‘Adil Öksüz’ü ya infaz etti ya sırra kadem bastı’

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik… Bülent Orakoğlu köşesinde Adil Öksüz’ün ABD İstanbul Konsolosluğu’nun telefonuna neden cevap vermediğine işaret etti. Fatma Barbarosoğlu, Yusuf Kaplan, Mehmet Acet, Süleyman Seyfi Öğün da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

‘Adil Öksüz’ü ya infaz etti ya sırra kadem bastı’

Bülent Orakoğlu, Fatma Barbarosoğlu, Yusuf Kaplan, Mehmet Acet ve Süleyman Seyfi Öğün’ün yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Delillerle ispat ediliyor

15 Temmuz Kalkışması’nın ana merkezi Akıncılar Üssü ile ilgili iddianame geçtiğimiz Cuma günü açıklandı. İddianame, 15 Temmuz Kalkışması’nı ‘tiyatro olarak’ lanse edip Türkiye’ye karşı açık bir algı operasyonuna girişen FETÖ destekçisi ve muhibbi devletler ile Türkiye içindeki uzantılarını deşifre edecek önemli dokümanları içeriyor. İddianamede, kalkışma ile ilgili ortaya konulan yazılı ve görsel belgeler, itiraflar, teknik takip tutanakları ByLock ve WhatsApp yazışmaları yadsınamayacak şekilde FETÖ ve elebaşı Gülen’i işaret ediyor. İddianamede yer alan önemli bir husus kalkışma girişimin gerçekleştirildiği 15 Temmuz’da TSK içine sızmış asker elbisesi giymiş FETÖ’CÜ hainlerin ”Yurt’ta Sulh” isimli Whats App gruplarını oluşturarak bu sosyal medya platformunu yazışma ve diğer darbe faaliyetlerinde kullandıkları belgeleriyle gözler önüne serilmiş görünüyor. Ancak 1 Kasım Seçimleri sonrasında ”Darbeye hazırlık çalışmaları” kapsamında FETÖ Hava kuvvetleri imamı Adil Öksüz, Harun Biniş, Kemal Batmaz başta olmak üzere diğer sivil cuntacıların büyük bir bölümünün ByLock kullanarak Ankara’da toplantılar yaptıkları örgüte bağlı cuntacı askerlerin de katıldığı toplantılarda kalkışma faaliyetlerinin strateji ve taktiklerinin planlamasının yapıldığı belgeli ve delillerle ispat ediliyor.

Bülent Orakoğlu’nun yazısının tamamını okumak için tıklayınız:

‘Kardeş kavgası’na tahammülü yok Türkiye’nin

Ülker’in reklamı kötü bir reklam. Ürünün tanıtımı açısından kötü (ürünü hiç tanıtmayacak kadar kötü), akılda kalması açısından kötü, artistik zeka açısından kötü, hedef kitlesine söylediği alt metin açısından kötü.Reklam bu kadar “kötü” olunca, Ülker gibi marka değeri yüksek küresel bir firmanın bu reklamı niçin yaptırdığını sorgulayanlar, bu sorguda “subliminal” mesaj arayışına girmekte hiç zorlanmamışlardır.Ticari bir firma bu kadar kötü bir reklama ancak başka “idealleri” açısından katlanabilir, önermesi ile yola çıktığınızda kullanılan metinde o “idealler”i kolaylıkla tespit etmeniz mümkündür.15 Temmuz’da FETÖ kalkışması değil de başka bir kalkışma yaşanmış olsaydı, bu metinden o kalkışmanın kodları da çıkarılırdı. Kötü metinler öyledir, bir okka turp nereye tutarsan tut işlevselliğine sahiptir.

Fatma Barbarosoğlu’nun yazısının tamamını okumak için tıklayınız:

Ama ne adına yaptı bunları? Laiklik adına!

Türkiye, tarihinin en kritik “seçim”lerinden birine hazırlanıyor…Sadece bir referandum değil Türkiye’nin geleceğinin kararlaştırılacağı bir “seçim” bu.Devlet egemenliğinin yerini millet egemenliğinin alacağı, Türkiye’nin iki asırlık belirsizlikler, gelgitler, savruluşlar, yokoluşlar tarihinin son bulacağı, sonun başlangıcı olacak bir seçimden söz ediyoruz.

Hiç abartısız söylüyorum: Halk iradesi, ülkenin kaderine her bakımdan ilk kez yön verecek…Halk, ilk kez özneleşecek…Dolayısıyla Türkiye, kendi geleceğini kendisi belirleyecek: Batılıların ve içerdeki uzantılarının bizi mahkûm ettikleri prangalarından kurtulacak…

Yusuf Kaplan’ın yazısının tamamını okumak için tıklayınız:

‘Kimsenin elinde silah olmayacak’

Diyarbakır eski milletvekili İhsan Arslan, ‘Kürt mahallesinin’nabzını iyi tutan, görüşlerine, gözlemlerine kulak kabartılabilecek bir isim.Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Diyarbakır mitinginde kendisini yanı başında tutmasının bir sebebi de bu. Ayrıca, çok eski zamanlardan beri, Cumhurbaşkanı ile dostluğu, yakın teması biliniyor.Dün bu yazıya başlamadan önce Arslan’ı aradım, hem Diyarbakır mitingini hem de bölgenin referandum refleksini ölçmeye çalıştım.“Son seçimden (1 Kasım 2015) daha iyi bir sonuç bekliyorum”dedi.“Devlet bölgeye hakim. Özellikle kırsaldan ciddi miktarda oy akışı olacak” diye devam etti.

Mehmet Acet’in yazısının tamamını okumak için tıklayınız:

Bu tabloyu nasıl değerlendireceğiz?

Acaba modern dünyâda, “Dünya Düzeni” kavramı kadar yüreklere su serpen bir başka kavram var mıdır ?… Bilmiyorum. Bu kavram bir barışı; yatışmışlığı vurguluyor. Târihte bunun karşılıklarının, “Pax”, yâni “Barış” örüntüleriyle açıklanması âdettendendir. Meselâ Pax Romana-Roma Barışı- bunun tipik bir misâlidir. Hemen onun ardından , “Pax Ottomana” ; yâni Osmanlı Barışı gelir. Üçüncü örüntünün ise II.Genel Savaşın ardından kurulan “Pax Americana” olduğu iddia edilir.Bir kere, pax örüntülerinin mutlak bir karşılığı olmadığını söylemeliyiz. Kurulan pax sistemleriyle , onu istikrarsızlaştırmak , hattâ yıkmak isteyen güçler arasındaki mücâdeleler ve savaşlar bir taraftan devâm eder. Kurucusunun İbn-i Hâldun olduğunu bildiğimiz ve daha sonraları çok işlenen ve sosyal-siyâsal teorinin kâlbinde yer alan bir kaç teoriden birisi olan mâhut “Merkez-Kenar” teorisi, bir bakıma bu göreliliğin altını çizer. Pax sistemleri kapsayıcıdır, kapsayıcı olmasına . Ama, meselâ Kant’ın “Ebedî Barış” idealinde olduğu gibi küresel bir kapsam ve olgunluğa asla ulaşamamıştır.

Süleyman Seyfi Öğün’ün yazısının tamamını okumak için tıklayınız:

KAYNAK : Yenişafak

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ