‘Afganistan-Pakistan sınırındaki Durand çizgisi patladı’

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik… Abdullah Muradoğlu köşesinde Afganistan-Pakistan sınırındaki Durand çizgisi’ne işaret etti. Akif Emre, Hatice Karahan, Hasan Öztürk ve Ömer Lekesiz de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

‘Afganistan-Pakistan sınırındaki Durand çizgisi patladı’

Abdullah Muradoğlu, Akif Emre, Hatice Karahan, Hasan Öztürk ve Ömer Lekesiz’in yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Taliban hakimiyeti döneminde durduysa bile…

Afganistan-Pakistan sınırlarında yer yer çatışmalar oluyordu tabii. En son, geçtiğimiz hafta sınır çatışmaları daha da şiddetlendi. İki ülkeyi ayıran ve “Durand çizgisi” olarak bilinen sınır bölgesinde Afgan ve Pakistan güçleri arasında çıkan çatışmalarda çok sayıda asker öldü. Umarız, iki kardeş ülke arasındaki bu çatışmalar daha geniş boyuta taşınmadan son bulur.1979’dan bu yana iç savaş yaşayan zavallı Afganistan’ın da, bu savaşın parçası haline gelen Pakistan’ın da, iki kardeş ülkeye kan kaybettirecek bir savaşa ihtiyaçları yok. Müslümanın müslümanla savaşından artık gına geldi. “Bozuk dünya düzeni” yeniden harmanlanırken, güçler haritası yeniden şekillenirken İslam coğrafyası kan revan içinde yüzüyor. Müslüman halkların enerjisinin bu şekilde harcanmasının gelecek kuşaklar için bedeliyse çok ağır olacak.

Abdullah Muradoğlu’nun yazısının tamamını okumak için tıklayınız:

Kontrollü İslamofobik akımların teşviki

Amerikan başkanlık seçim sonuçlarının ardından Avrupa’da da benzer trendin yükselişe geçeceğini tahmin etmek zor değildi. Trump popülizminin dayandığı toplumsal ve kültürel temellerin daha köklü biçimde Avrupa’da yeşerdiği epeydir bilinen bir husustur. Tarihi nedenler ve Avrupa kültürünün tekçi karakteri İslamofobi için yeterli zemin oluşturduğu hususunda çokça yazılıp çizildi.Irkçılığın modern milliyetçilik formatıyla sağ siyasete dönüşerek merkeze çekilmesi, yumuşatılması anlamına geliyordu. Ne var ki milliyetçiliğin merkez siyasetin bir aktörü haline getirilerek ehlileştirilmesi bir yana temelde devlet ideolojisinin eksenlerinden biri olmayı sürdürdü. Sorun sterilize edilen ırkçılığın milliyetçi ideolojilere bürünmesiyle oluşan konsensüsün yeniden köklerine, çıktığı yere dönmesini sağlayan şartların doğru okunmasında.

Akif Emre’nin yazısının tamamını okumak için tıklayınız:

Mısır’ın gıda enflasyonu

Yükselen ekonomiler eksenindeki dünya turumuz devam ediyor. Bugün, geçen hafta gezinip durduğumuz Asya’dan ayrılıp ilerliyor ve Afrika’ya açılıyoruz. Bu amaçla Kara Kıta’ya Ümit Burnu’ndan girip, evvela Güney Afrika’ya bir göz atalım. Ardından da kuzeye doğru tırmanırız diyorum.

Güney Afrika, malumunuz BRICS blokuyla öne çıkan bir yükselen ekonomi ancak bu gözde ülkede bir süredir işler yolunda gitmiyor. 2015 yılında %1,3 büyüyen ekonomi, 2016’da ise hızını %0,3’e indirdi. İç gelişmelerin cereyan etmekten bıkmadığı ortamda, haliyle iç talebin ve hassaten yatırımların da hevesi kaçıyor. Bu dönemi zayıf düşüren arz faktörleri arasında da, madencilik ve tarımdaki sorunlar dikkat çekiyor.

Hatice Karahan’ın yazısının tamamını okumak için tıklayınız:

Bütün partilere dadanan akın

CHP’de Selin Sayek Böke vak’asını doğru okumak gerekiyor. Böke’nin istifasını öyle “kızdım, ayrılıyorum” ya da “Bana güvenmediğinize inandım, o halde yokum” türünden “gönül kırgınlığı” veya “fevri” bir istifa olarak okursak hata ederiz.Zira, Böke’nin istifasından Washington’daki bazı çevrelerin oldukça memnun olduğunu, marjinal grupların sevinçten çığlık attığını biliyoruz.Dahası, 16 Nisan referandumunu kaybedenlerin “Hayır! Biz kazandık” pankartı altında toplanmak istendiği gerçeğini ıskalarsak Böke vak’asını doğru okuyamayız.Selin Sayek Böke’nin CHP’ye nasıl eklemlendirildiğine geri dönecek değilim. Böke’nin dini ya da etnik kimliğini de sorgulayacak da…

Hasan Öztürk’ün yazısının tamamını okumak için tıklayınız:

Yine İsrail askeri, yine Aslanlı Kapı’da

Kudüs’ün Eski Şehir olarak bilinen alanı, 4.018 metre uzunluğunda bir surla çevrilidir.Bu sur, en son Kanuni Sultan Süleyman tarafından (1542 yılında) yeniden yaptırılmıştır.Bugün itibariyle, söz konusu sur üzerinde Eski Şehir’e açılan şu dokuz kapı bulunmaktadır:Halil Kapısı (Bab el-Halil / Hebron Gate / Yafa Kapısı); Davut Kapısı(Bab el-Davud / Zion Gate ); Nebi Kapısı (Babü’n-Nebi); Mağribliler Kapısı (Bab el-Mağribi / Dung Gate); Rahmet Kapısı (Bab er-Rahme / Golden Gate); Aslanlı Kapı (Bab el-Asvad / Lions’ Gate); Çiçek Kapısı (Babü’s-Sahira / Herod’s Gate); Şam Kapısı (Nablus Kapısı / Sütun Kapısı / Bab el-Amud / Damascus Gate); Yeni Kapı (Bab el-Cedid / New Gate).

Ömer Lekesiz’in yazısının tamamını okumak için tıklayınız:

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ