç alınamadı.Salih Murat, hastalığına çare bulmak için ailesi tarafından hastane hastane dolaştırıldı. Yurt içinde birçok hastaneye başvuran, gittiği her hastanede “yapılacak bir şey kalmamış sabahı göremez” denilen genç, onkoloji servislerinde yıllarca tedavi gördü.’Hastaneler beni istemiyordu’Tedavisi süresince aşırı kilo kaybeden Salih Murat, şunları söyledi:”7 ameliyatın 4’ünde apandisit, birinde safra kesemin alındığı yazıldı. 72 saati geçen ağır ataklarım oluyordu. Ağrı başladığında kendimi evin duvarlarına çarpıyordum. Gittiğimiz doktorlar anneme ve akrabalarıma her şeye hazırlıklı olmaları gerektiğini bile söylemişler. Aşırı kilo kaybını gören hastaneler beni umutsuz vaka olarak görüp almak istemiyorlardı. Artık umudum kesilmişti. Ben de hastanelere gitmek istemez olmuştum. Annem, teyzem ve tüm yakınlarımın benden gizli gizli ağladıklarını biliyordum. Ben iyileşemediğim gibi daha çok acı çekiyordum. Ölümü artık kabullenmiş durumdaydım.”Bağırsak hastası olduğu ortaya çıktıSon çare olarak Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü’nün kendilerine tavsiye edildiğini anlatan Salih Murat, şöyle devam etti:“Teyzem, son bir kez de Yüksel hocamın beni görmesi için ısrar etti. Zorla gittiğim Balcalı Hastanesi’nde de aslında umudum yoktu. Değerli hocamız, önce raporlarını inceledi ve yaptırdığı çeşitli tetkiklerin ardından kanser olmadığımı söyledi. 10 yıldır kanser olduğunu bildiğim hastalığımın aslında kanser değil crohn (iltihaplı bağırsak hastalığı) ve FMF hastalığı olduğunu Prof. Dr. Gümürdülü’den öğrendim. Doktorum beni çok sıkı takip etti. Hastanede yatak tedaviye başlandığında 26 kiloydum. Gün gün kaybettiğim umutlarımı, yine gün gün yeniden yeşertmeye başlamıştım. Değerli hocam, her gün bizzat kendisi beni muayene ediyor ve hemşirelere yapmaları gerekenleri anlatıyordu.”Yanlış teşhis yüzünden 10 yılının yaşam mücadelesi vermekle ve ameliyatlarla geçtiğini belirten Salih Murat, tedavi boyunca bıçak altına hiç yatmadığını ve ağrı kesici kullanmadan doğru tedavi yöntemleri sayesinde bir yılda iyileştiğini söyledi. İkinci üniversiteyi okuyorHayatına kaldığı yerden devam etmek isteyen Salih Murat, şimdi özel bir şirkette çalışıyor ve ikinci üniversiteyi okuyor. Doktorunu sürekli ziyaret eden Salih Murat, “Bazı geceler 10 yıllık hayat mücadelem gözümün önünde canlanıyor. O anda içimden doktoruma mesaj yazmak geliyor. Cep telefonuma sarılıp defalarca teşekkür duygularımı kendisine iletiyorum. Allah ondan razı olsun” diye konuştu.’Ailesel geçiş yoksa kanser düşünelemezdi’Tedaviyi gerçekleştiren Prof. Dr. Gümürdülü ise Salih Murat kendisine geldiğinde öyküsünü dinlediğini ve ardından tetkiklerini yaptırdığını belirterek, “Hastamız crohn hastası idi. Zaten hastalığın belirtileri 16 yaşında görülmüş. Bu yaşta ailesel bir geçiş yoksa kanser hastalığı düşünülemezdi” dedi.Prof. Dr. Gümürdülü, crohn hastalığının, gastrointestinal sistemin (Gastrointestinal Sistem. Vücudun çiğneme, sindirim, emilim ve boşaltım olaylarının gerçekleştiği ağızdan anüse kadar olan bölümü) herhangi bir yerinde oluşabilen iltihabi bir hastalık olduğunu vurguladı. Crohn hastalığında tedavinin, hastalığın lokalizasyonuna, şiddetine ve komplikasyonların varlığına göre düzenlenmesi gerektiğini vurgulayan Gümürdülü, şöyle devam etti:“Tedavi, tedaviye alınan cevap, hasta uyumu ve yan etkiler değerlendirilerek her hastaya farklı bir uygulama ve değerlendirmeyle yapılmalıdır. Crohn hastalığında güncel tedavi akut hastalığın tedavisi ve elde edilen düzelmenin sürdürülmesi şeklinde iki basmakta gerçekleştirilir. Hastamız Salih Murat, tedavimize tam olarak 2 ay içinde cevap verdi ve hızla düzelmeye başladı.”Hastası Salih Murat’ta crohn ve FMF hastalıklarının aynı anda bulunmasının işi zorlaştırdığını ancak, çözümsüz olmadığını anlatan Prof. Dr. Gümürdülü,“Hastamızı şimdi rutin aralıklarla kontrol altında tutuyor, bir şikayetinin olup olmadığını soruyoruz. Hastanemizden taburcu olduktan sonra hiçbir sorun yaşamadık. Bundan sonra da yaşamayacağını ümit ediyorum” diye konuştu.

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ